Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

28 Ekim 2022 Cuma

Durum Raporu: Anime, Seyahatname, Disco Elysium

Oh be, Do It Yourself!'in ilk bölümü çevrilmiş nihayet. Çevirinin devam edeceğine de asla inanmıyorum bu arada. Popüler bir seri çıktığında üç yüz tane fansub çeviriyor, böyle niş animeler hep geç çevriliyor, yarım kalıyor, tamamlansa da beş yıl sonra tamamlanıyor vs. Hayır hıyar fansublar çevirmedikleri animeyi başkası çevirince de laf ediyorlar bir de. Evet lan Puzzle Fansub, sizden bahsediyorum. Bir daha bizden hiçbir şey izlemeyin demiştiniz, sizden başka çeviren olduğu sürece de öyle yapıyorum. Kitleyi karşınıza almayacaktınız, büyük hata. Ulan ayrıca, eğer dışsal sebeplerden çevirip bölüm atamıyorsanız bir açıklama yapsaydınız o zaman. Hiç bir şey demeden güncel -hatta nispeten de popüler- animeye üç ay boyunca bölüm atmayı durdurunca çeviriyi bıraktığınız dışında ne düşünmemizi bekliyorsunuz? Gerçi Do It Yourself!'in (DIY diye anime mi olur aq?) altındaki yorumlara bakınca fansublara da hak veriyorum. Çevirsen de bu geri zekalı kitle izlemeyecek zaten, ne diye uğraşsınlar ki? Bu animeyi izleyecek olanlar muhtemelen Türkanime'den çoktan ban yemiştir, o yüzden bu tür animelerin kitlesi zorunluluktan gizli oluyor. Neyse, animeyi seveceğimi zaten biliyordum da başkarakter (Serufu. O da "self"in Japonca telaffuzu nesnfels. Gerçi komşusu -ve belli ki yakın arkadaşı- olan kıza Purin [puding] dediğine göre gerçek adı Serufu olmayabilir. Öyleymiş lan kandls.) harbi ayrı efsane lan wkfnwlsd. Purin de tsundereliği biraz fazla kaçmış bir karakter, tsundere sevsem de karakteri sevdim mi yoksa karaktere gıcık mı oldum algılayamıyorum. En son Eva karakterleri hakkında böyle hissetmiştim. O değil de Serufu kaç hayvanın var la? naslksal. Kedi, köpek ve domuz klajlşass. Shinobi no Ittoki... Yani... Harbiden olmamış bu anime be. Hayır aslında kurgupalana ("lore") bakıyorsun, ucundan kıyısından anlatılan arka plan hikâyesine bakıyorsun, konuya temaya bakıyorsun... Müthiş bir anime ama potansiyelini komediyle heba ediyor. Hayır işin ilginç tarafı komik de değil. Komik olsa "Komedi lan bu zaten." deyip Gintama muamelesi yapacağım ama komik de değil ki aq. Komedi de değil zaten, yapımcılar gayet ciddi olduklarını düşünüyor. İzlersem sırf başkarakterin amcası ve teçhizatçı kız için izlemeye devam ederim.

Şimdi, Mustafa oğlu Mustafa diye bir herif tarafından yazılan ve günümüz diline Bir Osmanlı Bürokratının Uzakdoğu Seyahati diye çevrilen, orijinal adıysa Aksâ-yı Şark'ta Bir Cevelân yani "Uzakdoğu'da Bir Gezinti" olan bir seyahatname okumaya çalışmıştım zamanında. Herif Japonya'ya kadar gitmiş... Gitmiş gitmesine de ben Hindistan'dan ileri gidemedim. Bildiğin acı çekiyordum okurken. Tabii başta bunu seyahatname sevmediğim olarak yorumlamıştım ama sonra herifin yerel kültürlere karşı olan tavrının beni ittiğini fark ettim. Yerel Hint inançlarından bahsederken "Oruçları da oruç değildir, oruçluyken şunu yerler bunu yemezler..." falan yazdığı bir kısım var. Birader, acaba gayrimüslim olduklarından dolayı oruçları Müslüman orucundan farklı olabilir mi amk? Hiç düşünmüş müydün bu ihtimali? Herif dümdüz yani, direkt tek taraflı bakıyor her şeye. Feci itti beni.

Disco Elysium, Steam indirimlerinde 15 liraya düşünce -hele bir de Steam Efendi kurları arttırmışken- "Bu fırsat kaçmaz." deyip aldım. Lan seçenek fazlalığıyla, karakter ağacıyla (Ne denir buna emin olamadım. Oyunu biliyorsanız hani o berduş polis, Ravechol milliyetçiliği falan var ya. Hah işte hem onlardan hem de içimdeki deniz falan onlardan bahsediyorum. Yetenek ağacı denir mi ki buna? Bence denmemeli.), zar sistemiyle, kafana göre takılma imkanıyla falan o yıllardır aradığım masaüstü RPG tadını veriyor. Müthiş be. Şimdi "Neden masaüstü RPG tadı arıyorsun ki?" diye sorarsanız masaüstü RPG oynayacağım arkadaşım yok. Arkadaşım varken de yoktu. O değil de ilk oynayışımda başlangıç hikâyesinden sonra yani oynayışa alıştıktan, mantığı kavradıktan sonra "Hah, Behzat Ç oluyoruz." dedim (yani, seçimlerim o yöndeydi...), aralarda bir yerde Fox Mulder'a döndüm, en son olarak da karmakarışık bir şey olup moralsizlikten vefat ettim. Bünyeye az vermem feci zorladı beni. Bir de asla para bulamadım yani. Lena'nın broşunu keşke satmadan geri vermeseydim... Gerçi geri almaya çalıştığımda herif "Sattım ben onu." da diyebilirdi. Neyse, tekrar tekrar oynarım ben bunu. Nasıl bir karaktere büründüğüne göre gidişat değişiyor tabii.

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р

25 Ekim 2022 Salı

Durum Raporu: Grup Ödevleri Devam, Cool Doji Danshi, Minecraft'ın Eyer Sorunu

Şu grup ödevleri konusuna biraz daha sallayacağım, daha doğrusu bu kez doğrudan takım çalışması kavramını ele alacağım: Ayrıca takım çalışması bireyselliği (Gerçi bu medya denen pezevenkler için bu tür kavramların bir önemi yok zaten. Ondan sanki hayatta her şey çok güzelmiş gibi paso dram yayınlıyorlar.) ve tanınmışlığı yok eder. Dünyada adını duymayan birinin bulmanın zor olduğu (İmkânsız değil. Hiçbir şey imkânsız değil.) Tarantino'ya dair bir şeyler biliyorsanız kendisinin kendi istekleri, arzuları ve beğenisi dışında hiçbir şeye itimat etmeyen sosyopat bir diktatör olduğunu da bilirsiniz. Newton'un hayatına dair bir şeyler okumuşsanız kendisinin feci derecede kindar olduğundan haberiniz vardır. Takım çalışması bireyi ezip topluma baharat etmekten başka bir boka yaramaz. Gerçi yöneticilerin istediği de her daim budur ama ne kadar gelişim, yenilik, icat, buluş varsa ateşini hep takım çalışmasından anlamayan kibirli, bencil, "dikenli" tipler yakmıştır.

