Merhaba, ben Ryouma. Kam Erlik soyundan Oğuz Ryouma. Küçük bir şey için araya giriyorum da. Babam şu an yapılmakta olan Zeçise'nin yakınında Yeni Sekizler başkamlarıyla görüşüyor, yanında mührün sahibi ve babamdan sonraki Yeni Sekizler ilterişi olarak ikiz kardeşim Mitsuki Nehir var.
Utpa: "İlterişlerim, beylerim, başkamlarım ve dahi vezirlerim. Buradaki Yeni Sekizlerin on iki Sekiz Oğuz beyleri, toyu başlatıyorum.
Yaklaşık yarım saat konuştular, alınan kararlardan biri de Erlikli başkamının sonraki İlteriş'ten itibaren İlteriş'e diz çöküp bağlılığını bildirmesi tahta çıkış töreninde değil, daha önce olacağı ve kurultaylara, toylara katılsa bile tahta çıkış töreninde bulunmayacağıydı.
Yaprak: "Küçük kardeşime diz çökeceğim bir günün geleceğini hiç düşünmemiştim."
Utpa: "Başka bir itiraz yoksa kurultayı sonlandırıyorum."
Dışarıda aniden beni görünce ürktü, pek yanına yaklaşmıyorum bu sıralar; doğal olduğunu düşündüğünden olsa gerek pek bir şey demedi.
"Baba, biraz... Özel konuşabilir miyiz?"
Bir şey demeden beni takip etti.
Utpa: "On yedi yaşındaki bir erkek çocuğu babasıyla özel konuşmak istiyorsa durum gerçekten ciddi demektir. Dinliyorum."
Konuya nasıl girsem ki? Kolumu sıkarken önüme bir kadeh rakı koydu.
"On yedi yaşındayım ben, farkında mısın?"
Utpa: "Ne fark edecek ki? Daha önce içmedin sanki."
Ben bir yudum aldıktan sonra devam etti.
Utpa: "Konu... İç mi dış mı?"
"?"
Utpa: "Açıklama yaptırma bana, evsel eğitim alıp gerçek bir okula gidiyorsun. Konumuz iç mi dış mı?"
"Dış."
Utpa: "Eee; annen, ablan ya da Nehir bilgisayarındaki pis şeylerini mi buldu?"
"Hayır! Gizli sekme... Ne dedirtiyorsun bana? Dış dedim hem."
Bilgisayarımın şifresini de hiçbiri bilmiyor, abi olarak Nehir'e karşı bir sorumluluğum ve onun nezdinde bir itibarım var. Sadece birkaç dakika önce doğmuş olsam da öyle.
Utpa: "Heh. Sadece gerginliğini azaltmaya çalışıyordum. Evet, adı ne?"
"Kimin?"
Utpa: "Bu konuşmayı yapmamıza neden olan kişinin! Başka neden benimle konuşasın ki?"
Bu kadar kolay anlaması hoşuma gitmiyor.
"Önemi var mı?"
Utpa: "Benim için yok ama senin için olmalı. En azından seni, yaşın gereği katlanamadığın babanla özel konuşturacak hale sokan kişinin adını unutmamalısın. Nasıl biri?"
"Çok güzel. Kızıl saçları var, biliyor musun?"
Yargılayıcı bakışlarla bakma bana.
Utpa: "Hakkında hiçbir şey bilmiyorsun yani? Kız kardeşine benzemesinden başka?"
İkiz kız kardeşim Nehir'in de kızıl saçları var ama beni neyle itham ediyorsun, baba?
"Bilsem bile neden sana anlatmak zorundayım? Saç rengi dışında hiç benzemiyorlar ayrıca."
"Onu tanımıyorsun, sadece güzel olduğunu düşünüyorsun." Söylediği bu değil ama iması tam olarak bu.
Utpa: "Değilsin... Ama şu an tam olarak neden konuşuyoruz, benden nasıl bir beklentin var ki?"
Kalbimi tuttum.
"Bu kadar acı vermesinin... Doğal olup olmadığını merak ediyordum."
Utpa: "Yaşadığını fark ettirip ölmek istemeni sağlayacak kadar yüksek olan, sanki göğüs kafesinde kor yanıyormuş gibi hissettiren acıyı mı diyorsun? Tamamen normal, evet. Biz halk arasında 'aşk' diyoruz ona."
"Bunu... Sevmem mi gerekiyor?"
Utpa: "O acı birini sevdiğinin kanıtı ama hayır, acının kendisini sevmen gerektiğini sanmıyorum. Yine de başka bir beklentin mi var benden? Annenin beni zorla sevgilisi ilan ettiğini biliyorsun değil mi, bir şeyler sormak için doğru kişi değilim. Tek bir şey söyleyeceğim: Aşık bir adam aptal bir adamdır ve aptal bir adam en büyük yıkımı yaşar."
"Ne öneriyorsun? Sosyopatın tekine dönüşmemi mi?"
Utpa: "Umudu öldür, sevgiyi öldür. Özetle evet: Eğer hayatla mücadele etmekten korkuyorsan duygularını öldür, böylece acı çekmezsin. İnsan olmaya da devam etmezsin gerçi ama ufak bir bedel, insanların bu dünyaya ne hayrı var ki zaten?"
"..."
Utpa: "Eh, başka bir aptal adamdan bu sözleri duymanın pek yararı olmayacak. Senin yaşındayken bütün bu sözler anlamsız laf salataları gibi geliyor, üstüne umudu öldüremediği için dünyadaki en sevimli kızla kutsanmış biri söylüyorsa."
"Annem bunu duysa sevinirdi eminim."
Utpa: "Gerçek bir tavsiye istersen: Sevgiyi öldüremesen bile öldürmüş gibi yap ve sanki önemsiz bir şeymiş gibi acının kaynağının yakınlarında bulun."
"Sahtekar olmamı öneriyorsun."
Utpa: "Hiçbir insan bütün gerçeğiyle var olamaz. Herkesin onaylanmayan bir şeyleri var: Kendisinin onaylamadığı, toplumun onaylamadığı, inancının onaylamadığı, yakınlarının onaylamadığı, devletin onaylamadığı... Hayat dediğin şey rol yapıp kendinden tiksinmekten ibaret, fazla vakit geçirmeden seni törpüleyecek ama dur dediğinde de duracak birini bulursan en azından bazen kendin olma fırsatı yakalarsın. Aksi halde sahtekar olmaya mecbursun. Veya gidip insanlıktan uzakta bir yerde yaşayacak ve yapayalnız, gerçek anlamda yapayalnız, öleceksin."
"İçimi kararttın."
Utpa: "Öyle mi? Senin yaşındayken hayat güzel olsa bile sevilmez, çoğunlukla zaten güzel değildir tabii."
"Birkaç... Arkadaşım gelecek, evde olmanı istiyorum."
Utpa: "Olmamamı değil de olmamı mı istiyorsun? Olmamamı isteseydin nedenini sormazdım ama şu an merak ediyorum."
"Puklinya'da biraz ünlüsün de."
Utpa: "Tabii canım, kesin ondandır. O da aralarında olacak, değil mi? Bir çeşit... 'Erken aile tanışması' istiyorsun?"
Beni bu kadar iyi anlamasından nefret ediyorum. Göğe baktı, sonra tekrar bana döndü.
Utpa: "Peki, olurum. Seni bu hale getiren kişiyi merak ediyorum zaten. Kardeşinden uzaklaşmanın sebebi de o mu?"
"Değil."
Utpa: "Evet, muhtemelen onun sebebi sadece büyümenizdir. Büyüdüğünüzü sanmanız daha doğrusu."
"Ablam da sen de neden büyüdüğümü sandığımı söylemekten bu kadar zevk alıyorsunuz?"
Utpa: "Çünkü öyle."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder