Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

24 Mayıs 2023 Çarşamba

Durum Raporu: Anime, Uyku(suzluk), Ara Ara Nükseden İlgi ve Bir de Dil Muhabbeti

Kawaisugi Crisis sonrasında izlemek üzere listeye attığım güncel animelerden biriydi (çünkü o sırada gündemim bayağı yoğundu) ama hem nispeten boşum (bir tek artık sonucu ne olursa olsun kurtulmak istediğim seçim gündemi ve yavaş ama istikrarlı ilerleyen şelale projesi var) hem de ikinci bölümü Türkanime'ye daha yeni gelmiş, o yüzden izleyeyim dedim... ve... Çok güzel laaaan. sjknfsjl. Uzaylı da olsun kediye düşüyorsun demek ki waslsdp, animenin ana teması bu. Yalnız openingden (ve bölümün ikinci yarısından) anladığım kadarıyla sadece kediler değil genel anlamda evcil hayvanlar üzerinden gidecekler. Bir de kirpilere Japonya'da bildiğin avurtlaklar (avurtlak: hamster) falan gibi muamele yapılıyor sanırım; evcil hayvan olarak kirpi besleyen çok fazla anime karakteri var çünkü (ilk aklıma gelen New Game'in Hifumi'si ve bu animenin openinginde de kirpi var.). Avurtlağı bile bu kadar fazla görmedim. Kimi wa Houkago Insomnia'nın da daha 5 bölümü çevrildiği (ve daha iyisi, düzenli çevriliyormuş gibi göründüğü) için ona da başlayacağım. Bu anime güncel izleyemeyeceğime üzüldüğüm bir animeydi zaten. Yalnız Houkagou Insomnia hakkında... Oğlum 2. Dünya Savaşı yıllarında falan mı yaşıyorsunuz, Japonya'da gece dışarıda dolaşanı tutukluyorlar mı aq? Nasıl bir distopyanın içindesiniz lan siz? Olduğunuz şehirde/bölgede sıkıyönetim falan mı var? "Gece dışarıda yakalanırsak tutuklanırız." ne lan?

Bu arada beni feci etkiliyor bu anime (Kimi wa Houkagou Insomnia). Neden? Çünkü uykusuzluk, "uyuyamıyorum" teması beni her zaman derinden etkiler*... Mesela adı direkt Insomnia mı ne olan bir oyun vardı, "indie" oyun tarzıydı ama "indie" miydi onu hatırlamıyorum (Sonuçta "indie" oyun denince aklımıza gelen imge gibi olan her şey "indie" olacak diye bir kaide yok. Öte yandan grafiklerine falan bakıp asla "indie" demeyeceğimiz "indie" oyunlar da var. Hah, buldum: Insomnia: Theater in the Head ve evet, "indie" imiş.); o da beni aynı bu anime gibi etkiliyor. Bütün bunların sebebi ne? Ben de benzeri sorunlardan muzdarip olduğumdan. Artık gece yaşamak yarı seçim yarı alışkanlık hâline geldi (mesela şu an 01.48 ve esniyorum, yatsam düşük bir ihtimalle de olsa uyuyabilirim) ama bu işin başlangıcında geceleri uykum olduğundan emin olup yatıp uyumaya çalışsam bile -ki gerçekten deniyordum- bunu beceremiyordum (hâlâ çoğunlukla işe yaramıyor ama eskisi gibi %100 başarısızlık oranım yok). Zaten ben insanların "uykuya dalma" dediği şeyi yapıp yapmadığımdan da emin değilim... Yatakta dönüp duruyorum ve ne zaman, nasıl, ne şekilde uykuya daldığımı hatırlamıyorum; uyumuyor da uykusuzluktan bayılıyor muyum acaba? Bu fikri de benzeri bir konuşmadan edindim ama o konuşma ne üzerineydi, kim yapmıştı hiç hatırlamıyorum... Tek hatırladığım Youtube üzerinden dinlediğim bir konuşma olması ve "podcast" tarzında bir şey değil de video başka bir mevzu (muhtemelen oyun) üzerindeyken spontane gelişmiş bir konu olması.

*Ha bir de animenin başkarakteri hiç sevmediğim ama bir yandan da biri kendimi tanımlamamı istese paragraf içinde mutlaka kullanacağım birkaç (Kaç derken? Çok olmasın o?) özellik açısından tam anlamıyla "adam aynı ben", ondan da olabilir.

Kimi wa Houkagou Insomnia* ayrıca ara ara nükseden, "Ulan ne hoş olur be..." dediğim ama asla üstünde ciddi olarak durmadığım, hiç gerçekten yapmaya yeltenmediğim "gizli ilgilerim"i (buna daha uygun bir tabir bulamadım) açığa çıkaran şeylerden biri. Ne zaman müzik animesi izlesem müzik aleti çalasım geliyor, bu anime de fotoğrafçılık ilgimi yeniden açığa çıkardı. "Hiç fotoğraf işine eğildin mi, doğru düzgün araştırdın mı, eğitimini falan aldın mı?" dersen yok (Gerçi teknik olarak eğitimini aldım. Okulda seçmeli dersi vardı.) ama ara ara "Ulan ben şu fotoğraf işine (tabii "iş" derken para kazanma anlamında değil, ciddiye alınan bir hobi olarak -ki hobilerimi, istisnasız olarak, ciddiye alırım-) bir girişeyim..." diyorum. Genelde fotoğrafla, fotoğrafçılıkla vs. az biraz ilgili bir şeyler tüketirken. Müzik aleti işi de aynı, yakın zamanda müzikle ilgili bir şeyler tüketmemişsem müziği yapmak değil, sadece dinlemek umurumda oluyor. Ya aslında ben biraz (Biraz mı?) maymun iştahlıyım da ondan oluyor. Akvaryum hobisini -her ne kadar zorunluluktan bırakmış ve şu an sudan çıkmış balığa dönmüş hâlde dönmeye çalışsam da- yıllardır ısrarla sürdürmemin sebeplerinden biri de bu muhtemelen çünkü akvaryum hobisinin doğasında maymun iştahlılık var. Her akvaristte az ya da çok maymun iştahı vardır (çoğunda bolca vardır), bunu forumlarda çoğu akvaristin bizzat kendisinin itiraf ettiğini de görebilirsiniz. O değil de forumlarda bu konuyu ararken tam anlamıyla dişi versiyonuma denk geldim: https://edischar.blogspot.com/2021/01/kafam-akvaryum.html Hani sadece bu yazı değil, yandaki (mobilde muhtemelen alttaki) kendini tanıttığı kısma bakınca da bildiğin kız olsam bu bloğun sahibi olurdum gibi duruyor. Hah, aradığım yazıları buldum: https://www.akvaryum.com/Forum/hobici_psikolojisi_k911304.asp ve https://www.akvaryum.com/Forum/bir_hobicinin_zihninden_gecenler_-_2_k928445.asp.

*Animenin adının bir garip olduğunu yeni fark ettim. Bire bir çevirisi tam olarak şu: "Sen, okul sonrası uykusuzluğusun." Kimi=Sen; wa=İngilizcedeki am/is/are ile temelde aynı şey; Houkagou=Okul sonrası, okuldan sonra (Bunu yapılarına ayırabiliyorsun ama işleri biraz karıştırıyor, o yüzden buna sabit, tekil bir kelime olarak yaklaşmak daha mantıklı. Türkçedeki "bilgisayar" kelimesini yapılara ayırmaya çalışıyormuş gibi düşünürseniz neden uğraşmadığımı anlarsınız.); Insomnia da zaten insomnia. Bu arada evet, Japoncanın cümle kurma mantığı tam olarak bu; zaten o yüzden (yani cümle yapısındaki sıralama ve eklerdeki mantık Türkçeyle tamamen aynı olduğu, tek fark wa/ga olduğu ve o da zaten isim cümlelerine özgü olup fiil cümlelerinde kullanılmadığı için) Türkler için temel Japoncayı öğrenmek temel İngilizceyi öğrenmekten daha kolay (ha dilin derinine inmeye kalktığında işin rengi değişiyor, mesela Amerikan gibi İngilizce öğrenmek Japon gibi Japonca öğrenmekten Koreliler dışında tüm dünya için daha kolay, o ayrı). Mesela bu cümleyi İngilizce kursan "You are insomnia at after the school" olacak. Kelime kelime ayırırsak You=Sen, siz; are="are" işte; insomnia zaten insomnia, onu geçiyorum; at=zaman kalıbı için yardımcı fiil gibi bir şey, tam teknik adını hatırlamıyorum; after=sonra; the=artikel**; school=okul. Bunu eğer kelime kelime tanımının tam tabiriyle çevirirsek şöyle bir cümle elde ediyoruz: "Sen/siz are insomnia at sonra okul". Translate'in eski hâli yani. Hadi "Yardımcı fiilleri siktir et, o zaman Japonca cümlenin çevirisine de wa ekle." dediniz, o zaman bile doğru düzgün değil sırf kelimeler üzerinden yapılan bir çeviri "Sen/siz, insomnia -dan sonra okul" (vurgu "okul"da) oluyor. Burada dillerin kendi yapılarından bahsetmiyorum, o cümlenin öyle çevrilmeyeceğini ben de biliyorum ama şu an dillerin kelime haznelerinden, gelişim süreçlerinden vs. değil sadece cümle yapılarından/mantıklarından bahsediyorum. İngilizce cümlenin de doğru düzgün çevirisi Japonca cümlenin çevirisiyle aynı, onun farkındayız herhalde; konu o değil. Konu dillerin cümle mantıklarının benzerlikleri ve farklılıkları.

**Japoncadaki en büyük kolaylıklardan biri de tıpkı Türkçedeki gibi Japoncada da yok artikelmiş, yok eril/dişil kelimeymiş (Masanın cinsiyeti mi olur aq?), yok "o kelimeyi şu sıraya değil de öbür yere koyarsan anlam kayar, karşındaki bir sik anlamaz"mış gibi saçma sapan şeyler olmaması. Mesela kurallı bir cümle için bu animenin adının ya "Kimi wa Houkago Insomnia desu" ya da "Kimi wa Houkago Insomnia da" olması lazım ama animenin adında bu iki kelime de (veya alternatifleri olan bir yerel kelime/kalıp -mesela nanoja- da) olmadığı hâlde hiçbir şey değişmiyor. Gerçi Modern İngilizcenin de hakkını yememek lazım, bir tek "the" var, halledip gidiyorsun; Almancada hâlâ üç, Fransızcada daha da fazla, İtalyancada da sanırım üç tane artikel var. "Hâlâ" dememin sebebi Eski İngilizcede yirmiden fazla artikel olması bu arada. İngilizce, Fransızcayı yenip dünya dili olduğundan beri Shakespeare'e tüm dünya olarak çok büyük borçluyuz. Niye? Çünkü Shakespeare neredeyse "Modern İngilizcenin mucidi" diyebileceğimiz bir adam da ondan! Shakespeare öncesi İngilizcenin dünya dili olması -bizim gibi artikelsiz, cinsiyetsiz dillerin konuşurları*** zaten İngilizce öğrenmek konusunda dil yapısı ve dil mantığı farklılığı yüzünden zorunlu olarak zorlanıp acı çekerken- resmen felaket olurdu. Eski İngilizce, Modern Fransızcadan bile daha beter lan, düşünün yani. Vallahi Shakespeare'e önce İngiltere'nin, sonra da Amerika'nın dünyanın hâkimi olduğu bir çağın insanları olarak çok büyük borçluyuz. Ha şu "büyük ünlü kayması" (Great Vowel Shift) hiç yaşanmasaydı çok daha makbule geçerdi ama ne yapalım artık, o kadarına da katlanacağız. Araştırmaya üşenenler için bu büyük ünlü kayması konusundan kısaca bahsetmek gerekirse bugün A harfinin Latincede de Türkçede de Almancada da Fransızcada da A diye okunduğu hâlde İngilizcede Æ, O, I, İ, E, EY gibi milyon farklı okunuşu olmasının müsebbibi olan şey. Büyük ünlü kayması hiç yaşanmasaydı Ch, Sh, Th gibi "bileşik" sesler dışında İngilizceyi de Almancadaki gibi Türkçeyle aşağı yukarı aynı mantıkla okuyacaktık. Örneğin bu olay olmasaydı "make", "break" (gerçi EA teknik olarak bileşik ses), "boat", "mouse", "knife" kelimelerini Türkçedekiyle aynı biçimde, "boot" kelimesini Ō yani uzun O ve "feet" kelimesini Ē yani uzun/açık E ile, "mice" kelimesini "mike", "cattle" kelimesini "kattle" diye okuyacaktık (gerçi bu olaydan önce bunların yazılışı ve dolayısıyla büyük ünlü kayması öncesi telaffuzu da tam olarak aynı değildi ama olayı anlayın diye Modern İngilizceden örnek veriyorum). Okunuşu değişmemiş kelimelere örnek olarak da "wolf", "fish" ve "thorn" var. Ha bir de tamamen kaybolmuş sesler var, mesela İngilizcede de tıpkı Türkçedeki gibi Ŋ sesi var, örneğin İngilizcedeki -ing takısı aslında -iŋ idi. Anglosakson runlarında bunu temsil eden bir harf var ve -ing takısı I-N-G diye değil I-Ŋ diye yazılıyor. Karşılaştırma isterseniz Sh de bileşik ses olmasına karşın S-C diye (evet, S-H diye değil S-C diye), yani tek değil iki harfle yazılıyordu. "Break"te bahsettiğim Ea da bileşik ses konusu da aynı, onun da kendine özgü tek harfi var ve Th (aslında Þ/Ð, küçük gösterirsek þ/ð) sesi için de belli başlı tek bir run olduğunu söylemem bile gereksiz.

***Türkler, Moğollar, Japonlar, Koreliler vs. Çincede durum nasıl bilmiyorum ama Arapçada artikel ve cinsiyeti olan kelimeler halihazırda var, o yüzden onlar bu kategorinin dışında. Farsça, Rusça ve Hint dilleri zaten Hint-Avrupa dili, o yüzden onlar da bu kategorinin dışında.

𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃 𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى Erdem Ö. Hayalî

(Erdem ˁÖ. Ḫayâlî)

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog” kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

Deliniŋ teki. Iṣrārla umut ėtmeye çalışıyor. Gölgesiŋi kovalamakla mäşġûl. Erdem ˁÖ. Ḫayâlî maḫlaṣıyla kitāp* yazdı, şimdi de yayınewleriniŋ yamyamlıkları wä doğrudan yayıncılık servisleriniŋ onlardan da bätär olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitāplarıŋı yazdığı maḫlaṣı artık bloğunda da (Ewet, “blog” kälimäsiniŋ G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

*Ejderin Mührü

(Äjdäriŋ Mührü)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

(ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

19 Mayıs 2023 Cuma

Genel

Benim hiç iki hafta daha siyaset çekecek mecalim yok... o yüzden muhtemelen 2. tur bitene kadar yayımlayacağım bu yazıdaki bu cümleden sonra siyaset miyaset işlerini bir daha konuşmamayı planlıyorum (tabii ekstrem durumlar hariç). Öte yandan tam olarak bu durumlar nedeniyle, benim yazacak pek bir şeyim yok; havadan sudan iki üç laf etmek dışında tabii. Şelale Projesi'ni "zorunlu siyaset"ten kafamızı kaldırabilene kadar askıya aldım, zaten bir şeyler yapsam da onu kendi kısmına yazacağımdan bunun çok bir anlamı da yok. Little Busters! izliyorum ve sevdim, zaten Key animeleri arasından şimdiye kadar hiç sevmediğim olmadı ama çok fazla Key animesi izleyince birkaç bağlantı, aralardaki anlamsız gibi duran sahneler veya cümleler vs. ile bazı şeyleri çok rahat tahmin edebiliyorsun. Ben mesela daha doğrulanmasa da belli bir şeyden başkarakterin devamlı tekrar ettiği bir cümle ve birkaç ek gösterge neticesinde son derece eminim. Bir Key animesi olduğu için de anime boyunca kâh komik kâh hüzünlü ilerleyip komedi gibi ilerleyen animeyi sonda drama boğacaklar. Önyargı değil, Key'in imzası gibi bir şey bu. Her rotanın sonu dram; ama genelde acı-tatlı bir dram ("bittersweet ending"). Hep aynısını yapıyorlar, sadece Kaginado farklı çünkü Kaginado farklı Key animelerinden oluşan bir "ortak proje parodi", aynı Isekai Quartet gibi. Yalnız Little Busters!'ı da izledikten sonra Kaginado'nun bir bölümüne bir şey için baktım da Kaginado'nun içerdiği tüm Key animelerini izledikten (veya belki VN'lerini oynadıktan) sonra Kaginado'yu en baştan tekrar izlemem gerek. Kesinlikle her karakteri bilince çok daha eğlenceli oluyor. Little Busters! bir de en eski Key animelerinden biri olduğundan dediklerimi gizlemek gibi bir hamle de kullanmamışlar, kullansalar zaten saçma olurdu. Yalnız hangi rotanın takip edildiğine dair bir sürprizkaçıran aldım... Beni şaşırttı, aşırı derecede şaşırttı hem de. Alttaki paragrafa bu konuyu beyaz olarak yazıyorum, okumak istiyorsanız seçersiniz.

---SPO---

Yani cidden çocukluk arkadaşını tutmadığım tek animede çocukluk arkadaşının kazanması... Gerçi Rin'i de seviyorum ama "ilk kız kazanır" (TVTropes: "First Girl Wins") ve "Çocukluk arkadaşı kaybeder (sarışın transfer öğrenci kazanır)" (Bu galiba TVTropes'ta yok. Halbuki animelerde aşırı yaygın bir "trope", neden eklenmedi anlamadım gitti. "Patient Childhood Love Interest" diye bir başlık var sadece ama asla neredeyse her zaman kaybettiklerine dair bir vurguya sahip değil.) kuralları sonucu Kamikita ile bitmesini beklemiştim ama Rin rotasını uyarlamışlar. Neyse, dediğim gibi Rin'i de seviyorum ve Rin'i değil Kamikita'yı tutma sebebimin öğrenilmiş çaresizlik olup olmadığından da emin değilim. Bu animedeki kızlar da bende Isekai Smartphone'daki gibi "Lan hepsi aşırı tatlı! Kimi tutacağım ben?" hissi oluşturuyor. İlginç bir bilgi: Üstümde bu tür bir etkisi olan tek Key animesi de bu. Key VN'lerinden uyarlama animelerin kalanlarında -genelde tüm kızları sevsem de- tarafım şimdiye kadar gayet netti. Bu arada şoku atlatınca fark ettim ki evet, bu animede Rin'i değil Kamikita'yı tutma sebebin gerçekten de öğrenilmiş çaresizliktenmiş.

---SPO---

Neyse, şelale projesine hafiften devam ediyorum ama hem mevsim geçişi depresifliği hem de seçimlere bağlı olarak geleceğin her zamankinden çok daha puslu olması bana pek bir şey bırakmıyor. Pek tadım tuzum yok yani özetle, gerçekten büyük sorunlar (veya onlara dair potansiyel) olduğunda çok da yazasım gelmiyor. Öte yandan aklımda bir iki şey daha var ama ben de tüm ülke gibi onları seçimlerden sonraya bıraktım. Ha bir de gözüm takvime kaydı, 19 Mayıs'mış bugün. İşte... Bu tür gerçekten ciddi toplumsal konularda yazmayı beceremediğimi daha önce de söyledim zaten. Kutlu olsun, falan... Daha fazlasını yazsam da en fazla bu cümledeki kadar samimi geliyor. Bu muamelemin sadece kendime olması da ayrı bir olay tabii o muhtemelen kendi benliğimden ölümüne tiksindiğim içindir. Bir de acaba ilk turda bitmeme sebebi benim oyum mu onu da düşünüyorum, malum neye elini atsa kurutan, maşallah dediği üç saniyeyi zor gören bir insan evladı olduğumdan "Lan acaba oyu kazanma ihtimali yüksek olana değil de kazanmasını istemediğime mi atsaydım? Benim yüzümden mi bitmedi acaba?" diye de düşünmeye başladım. Gerçi elimi attığım şeyler bir süre sonra (ben çeşitli, genelde de zorunlu, sebeplerden o işten elimi çektikten sonra) öncekine kıyasla çok daha "değerli" bir hâle geliyor (ben diyorum hayatın bana garezi var diye ama kimse inanmıyor), o da ilginç bir detay tabii. Mesela sürüngen beslemeyi bıraktım, sürüngenlerin yasal durumları yavaştan belli olmaya, dümdüz yasallığı kesin sürüngenler çıkmaya başladı. Akvaryumu bıraktım, akvaryum kanalı olmayan Youtuberlar bile akvaryum videosu çekmeye, ülkede bilinmedik duyulmadık akvaryum ürünleri, hatta yerli markalar peyda olmaya başladı. Bana mı gıcıksınız lan? Tek sorun ben miyim yani? İki günlüğüne yurtdışına çıksam ülkenin durumu düzelecek neredeyse aq, bu nedir?

11 Mayıs 2023 Perşembe

Durum Raporu: Kıpçakçanın Gelişimindeki Acayiplik, Zihnimin Çok Fazla Gündem Arasında Bölünmüşlüğü, School Days'in Beni Getirdiği Nokta ve Ekşi'deki Garip Durum

Kıpçakçanın gelişimi biraz acayip. Neden? Çünkü zamanında Codex Cumanicus'ta bahsedilen Batı Kıpçakçası, kelimelerin hem anlamları hem de telaffuzları açısından günümüz Türkiye Türkçesine hem günümüzdeki Kıpçak dillerinden (Başkurtça, Tatarca, Karaçay-Balkarca, Kumukça, Karaimce, Kırımçakça, Urumca, Kırım Tatarcası, Kazakça, Karakalpakça, Nogayca, Sibirce, Kırgızca, Altayca) hem de Oğuzcadan (eldeki neredeyse tek kaynak DLT) daha çok benziyor. Mesela Kıpçakçada Kazakça ve Kırgızcada temel olan Y>J dönüşümü yok, ya Oğuz dillerinin ve Uygur grubu dillerinin çoğundaki gibi Y ile ya da yok olmuş bir sessizlik imi biçiminde söyleniyor. Yine günümüz Türkiye Türkçesinde Oğuzca değil Kıpçakça kaynaklı olan (ve neredeyse hiç değişmemiş) bazı kelimeler var. İlki için örnek "yeşil" kelimesi: Türkiye Türkçesi (Oğuz dili) "yeşil", Azerbaycan Türkçesi (Oğuz dili) ve Karahanlıca (Uygur grubu) "yaşıl", Gagavuzca (Oğuz dili) "eşil", Kırım Tatarcası (Kıpçak dili ama Oğuzcayla karışık) "yeşil", Kırgızca (Kıpçak dili) "casil/caşel", Özbekçe (Uygur grubu) "yashil" (okunuşu yaşil). İkincisi ise "kumral" kelimesi. Bu kelime en eski olarak Ebu Hayyan'ın Kitabu'l-İdrak'ında (Kıpçak olan Memlüklerin Araplara kendi dillerini öğretmek için yazdığı/yazdırdığı kitap) geçiyor, her ne kadar Nişanyan Sözlük "Oğuzca ve Kıpçakça" olduğunu söylese de doğrudan Oğuzca bir örnek verilmemiş, Oğuzcayla ilişkili en erken örnek 17. yy.da Meninski'nin Anadolu Türkçesi kayıtlarında geçiyor.

Zihnimin çok fazla gündem arasında [Öncelikle malum olduğu üzere ülke (seçim) gündemi var, sonra babam ameliyat falan olacağı için aile gündemi var, sonra da benim şahsi gündemim var: Yazmak, çizmek, şelale projesi, yazdıklarımı yayımlatmak, para kazanmak, artık kronikleşmiş yalnızlığım (İlginçtir, bu konuda bir kabullenmenin ortasında gibiyim... ama daha öncekiler çok uzun sürmemişti. Yine de bir an önce kabullensem kendim açısından en iyisi olacak gibi. Yani, sonuçta yazmanın da çizmenin de sanat ve/veya yaratıcılık alanına giren her şeyin de temel iki itkisi acı ve hüzündür. Teoman da Kafka da mutlu olsalardı ancak ucuz pop kültür ürünlerini üretebilirdi sonuçta, tabii ona da ne kadar "üretim" denebileceği meçhul ama.), şimdi aklıma gelmeyen birkaç şey daha...] bölünmüş olması herhangi bir şey yapmamı zorlaştırıyor. Son zamanlarda gecelerim hiçbir şey yapmak istememekle, kendi kendime sızlanmakla ve "Yatıp uyusam mı ki? Uykum da var... ama yatsam da uyuyamayacağım zaten." düşünceleriyle geçiyor. "Şunu mu izlesem?" Yok. "Bunu mu oynasam?" Yok. "Kitap okusam?" Lovecraft derlemesini bir an önce bitirmedikçe o iş de yalan. Prensip olarak geceleri (en azından 03.00 ile gündoğumu arasında) korku içerikleri tüketmiyorum (bunu yazdıktan birkaç saat sonra da "sikerler lan!" deyip tüketmeye karar verdim). Bütün bu gündem yoğunluğu muhtemelen baharın hâlâ gelememiş olmasıyla da birleşerek baskısını arttırıyor. Ben bu paragrafın sonuna gelene kadar bu paragrafı nereye bağlayacağımı, ne için yazdığımı unuttum bu arada. Yok yani, sıfır.

Tamam, School Days'in 8. bölümündeyim (8. bölümünün başlarında sanırım, dakikayı kontrol etmedim ama eğer anime beklenmedik şekilde acayip sarmıyorsa [mesela Romantic Killer'da "Pek sarmadı sanki ya... İlerlemiyor gibi. Kaçıncı dakikadayım ki? Daha başlardaysak salsam mı?" diye baktığımda neredeyse bölümün sonuna geldiğimi fark edip şok olmuştum] openingden çok da uzaklaşmamış olmamız gerek) ve an itibarı ile şuna karar verdim ki bu animedeki her ama her karakterin, evet Kotonoha dahil olmak üzere istisnasız her karakterin, üstüne benzin döküp yakmak istiyorum. Gerçi listenin birinci sırasında Sekai'in adını unuttuğum (daha bölümü durdurduğum yerde söylediler ha, o denli nefret ediyorum karakterden) maydanoz arkadaşı, ikinci sırasında da Makoto adlı mal başkarakterimiz var (o adını unuttuğum ve internetten bakmaya da niyetim olmayan, soyadı Kiyaura mı ne olan karakter sadece iki üç bölümde Makoto'ya karşı bölümlerce [Bölümlerce dediği de 8 bölüm aq. Gerçi 8/12 biçiminde oranlarsak gerçekten fazla oluyor, doğru.] biriktirdiğim nefretin birkaç kat üstüne çıkmayı başardı, düşünün). Makoto'yu gördükten sonra Kanojo, Okashirimasu'nun (kesin yanlış yazdım ve doğrusuna bakmaya da niyetim yok) başkarakterine haksızlık ettiğimi düşünmeye başladım. Hayır yani o en azından sadece maldı, Makoto denen hıyar hem mal hem şerefsiz, hatta muhtemelen bir miktar gavatlık da var (gerçi o konuya girersek hem Sekai hem Kotonaha başkarakter olacak pezevengi katlar). Neyse ki karakterlerin tam olarak hangileri olduğunun hatırlamadığım birkaçının başına gelenleri az buçuk biliyorum da içim biraz olsun soğuyor. Hayır bir de neden Japonya'da erkek kalmamış gibi karakterlerin yarısından fazlası Makoto'ya âşık onu da anlamadım, tamam harem animesi mantığı bu ama harem animelerinin çoğunda başkarakterler mal olsa bile çoğunlukla -nispeten- iyi niyetli oluyor (mesela Kanojo, O-bilmem-ne'nin başkarakteri) ve çoğu harem animesinin başkarakteri (çoğu zaman romantik anlamda olmasa da) hiç olmazsa arada bir zeka kırıntısı gösterebiliyor; ama bu Makoto denen hıyarda bunlar bile yok. Dümdüz şerefsiz geri zekalının teki. Gerçi işleri gerçek dünya düzlemine getirdiğimde Makoto diğer harem başkarakterlerinden katbekat gerçekçi bir karakter, tek eksiği zengin olmaması ama bu konular fazlasıyla tartışmalı ve daima "hır çıkaran" konular olduğundan bu konuya girmeyeceğim. Ayrıca Makoto, memeye (eskiden "caps" denen İngilizce "meme" değil, bildiğin uzuv [Uzuv mu ki bu? Uzuv herhalde.] olan meme) göre değişen fikrini sikeyim ben senin. Öte yandan Kotonoha da ayrı mal. Yani özel olsun istemek falan tamam da at nedir artık ya!

Ekşi Sözlük açıldı mı yoksa açılmadı mı anlayamıyorum... Bazı başlıkları VPN'siz açıyor, bazılarını açmıyor. Telefonda zaten hiç açmıyor. Bilgisayarda da ana sayfayı açmıyor. Oğlum sitenin yarısını açıp yarısını açmadınız mı lan? Bu ne? Hangi mekaniğe, hangi kodlamaya göre oluyor lan bu?

𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃 𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى Erdem Ö. Hayalî

(Erdem ˁÖ. Ḫayâlî)

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog” kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

Deliniŋ teki. Iṣrārla umut ėtmeye çalışıyor. Gölgesiŋi kovalamakla mäşġūl. Erdem ˁÖ. Ḫayâlî maḫlaṣıyla kitāp* yazdı, şimdi de yayınewleriniŋ yamyamlıkları wä doğrudan yayıncılık servisleriniŋ onlardan da bätär olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitāplarıŋı yazdığı maḫlaṣı artık bloğunda da (Ewet, “blog” kälimäsiniŋ G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

*Ejderin Mührü

(Äjdäriŋ Mührü)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

(ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

4 Mayıs 2023 Perşembe

Durum Raporu: O Mithril Olmayaydı Ne Yapacaktınız Acaba ve Diğer Şeyler

Tolkien zamanında mithril diye bir maden kurgulamış olmayaydı fantastik, özellikle de isekai yazarlarının ne yapacağını düşünüyorum bazı bazı. Mithrilsiz isekai neredeyse görmedim ben (neredeyse kelimesi önemli). Hoş isekailar falan bile Tolkien olmasa olmayacaktı, özellikle de isekai ranobelerin (istisnaları olsa ve bu istisnalar bazen güzel bazen rezalet olsa da) "Tolkien lore"a batıdan çıkma fantastik eserlerden daha sadık oldukları (Temel isekai mantığı: Öldüm, fantastik bir dünyada yeniden dirildim. İşte canavarlar var, maceracılar var, elfler var [Tolkien mitosundan farklı olarak her on isekai animesinin dokuzunda şerefsizler], orklar var, kedi kızlar [bunlar Tolkien'de -tıpkı şerefsiz elfler gibi- yok bak] var...) düşünülürse. Gerçi Batı edebiyatıyla Japon edebiyatının gelişimi ve kendi özgün türleri vs. çok farklı [Batı edebiyatında isekai diye bir tür yok mesela. Gulliver'in Gezileri ve Telepati serisi (Onun da sadece bir kitabı, sanırım Ütopya ama okumamın üstünden zaman geçti, net hatırlamıyorum. Yok, Ütopya değil, Hafıza. Tamam, hatırladım.) isekai sayılabilecek yegane Batılı kitaplar. Çin edebiyatında da rezil "sistem" türü var mesela, başka hiçbir edebiyatta herhangi bir karşılığı yok onun da.], bir ihtimal bağımsız biçimde de ortaya çıkabilirdi ama mithrile olan sadakati görünce muhtemelen Japon fantastik yazarları da -bunun farkında olsalar da olmasalar da- yazdıklarının kökünün Tolkien'de olduğunu açığa vuruyor gibiler. Belki mithrili kullanmaya devam etmek daha uygundur, bir çeşit... şey gibi, nişane. Yok, nişane değil. Ulan kelime aklıma gelmiyor. Bir çeşit... simge gibi? Evet, simge uygun oldu. "Fantastik edebiyatın köklerine selam durmak" için kullanılan bir nesne (en azından ben, editör birinin içinden geçtikten sonra kalanların hiçbirini yayımlatamadığım ve hâlâ bir çıkış yolu aradığım kendi kitaplarımda bu amaçla kullanıyorum).

Isekai One Turn Kill Neesan: Ane Douhan no Isekai Seikatsu Hajimemashita (yine Türkanime'de olmayan, kim bilir ne zaman gelip büyük ihtimalle yarım bırakılacak, Türkiye'de asla değeri bilinmeyen SoL komedi isekailardan biri) çok güzel başladı lan. Resmen "İsekailanınca biz" amk sanlsdn (Bir iki tane daha "isekailanınca biz/ben" serisi vardı ama aklımda değil şimdi. KonoSuba o serilerden değil bu arada, en azından benim için değil.). O değil de ablamız brocon çıktı, işte bunu beklemiyordum. Yalnız biraz "aşırı" yönde bir brocon, bazılarını rahatsız edebilecek düzeyde. Ben mi? Benim ilişki algım kâh "Ne toplumun dediğine uyacağım lan? Kalbim ne söylüyorsa ona bakarım." diye özetlenebilecek Fi içgüdüsünden kâh hep yapayalnız olmamdan olsa gerek bu tür şeyleri pek umursamıyorum. BL (animesi, yani yaoi) sevmem ama BL (göndermeleri) içeren (ama doğrudan BL olmayan) animeler izlemişliğim (ve bir kısmını sevmişliğim) de var mesela [yuri (göndermeleri) içerip aslında yuri olmayan animelerin zaten hastasıyım], benim için hepsi aynı. Toplumca kötü/doğadışı/iğrenç, benim için umurumda bile değil. Milletin cinsel organının derdi bana mı düştü aq, bana ne? Beni en çok iğrendiren, ne farkı olduğunu sorsan cevap veremeyecek olduğu hâlde bunları kendi içinde ayırıp "Bu doğal, o değil." diyenler. Hepsini toptan iğrenç ve olmaması gereken bir şey olarak bulanları açıkçası daha samimi buluyorum. En azından neye neden karşı olduklarını -içgüdüsel olarak da olsa- biliyorlar. Öbürkülerde o da yok. "Bize bu iyi, bu kötü dendi." var sadece (Fe fonksiyonundan nefret ediyorum lan).

Bu arada şelale projesi iyi ilerliyor, ben de o sırada telefondan şelale sesi açıp öyle takılıyorum; böylece tekrar günceller haricindeki animeleri izleyebilmeye, kitap okuyabilmeye, oyun oynayabilmeye, film izleyebilmeye falan başladım. Proje tamamlanıp da telefonu da tekrar elime alayım... Daha fazla detay vermeyeceğim; ama özetle proje tamamlanınca hayatım bir nevi yeni başlamış olacak. Yalnız ben aynı anda hem School Days hem de Gamers! izlemeye kalkmışım... Resmen acı çekiyorum. School Days'in acı çektireceğini zaten biliyordum, o yüzden neredeyse anime izlemeye başladığımdan beri bildiğim seriyi anca şimdi izliyorum ama Gamers! resmen IQ düşürüyor. Çocuklar Duymasın'ın atası amk, hatta Çocuklar Duymasın bile işleri bu kadar fazla karıştırıp uzatmıyordu. Hepsinin toplanıp gizli özne kullanmadan, isim vererek her şeyi konuşmasıyla hemen çözülecek şeylerden altı (Pardon, beş. Kim 12 bölümlük animeye "filler" koyar ki amk?) bölüm uzattılar. Sırf karakterlerin bazılarının (Aguri, Tasuku ve Chiaki) hatırına devam ediyorum, bir de her ne kadar izlerken beni çıldırtıyor olsa da aslında sarıyor lan. Ya da her bölümün sonunda beynim kulağımdan aktığından akli melekelerimi düzgün kullanamıyorum, o yüzden devam ediyorum. O da olabilir. Aaah, tamam, her neyse. 7. bölümün ilk dakikalarındayım ve artık yeter. Bu nedir amk? Bırakıyorum ben bunu. Siz bu zekayla liseye kadar nasıl geldiniz lan? Ya da direkt finale [11. bölüm. 12. de yan hikayeymiş. Siz bizimle taşşşşşak mı geçiyorsunuz amk? 12 bölümlük animeye 2 adet "filler" koymayı akıl eden dâhi (!) tam olarak kimdi acaba?] atlarım. Bu nedir ya? Ben bu bölümü bırakıp biraz sakinleşmeyi deneyeceğim. School Days üstüne Gamers! iyi gelmiyor. Bir de animenin adı Gamers! değil de "Yanlış Anlaşılma" veya "Gamer-tachi no Cringe Comedy" ya da ne bileyim, "Baka-gamers" falan olmalıymış. Aho-Girl'deki kız bile her şeyi bu kadar yanlış anlamazdı.

𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃 𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى Erdem Ö. Hayalî

(Erdem ˁÖ. Ḫayâlî)

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog” kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

Deliniŋ teki. Iṣrārla umut ėtmeye çalışıyor. Gölgesiŋi kovalamakla mäşġūl. Erdem ˁÖ. Ḫayâlî maḫlaṣıyla kitāp* yazdı, şimdi de yayınewleriniŋ yamyamlıkları wä doğrudan yayıncılık servisleriniŋ onlardan da bätär olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitāplarıŋı yazdığı maḫlaṣı artık bloğunda da (Ewet, “blog” kälimäsiniŋ G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

*Ejderin Mührü

(Äjdäriŋ Mührü)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

(ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