Cool Doji Danshi yayınlanmış ya da çevrilmiş bilmiyorum. Birkaç seriyi İngilizce olarak izlemeden önce neyi beklediğimi de bilmiyorum. Bizim hıyar fansublarla uğraşmak zorunda kalmamanın yanı sıra hem İngilizcem hem de Japoncam gelişir amk. O değil de bazen İspanyolca altyazılı animelere rastlıyorum ki Japonca cümleleri büyük oranda o şekilde de anlayabiliyorum, acaba İspanyolca öğrenmeye mi başlasam? Güney Amerika'ya falan gidecek olursam işe yarar hem. Ulan eskiden bazı seriler Türkanime'ye geç gelirdi ama şimdi hiç çevrilmiyor. Eskiden dediğim de geçen bir iki dönem ha. Neyse, acayip eğlenceli lan. Muhtemelen "sevimli kızlar sevimli şeyler yapıyor" (CGDCT yani  Cute Girls Doing Cute Things) temasının ters halini uygulamaya çalışmışlar ("Daha önce yapılmamış mıydı?" diye sorarsanız hayır. Danshi Koukousei no Nichijou tam olarak o temanın karşılığı değil.) ve gayet başarı elde edilmiş. Ben izlerim şahsen. Bu arada animelerde hedef kitlenin cinsiyetine yönelik ayrımlar her zaman geçerli değildir. Örneğin temel tanımda "shounen" genç erkeklere "shoujo" da genç kızlara yönelik türlerdir ama "shounen" hayranı bir ton kız "shoujo" hayranı bir ton erkek de bulabilirsiniz. Diğer şeylerde de istisna var tabii yani gayet aksiyon filmlerini seven kızlar veya pembe dizi izleyen erkekler vs. var ama animelerde bu durum istisna olarak tanımlanabilecek gibi değil, direkt pratiğin teorinin içinden geçmesi durumu var. Hah, neyse; ama CGDCT temalarında hedef kitle büyük oranda erkeklerdir ve Türkiye gibi "Erkek karakter olmazsa izlemem aga." gibi nereden geldiği meçhul bir tavra sahip olan istisna kitleler dışında bu animelerin hayran kitlesi de büyük oranda erkeklerdir. Hah işte onu diyeceğim; Cool Doji Danshi de bu CGDCT temasının eril eşleniği (eşlenik mi?). Dolayısıyla dünya çapında hedef kitlesi kızlar olacaktır ve hayranları da ağırlıkla (dediğim gibi her şeyde istisna var, herhangi anime de bundan azade değil) kız olacaktır ama Türkiye'de erkek izleyicilerden fazlasıyla çekebilirler. Yani "Erkek karakter olmayan anime izlenmez aga." diyen birinin mantıken temel kastı ("cast") tamamen erkek karakterlerden oluşan bir animeye bayılması gerekir (Aristo'yu da mezarında ters çevirdik, tam oldu.). Neyse, özetle Türkiye'de komedi animelerinin pek kazanamadığı kadar bir popülerlik kazanabilir yani; onu diyorum. Ben sevdim şahsen, gerçi bana SoL komedi de, gerisini anlatmana bile gerek yok. Bu arada Hayate (yani başkarakter, en azından ilk bölümün başkarakteri) yakışıklı olması hariç aynı ben amk ekankad. Müthiş lan. Gerçi eleman yakışıklı olduğunun pek farkında değil gibi ve ben de öyle dış sesin anlattığı kadar bir şey göremedim ama konu bu değil. Aslında Japonya'da yakışıklılık algısı böyleyse tez zamanda Japon bir hatunla tanışsam iyi olabilir. Derdimi anlatacak kadar Japoncam da var neticede. Ondan sonra tam anlamıyla kendi yazdığım karaktere dönüşüp hayatımı mutlu mesut geçiririm herhalde. Ulan bu benden de beter çıktı. Çok eğleniyorum lan knslsşf. Gerçi ben de o model kıyafetlerin varlığını bilmesem (Bir ara bir şey için yaka modellerine dair kapsamlı araştırmalar yapmam gerekti de. Evet, bazen alakalı alakasız şeylere dair kapsamlı araştırmalar yapmam lazım olabiliyor.) aynı tepkiyi verebilirdim, doğru.

Şu sıralar bir miktar oyunlara takmış durumdayım. Minecraft'ta eyer yapılamaması kadar boş beleş bir şey yok bu arada. Hayır bir de atlar oyuna eklenmeden önce yapabiliyorduk yani... Ulan güneş enerjisi sistemi yapabilme becerisine sahip olan Steve/Alex neden ve nasıl eyer yapamıyor? Eyer ulan bu? Dericiliği mi yok desek dericiliği var, demirciliği mi yok desek demirciliği var, yün mü eğiremiyor desek onu da yapabiliyor... Boya moya da yapabilen bir insan evladı. E ahşap işlemede de mahir. Ne diye eyer yapamıyor bu? Onu niye bilmiyor yani? Kayıp zanaat mı bu, nedir? İşte o yüzden diyorum MC için detaylı ve resmî bir kurguplan ("lore") metni, hikâyesi, bilmem nesi lazım diye. Eyeri neden yapamadığımızı öğrensem rahatlarım lan. Harbi bak.

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р

21 Ekim 2022 Cuma

Durum Raporu: Anime, Gemide Uğursuzluk (Film Adı Gibi Oldu Lan), Görüş ve Mensupları (Bu da Fıkra Adı Gibi), Grup Çalışması

Shinobi no Ittoki durumunun farkına varıp 3. bölümü biraz daha mizahi tonda yapmış. Bu arada adını unuttuğum MC, yanında Kousetsu gibi hatun varken önüne gelene yazıyorsun ya... Neyse. Kousetsu da kıskandı yalnız kasnlas. Sırf üç kız ve başkarakterin amcası için 5. bölüme kadar dayanmaya çalışacağım bakalım. Hazır animeden bahsediyorken SAO kadar kendi kendini çöp eden başka bir seri olamaz ya. SAO, Supernatural ile birlikte (Tabii ranobeden uyarlama bir animeyle hiçbir şeyden uyarlama olmayan [Kitapları var ama sonra çıktı. Dizide de kitapları var. Kitaplar diziden uyarlama yani.] bir Amerikan dizisini karşılaştırmak ne kadar doğru bilemiyorum ama...) "Başyapıt olabilecek bir seri nasıl çöp edilir?" sorusuna verilen en mükemmel cevaptır. Ulan seri resmen "Oyun evreninde geçen ama 'Gerçek Dünya'nın da bir şekilde kurguplana (lore) dahil olduğu bir hikâye nasıl yazılır?" sorusuna verilen "Aha böyle!" biçimindeki mükemmel cevaptan "Bitmek bilmeyen bir harem animesi nasıl yazılır?" rehberine evrildi. Kendi kendini bu derece dinamitleyen bir seri olamaz ya.

Şimdi şu artık Hollywood etkisinden mi hangi nedenden bilemiyorum ama tüm dünyada bilinen bir "gemide kadın uğursuzluk getirir" şeysi (Ne denir buna? En uygun tabir "hurafe" herhalde. Efsane vs. değil çünkü.) vardır. Bunun tayfanın işini gücünü yapmak yerine hatuna yazılmasından yılmış bir kaptanın cin fikri olduğunu düşünüyorum. Tabii sevgililerini birbiriyle karşılaştırmak istemeyen (Her limanda bir sevgili olayı nereden çıktı lan acaba?) bir kaptan veya yönelimiyle yaftalanmamak için böyle bir bahane bulan (E, bundan çok değil yüz yıl önce dünyanın bazı yerlerinde hangi cinsiyetten hoşlandığın idam sebebi olabiliyordu. Lan düşündüm de yüz yıl geriye gitmeye de gerek yok.) bir kaptan da olabilir.

Ülkedeki yaygın geri zekalılıklardan biri de kendi siyasi görüşü haricinde her görüşün sorunlarını kendine yıkmak ama kendi siyasi görüşüne toz kondurmamak. Bu daha çok sosyalistlerde var, zaten o yüzden geçen "Ülkenin solcusu solcu değil..." dedim. Hah, neyse: Dincilerin yaptıkları dinin, milliyetçilerin yaptıkları milliyetçiliğin, liberallerin yaptıkları liberalizmin, kapitalistlerin yaptıkları kapitalizmin sorunu oluyor da komünistlerin yaptığı neden komünizmin sorunu olmuyor? Bu görüşü özel, dokunulmaz, eylemlerden bağımsız kılan nedir? Yok eğer şahısların yaptığı görüşün kendisini bağlamazsa bu şekilde Hitler'i bile savunabilirsiniz. Açın bakın nasyonal sosyalizmin (Evet, Hitler de kendine sosyalist diyordu.) argümanlarına ama bir zamanlar hâkim olup katliamlara, 2. dünya savaşına neden olduğunu bir an unutarak bakın, içinde gayet mantıklı şeyler olduğunu göreceksiniz. Ümmetçilerin yaptıkları ortada ama sırf teoriye bakarsanız ümmetçilik de sosyalizm veya liberalizm kadar mantıklı ve sorun çıkarmaya değil çözüm bulmaya çalışan argümanlara sahip. Eylemler mi önemli teori mi, bir karar verin. Teori önemliyse SJW'liği başlatan teorik açıklamalar da gayet mantıklı mesela ama bu, onların geri zekalı sürüsü olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hani belli bir görüşü diğerlerinden özel kılan, ayıran nedir? Gördüğünüz gibi bu son cümlede herhangi bir görüşü yükleme koymadım. Bu soru herkes için geçerli. Cevap mı? Ben cevabımı uzun süre önce buldum: İnsanlar kusurlu, bencil ve büyük oranda geri zekalı varlıklardır; bu nedenle kurdukları her sistem de eksik, kusurlu, kişiye göre yontulmaya teşne olacaktır. Bu sistemin ilahi kaynaklı olduğuna inansalar hatta gerçekten öyle olsa bile sonuç değişmeyecektir. Sorun nadiren görüşlerdedir, neredeyse her zaman insanlığın kendisindedir.

Bu arada bu grup ödevleri, grup çalışmaları falan hakkında konuşmak istiyorum çünkü neden? Çünkü kendi kendime düşünürken sinir oldum. Bunlar dünyanın en saçma salak şeyleri. Kullanılan argümanlar genellikle toplumda yaşamayı, takım çalışmasını öğretmek vs. ama introvert öğrencilere aslan sürüsünün içine atılan gladyatör gibi davranmaktan başka bir şey değil. Bu işlerde organizasyon da daima sıkıntı olur zaten. Kim ne yapacağını asla bilmez, hatta bazen ödev bittikten sonra bile kim tam olarak ne yaptığını bilmez. Sunum munum işleri de sahne korkusu olanlar, asosyaller vs. için sıkıntı bak ama onun gerekçelerini bir şekilde mantığa oturtabilirsin. Bu siktiğimin grup ödevleri sırf hoca daha az ödev okumak istediği için uydurduğu, bunu da ekstrovert düzenin kılıfına (hani o minareyi çalmadan önce hazırladıkları kılıf) soktuğu bir saçmalıktan başka bir şey değil. Lan bir bırakın da kendi performansımızı gösterelim. Ulan ayrıca, takım çalışmasını öğretmenin yolu insanları bir arada bir şeylere zorlamak değildir. Bunları hoca kendi belirlese ayrı dert öğrencilere bıraksa ayrı dert. Hoca belirlese sınıfın en anlaşamayan iki öğrencisinin aynı gruba düşme ihtimali var, kendileri belirlense girişken olmayan öğrenciler yalnız kalıyor. Her halükârda sıkıntı amk şeyi. Takım çalışmasını öğretmenin yolu çeşitli ortak görüşleri, zevkleri, güdüleri vs. yani en az bir ortak noktaları (Sınıf arkadaşlığı bir ortak nokta değildir. Bir AKP'li ile bir CHP'linin bile ortalama iki sınıf arkadaşına kıyasla daha çok ortak noktası var lan.) olan öğrencileri bir araya getirip onları rahat bırakırsın, onlar kendileri takım çalışmasını öğrenirler, merak etme. İşte Amerika'daki, Japonya'daki falan okul kulüpleri bu işe yarıyor. Bizde ilkokulda ne karın ağrısı olduğu meçhul kollar var, lisede zaten kulüp mulüp hiç yok (Gerekçe de eminim ki "otursunlar sınava çalışsınlar"dır amk. Ben böyle eğitim sistemini... Üniversiteye meslek lisesi muamelesi yaparsan böyle olur işte.), üniversiteler... Yani... Bizim kampüste (ana okuldan ayrı, ta ebesinin şeyindeydi) tiyatro kulübünden başka bir şey yoktu mesela. Ayrıca herkes gruba uymak zorunda diye bir kaide mi var birader? Belki ben tek tabanca takılmaktan memnunum, olamaz mı? Her şey sizin Fe-Si güdülerinize göre mi olacak? Biz "aykırılar" sizin bu takıntılarınız yüzünden acı çekiyoruz ve intihar ettiğimizde de suçu oynadığımız oyunlara (bkz. "FRP öldürüyor"), izlediğimiz şeylere, dinlediğimiz müziklere, giydiğimiz giysilere, okuduğumuz kitaplara atarak sorumluluktan kaçıyorsunuz şerefsizler. Takım çalışması öyle geçici gruplarla öğretilmez. Kabile kurarak öğretilir. Bir kabile de ya en az bir ortak noktası olan kişilerin bir araya gelmesiyle ya da gerçek hayatta kalma durumunda kurulur. Takım çalışmasını öğretmek istiyorsan bir grup öğrenciyi alıp ormanın ortasında bırakır ve orada hayatta kalmalarını beklersin. Ölenleri de "Kampçılık yasaklansın! Ölüme sürüklüyor!" diye açıklarsınız. Nasılsa yapmadığınız şey değil. Bu amk sisteminin delirttiği herkesin intiharını öyle aklıyorsunuz zaten. Ayrıca intihar eden kişilerin %99'unun katili kendisi değil ya toplum ya da ailesidir, bu kadar da netim bu konuda.

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р

17 Ekim 2022 Pazartesi

Fütursuz Sızlanma

Forum kültürünü özlüyorum. Ya onu bırakın da ne diyeceğim, eşcinsellik ve ensest aynı şey. Şimdi, öncelikle olası yaftalara karşı kendimi korumaya alacağım: Açıkçası bütün tarafların rızası varsa (Tabii ne yaptıklarının tamamen farkında olacak kadar "erişkin" olmaları da burada gerekli bir şart. Neye onay verdiğini bilmeden verdiğin bir şey onay değildir. Gerçi gayet de onay kabul edip adına da "demokrasi" diyorlar ama konu bu değil.) ve kimse zarar görmüyorsa (bu arada birini aldatmak gayet de ona zarar vermektir) kimin kimi nasıl ve hangi koşullar altında siktiği beni zerrece ilgilendirmiyor. Hah, konuya dönersek; eşcinselliği savunmak için kullanılan bütün argümanlar ensest için de söylenebilir. Her ikisi de tarihin bir döneminde hastalık olarak görülüyordu -sanırım ensest hâlâ teknik olarak öyle kabul ediliyor ama konu bu değil-. Mesela "Doğada eşcinsellik yok!" argümanına karşı olduğuna dair bir sürü kanıt sunulur. Doğru, var; ama doğada ensest de var mesela. Hem de eşcinsellikten katbekat daha yaygın bir biçimde var. Ayrıca -dediğim gibi birinin hemcinsiyle mi karşı cinsiyle mi yoksa kemcinsiyle mi (Yeni çıktı. Ben buldum. Ne olduğunu da başkası bulsun, aniden kelime uydurmak kolay mı sanıyorsunuz?) olduğu beni ilgilendirmiyor ama- doğaya bakacaksak her şeyi savunmamız gerekir. Doğada tecavüz, yamyamlık, BDSM hatta "snuff" falan da var ona bakarsan. Karadul dişisi çiftleştikten sonra eşini yiyor mesela, zaten o yüzden adında "dul" var. O değil de ben anlatmak istediğim şeyden çok uzaklaştım, bu hale bakınca eşcinselliğe eleştiri getiren bir paragrafa döndü ama amacım hiç de o değildi lan. Bunu nasıl toparlayıp tekrar anlatmak istediğim şeye sokacağımı bilmiyorum bu arada. Kaldım böyle. Silsem mi bu paragrafı ben? Neyse salla. Hah, tamam, özetle şunu diyorum: Ortada yeterli bilinç ve karşılıklı rıza olduğu sürece ensestin eşcinsellikten hiçbir farkı yok; ama "modern" insanlar genelde birini kanının son damlasına dek eleştirip diğerini normalleştiriyor. Bana kalırsa ikisi de normalleşmeli veya Orta Çağ'da olduğu gibi her ikisini de "anormal" kabul etmeye devam edelim. İkiyüzlü çifte standartlardan hoşlanmıyorum yani özetle. Gerçi normal kavramının kendisine de karşıyım ama konu bu da değil. Konu ne ki ya? Konu bu değil, konu bu değil... Ne ulan bu konu? Tamam, aslında mesele moderniteden nefret etmem. Bu sikik çağı sevmiyorum arkadaşım, zorla mı? Bu çağı da sevmiyorum bu çağın insanını da. Ha hele o Tanrı var ya o, hele bir öleyim ben ona diyeceğimi biliyorum. O da biliyor ya neyse. Bu çağ yarak gibi oğlum ya, valla bak. Bu çağın insanı ayrı sıkıntı düzeni ayrı sıkıntı. Ha önceki çağlar çok mu iyiydi derseniz yok ama bu sikik "woke" hegemonyasında sıkışıp kalmaktansa savaş alanında sırtıma bir ok yemeyi (Daha önce de söyledim, kılıçlar daima elitlerin silahlarıydı. Oklar, mızraklar ve baltalar çok daha yaygındı.) yeğlerdim. Bu arada hazır yeri gelmişken şunu da belirteyim: Sansür yasasını sikeyim e mi. Muhalefetin de bu konuyu asla gündeme getirmemesi kendilerini eleştiren herkesi hükümet yanlısı ilan edenlere kapak olsun. Gerçi o mallar kendilerinin de koyun olduğunun farkında değil ki amk. Harbiden doğduğum çağı sikeyim ya. Amk ülkesinin solcusu solcu değil milliyetçisi milliyetçi değil, muhafazakarı desen... Ona hiç girmiyorum zaten.

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р

15 Ekim 2022 Cumartesi

Durum Raporu: RPG, Tembellik Eleştirisi, Anime

Bilgisayar oyunlarından RPG türü hakkında -ki net en sevdiğim oyun çeşididir- beni çok sinir eden bir şey var, o da şu: Ömrünü adaman gerekiyor. Tamam hayatsız olabilirim ama yani üç gün boyunca da çar kasamam, kusura bakmayın. Hele bu RPG dümdüz, normal RPG değil de MMORPG veya "gacha" mekaniklerine sahip bir RPG ise (bahsettiğim oyun Genshin, hani anlamadıysanız) hayatsız olmak da yetmiyor. Yemeden içmeden çar kasman gerekiyor. O zaman da tabii RP MP yapmıyor kimse, herkes ekmeğinde oluyor. VN'leri de seviyorum -özellikle de hayatını adamanı gerektirmedikleri için- ama Türkçe çevirisi olan doğru düzgün VN yok. Bir Clannad'ın VN'sini oynamak veya bir galge oynamak falan (Gerçi Clannad da galge. Nagisa rotası dışında da mı dramla kaplı yoksa insanı depresyona sokmayan bir rota var mı acaba?) istiyorum ama bırak Türkçe çeviriyi çoğu VN'nin resmî İngilizce çevirisi bile yok, çok popüler olanların İngilizce yamaları falan var işte ki hiç o cümleleri anlayacağım diye kafa yoramam. Bu arada DDLC Japon VN'si değil. Team Salvato'nun komple animecilerden müteşekkil olduğunu anlayabilmek için Sherlock Holmes olmaya gerek yok ama İspanyol mu neydi onlar. Zaten oyunun orijinal dili Japonca olmadığından Monika'nın "Mon-ika esprisi çeviride hiçbir anlam ifade etmiyor ki!" isyanı var. Bir de bazı VN'ler veya etkileşimli oyunlarda yaptığın şeyler sona/hikâyeye neredeyse hiç etki etmiyor ya, o feci sinir ediyor beni. Ya okuduklarımı bir gözden geçirdim de ben genel olarak bilgisayar oyunlarına sinir oluyormuşum ya la?

Günümüz Türkiye'sinde tembellik gereğinden fazla eleştiriliyor. Çalışmayana ekmek yok evet ama mevcut durumda çalışana da ekmek yok ki. Çalışmanın karşılığı nedir? Yorgunluk. Ekmek nerede? Yedik onu biz. E o zaman ne diye çalışayım? Ne gerek var yani? Evde otururum, hiç olmazsa yorulmamış ve minibüse, otobüse falan boş yere para vermemiş olurum.

Shinobi no Ittoki harbiden hiç sarmıyor be. Ulan böyle bir anime yapacaksan ya hafif mizahi tonda kendini çok da ciddiye almayan bir seri yapacaksın ya da animenin kendini aldığı ciddiyet tonuna uygun diyaloglar ve olaylar yazacaksın. Bu ne amk? Üçüncü bölümde bırakacağım muhtemelen. Üçüncü bölüme kadar beklemem de saçma aslında, ta ilk bölümden animenin ne bok olduğu belli oluyor da... Neyse yine. Kage no Jitsuryokusha ni Naritakute! beklediğimden çok daha iyi ilerliyor bu arada. Tam istediğim gibi ilerliyor dersem yalan olur ama şu aşamada benim istediğimden de daha iyi ilerliyor. Kesin sonda sıçacaklar aq. Bu kaliteyi korurlarsa finalin içinden geçerler. Japonlar final yapamıyor aga. 6. dakikadayım ve vazgeçtim: "Fuufu Ijou", Toradora değil "Kanojo, Okarishimasu"! Ama yani... Hani... Yok aga be, bildiğin acı çekiyorum izlemeye çalışırken. İzlemem daha iyi lan. Bu nedir? Aga bak böyle karışık ilişki temalarına falan karşı değilim, sonuçta Kuzu no Honkai'ı güncel olarak izlemiş bir insanım ben. Bunların komedi içinde sunulmasına da karşı değilim, daha önce acayip acayip komediler izledim... Ama bu değil ya. Olmamış aga bu. Aşırı derecede öteutandırıcı ("cringe") sahneler, diyaloglar... Sırf pembeli kız için izlenecekse izlenir ama karakterlerden birine katlanamadığı için Yesterday wo Utatte gibi bir seriyi -hem de Haru gibi muhteşem bir karaktere rağmen- yarım bırakmış birinden kimse bu öteutandırıcılık düzeyindeki şeyi (anime demeye dilim varmıyor lan) izlemesini beklememeli.

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р

12 Ekim 2022 Çarşamba

Durum Raporu: Anime (Evet, Yine), Uyku, Dillerde Genel Yabancı Dilde Özel Kavramlar (NE?), Karakter Kağıdım

Fuufu Ijou'nun konusunu okur okumaz bir "öeeh"ledim. Aşırı derecede "yeni nesil Toradora" havası veren bir konusu var ki ben Toradora'yı severim ama Toradora misal bir Hyouka veya Takagi-san gibi değil. "Yaptık bitti, benzer bir yeni seriye hiç gerek yok." biçiminde bir anime. Aynı/benzer temayı tekrar tekrar kullanmanın işlemeyeceği bir seri yani. Eh, ilk bölümü izleyince belki fikrim değişir ama... Bakalım. Ulan esas kız da Shikimori-san'ın gyaru versiyonu; daha doğrusu Shikimori-san'ın dış görünüşüyle Kitagawa Marin'in (soyadı kesin yanlış amk) kişiliğini birleştirmişler gibi. Ben bile bu kadar toplama senaryo yazmıyorum lan (Bahsettiğim o toplama senaryoları genelde yazıya geçirmiyorum bu arada. Kafamın içindeki bir isekai muamelesi görüyorlar.). Daha üçüncü dakikadayım ve evet, Toradora bu. Bildiğin acı çekiyorum amk ki bak ben romantik komedi olsun SoL olsun böyle temalara ömrümü adarım. Tabii bir hayatım olmamasının da bununla ilgisi var ama konu bu değil. Cidden resmen acı çekiyorum ya. İlk bölümü bitirmeye bile hiç kasmasam mı ki? Ben Iruma-kun'a geçiyorum lan, sikerler. Fuufu'ya psikolojik savaşa hazırlanır gibi hazırlanıp başlamam lazım. Aksi takdirde eğer anime ilk bölümden Toradora'dan ayrışırsa bile bunu göremeyeceğim. Iruma-kun'un mangasını okuduğum için rahatım zaten, oh be. O neymiş öyle... Bu arada bir süredir gördüğüm Do It Yourself! diye bir anime var ve daha Türkçesi gelmedi. Niye gelmedi merak ediyorum ama hiç çevrilmeme ihtimali de var. Belki de daha internete düşmemiştir ama... Bilemedim. "Ne çevireceğiz lan bunu?" demiş olabilirler yani. Ben güvenmiyorum bu fansublara. Sadece birkaç tanesiyle gönül bağım var, Puzzle'la da küsüm ama bağım olanlara bile güvenmiyorum. Ya bu arada "Haftalık En İyi Animeler" şeyleri var... Bu haftanınkinde beklediğim, isminden veya fragmanından "Eh, bir bakarım" dediğim birkaç anime var... ki hiçbirinin çevirisi yok. Ne yapalım amk, illa gidip İngilizce altyazılı mı izleyelim? Neyin peşindesiniz lan, çevirsenize şunları? Haftalık listeye giriyorsa bölüm de gelmiştir demek olmuyor mu bu? Akiba Maid Wars ve Akuyaku Reijou Nanode Rasubosu wo Katte Mimashita'dan bahsediyorum. Nerede lan bunlar?

Son zamanlarda uyku hakkında karmaşık hislere sahibim. Uykunun getirdiği o mahmurluk ve uyuşukluk hissini, bu yoz dünyadan biraz olsun koparıp hayatın, dünyanın, gündemin, insanların keşmekeşinden, kötücül dramasından, korkunç iğrençliğinden en azından bir süre kaçırıp muhatap olmamanı sağlamasını hâlâ seviyorum ama aynı zamanda sanki uyurken vaktimi boş yere harcıyormuşum gibi geliyor. Ha uyumasam çok mu kritik bir şeyler yapacağım? Bir beş sayfa daha fazla okuyacak, bir bölüm daha fazla izleyecek, üç satır daha fazla yazacak, bir yır daha fazla dinleyecek, hiçbiri olmazsa oyun oynayacak veya elimde, ne zamandır ertelediğim iki-üç elişine bakacağım. Yani nereden baktığınıza ve kim olduğunuza göre aşırı derecede önemli veya feci önemsiz olabilir. Benim için nasıl olduğunu soruyorsanız önemli ama o kadar da kritik değil. Hani uyumasam da vatanı -olmadı kendimi- kurtarmayacağım sonuçta; ama yine de son zamanlardaki o "Bunca zaman uyumak yerine başka bir şeyler yapardım." hissinden bir türlü kurtulamıyorum. Bir de yaşlanıyorum artık. Valla bak! Eskiden iki gün iki gece sıfır uykuyla neredeyse hiç performans düşüklüğüm olmadan koşturabilirdim, üç gün uyumamışlığım bile vardı; şimdi bir gece uyumadıktan sonra ertesi gün öğlene kadar zor dayanıyorum. STA'm düştü hep, yerlerde. STR'm de feci düştü, bir şeyi taşırken zorlanıyorum. Acilen tekrar ok talimi yapmaya başlamam lazım; gücü -özellikle kol kuvvetini- tahmin edebileceğinizden çok daha fazla artırıyor. Makaralı yayların kullanıldığı modern olimpik okçuluktan bahsetmiyorum tabii; makaralı yayın olayı zaten olabildiğince güçlü yayı olabildiğince az kuvvet uygulayarak çekmek. Makaralı yaya makara koyulmasının sebebi bile o. Eh, bünyeyle ("constitution") inatlaşılmaz, adamı aşağı alıverir; haliyle uykum gelince uyuyorum. Aslında uykusuzluğun o sarhoşluk veren hissini (en azından bana veriyor, sizi bilemem) de seviyorum ama konu bu değil. Açıkçası, şayet bir Tanrı varsa bana fazladan bir hayat borçlu olduğunu düşünüyorum; hatta belli dönemlerde belli yerlerde yaşayan belli kişilerin tümüne. Belki de içgüdüsel bir güvenle bu yüzden alttan alıp işleri savsaklıyorumdur ama sonuçta ölmeden önce öldükten sonra ne olduğunu bilebilmemizin bir yolu yok. Ancak inanabiliriz.

Bak mesela, bazı dillerde bazı kavramlar o dilin dışına anlamı küçülmüş olarak geçmiş. Bu arada bu cümleyi yazan kişi ben olsam ne dediğimi anlamazdım ama düzeltmeye çalışırsam daha da fena olacağından, bu kez imlanın falan da kayacağından emin olduğumdan dokunmuyorum. Dediğim şey özetle bazı dillerde bazı kelimeler... Yok, buradan da kuramayacağım ben o cümleyi. Şöyle yapalım... Örnek verelim. Mesela Türkçedeki "kılıç" -ki Türkçenin en ortak kelimelerindendir, hemen hemen bütün Türk dillerinde çok da değişmeden bulunur- her türden kılıcı kastediyor, değil mi? Ama bir Avrupalıya, Amerikalıya vs. "kılıç" dediğinde aklına direkt yalmanlı kılıç geliyor, düz kılıç onun için "kılıç (Biz Arap kökenli harfleri kullanırken romanize edilip Avrupa dillerine, özellikle de İngilizceye öyle geçmiş haliyle "kilij")" değil. Kılıç (kilij), onun için Türk/Osmanlı kılıcı. Hatta sadece belli bir türü. Yatağan da Avrupalıya göre "kilij" değil, hatta karabela bile "kilij" değil. Bak aynısı şemşirde de var. Farsçada şemşir/şimşir doğrudan "kılıç" demek ama Türkçe de dahil geri kalan bütün dillerde esasen Soğd kültür haznesine ait belli, eğri bir kılıca atıfta bulunuluyor. Bir "sword" kelimesinde bu yok mesela; "sword", herkes için "sword"; kimse "sword" deyince sadece İngiliz kılıcını düşünmüyor. Ha gerçi "saber/sabre" kelimesinde var bak; esasen her türden süvari kılıcını, eğri kılıcı vs. kastediyor ama Avrupalılar dışındakiler bu kelimeyi özel olarak Avrupaî süvari kılıcını kastetmekte kullanıyor. Bu özellikle savaş terminolojisinde çok var, bir örneği de Japoncadaki "yumi" yani yay. Japonlar biyokompozit Türk yayına da makaralı yaya da İngiliz uzun yayına da Avrupa tipi av yayına da "yumi" diyor ama Japon olmayan biri bu kelimeyi daima Japonların bambudan yapılan özgün, asimetrik kabzalı uzun yayı için kullanıyor. Aklıma savaş terminolojisi dışında örnek gelmese de böyle bir şeyler var yani. Bana bir yandan garip bir yandan da aşırı normal geliyor, onu da tam çözemedim. Hani bir an "Lan çok acayip değil mi?" diyorum, sonra "E, ya ne olaca'dı?" diyorum. Garip yani. Bu durum değil benim bu duruma tavrım garip. Çözemedim.

Bak yukarıda STR, STA, CONS falan demişken kendime bir karakter kâğıdı oluşturmak istedim. "Neden?" diye sorarsan sırf işsizlikten. Uyumadığımda bunlarla uğraşıyorum işte. Hah, konuya dönelim; karakter kâğıdı. Tek FRP deneyimim hiçbiri daha önce hiç oynamamış bir gruba DM'lik yapmaktan ibaret olduğu için (Bazen sırf kutu oyunu, FRP, kart oyunu falan oynamak için arkadaşım olmasını istiyorum. İşin ilginç yanı görüştüğüm arkadaşlarım varken de birlikte bu tür şeyler yapmıyorduk. Ta sonunda gemi maketi yapmaya başlayacağım, o olacak. Şişe içinde gemi maketleri pahalı mı lan acaba? Şu an kesin pahalıdır da -temel ihtiyaçlar bile ateş pahası, hobi ürünlerine bindirilen vergiler falan da cabası- ekonominin ayvayı yememiş olduğu "normal" zamanları kastediyorum. O zamanlarda da pahalı mıydı acaba?) FRP.net'in karakter kâğıdı sistemini/düzenini araklayacağım. Bu arada bu, anlık karakter kâğıdı. Hani yazdığım zamandan bahsediyor yani.

İsim: Hayatta da söylemem bu arada.

Oyuncu: Tanrı? Yani... Bunu koymasam daha iyiydi belki.

Sınıf: Kolcu ("Ranger". Bu arada bu kelime FRP, fantastik evren vs. ortamlarında geleneksel olarak "kolcu" diye çevrilir ama aslında "korucu" demek. Kolcu bambaşka bir şey korucu bambaşka bir şey. Bir de Power Rangers var ki onun konumuzla şu aşamada hiç ilgisi yok.). Ne, ne var? Ne bakıyorsunuz öyle? Hişt arka sıra, kendi aranda gülüşme. Olamaz mıyım kardeşim? Belki öyleyim? Ne biliyo'nuz? Tamam, tamam; "İşsiz". Memnun musunuz şimdi?

Irk: Elf. Evet? Ne belli? Nereden biliyo'nuz olmadığımı? Ben bir yere fotoğrafımı falan vermediğime göre? Hem Galadriel'in Galadriel olduğunu anlamak için kulaklarına bakılan bir çağda (Oha be! Ağaçların ışığını görmüş son elf ulan o, cadde kenarı travestisi mi?) nasıl anlayacaksınız ki? İyi ulan yarı-elfim. Hadi buna da itiraz edin. Tamam tamam insan. İki dakika havaya sokmuyorsunuz insanı.

Seviye: 24.

XP: 3865? Ne bileyim lan, kendi hayatımın XP'sini nasıl ölçeceğim ki? 100 XP'de bir seviye atlıyoruz desek... ama o öyle olmuyor.

STR 0 (Sürünüyo'm dedim ama ben) DEX 1 ("Reca ederim bu bahsi kapatalım") CONS 31 (Bu kadar yüksek olmasına şaşırdınız, değil mi? Göründüğümden daha dayanıklıyım. Gerçi nasıl göründüğümü de bilmiyorsunuz ama konu bu değil.) INT 42 (Pek de mütevazıyım gördüğünüz gibi.) WIS 7 (Evet, düşük biraz... Üstüme gelmeyin lan.) CH 0 (Yani... Eksi bence de... Hadi neyse.)

Zırh: Aynası zincirli deri kedim ("lamellar") göğüslük (Ulan buraya görsel koymayı acayip isterdim ha... Dur aslında, bulabilirsem koyayım. Yok, uğraşılmaz onunla. Galerinin feci diplerinde.)

AC: Şimdi çevikliğe 4 desek, zırhtan da artı gelse... 9 ediyor gal'ba.

Hareket: 12

HP -1 (Ölmedim, sürünüyorum.) DMG 15 (Silahlardan hep... Yoksa yani çıplak elle vurduğum DMG 1 falandır.) GP 3 SP 0 CP 6 (E, TR'de yaşıyoruz; boru değil. Ben de hâlâ ailemden harçlık alıyorum. Ayrıca gerçekten kur hesabı kullandım. Reddit'te elemanın biri GP-USD kurunu ayarlamış. Her şeyi bakıra çevirirsek 306 CP yapıyor. Ulan hâlâ az, en azından biraz fazla görünür diye bu işe girişmiştim halbuki.)

Özel Yetenekler: Doğal engellerin hız düşürmesinden %50 oranda (Sen bir zar at bakayım...) muafiyet, ormanda STA daha yavaş düşer (Oraya laf olsun diye elf kolcu yazmadık.), eski alfabe okuyucusu (Bunun DnD'de özel bir adı vardı sanki ama... "Ancient"li "language"lı bir şeydi...), doğuştan cenabet (Bizim Yeşilçam "reca"ları 2 oldu...)

Ekipman: Kamp bıçağı, yalmanlı kılıç, yarı kompozit süvari yayı, genel koruma tılsımı

Büyüler: Lanetli maşallah (Hani şu 3 gün yaşatmayandan)

Yönelim: Kaotik nötral (Bak aşağıda da yazıyor)

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р

7 Ekim 2022 Cuma

Durum Raporu: Anime, Hayvanlarım ve Genel Stres Seviyesi (*), Fikirler (ya da Onun Gibi Bir Şey)

*Başlıktaki parantez içi yıldız: Ulan Bilimsel Makale Başlığı Gibi Oldu... "Hayvanlarım" Kısmını da Dahil Edince Ranobe Başlığına da Dönüyor.

BNHA bir acayip başladı. Şu anlamda acayip: Ben daha önce BNHA izlerken gaza geldiğimi hatırlamıyorum. Şimdiye kadar klasik izle geç "shounen" idi kendisi ama bu sezon başlangıcı bir gaza getirdi. Belki benim kafamı meşgul edecek bir şeylere ihtiyacım olduğundandır. Gerçi yorumlarda da aynı şekilde gaza gelenler olmuş. BNHA kitlesi ayrı leş Türkanime kitlesi ayrı leş olduğundan bu konuda iyimser olmalı mıyım emin değilim gerçi. Yalnız o değil de bu sezon Isekai Nonbiri Nouka dışında da bir haremci çiftçimiz  varmış. Garip yani. Noumin Kanren no Skill bakka Agetetara Nazeka Tsuyoku Natta'dan bahsediyorum. Yofukashi no Uta'nın finali -eğer 2. sezon gelecekse- güzeldi. Yok biz NGNL'nin, işte efendime söyleyeyim Hataraku Maou-sama'nın falan yolundan gidiyoruz diyorlarsa o finali kıvırıp... Öhöm. Neyse. Bu arada Noumin Kanren no Skill bakka Agetetara Nazeka Tsuyoku Natta... Eee... Ya yapacağınız CGI'ı. Ulan Kuro no Shoukanshi'nin CGI'ı bile daha güzeldi ya. Bir de ta bölümün başına koymuşsunuz CGI'ı, iyice beter olmuş. O iğrenç CGI'ı orman ejderinin ardına "Dınn dınn dıınnn..." müziği konmuşlar bir de utanmadan ya. Çekilir mi bu emin değilim. Yalnız bölümün başındaki (yani openingden sonraki) ilk diyaloğa bakınca yazar efendi (Ulan bunun ranobe olmama ihtimali yok ya! Bak düşük değil, direkt 0.) Stardew oynayıp da bunu yazmaya karar vermiş gibi duruyor. Eh, kimin ilhamını nereden alacağına karışamayız tabii. O değil de eğlenceli lan. İzlerim muhtemelen. O değil de eleman resmen Stardew oynarken ben amk. Prensesi kurtardıktan sonra (Açıklamadılar ama o kızın prenses olmama ihtimali de yok. Yine %0. O değil de böyle başlayıp beni feci göt edecek bir iskeai'ın çıkmasını da feci arzuluyorum.) "Ekinleri sulamam lazım..." diye köye dönmeye çalışmak, haydudu yendikten sonra "Amman geç kaldım!" diye pazara mal yetiştirmek falan sknlesckşsd. Yeminle Stardew veya benzeri bir oyun (Ne bileyim, Harvest Moon falan) oynayıp oynayıp yazmış yazar bunu ya jksnmlsşdf. E demiştim, "Ben prensesim." dedi işte kız. Tamam, şeytan krala çiftçilik hakkında brifing vermesinden itibaren "Olmuş bu." dedim. Net izlerim. jakıasldasş Ulan ya... Bu arada hazır final yapmışken Mamahaha no Tsurego ga Motokano datta hakkında da konuşacağım. Adının da etkisiyle dandik bir komedi bekliyordum ama bir bölüm arayla yaptığı öyle girişler var ki animeyi fazlasıyla ilgi çekici ve derin hale getiriyor. Hiçbir şey beklemediğim bir anime ağzıma ağzıma çakıyor birkaç bölümde bir. Vay aq. Tensei shitara Ken Deshita -ki adını ilk gördüğümde Rimuru reisin yeni sezonu, spinofu falan sandım- daha baştan aldı beni çünkü kitlesi olmayan en alt seviye isekai animelere bayılan bir hayatsızım. Leadele'i ve 300 yıl boyunca balçıkça ("slime") öldüren sarışın cadının animesini de seviyorum. Hem içedönük hem içine kapanık hem asosyal olmak çok zor amk, keşke birinden biri olmasaydım. Bu arada evet, üçü farklı şeyler. Kılıç olarak reenkarne olanı da yaptılar ya... Otomat olarak reenkarne olanın animesi ne zaman çıkacak acaba? Çıkacağını biliyorum çünkü. Hah, neyse; kılıç dedik. O kılıç da kedi kızın elinde. Ulan mis gibi isekai hayatı be. Ya da ben artık çıldırıp zaman zaman "Keşke anime kızı eteği olsam..." diye şeyler düşünebilecek kadar geri dönülemez bir ruh bozukluğundayım, o da olabilir tabii. 2. bölümden itibaren dedim ki "Net izlenir bu." Ulan hiç değilse "Aman kesmeyeyim..." şeysi yok, bam güm dalıyor şerefsizlere. Nell ablamızı gerçi Fran'dan daha çok sevdim, hatun tam benim kafadan kalwsefş. Ben bu Shinobi no Ittoki'yi normalde izlemeyecektim çünkü konusunu okuyunca bir of çektim (Karşıki dağlar yıkılmadı, hayır; ama sallandılar.). Peki neden izledim de buraya yatıyorum? Kapaktaki okul üniformalı, maskeli anime kızı yüzünden. Daha bölüme başlamadım ama eğer gıcık bir karakter değilse muhtemelen sırf onun için izleyeceğim. İlk bölüm çok boş geçiyor ya, maskeli kız da o kadar da ilgi çekici bir karakter değil. İlk üç bölümde ilgi çekici bir şeyler olmazsa muhtemelen izlemem bunu. Bu arada, ilk bölümün sonlarında ilgi çekici hale geldi ama her an tekrar sallantıya düşebilir. Bal tuzağı klişesineyse değinmek bile istemiyorum. Dediğim gibi ilk üç bölüme göre bir bakacağım. Kage no Jitsuryokusha ni Naritakute! sırf konusunu okuduğumda bile "İzlenir lan bu!" tepkisi verdiğim bir yapım ama böyle bir seriyi mahvetme olasılıkları yüksek. Ben Japonları, en azından bunların ranobe yazımıyla, manga çizimiyle, anime yapımıyla falan uğraşan kısmını artık tanıdım aga; Lyocris Recoil'i mahvetmemeleri bile çok büyük bir şok olmuştu benim için. Doğru düzgün yaparlarsa efsane olabilir, en azından konuya göre öyle, ama suikastçı isekaiını ne hale getirenlerden o kadar da büyük beklentim yok. Evet, izlerim ben bunu.

Şöyle bir şey fark ettim: Hayvanlarım varken daha az stresliydim. Tabii arada yine "Bir apartman dairesinin köşesinde yapayalnız geberip gideceğim ve öldükten on yıl sonra adımı kimse hatırlamayacak" (Bu arada kitap yayımlattığımdan beri "ve" ve sonrası tedavülden kalktı, yerine "şu kitabı düzeltmeden ölürsem üzülürüm" geldi.) ataklarım falan oluyordu ama genel stres seviyem daha azdı, psikolojik durumum da daha stabildi. Hayvan dediğin bakım istiyor tabii ki hayvanlarıma kendimden daha iyi bakıyorum. Hayvanlara bakarken biraz olsun kendimden, kendi derdimden, kendi hayatımdan, dünyadan falan uzaklaşabiliyordum. Absürt komedi ve SoL anime, özellikle SoL isekai sevmem de bununla bağlantılı zaten. Ulan zaten kendi evim ve yeterince gelirim olsa (gerçi şu ekonomide ikisi de hayal ama n'apalım) evi kedisiyle, köpeğiyle, balığıyla, sürüngeniyle, börtü böceğiyle (Börtü böcek: Karides, kerevit, yengeç, çıyan, un kurdu, Afrika dev salyangozu... Keşke Meksika kırmızı dizli tarantulaları, imparator akrepler ve en az bir yılan türü yasal olsa.), kuşuyla, kemirgeniyle, kirpisiyle (Kirpiler yasal mı ki? Bu arada evet, kemirgen değiller. Tavşanlar da kemirgen olarak sınıflandırılmıyor.), tavşanıyla hayvanat bahçesine çevireceğim ama şu anki durumumda nano akvaryum bile kuramıyorum -ki zaten küçük akvaryum sevmem. Gerçi son zamanlarda aşırı derecede küçük akvaryum videosu izlediğimden ufak bir karides tankı arzusu da hasıl oldu ama konu bu değil. Ha, nasıl? Hatun mu? Sevgilim olması ihtimali... Bu konuda konuşmak istemiyorum, sadece umut etmek istiyorum. Olasılığın düşüklüğü ya da onlar gibi şeyler hakkında zırvalamak moralimi bozmaktan -ki zaten sağlam değil- başka bir şeye yaramıyor. Her neyse, aslında, birini bulmayı başarırsam da bu muhtemelen pek sorun olmayacaktır. Yani... Bu konu hakkındaki durumları nasıl bilmediğim bir tanesi hariç "güzelmiş" veya "şirinmiş"ten daha derin hisler beslediğim kızların hepsinin hayvanlarla arası iyiydi. Ulan böyle de şıpsevdiymişim gibi oldu, halbuki biri sırf ben "Ben bu kıza karşı ne hissediyorum?" diye düşünürken sevgili yaptı. Neyse, konu bu değil. Değil de... Konu ne ki? Yani... Hayvanlarım -veya hayvanım- varken genel stres seviyem daha düşüktü. Sadece bunu yazmak istemiştim ama konu nerelere geldi.

Birtakım bir artık iş fikri mi desem, arzu mu desem, istek mi desem... Öyle bir şeylerim var. Mesela bunlardan biri, daha önce de bahsettiğim küçük bir Ege kasabasına yerleşmek isteyenleri Afyon'un, Kütahya'nın, ne bileyim Uşak'ın köylerine gönderecek bir emlak ajansı kurmak. Hazır yeri gelmişken Uşak ve Amasya'nın adı değişsin kampanyası da yapıyorum. Ters bu adlar, Amasya'nın adının Uşak, Uşak'ın adının Amasya olması lazım. Amasya diye Karadeniz şehri mi olur lan? Bir diğeri de sadece Akdeniz Akşamları'nı öğretecek bir gitar kursu. Akort, nota, gitarın tarihçesi falan filan yok; sadece Akdeniz Akşamları. Tabii daha fazla para verene daha ileriyi de öğretiyoruz ama en düşük ücrete Akdeniz Akşamları'nı öğretip yolluyoruz. Bence iki taraf için de kârlı bir antlaşma.

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р