Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

7 Kasım 2020 Cumartesi

Ejderha ve Mühür ~ 16,1. Bölüm: Savaş

Sonraki Bölümler İçin

İşe gitmek için evden çıktım, tam ayılamadım gerçi. Hep böyle oluyor. Neyse, masa başı iş olmadığından rahatım; şahsen masa başı işleri rahatsız edici buluyorum. Çıkarken Kyou bir şey dedi mi acaba? Dikkat etmeye çalışsam da daha afyonum patlamamışken pek başarılı olamıyorum, bunu bildiği için sabahları bana pek ilişmiyor. Son zamanlarda Kyouka'ya Kyou (Aslında Kyou-chan) diye seslenmeye başladım, her seferinde utangaç bir "Adımı kısaltma" tepkisi verdiğinden durmadan böyle hitap ediyorum. Utanmış hali çok sevimli çünkü; hoş her hali sevimli ama utanmış hali açık ara en sevimlisi. Adının kısaltılmasına neden o kadar tepki veriyor ki acaba? Tam adını kullanmamı isteme sebebinin açıklamasını yaptı ama bu neden o kadar utandığını açıklamıyor. Üstelik evliyiz ve şey... O yüzden... Evlilerin yaptığı... Yapacağı... Ve daha utandırıcı olması gereken... Eee... Tamam, bu konuyu geçiyorum. Telefonun çalmasıyla irkildim, kim lan bu saatte?

Afşin: "Kurt nesli ve akrep nesli arasında savaş çıkmak üzere."

Baba, sabahın köründe arıyor ve günaydın bile demeden bunu mu söylüyorsun? Ayrıca savaş çıkmak üzereyse bunun bir öncesi de vardır, zar zor aklımdaki soruyu söyledim.

"Başkamın oğlu ve mührün varisi olarak bundan neden haberim yok?"

Afşin: "Haber verdim ya işte. Sen daha uyanmadın mı?"

Saat on be, ne uyanması? Bu saatte insan mı uyanır? Bu arada evdeki herkes "kedi gibi uyuduğumu" söylüyor; uyuma şeklime değil de uykuda ve uykulu geçirdiğim vakitlere atıf yapıyor olsalar gerek. Evdeki herkes derken gerçekten herkes, henüz konuşamayan Gece ve konuşmayı başaramadığım beta balığı dışında yani; oysaki eskiden yeniden kazandığım bu ihsanımı, Köpek Sözü'nü, kaybetmeden önce balıklarla da konuşabildiğimi net hatırlıyorum. Özetle Kyou, Zeytin, Shiro ve Karsum yani. Karsum son zamanlarda bizim eve yerleşmiş bir leş kargası bu arada, ilk başta Zeytin ve Shiro pek hoş bir tavırla yaklaşmadılar ama ben de Kyou da olumlu yaklaşınca kabullenmek zorunda kaldılar. Gerçi Karsum'un "ağır abi" tavırları bazen beni de çileden çıkarıyor ama sesini kesmesi için Zeytin ve Shiro'ya havale etmek yetiyor.

"Her şeyden önce bu seni doğrudan ilgilendiren bir konu değil mi? Akrep neslinden bir eşi olan ve kendisi kurt neslinden olan Başkam? Kaçma şansın yok; Başkam olarak arabulucu sorumluluğunun yanında nesilden de kaybediyorsun. Hem kendi neslin hem de annemin nesli yüzünden."

Afşin: "Seni ilgilendirmediğini mi düşünüyorsun? Varisim Yaprak olabilir ama Mühürdar sensin, bizi bir arada tutma sorumluluğun var."

Aslında iyi bir idman olabilir. Bu savaşı engelleyebilir veya en azından az hasarla atlatılmasını sağlayabilirsem Sekizleri yeniden birleştirmekte kendime güvenebilirim. Sonuçta Umaylılar dışında hiçbiri birleşmeye dünden razı değil. Sayılarının en az dokuza çıktığını düşünüyorum, bir gün onlara ziyaret gerçekleştireceğim ama şimdilik planımı babam ve Ulgan Hoca gibi doğrudan konuya dahil olanlar bile tam olarak bilmiyor.

"Peki, sen ne yaptın?"

Afşin: "Kendimin ve eşimin tarafsızlığını çoktan ilan ettim. Sen ve kardeşlerin istediğinizi yapabilirsiniz ama Mühürdar olarak, henüz Başkam değil sadece varis olan ablandan çok daha büyük bir sorumluluk taşıdığını unutma. Mühür, Kam Erlik'in işaretidir; atamız çocuklarım arasından seni seçti, Akrep Nesli'ni Mühür'e küstürmek iyi olmaz."

"Bence de. Kyouka zaten sadece benimle evli olduğu için aileye dahil, herhangi bir şeye karışmasına gerek yok. Ben de Mühürdar olarak 'Müdahaleci Tarafsızlık' ilan edeceğim."

Terimin tam olarak neyi kastettiğini anladığınızı varsayıyorum, ifade gayet açık ve tanımla terim aynı zaten.

Afşin: "Herkes seni karşı tarafın casusu olmakla suçlayacak, Kardelen bile. Buna hazır mısın?"

"Kimseye koz vermeyeceğim."

Afşin: "En son müdahaleci tarafsızlığını ilan eden Başkam'ın savaşan grupların liderleri tarafından ortak çalışmayla kazıkta yakıldığının farkındasın, değil mi?"

Savaş böyle bitmişti.

"Benim de çıkarım var tabii ve bu çıkarı tam da müdahaleci tarafsız olarak sağlayabileceğim."

Afşin: "Bol şans."

Babam kapattıktan sonra gelen mesajı gördüm, ablamdan gelen tek bir mesaj.

Yaprak: "Kurt Neslinin tarafından olduğumu ilan ettim."

Mesajlaşırken bile soğukluğundan ödün vermiyor. Olaylar burayı sarmadan Kyou'ya haber versem iyi olacak, o yüzden yönümü değiştirip eve döndüm. Kyouka kapıyı açar açmaz güldü.

Kyouka: "Erken döndün. Hasretime dayanamadın mı?"

"Aslında evet ama bunun için dönmedim."

Tek kaşını çatmış, sorgular biçimde bakıyor. Kucağındaki, emzirdiği Gece'yle uyumsuz bir kompozisyon oluyor bu bakışlar aslında.

"Erlikliler arasında bir çeşit iç savaş çıkacak, her zaman olan şeyler ama bu sefer beni doğrudan ilgilendiriyor. Uzak durmanı istemek için geldim, zarar görmene katlanamam. Ulgan Hoca'ya da konuyu belirteceğim, ben olayların ortasına düşeceğim."

Kyouka: "Yani oturup eve sağ salim dönmeni beklememi istiyorsun? Hayır, öyle bir şey yapmayacağım. Kütüphane'de 'Benden öyle kolayca kurtulamazsın.' dedim, demedim mi? Seninle geliyorum, evlilik yemininde olduğu gibi: Acıyı ve mutluluğu paylaşacağız."

"..."

Kyouka: "Gözlerin doldu. Yanlış bir şey mi söyledim?"

"Cidden dünyadaki en tatlı kızla kutsandığıma inanamıyorum. Seni hak etmek için ne yaptım ben? Doğru söyle, yalnızlığımı hafifletmek için gönderilmiş bir melek veya kötü ruhani enerjinin Puklinya'yı ele geçirmesine engel olan bir çeşit doğa kanunu falan değilsin sen, değilsin... D'i' mi, Kyoucchi?"

Kötü duygular ruhani enerjiyi etkiler, benim durumumda... Sadece kızgın veya üzgün olmam bile etrafa kara büyüyle aynı oranda zarar verebilir, çoğunlukla kendime hakim olabiliyorum tabii; içgüdüsel olarak hallediyorum ama gücümün ne zaman taşacağı belli olmaz, büyü her halükarda tehlikeli bir şey; ak büyüler bile kullanıcısına zarar verebiliyor.

Kyouka: "Adımı iyice beterleştirdin ama eh, bu seferlik görmezden geleceğim."

Kyouka, önünde dizleri üstüne çökmüş duran beni narin görünen ama güçlü olduklarını bildiğim kollarıyla, daha doğrusu diğerinde Gece olduğu için kollarından biriyle, sarıp başımı okşadı.

Kyouka: "Korkma, ben gerçeğim. Şımartılmayı seviyorsun ha? Gerçekten çocuk gibisin; ama seni seviyor olmamın sebeplerinden biri de budur belki. Su ister misin?"

"Ben... Alırım."

Kyouka: "Bu haldeyken olduğun yerde kalıyorsun, hıçkırarak ağlarken ayağa kalkabileceğini de sanmıyorum zaten."

"Gerçekten senin iyiliğini ve nezaketini hak etmiyorum."

Kyouka: "Kendine çok haksızlık ediyorsun, iyiliğimi hak edip etmediğine de ben karar veririm ayrıca."

Suyu içtikten sonra, daha iyi... Değilim tabii, hâlâ çökmüş duruyorum.

"Herkes sevilmeyi hak eder, bunu mu diyorsun? Ama senin... Var olan en tatlı kızın... Yanında durma hakkım yok. Varlığımla... Seni kirletemem."

Kyouka: "Ne tür bir hezeyan yaşadığından emin değilim ama bir çocuğumuz var hatırlarsan. Bence düşündüğünden daha şanslısın."

"Öyle olmasam şu an aynı evde yaşıyor olmazdık zaten."

Kyouka: "Hayır, sabırlı olduğum için şanslısın; sabırlı olmasam seni az önce terk ederdim."

"Bana bir iyilik yap ve kalbime bir hançer sapla. Hem sen özgür olursun hem de ben daha fazla dünyanın kaynaklarını boşuna tüketmemiş olurum."

Kyouka: "Senin nazik ölüm meleğin olmayı reddediyorum, Düzen Bürosu'ndan Kam Utpa." 

Ah, kızgın. Kızdığında bana böyle sesleniyor.

Kyouka: "Yoldaşın olmayı çoktan seçtim, yanında duracağım ve kaybolursak beraber kaybolacağız. Hem senin yanında özgür olmadığım fikrine nereden kapıldın? Beni kısıtladığını hatırlamıyorum oysa."

"Şu an yaptığım tam olarak bu değil mi?"

Kyouka başını tutup biraz durdu.

Kyouka: "Düğünde annenle konuşmamızı hatırlıyor musun? Dereye elma dökmeye gitmeden önce, ne yapmam gerektiğini altı kez anlatacak kadar konuşmuştuk hani?"

"Düğün günümüzdeki seni tamamen hatırlıyorum, bir anını bile unutmam mümkün değil; ne olmuş?"

Kyouka: "Böyle bir halde bile romantiklik kasıyorsun demek? Neyse, annen bu tür bir şeye hazır olup olmadığımı sormuştu ama bu kadar ağırını beklemediğimi de itiraf etmeliyim. Psikoloğa gitmeyi düşündün mü hiç?"

"Erlikliler sadece spiritüalizme değil pozitif bilimlere de önem verir. Tanıdığım bir psikiyatrist vardı, gitmememi önerdi. Görünüşe göre beni bu çağda sorgusuz sualsiz tımarhaneye tıkacak kadar çok psikolojik problemim varmış."

Kyouka: "Bence abartmıştır ama tamam. Ne öneriyorsun şimdi, senden uzaklaşmamı mı?"

Zar zor hareket edip sarıldım. Gerçi sarılmaktan çok ayaklarına kapanmışım gibi gözüküyor. Kyouka yere çöküp tuhaf sarılışıma karşılık verdi, bir süre durduk. Ne kadar zaman geçtiğinden emin değilim ama günbatımına yakın ancak kendime gelebildim.

Kyouka: "Daha iyi misin?"

"Seni rehin aldığım için üzgünüm ay ışığım."

Kyouka: "Benim için sorun değil ama Lider kızacak. Bensiz karanlıkta kayboluyorsun ve yine de evde oturup savaşa dalan seni beklememi istiyorsun. Neyse, ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Savaşı engelleyeceğim veya en azından..."

Kyouka: "Bunu bir çeşit talim olarak mı kullanma niyetindesin?"

"Erlikliler birbirine girmeye yer arıyor, gizlenip yaşadıkları ve kısmen özerk oldukları eski çağlardakinin aksine günümüzde rahat rahat birbirlerini öldüremeyecekler zaten, nüfus sayımı var artık. Yolumu aydınlatmakta yine sana güveniyorum, acziyetimle yük olduğum için üzgünüm."

Kyouka: "Çok fazla özür diliyorsun."

"Yapman gerekmezken, ben böyle bir muameleyi hak etmezken bana iyi davrandığın için. Elimden daha fazlası gelmediği için üzgünüm."

Kyouka tekrar başını tuttu.

Kyouka: "Tamam, yarın akşama kadar benden tek bir gereksiz özür dilemeyeceksin, aksi halde seni boşarım. Ne diyorsun?"

"Bence az öncekiler gayet gerekliydi ama olayı anladım. Yapsam bile beni öyle kolayca bırakamayacağını biliyorum ayrıca, yine de anlaşmaya uyacağım."

Kyouka: "Bir şekilde kültürünle ilişkili ruh ve yaratıklar seni kibirli ve dikbaşlı olarak tanımlamaya meyilli olsa da şaşırtıcı şekilde yönlendirilmeye açık birisin."

"Sevdiğim kişiler, özellikle de dünyanın en tatlı kızı, tarafından yönlendirilmeye açığım diyelim."

Kyouka: "Yemek de yapamadım."

"Bugün sıra bende değil miydi zaten?"

Ev işlerini günlük paylaşıyoruz.

Kyouka: "Bilmem, öyle miydi?"

"Boş ver, dışarıdan söyleriz. Ne istersin?"

Kyouka: "Özel olarak istediğim bir şey yok."

"Yine dart atacağız yani."

Farklı tarzlarda da olsa fal ve falcılık eğitimi almış iki kişinin evliliği tabii ki bazı şeyleri şansa bıraktırmayı tercih ettiren birçok durum içeriyor. Belli kategoriler (pizza, kebap, suşi vs.) ve restoranlar içeren iki rulet çıkardım.

"Hangisi?"

Kyouka: "Restoran."

Restoranların olduğu ruleti çevirip bir dart attım, hangisine denk geldi?

"Gele gele burası mı geldi ya?"

Kyouka: "Onu çarka yazmayalım demiştim."

"Neyse, en azından çeşit bol."

Denk gelen restoran çeşit açısından epey bol ama büyük ihtimalle tam da o sebeple tat açısından idare eder seviyede bir restoran. Telefonu çıkarıp menüyü açtım, Puklinya'da Yemeksepeti ve onun gibi şeyler var, biraz ilginç aslında ama epey de kolaylık oluyor.

Sonraki Bölümler İçin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder