Aklımda bir kaç konu vardı ben de hepsini kapsayacak ve saçmalarsam sırıtmayacak bir yazı yazmaya karar verdim. Bu başlıkta üç konu düşünüyorum şimdilik. Survial Camping'cinin çok ama gerçekten çok parası olursa ne yapar? Burada Kaan hocam sayesinde aklıma gelen daha doğrusu onun aklıma soktuğu bir fikir var. Ikinci olarak yeni favori anime karakterim olan Kuroki Tomoko'yu ve neden Hinata'nın yerini aldığını açıklayacağım. Üçüncü de saçmalama. Ve bir toplaşma yaptık ona dair saçmalamalar -zira gece benim üç hafta düşünsem yazamayacağım kadar saçmalama havada uçuştu. Gecenin bir yarısı yok dünyanın en şeytani katilleri yok yasaklı videolar diye aramak hangi kafaysa artık. Neyse bu uzun girişten sonra sizi yazıyla baş başa bırakıyorum. Sırıttı mi bu cümle? Ha, bir de çok sevdiğim bir sanat olan "bonsai" ile uyuşturucu olan "bonzai"yi keskin çizgilerle ayırmak istiyorum.
Önce, yazının geri kalanıyla alakası olmadığı için bonsai olayını açacağım. Bonzai, Amerikan kökenli uyuşturucudur. Bonsai ise Uzakdoğu kökenli bitki düzenleme sanatıdır. Kimileri, bonsai diye bir bitki türünün olduğunu sanır oysaki bu yanlıştır. Bonsai, sen onu yapmadan olmaz. Bonsai, fidanları yetişkin ağaç gibi gösterme sanatıdır. Benim de bir adayım var şu an, bir servi. Bonsai'de çok çeşitli teknikler ve tarzlar vardır; ayrıca bunların hiçbiri doğaya aykırı değildir, aksine hepsi doğadan esinlenilmiştir. Ayrıca birbirinin alanına karışmayan tarzları (mesela bir kök tarzı ile bir dal tarzı) kombine edebilir ya da tamamen kendi tarzınızı oluşturabilirsiniz. Bonsai'de esas şudur: Ağaç ne kadar yaşlı görünüyorsa, o kadar iyidir. Ayrıca, doğada kısıtlı olanaklarla büyüyen bitkiler de bonsai halini alır. Bonsai'de Türkiye'de uygun ekipmanı bulmak şimdilik mümkün olmasa da ağacı ölmüş, yıldırım çarpmış, hatta yanmış gibi gösterebilirsiniz Bonsai'de. Bir de; sakın ha marketten bonsai almayın. Onun yerine fidan alıp kendi bonsai'nizi yapın.
Mesela esasen bonsai'de gövde ne kadar kalınsa o kadar iyidir ama aşağıdaki gibi ince kalan istisnalar da olur ve buna Uzakdoğu'da "bunjin" (Okunuş: Buncin), Avrupa'da ise "Literati" tarzı denir.
Aşağıda da gerçek bir "çelebi" (Bu, ağaçlar.net tarafından bunjin stiline verilen Türkçe isimdir) görüyorsunuz; aynı zamanda Şelale stiliyle birleştirilmiş. (Şelale stili Avrupa'da cascade, Uzakdoğu'da Kengai olarak geçer)
Ha; sıra geldi Tomoko'ya. Karakter bu:
Peki, neyini sevdim de sevdiği adamı (Naruto) canı pahasına hem de yenileceğini bile bile korumak için dövüşen Hinata'yı tahtından etti? Aslında, Hinata da Tomoko da kişilik bakımından bana çok benziyor. Ama peki ya Tomoko'yu öne çıkaran ne? Ha, hazır ismi geçmişken; Hinata'nın da resmini koyalım... Ha, yanlış anlaşılmasın; hala Naruto'dan en sevdiğim karakter Hinata.
İkisi de bana benziyor ama şöyle bir fark var; Hinata'nın içi dışı bir ki zaten içini dışarı vuramıyor. Tomoko ise bu bakımdan biraz daha bana benziyor, içinden sövüyor ama dışa bir şey yapmıyor. Ayrıca Hinata devamlı gülümsüyor ama Tomoko'nun gülmeye çalışırken girdiği haller aynı ben. Bir de Hinata utangaçlığına rağmen popüler ve utansa da konuşabiliyor. Ama Tomoko konuşmaya çalışırken... Aynı ortaokuldaki halim ya... Daha lokantada filan ne istediğimi söyleyemezdim. Ha; şöyle, Hinata'nın millet ne der diye düşünmemesi aynı bana benziyor ama Tomoko tam tersi, ayrıca Hinata güzel ama Tomoko şirin. Ha; şu an gözlerimin kaç günlük anime maratonu ve uykusuzluktan Tomoko gibi bakmaya başladığımı da belirteyim. Ha, Tomoko bir otaku ayrıca ve bilgisayar oyunlarında ultra master yapmış biri. 100'den fazla *otome (Bu başına da neden sansür koyuyorlarsa, otome işte; başı yok ki) oyununda master yapmak nedir. Beta testteki Kirito'yu geçtin (SAO gönderme, Gintama'dan teklif aldım da). Evet... Ha, ne diyecektim lan ben?
Evet... Geldik... Ha, Tomoko'nun düşünce tarzı ve kendiyle girdiği kavgalar da aynı ben.
Geldik, SC olayına... Survival Camping'i kısalttım. Şimdi, Survival campingcinin çok ama çok aşırı fazla parası olsa ne yapar? Kendime bir ada alırım; çeşitli hayvanlar; hem tehlikeli, hem yararlanabileceğin; çakmaktaşı sererim ayrıca haftada bir kamufle ederek yardım kutuları. Hem kendim gidip kamp yapacağım, hem de başka kampçılara vizesiz pasaportsuz giriş izni vereceğim ama parayla. Yalnız; parayı sadece canlı çıkanlardan alacağım. Şöyle de bir ayrıntı var, su ve yiyeceğe bir yere kadar izin veriyoruz ama sınırı aşarsan giremiyorsun. Ortada bir tane eski insanlardan kalmış görünen barınak, içinde toprak kaplar, eski şeyler... Ha, içeride ateş yakmak ve avlanmak tamamen serbest; zaten doğal ortam oluşması için bekleyeceğiz. Hem, pahalı da olmayacak. E, zehirli yılanlar, tarantulalar falan olacak. Ha; burada bir gafımı düzeltmem lazım. Etler yazısında, parlak derili kertenkeleler yenmez demişim. Ancak onlar da yenir, sadece iki tür kertenkele zehirlidir ve onlar da Meksika ve Afrika/Arap diyarlarında yaşar. Üstelik, renkleri zehirli bir canlıdan beklenmeyecek biçimde mattır. Ancak, kafa ve pençelerini keserek o ikisini de yiyebilirsiniz. (Bu iki zehirli tür de kelerdir) Aşağıda o ikisi:
Evet, ayrıca bir baraj da yaptırırım içine (eğer halihazırda tatlı su kaynağı yoksa!) çeşitli türler... Gerçi, oranın doğal yapısını bir incelerim; belki hiç dokunmam.
Ee... Hadi bay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder