Kurt neslinin raporunda ablam pek konuşmadı, yazılı bir rapor sunmayı tercih etti; ben de şimdilik müdahale edilecek bir yer göremediğim için Akrep neslinin bu savaştaki komutanı olan Kara Kürşat'ın yanına gittim. "Kara" lakabı görünüşünü kastetmiyor, kişiliğini kastediyor. Kyouka da yanımda geldi.
"Kurt neslinin kurultayı tamam ama buraya gelmesen de olurdu."
Kyouka: "Niye gelmemi istemiyorsun?"
"Akrep neslinden Kara Kürşat, karşılaşmanı istediğim en son Erlikli çünkü. Eskiden beri Erlikliler arasında karanlık büyücüler, ceset, ruh ve yaratık, hatta canlı insan koleksiyoncuları gibi karanlık tarafından ele geçirilmiş bir sürü kişi vardı; zaten Kam Erlik kara kamdı ve gücünü kötülükten, korkudan ve nefretten alırdı."
Kyouka: "Bu adam hepsinden daha mı kötü yani, öyle mi diyorsun?"
"En kötüsü. Ezail, atam Kam Erlik için 'Şeytanın yeryüzündeki gölgesi gibi' demişti ama benim birini öyle tanımlamam gerekseydi bunun için seçimim Kara Kürşat olurdu."
Adam bizi kapıda karşıladı.
Kürşat: "Tanrı'nın favorisi gelmiş. Savaşa engel olamayacağını biliyorsun değil mi? Bunu Tanrı başlattı."
Kyouka bana fısıldadı.
Kyouka: "Fazla kaderci değil mi?"
Kürşat: "Peh! Kadermiş! Kader diye bir şey yok! Tanrı'nın oyuncakları olmayı hazmedemeyenlerin uydurduğu bir şey sadece."
"Kürşat dayı, eşim evrene dair fikirlerini bilmediğinden bence açıklamakla başla."
Kürşat: "Hıh! Herkes geri zekalı diye ben niye açıklama yapmak zorundayım ki? İçeri geçin. İçecek istiyor musunuz?"
"Kesinlikle hayır. Ve bir daha eşimin aklına laf edersen kafanı keserim."
Kyouka: "Fazla abartmadın mı?"
"İçecek tanımı biraz fazla geniş, risk almayacağım. Öbürünü soruyorsan, daha hafif bir tehdit susmasına yetmeyecek. Bu bile yetmeyebilir."
Oturduk ve dinlemeye başladık. Aslında ben çoktan birkaç kez duyduğum ve bir kez de okuduğum için Kyouka dinlemeye başladı.
Kürşat: "Yaşadığımız evren kibirli bir üst varlığın deneyi sadece, paralel evrenler de öyle."
Kyouka: "Bence o kadar da uç bir fikir değil, simülasyon argümanı mı deniyordu?"
"Bu sadece Simülasyon Argümanı zaten. Bak, kimse zekana laf etme cüretini gösteremez. Kara Kürşat'ın sorunu onu inançla birleştirip abartması. Erlikliler arasında Simülasyon Argümanı ile inançtaki Yaratılış'ı bir tutan birçok kişi var ama hiçbiri bunu onun gibi yorumlamıyor."
Kürşat: "O kozmik varlığa birçok isim veriyoruz, kendi kendine birçok isim veriyor. Yehova, Elohim, Allah, Maitreya, Ahura Mazda, Tanrı, Tathagata, Mehdi, Mesih, bilmem ne... Melekler deney asistanları, felaketler sadece düzenleme, depremler yeniden tasarlama, tufan da resetleme..."
Kyouka: "Bir kovulmuş melek tanıyorum."
Kürşat: "Evet, cezalandırılanlar buraya, evrenimize gönderiliyor; cezalandırılmayanlar da admin hesapları ile girebiliyorlar. Devam edersem: Levh-i Mahfuz evrenimizin kullanım kılavuzu, psikolojik rahatsızlıklar sadece deneysel şeyler. Büyüler hileler ve hile oldukları için yasaklar, mucizeler de admin hesabının kaymağı. Şeytan-ı Racim'e gelirsek: İstifa eden ilk deney asistanı. Ve biz de o varlığın aklımızı test etmek için uydurup sonra da admin hesabı sayesinde desteklediği dinlere inanıp inanmayacakları ölçülen, gerekirse zorla inandırılan ve hatta zorla inkar ettirilen oyuncaklarız. Kader diye bir şey yok, istediği zaman bize istediğini yapabilir; sonra da özgür bırakır. Ölünce cenneti vadediyor, onun tuzu kuru tabii! Yapar başka bir simülasyon, ölenleri orada diriltir! Tekrar biz olacak mıyız peki, belli değil!"
Kyouka bana döndü.
Kyouka: "Evet, şimdi neden rahatsız edici olduğunu anlıyorum. Yine de bu, onu öyle itham etmen için yeterli mi?"
"Erliklileri iyi tanıyorsun, değil mi?"
Saçlarını karıştırdım.
Kyouka: "Dışarıda yapma şunu ya, senden büyüğüm ben. Sadece bir yaş da olsa biraz saygı göster."
"Saygı duymadığım hiç kimseyi yanımda tutmam."
Kyouka: "Ölümüne ciddisin."
"Tabii ki öyleyim. Evde saçını karıştırabilirim, öyle mi?"
Kyouka: "..."
Kyouka: "Hoşuma... Gitmediğini söyleyemem."
"Hmm?"
Kyouka: "Öyle sırıtma."
"Tabii ki -tıpkı Deli Saru'da olduğu gibi- bu fikirler onu Kara Kürşat ilan etmeye yeterli değil. Bu en basit ve en hafifiydi."
Daha sonra Kara Kürşat dışarı çıktı, göğe baktı ve orta parmak çekip bağırdı.
Kürşat: "Senin oyununa uymayacağım lan şerefsiz! Kam Erlik buradaysa..."
İçeri döndü ve sakinleşti.
Kürşat: "Şimdi, sen, Tanrı'nın favorilerinden Kam Erlik... Savaş, O'nun oyuncağı ama sen bitirmeye çalışıyorsun. Peki, sana uyacağım; şimdi savaşı bitirmeye çalışsam da herhangi bir şey yapamam ama içten baltalayacağım."
"Nesline ihanet etmeni emretmedim."
Kürşat: "İhanet değil, sadece barış yanlılığı."
"Konu sen olunca kulağa savaş suçu gibi geliyor."
Kürşat: "Defolun şimdi, namaz kılmam gerek."
Kyouka bana döndü.
Kyouka: "İnandığı Tanrı'dan nefret eden biri neden ibadet eder?"
"İbadet etmiyor, sövüyor. Namaz kılacağım dedi ama tam tersi yöne duracak ve dua etmek yerine küfredecek. O sıralarda buralarda olursam Ezail beni gördüğü ilk yerde pataklayabilir, o yüzden gidelim artık."
Kyouka: "Savaş ne olacak?"
"Yapmam gerekeni yaptım, gerisi için akışa izin vereceğim. Erlikli savaşından çok daha önemli işlerim var."
Kyouka dalga geçercesine sordu.
Kyouka: "Ne gibi?"
"Dünyadaki en tatlı kızı mutlu etmek gibi."
Mutlu oldu ama iyice abartmamam için saklamaya çalışıyor, hemen belli oluyor bu; cidden aşırı tatlı ya!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder