Kıpçakçanın gelişimi biraz acayip. Neden? Çünkü zamanında Codex Cumanicus'ta bahsedilen Batı Kıpçakçası, kelimelerin hem anlamları hem de telaffuzları açısından günümüz Türkiye Türkçesine hem günümüzdeki Kıpçak dillerinden (Başkurtça, Tatarca, Karaçay-Balkarca, Kumukça, Karaimce, Kırımçakça, Urumca, Kırım Tatarcası, Kazakça, Karakalpakça, Nogayca, Sibirce, Kırgızca, Altayca) hem de Oğuzcadan (eldeki neredeyse tek kaynak DLT) daha çok benziyor. Mesela Kıpçakçada Kazakça ve Kırgızcada temel olan Y>J dönüşümü yok, ya Oğuz dillerinin ve Uygur grubu dillerinin çoğundaki gibi Y ile ya da yok olmuş bir sessizlik imi biçiminde söyleniyor. Yine günümüz Türkiye Türkçesinde Oğuzca değil Kıpçakça kaynaklı olan (ve neredeyse hiç değişmemiş) bazı kelimeler var. İlki için örnek "yeşil" kelimesi: Türkiye Türkçesi (Oğuz dili) "yeşil", Azerbaycan Türkçesi (Oğuz dili) ve Karahanlıca (Uygur grubu) "yaşıl", Gagavuzca (Oğuz dili) "eşil", Kırım Tatarcası (Kıpçak dili ama Oğuzcayla karışık) "yeşil", Kırgızca (Kıpçak dili) "casil/caşel", Özbekçe (Uygur grubu) "yashil" (okunuşu yaşil). İkincisi ise "kumral" kelimesi. Bu kelime en eski olarak Ebu Hayyan'ın Kitabu'l-İdrak'ında (Kıpçak olan Memlüklerin Araplara kendi dillerini öğretmek için yazdığı/yazdırdığı kitap) geçiyor, her ne kadar Nişanyan Sözlük "Oğuzca ve Kıpçakça" olduğunu söylese de doğrudan Oğuzca bir örnek verilmemiş, Oğuzcayla ilişkili en erken örnek 17. yy.da Meninski'nin Anadolu Türkçesi kayıtlarında geçiyor.
Zihnimin çok fazla gündem arasında [Öncelikle malum olduğu üzere ülke (seçim) gündemi var, sonra babam ameliyat falan olacağı için aile gündemi var, sonra da benim şahsi gündemim var: Yazmak, çizmek, şelale projesi, yazdıklarımı yayımlatmak, para kazanmak, artık kronikleşmiş yalnızlığım (İlginçtir, bu konuda bir kabullenmenin ortasında gibiyim... ama daha öncekiler çok uzun sürmemişti. Yine de bir an önce kabullensem kendim açısından en iyisi olacak gibi. Yani, sonuçta yazmanın da çizmenin de sanat ve/veya yaratıcılık alanına giren her şeyin de temel iki itkisi acı ve hüzündür. Teoman da Kafka da mutlu olsalardı ancak ucuz pop kültür ürünlerini üretebilirdi sonuçta, tabii ona da ne kadar "üretim" denebileceği meçhul ama.), şimdi aklıma gelmeyen birkaç şey daha...] bölünmüş olması herhangi bir şey yapmamı zorlaştırıyor. Son zamanlarda gecelerim hiçbir şey yapmak istememekle, kendi kendime sızlanmakla ve "Yatıp uyusam mı ki? Uykum da var... ama yatsam da uyuyamayacağım zaten." düşünceleriyle geçiyor. "Şunu mu izlesem?" Yok. "Bunu mu oynasam?" Yok. "Kitap okusam?" Lovecraft derlemesini bir an önce bitirmedikçe o iş de yalan. Prensip olarak geceleri (en azından 03.00 ile gündoğumu arasında) korku içerikleri tüketmiyorum (bunu yazdıktan birkaç saat sonra da "sikerler lan!" deyip tüketmeye karar verdim). Bütün bu gündem yoğunluğu muhtemelen baharın hâlâ gelememiş olmasıyla da birleşerek baskısını arttırıyor. Ben bu paragrafın sonuna gelene kadar bu paragrafı nereye bağlayacağımı, ne için yazdığımı unuttum bu arada. Yok yani, sıfır.
Tamam, School Days'in 8. bölümündeyim (8. bölümünün başlarında sanırım, dakikayı kontrol etmedim ama eğer anime beklenmedik şekilde acayip sarmıyorsa [mesela Romantic Killer'da "Pek sarmadı sanki ya... İlerlemiyor gibi. Kaçıncı dakikadayım ki? Daha başlardaysak salsam mı?" diye baktığımda neredeyse bölümün sonuna geldiğimi fark edip şok olmuştum] openingden çok da uzaklaşmamış olmamız gerek) ve an itibarı ile şuna karar verdim ki bu animedeki her ama her karakterin, evet Kotonoha dahil olmak üzere istisnasız her karakterin, üstüne benzin döküp yakmak istiyorum. Gerçi listenin birinci sırasında Sekai'in adını unuttuğum (daha bölümü durdurduğum yerde söylediler ha, o denli nefret ediyorum karakterden) maydanoz arkadaşı, ikinci sırasında da Makoto adlı mal başkarakterimiz var (o adını unuttuğum ve internetten bakmaya da niyetim olmayan, soyadı Kiyaura mı ne olan karakter sadece iki üç bölümde Makoto'ya karşı bölümlerce [Bölümlerce dediği de 8 bölüm aq. Gerçi 8/12 biçiminde oranlarsak gerçekten fazla oluyor, doğru.] biriktirdiğim nefretin birkaç kat üstüne çıkmayı başardı, düşünün). Makoto'yu gördükten sonra Kanojo, Okashirimasu'nun (kesin yanlış yazdım ve doğrusuna bakmaya da niyetim yok) başkarakterine haksızlık ettiğimi düşünmeye başladım. Hayır yani o en azından sadece maldı, Makoto denen hıyar hem mal hem şerefsiz, hatta muhtemelen bir miktar gavatlık da var (gerçi o konuya girersek hem Sekai hem Kotonaha başkarakter olacak pezevengi katlar). Neyse ki karakterlerin tam olarak hangileri olduğunun hatırlamadığım birkaçının başına gelenleri az buçuk biliyorum da içim biraz olsun soğuyor. Hayır bir de neden Japonya'da erkek kalmamış gibi karakterlerin yarısından fazlası Makoto'ya âşık onu da anlamadım, tamam harem animesi mantığı bu ama harem animelerinin çoğunda başkarakterler mal olsa bile çoğunlukla -nispeten- iyi niyetli oluyor (mesela Kanojo, O-bilmem-ne'nin başkarakteri) ve çoğu harem animesinin başkarakteri (çoğu zaman romantik anlamda olmasa da) hiç olmazsa arada bir zeka kırıntısı gösterebiliyor; ama bu Makoto denen hıyarda bunlar bile yok. Dümdüz şerefsiz geri zekalının teki. Gerçi işleri gerçek dünya düzlemine getirdiğimde Makoto diğer harem başkarakterlerinden katbekat gerçekçi bir karakter, tek eksiği zengin olmaması ama bu konular fazlasıyla tartışmalı ve daima "hır çıkaran" konular olduğundan bu konuya girmeyeceğim. Ayrıca Makoto, memeye (eskiden "caps" denen İngilizce "meme" değil, bildiğin uzuv [Uzuv mu ki bu? Uzuv herhalde.] olan meme) göre değişen fikrini sikeyim ben senin. Öte yandan Kotonoha da ayrı mal. Yani özel olsun istemek falan tamam da at nedir artık ya!
Ekşi Sözlük açıldı mı yoksa açılmadı mı anlayamıyorum... Bazı başlıkları VPN'siz açıyor, bazılarını açmıyor. Telefonda zaten hiç açmıyor. Bilgisayarda da ana sayfayı açmıyor. Oğlum sitenin yarısını açıp yarısını açmadınız mı lan? Bu ne? Hangi mekaniğe, hangi kodlamaya göre oluyor lan bu?
𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃
𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى
Erdem Ö. Hayalî
(Erdem ˁÖ. Ḫayâlî)
Delinin teki. Israrla umut etmeye
çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap*
yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık
servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu
arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog”
kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.
Deliniŋ teki. Iṣrārla umut ėtmeye çalışıyor.
Gölgesiŋi kovalamakla mäşġūl. Erdem ˁÖ. Ḫayâlî maḫlaṣıyla kitāp* yazdı, şimdi
de yayınewleriniŋ yamyamlıkları wä doğrudan yayıncılık servisleriniŋ onlardan
da bätär olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitāplarıŋı
yazdığı maḫlaṣı artık bloğunda da (Ewet, “blog” kälimäsiniŋ G’si yumuşar.
Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.
*Ejderin Mührü
(Äjdäriŋ Mührü)
𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى
(ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu,
editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık
sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan
bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da
umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye
aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini
yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)
INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne
RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral
*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok
biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.
☉♓︎ ☽♌︎ Asc♊︎ ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder