Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

29 Kasım 2022 Salı

Durum Raporu (mu?) Lepistes ve Hayat Raporu (İkisi Farklı Paragraf, Evet.)

Bak aklıma şey takıldı, İngilizler niye lepistese "guppy" diyor lan acaba? Bizdeki lepistes kelimesi lepisteslerin eski binomial adı Lebistes reticulatustan (Lebistes cinsinin adı mı Poecilia olmuş yoksa "Aynı cins lan bunlar" deyip Lebistes cinsini kaldırmışlar mı onu bilmiyorum) geliyor da "guppy" nedir ki? "Ulan bize ne soruyorsun, git internetten bak" derseniz siz de haklısınız tabii. Yalnız bizde bu Latince adı (artık sinonim) kim biliyordu da lepistese lebistes dedi, sonra o nasıl ve ne zaman lepistese dönüştü falan onu da merak etmiyor değilim. Bak İngilizlerin "guppy"si de bir diğer sinonimi olan Girardinus guppii'den geliyormuş. Yeni Dünya balığı olunca böyle oluyor tabii.

Oturdum hayatımın bir -nasıl denir ona- rapor... evet, raporunu çıkardım. "Neden?" diye sorarsanız yine depresif kimliğim üstüme çöreklendi ve daha da sinirim bozulsun diye böyle bir rapor çıkardım. Şimdi derseniz ki "Manyak mısın lan, niye daha da sinirinin bozulmasını istiyorsun?" diye, evet. Velev ki manyağım, nedir yani? Hah, rapora dönüyorum: 25 yaşındayım (25 miyim lan ben? 24 de olabilir. 26? Yok, 26 değil. Ya 25 ya 24. Galiba 24.), aile evinde yaşıyorum, herhangi bir gelir kaynağım yok (Ailemin "La zaten bizle yaşıyo'n" demeyip de verdiği harçlığı saymazsak yani... Hayattaki bütün şansımı bu olaya mı harcadım n'aptım anlamadım ki...), sevgilim yok (Hiç olmadı... Hayır aslında bir kez olsa rahatlayacağım. İşler iyi giderse zaten her şey iyi olur, yok ağzıma sıçılırsa bir daha "sevgili istiyo'm lan ben" diye ağlanmam [garanti vermiyorum]. Her türlü kazan-kazan yani.), arkadaşım yok (ailem dışında biriyle en son üç ay falan önce konuşmuşumdur herhalde, o da kurye kasiyer falandır), herhangi bir hevesim yok (Olsa n'olacak, bu şahsi şartlar bu ekonomiyle birleşince...), geleceğe dair bir planım yok (olsa ne olacak 2), bir hayalim yok (olsa ne olacak 3), ulan bir evcil hayvanım falan bile yok... Sadece bir kavanoz içinde karayosunu var, öyle yıllardır kendi kendini sürdüren sistemde (tabii canlı namına sadece karayosunu olunca kolay oluyor) duruyor da öylece kendi kendine devam ediyor. Lan ben bitmişim? Ölmüşüm bildiğin. Son üç gündür bir şeyler izlemeyi bile ittire kaktıra yaptığım, depresif müzikler dinlemek ve uyumaktan başka hiçbir şey yapmak istemediğimden de belliydi zaten. Öldüğüm diyorum, öldüğüm belliydi. Şu azıcık kalan işlerimi bir an önce tamamlasam ne güzel olur, sonra da dünyadan alacağımı almaya çalışıp... Ulan sonum Teoman (şarkıcı olan) gibi olacak lan. Hayır Teoman en azından ünlü, biz böyle mal gibi kalıyoruz. Hayır hem sevgilimin hem paramın olmaması çok kanıma dokunuyor. Param olup sevgilim olmasa veya sevgilim olup param olmasa yine daha az dert edeceğim.

Başka bir şeyden bahsedecek mecalim yok, şu alttaki imzamsı şey de iyice bıktırdı. Onu bir ara değiştireceğim. Belki değiştiririm yani.

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р

22 Kasım 2022 Salı

Durum Raporu: Her Şeyin Kötüye Gitmesi, İznik'teki Akrep, Soft Rock, Üçharfli (Evet, Birleşik. Yazıyı Okusanız Anlardınız.)

Her şey gitgide kötüye gitmeye devam ediyor... Yani... Bu konuda cidden diyebileceğim pek bir şey yok. Yorum yapacak yetkinlikte değilim, elimden de ülkenin hâline hayıflanmaktan başka tek bir şey gelmiyor. Hayır cidden denk geldiğim çağın denk geldiğim coğrafyasını sikeyim ya. Ülkenin durumu bir yandan kendi hâlim öbür taraftan vuruyor, aradan çekilmeye kalksam boşluktan ayrı bir yumrukla kendimi tekrar aynı yerde buluyorum. Şu işlerimi de halledeyim de kafamı keserim zaten. Bir bok olmayacak ne bu dünyadan ne de benden.

Bazı şeylerden bahsedeceğim. İznik'te cebelleştiğim akrep ("Börtü Böcekle Mücadelem Devam Ediyor" diye başlayan bir paragraf yazmıştım) Calchas birulai imiş. Nadir, hele hele endemik türlere hiç bakmadım ama Bursa'da yaşadığını bildiğim birinden bir Youtube videosu izleyince ve birebir aynı akrep olunca emin oldum. Cidden birebir aynı: O segmentleri (segment miydi bunun adı?) arasındaki beyazlık, kuyruktaki ve kıskaçlardaki kızıllık, bacaklardaki sarılık... Tam olarak aynısı ya. Morph açısından da birebir aynı olduğundan (Bursa'nın C. birulaiları öyle demek ki) bu kadar kolay emin oldum zaten.

"Soft rock" hakkında da birtakım şeyler söylemiştim. Sorun benim "rock" algımda değil, ondan eminim. Nereden eminim? YT Music, şu kafasına göre indirdikleri arasına Özlem Tekin'den Kargalar diye bir şarkı da koymuş. Hah, "rock" deyince benim aklımda canlanan imge tam olarak işte öyle bir şey. Demek ki sıkıntı "soft rock" türünün kendisinde.

Bak şimdi, şu cinlere denen "üç harfli" lafının İslam öncesinden kalma olduğunu düşünüyorum. Neden? Çünkü Arapçada -dolayısıyla Farsçada ve Osmanlıcada- bu kelime üç değil iki harfle yazılıyor. İslam öncesi Türklerde de "çor" diye bir şey var, İslam'daki cinle birebir aynı şey ki zaten İslam sonrasında da cin yerine çor kelimesi epey uzun süre kullanılmış. Çorlu, "cinli" demek mesela; ne kadar uzun süre kullanıldığını oradan hesap edin. E, kelime tabusu dediğin şey de Tengricilikten kalma bir olay; İslam'la falan bir alakası yok. Çor kelimesi de hem Orhun hem Eski Uygur hem Selçuklu/Osmanlı hem modern Türk alfabesinde yani özetle Türkiye Türkçesi ve atalarında kullanılan her alfabeyle üç harfle yazılıyor. Ha gerçi Eski Uygur alfabesinde "cin" de üç harfle yazılıyor, doğru. Oradan kaynaklı olabilir veya harf devriminden sonra ortaya çıkmış bir güdü de olabilir ama dediğim gibi kelime tabusu dediğin neredeyse ilk Türklerden beri kültürümüzde var olan bir şey (başka bir sürü kültürde de kelime tabusu var ama şu an konumuz bu değil), cin=çor eşitliği ve yazılışları da bariz. Yani üç harfli lafı harf devriminden sonra oluştuysa bile ondan önce de bir muadili olmalı. Nedir bu muadil? Ecinni olabilir. Normalde cinin çoğulu ama Türkçede tekil biçimde kullanılıyor. O değil de üçharfli kelimesinin birleşik yazılması gerekmiyor mu? Bunu ayrı yazmakla denizaltıyı (Denizaltını? Hangisi kulağa daha doğru geliyor emin olamadım.) ayrı yazmak aynı şey değil mi?

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р

13 Kasım 2022 Pazar

Durum Raporu: YT Music'in Kafasına Göre Takılma Sorunu, Yöresel/Tarihî Kıyafetler Hakkındaki Sorun, Geniş Aile (Dizi Olan) ve Deprem Tatbikatı Neyimize Yaradı?

Şimdi malum aile evinde yaşıyorum. Bu sikik medyanın durumu da belli, kategorisi komedi olan dizileri bile trajedi dolu drama çevirmeyi bir şekilde başarıyorlar. Ben de bu hıyarların beynimi ve zaten dokunsalar yıkılacak durumdaki psikolojimi daha fazla etkilemesine izin vermemek için bolca müzik dinlemeye başladım. Takıyorum kulaklığı, siktiğimin medyasının üstümüze boca ettiği saçmalıklardan korunuyorum. Bak bir "Müzik dinlemek beyni küçültür!" diye açıklama yapan bir tip vardı kimdi neciydi hatırlamıyorum şimdi, ona şunu sormak istiyorum: Bu yarak kürek dizilerden daha çok mu küçültüyor yani? Açıkçası hiçbir şeyin hem psikolojiye hem de fizyolojik anlamda beyne dönemimizin Türk dizileri kadar zarar vereceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla takıyorum kulaklığı, rahatım. Yok, değilim. Neden? Benim Youtube Music benim "İndir lan şunları!" dediğim oynatma listelerini "Hacı bi' dak'ka." diye bekletip kafasına göre farklı farklı müzikler, hatta oynatma listeleri falan indirdiği için (Lan şunun çözümünü bilen varsa bir şekilde bana yazsın n'olur, Google'a yazıyorum "Youtube Music'te şarkı şöyle indirilir..." diye anlatıyor. Lan onu biliyorum zaten, bu benim sorunumu çözmüyor ki? Otomatik indirmeyi mi kapatayım ne bok yiyeyim? "Kablosuz ağda olmasan bile indir" diyorum, bu sefer de gidip hayatımda duymadığım şarkılar indiriyor.) yeni yeni müziklerle muhatap oluyorum. Bunların bir kısmı -aslında büyük bir kısmı- hakikatten güzel, sevdiğim/seveceğim türde şarkılar da önce benim kendi listelerimi indirsene lan? Sonra öbür kısma bakarsın. Hah, neyse. Bu şarkılardan biri de Papyon diye bir grubun "Seni Kimler Aldı" diye bir şarkısı. Şarkı güzel güzel olmasına da şöyle bir kısmı var: "Seni kimler aldı, kimler öpüyor seni/Dudağında, dilinde ellerin izi var." Lan insan eski sevgiliye (ya da platonik de olabilir, şarkıda orası net değil) "Kimle yalaşıyo'n hacıt?" diye sorar mı? Hani öpme tamam, dudak kısmı da tamam da dili mili ne karıştırıyorsun birader? Şimdi o kız bu şarkı üstüne "Hıyarın tekiymiş, iyi ki terk etmişim/yüz vermemişim" dese haksız mı yani? O değil de şarkı Sezen Aksu'nunmuş. Kız değil de herif bu durumda (Yani... Sezen Aksu'nun lez olmadığını varsayıyorum). Peki Youtube Music bana niye Papyon versiyonunu indirdi? Benimki de soru tabii. Kumralım'ın orijinal (Yaşar) hâli oynatma listelerimin birindeyken onu o oynatma listesinde indirmeden bekletip aynı şarkının İbrahim Tatlıses (veya Müslüm Gürses, şimdi emin olamadım ama bir arabeskçi işte. Galiba Müslüm'dü ya [askerlik arkadaşı sanki amk].) versiyonunu indiren uygulamadan ne bekliyorsam? Bu koca paragrafı sırf "Seni Kimler Aldı" kısmına gelip ilerisini yazmak için yazdım bu arada. Pişman değilim, aklım hâlâ yazamadıklarımda.

Bu arada bizde geleneksel/yöresel kıyafetler ve tarihî dizi kostümleri hakkında çok büyük bazı sıkıntılar var. Mesela çakşırlar, poturlar falan hep siyahtır, sadece kadın şalvarları renkli, süslü gibi gösterilir. Halbuki Osmanlı'da Müslümanların siyah alt giymesi yasaktı, tek istisnası deri gibi bir şeyden yani kendi rengi siyah olan şeylerden yapılmış olanlardı. Ağırlıklı olarak kırmızı, yeşil, mavi, sarı gibi renkler giyiyorlardı. Hani kahverengi, gri falan da değil yani; doğrudan parlak/açık renkler giyiniliyordu. Hele padişah şalvarlarına falan bakarsanız hep çiçek böcek desenlidir, bizim pazarcılara teslim etsen padişah madişah dinlemez direkt kadın şalvarı olarak satarlar. Bu konuda muhtemel bir istisnayı belirtmek istiyorum: Yörükân taifesi muhtemelen keçi kılından ördükleri şalvarları giydiği için onlarınki siyah olabilir tabii çünkü kumaşı yaptıkları kıl zaten siyah (Batı Anadolu'da kara keçi, Güneydoğu Anadolu'da kara koyun yetiştirilirdi), hâliyle kumaş (çul, aba, keçe, dra kumaş...) da boyasız biçimde zaten siyah olduğundan buna izin verilecektir. Ya da mesela çizmeler de hep ya siyah ya kahverengi gösterilir, oysa askerî birimlerdeki özel olarak rengi belirlenmiş çizmeler haricinde siyah çizme pek giyilmezdi. Neden? Gayrimüslimlerin sarı çizme giymesi yasaktı da ondan. Hatta Rumlar ayrı Ermeniler ayrı renkte çizmeler giyebiliyor ve giyemiyordu. E, iyi de bunun konuyla ne ilgisi var? Şu ilgisi var: Müslüman ahali bu yasak sebebiyle çoğunlukla sarı çizme giyiyordu, hani "Aman beni gavur sanmasınlar!" gibisinden. Sarı çizmeli Mehmet Ağa o yüzden sarı çizmeli zaten, balıkçı olduğu için değil. Tabii bu dediklerim orta-erken, orta ve orta-geç yani "klasik" Osmanlı dönemi için, Selçuklu/Pers ve Türkmen etkisinin daha yoğun olduğu çok erken dönemler, batılılaşma hareketleri ve Arap etkisi arasında salınan son dönemler, Pers etkisine kapılı hâldeki son dönem Selçuklu, çok fazla etki altında olmadan doğrudan Türk(men) kültürünün hâkim olduğu erken Selçuklu gibi dönemlerde muhtemelen daha farklı kurallar ve uygulamalar vardı.

İzninizle biraz Geniş Aile (dizi olan) öveceğim. Geniş Aile çok büyük diziydi, şimdi daha iyi anlıyor insan. Neden çok büyük diziydi? Çünkü Leyla ile Mecnun olsun, Gibi olsun, Üsküdar'a Giderken (Ulan Kanal D, ulan Kanal D... Ne biçim yediniz bu güzelim diziyi be.) olsun bunlar niş kitlesi olan yapımlardır. Yani bu tür yapımlara öyle herkes gülmez. Gülmeniz için o kafaya ulaşabilmeniz gerekir. Bu arada Gibi hakkında şöyle bir şey fark ettim: Gibi'nin komik olmadığını söyleyenler genelde kahkaha attırmasını bekliyor, oysa dizinin olayı bu değil. Dizinin olayı bütün bölümü hafif bir sırıtmayla geçirmek. Tabii onu da yapmayanlar var ki dediğim gibi bu tür yapımların kaderidir bu. Hah ama işte Geniş Aile de aşağı yukarı bu üç dizi ayarında bir komedi olmasına karşın onu herkes sevdi. Onu İncici liseli de Ekşici entel de üniversiteli yeni işsiz de (gerçi o zamanlar üni okuyanlar iyi kötü bir iş bulabiliyordu da konu bu değil) devlet memuru da kahvedeki esnaf dayı da sevdi. Tabii bunda "sıradan halk kafası"na saydığım üçünün alternatif kafasından daha yakın olmasının da payı vardır.

Şu deprem tatbikatı yaptık ya biz, onu tam anlamadım. Hani betonuna bırak deniz kumunu bazen hiç kum katılmamış, deprem bölgesinin göbeğinde 3.0'da iskambil kule gibi yıkılacak şekilde inşa edilmiş binada "yat-çök-kapan" tam olarak ne işimize yarayacak? Üstümüze düşen betonlar bizi daha kolay ezebilsin de Surilere, Afganlara, Pakilere yer açılsın diye herhalde. Hayır şu olaya "Japonya'da da öyle yapıyorlar" diyen var. Ulan Japon'un diktiği gökdelen 9.5 sallanıyor da camları bile çatlamıyor, bizim üç katlı -ve güya betondan yapılmış- kıytırık apartman 2.5'te domino parkuru gibi devriliyor. Önce Japonya ayarında binalar yapın, sonra tatbikatı da Japonya'dan alırsınız. Bizim binalarda yat-çök-kapan yapmak yerine kendinizi camdan atsanız hayatta kalma şansınız daha yüksek (Yatırım tavsiyesi değildir janslads). Sen Japonya, Amerika ayarında sistem kurdun, o ayarda bina yaptın da bir tatbikatımız eksikti çünkü değil mi? Ulan en baştan doğru düzgün depreme dayanıklılık standartları olsa zaten milletin burnu bile kanamayacak. Hani o "Deprem öldürmez tedbirsizlik öldürür" deniyor ya? Hah, bu tedbirsizlik halkın tedbirsizliği değil. Senin doğru düzgün denetimin olsa, depreme dayanıklı olmayan binalara izin vermesen, standartları koruyarak iş görsen ondan sonra tatbikatı da yap. Japonya'daki adam yat-çök-kapan vs. tatbikatı yapıyor çünkü ya tepesine yıkılmayacağından emin olduğu veya tepesine yıkılsa bile kendisine zarar vermeyeceğinden emin olduğu gerçek anlamda kâğıt inceliğinde bambudan yapılma binalarda yaşıyor, yat-çök-kapan da üstüne devrilen masadan, sandalyeden korunmak için zaten. Hakeza Kaliforniya gibi Amerika'nın deprem bölgesi olan yerlerinde yaşayan da aynı, farkları kâğıttan binalarda bambu değil ahşap kullanılması ama inceliği aynı. Bizde ne oluyor? Her şeyinden çalınmış, iki daire arasında nefes sesleri bile iletilen binalar "Depremde çok hasar vermesin diye böyle boşluklu malzemeden yapıyoruz." diye savunulur. Ulan o öyle bir şey değil! Ayrıca bir şeyin depreme dayanıklı olması için olabildiğince katı ve kalın olması gerekir. Kayalık zemine inşa edilen bina mı depreme daha dayanıklı olur kum zemine mi bir düşünün bakalım, sonra bunları savunun. Amacınız gerçekten depremde hasar vermemesiyse ya gerçekten kâğıt inceliğindeki bambu/ahşap vs. malzemeden yaparsınız veya olabildiğince sağlam ve kaliteli malzemeden, olabildiğince kalın örerek inşa edersiniz. Ondan sonra depremde masa, sandalye, dolap üstümüze devrilince çok hasar vermesin diye yat-çök-kapan tatbikatı da yaparsınız. Dışarıda tsunami olurken evinin sağlamlığının rahatlığıyla çayını içen insanların yaşadığı ülkelerden apardığınız şeyi burada direkt uygulamaya kalkıyorsunuz. Ulan iyi de o adamın yaşadığı binayla bizimki bir değil ki.

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р

8 Kasım 2022 Salı

Durum Raporumsu: Animeyle Başlayıp Genel Sızlanmaya Dönmek

Bocchi the Rock!'ın konusunu ilk gördüğümde "Bu ne la, Hitoribocchi no Marumaru Seikatsu'nın spinoffu falan mı?" demiştim ama alakası yokmuş. Gelgelim anime güzel. Bu kadar, ayrıntı vermeyeceğim. Sadece kız hâlim olan anime karakterlerinden bir tane daha buldum. Tomoko'ya (Kuroki Tomoko) hâlâ daha çok benziyorum gerçi. O değil de kendimden nefret etmem ama en sevdiğim anime karakterlerinin yarısının bana benzeyen karakterler olması da çelişki midir kendini koruma içgüdüsü müdür başka bir şey midir vallahi ben anlayamadım. Tekrar psikoloğa, psikiyatra falan gidersem sorarım belki. Gerçi ben Bocchi'nin aksine bir arkadaş için o kadar da umutsuz değilim, yani yana yakıla arkadaş aramıyorum. Sevgili bahsini açanı feci pataklarım bu arada, gelmeyin lan üstüme. Öte yandan aslında birlikte işe girişmek (Hangi iş, nasıl bir iş? Ne bileyim? Youtube olur, Twitch olur, kafe olur, yayınevi [bu konudan daha önce de bahsettim] olur, müzik grubu olur [Gerçi şarkı da söyleyemiyorum herhangi bir müzik aleti de çalamıyorum ama çalgı çalmayı öğreniriz canım lazım olursa, ne olacak... Şarkıya gelince... Tüm dünyanın ve insanlığın iyiliği için söylemesem daha iyi.], başka bir şey olur... Seçenekler her zaman seçenek neticede.) de dahil birtakım şeyler yapacağımız bir arkadaş grubunu da arzulamıyor değilim. Ulan millet internetten tanışıp evleniyor ben IRL bile (Şuna feci IRL'de diyesim geliyor ama -de ekini çiftlemiş gibi oluyorum o zaman da yani "hayattata" gibi bir şeye dönüşüyor. İçinden çıkamadım, sinirimi bozdu.) biriyle tanışamıyorum. Tabii evden çıkmamamın da bununla ilgisi var ama yolda, markette, kitapçıda falan tanışmak mümkün mü ki? Keşke mümkün olsa amk ama en azından benim için değil, tabii insanlarla değil trafo direkleriyle falan arkadaşlık etmeye karar verirsem bol miktarda "romantik komedi çarpışması" yaşadığımı itiraf etmeliyim. Dahası sokakta rastgele tanıştığın birinden ne hayır gelecek ki? Ulan bir ay aynı yerde kaldığım kişilerle bile daha sonra karşılaşıp karşılaşamayacağım meçhul, hiçbirinin herhangi bir iletişim yolu falan da yok bende. Bu arada dikkat ettiyseniz herhangi bir iletişim türünden bahsediyorum. Yok arkadaş; ortaklık olsun, arkadaşlık olsun, sevgililik olsun hiçbiri olmuyor... Bu arada sevgililik eğer arkadaşlığı da içermiyorsa tırttır o sevgililik, bir boka yaramaz. Ben size söyleyeyim. Siz farklı düşünüyorsanız da o sizin bileceğiniz iş, beyninize parazit yerleştirip zorla bana uyduracak değilim neticede. Normlara ölüm! Ulan keşke lisede azılı solcu olarak bir iki ay takılsaydım. Liseyi sol temel üstünde ama ortanın sağında inşa edilmiş, hem otoriter hem liberal (Nasıl oluyorsa...) hem de militarist, dolayısıyla aslında ne bok olduğu belirsiz, esasında bu konuda pek de düşünülmemiş, içinde dünyadaki her türden ideoloji ve siyasi görüşten bir parça katılmış bir ideolojik karmaşa (Ne karmaşası lan? Bildiğin çöplük!) içerisinde geçirince insanın bazen anarşistlik yapası, durduk yerine radikal solcu sloganlar atası falan geliyor. Dört yıllık üniversiteyi beş yılda bitirdim lan ben? Bu arada kalmadım, ilk yıl kaydı dondurup keyfime baktım. Ha şimdiki siyasi görüşüm de bir ideoloji karmaşası ama bu sefer ince elenip sık dokunarak, her görüşün hem teorik hem pratik (Mussolini'ye sorsan "Vatanperver sosyalistim lan ben, ne sağcısı?" derdi mesela. Pratik derken bundan bahsediyorum işte.) özellikleri göz önünde bulundurularak, ülkenin ve dünyanın hâli üstüne kafa yorularak vs. hazırlanmış bir tane. Yani karmaşa ama düzenli karmaşa, düzensizlikteki düzen falan filan... Dağınık denen adamın odasındaki eşyasını -biri "odayı toplama" adı altında bir yerlere saklamadığı sürece- düzenli denenden daha kolay bulması gibi düşünün. İşte bunlar hep entropi. Hah, neyse, iletişim, etkileşim, insanlar falan filan konusuna dönüyorum: Biriyle o türden iletişim için ortak bir sosyal ortamda, zeminde buluşmamız gerekiyor. Facebook grupları falan var gerçi o zaman da. Ha orada hayatını, karakterini IRL tanıdığım herkesten daha iyi bildiğim kişiler de var ama orada da gerçek hayattaki gibi hayalet olduğumdan -üstelik orada gerçekten ve tam anlamıyla hayalet olduğumdan- muhtemelen onlar benim profili görse "Bu kim aw?" (Mark pezevengi A yazana ihlal attığı için İnternet Türkçesinin Facebook'a özgü yeni bir lehçesi oluştu amk. Bu lehçede sinem sik, ahmet am, gökhan göt, mehmet meme anlamında kullanılıyor ve bunlar ek de alıyor. Sinemlemek sikmek demek mesela.) der.

Jashin-chan Dropkick'in üçüncü sezonu çıkmış lan. Yeni sezon çıkacağından falan da hiç haberim olmadı. Garip yani.

6 Kasım 2022 Pazar

Durum Raporu: Anime + Yazacak Şeyim Kalmadı Sızlanması

"Yuusha Party wo Tsuihou sareta Beast Tamer, Saikyoushu no Nekomimi Shoujo to Deau" -yani beklediğim ama bir türlü çevrilmeyen animelerden biri- dört bölüm çevrilip eklenmiş. Eh, buna da şükür diyorum. Hem bu hem de DIY için. Hiç çevirmeyebilirlerdi de neticede. Yalnız bu kahramanın partisi olacak malların savaş hakkında bir bok bildiği yok lan. Gözlem, ikmal ve erzak olmadan bakalım ne sik yapabiliyorsunuz? Gerçi bunları görmeyiz herhalde. O değil de komedi değil miydi bu? Başka bir Tate no Yuusha vakasını daha kaldıramam. Neyse, 2. bölümde tam istediğim yola girdi anime. Yalnız Rein harbiden adamım ya kndalelfl. Müthiş bir herif. Kanade de müthiş ama müthiş olmayan kedi kız zaten yok gibi bir şey, gerçi bu daha önce gördüğüm bütün kedi kızların tamamından çok daha muhteşem bir karakter ama konu bu değil. Yalnız Kanade'nin kıskançlıkları, "Niye böyle hissediyorum?" diye yaptığı aşk tanımları falan bir yana Rein, nasıl bir eğitim aldın oğlum sen? Kimsenin hayatında duymadığı bilmediği şeyleri "Bizim oralarda herkes yapardı", "Bir süre eğitimini almıştım" falan diye biliyo'n? Gizli terbiyeci klanından falan mısın la? Gerçi o gösterdikleri yangın sahnesi hakikatten de öyle olabileceğini düşündürüyor. Arknights'ın animesinin çıkacağını hiç duymamıştım ben. Oyun Türk anime kitlesi arasında nispeten popüler ama anime asla haber olmadı. Hikâye falan da bayağı ilgi çekiciymiş ha. Gerçi bu bir tür "gacha" mı yoksa böyle hikâyeli oyun da onu bilmiyorum. Evet, hikâyeli oyunmuş kendisi. Doğru düzgün uyarlarlar herhalde, Girls' Frontline'daki yıldızsız Negev gibi bir rezalet görmeyiz diye umuyorum. Bu arada kendisi hikâyeli "gacha" imiş. "O ne demek la?" diye soruyorsanız Genshin gibi işte.

Benim bundan başka yazacak şeyim yok. Bir yandan kendi dertlerimle bir yandan ülkenin dertleriyle boğuşuyorum, zihnimi de burası yerine şu an yazmakta olduğum bir şeye aktarmayı seçiyorum. Bunu yazdım ya kesin tıkanacağım amk. O değil de şu siktiğimin aralığı gelse de yayıneviyle sözleşmem bitse, ben de yeni yolumu ona göre çizsem keşke. Ha ondan önce bir sevgilim olsa daha iyi olabilir tabii. Ekonominin iki ay içinde düzelmesi için ya hükümetin kendini bilerek nefret ettirip dünyanın kaynaklarını ülkeye aktaracak bir planda olması gerekiyor... Siz bu ihtimale inandınız mı? Benim için şahsen "imkansız kavramı mümkün olsa imkansız" kategorisinde ama şahsen imkansız kavramına inanmıyorum. %0'a çok yakın da olsa her şey her zaman ihtimaldir. Matematiği farklı bir boyuttan ele alırsan %0 ihtimalli bir şeyin gerçekleşmesi bile mümkün. Hâkim olduğum bir alan değil, o yüzden ayrıntıya girmeden susuyorum. Hah, neyse özetle o tür bir şey olmadıkça veya gerçek anlamda ilahi bir güç (Tanrı olur, melaike olur, tin olur...) müdahale etmedikçe bu ekonomi seçimlerden önce siksen düzelmez, seçimlerde de kim kazanırsa kazansın en az bir yıl uğraşılır. O da en iyi ihtimalle ve dünyanın bu yakasında en iyi ihtimallerin gerçekleşme oranının en düşük olduğunu bu coğrafyada yaşayanların iyice öğrenmiş olması gerek. Ülke sırf Murphy Efendi'yi haklı çıkarabilmek için yapılan bir deneye benziyor lan? Ya o değil de yine yazacak şeyim yok deyip ufak çaplı bir destan yazdım. Hayır ne zaman lafa "Yazacak şeyim yok/kalmadı" vs. diye başlasam çenem (Kalemim? Elim? Klavyem?) düşüyor. Hayat, evren, dünya bizzat kendileri bana gıcık diyorum inanmıyorsunuz, işte kanıtı. Bundan âlâ kanıt mı olur?

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla kitap* yazdı.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. Düzelteceğiz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer

ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ

埃德姆歐瑪爾 Ердем Өме́р