Hâlâ kurultayın bitip ablamın raporu sunmasını beklerken Kyouka ile bahçede gezmeye devam ediyoruz. Bahçe gerçekten çok büyük, daha önce de dediğim gibi. Gezerken bir köpekle karşılaştık, eğilip sevdim.
Kyouka: "Köpeklerden korkmuyor muydun?"
"Hepsinden değil. Davranışlarından saldırgan olmadığı belli olanlardan veya tanıdığım, bir şey yapmayacağını bildiğim köpeklerden korkmuyorum. Zaten Köpek Sözü'nü geri aldığımdan beri ısırma ya da kovalama niyeti olanlarla da konuşarak anlaşabiliyorum; bir şeye karar verdilerse caydırmak biraz olsa da. Bu buranın köpeği, tahmin edebileceğin gibi; adı... Adı neydi ki?"
Köpek: "Hav!"
"Hayır, adın kesinlikle Akçakurt değil. Sadece öyle olmasını istiyorsun, değil mi?"
Kyouka: "Köpek Sözü gerçekten iyiymiş."
O da eğilip sevdi.
"Neyse, beyaz olduğun için sana Pamuk diyeceğim."
Köpek: "Hav!"
"Hayır, Pamuk kedi adı değil; beyaz olan herhangi bir hayvana konulabilir. Sen söylemeden söyleyeyim: Erkek olduğunu biliyorum ve Pamuk dişi adı da değil."
Kyouka: "Kocam bir köpekle tartışıyor. (Güldü). Etrafta sadece Erlikliler olacağı için şanslıyız."
"Sen de dünyadaki en tatlı kızsın, ben sana bir şey diyor muyum?"
Kyouka: "Bir süredir düşünüyordum da sanki hiçbir şeymiş gibi beni 'Dünyadaki en tatlı kız' olarak tanımlıyorsun."
"Ne zamandan beri gerçeklerin ve tanımların öylece söylenmemesi gerekiyor? Çok basit bir şey bu: Ateş yakar, gece karanlıktır, sonbaharda ağaçların çoğu yaprak döker, pilav pirinçten yapılır ve sevgili eşim de dünyadaki en tatlı kız. Kabul edilmiş, genel geçer gerçekler bunlar."
Kyouka: "Nasıl... Nasıl her seferinde böyle yapmayı başarıyorsun?"
"Utanınca çok sevimli olduğun için kendini suçla.
"..."
"Aslında, şimdi değil ama gelecekte şu söz konusu 'en tatlı kız' unvanın konusunda bir rakibin çıkabilir."
Kyouka: "?"
Gülmemek için kendimi zor tuttum, inanılmaz sevimli bir kıskançlık sergiliyor şu an. Cidden kalbime inecek ya! Kyouka'yla evlenmek kötü bir fikirdi belki, kalp sağlığım her an tehlikede be!
Kyouka: "K... Kim?"
Zar zor sorduğu soruya karşı, gülmemek için hafifçe dudağımı ısırırken kucağındaki Gece'yi gösterdim. Bunca zamandır kucağındaydı, evet. Yine de Kyouka halihazırda genç olduğundan ve -birçok Asyalı gibi- olduğundan da genç göründüğünden genellikle yeğeni ya da kuzeni falan olduğunu varsayıyorlar Gece'nin; kendi çocuğu olabileceği ihtimali insanların pek aklına gelmiyor. Kyouka kendi kendine söylendi.
Kyouka: "Beni korkutma."
Gidip sarıldım.
"Benden öyle kolayca kurtulamayacaksın, demiştin ya? Aynısı senin için de geçerli prenses: Beni yanında istediğin sürece hiçbir yere gitmiyorum."
Kyouka: "S... Söz mü?"
"Bunun hakkında bir süre önce söz vermedik mi zaten? Evlenmek bu anlama gelir, en azından Erlikliler için, en azından benim için."
Yaprak: "Raporum hazır, sayın mühürdar. Flörtleşmeniz bittiyse sunmak istemekteyim."
Korktum, çok ani ve sessiz geldi.
"Rapor sır işidir, sadece komutan ve Mühürdar'ın bilgisi dahilinde olması gerekiyor. O yüzden..."
Kyouka: "Merak etme, git ve yapman gerekeni yap. Ben de Ayçiçek'le takılırım, bir süredir konuşmak istiyordum."
"Benim hakkımda mı?"
Kyouka: "Belki."
Yaprak: "Mühürdar, geliyor musunuz yoksa Kurt neslinin komutanı olarak sizi bu konağa girmekten men edeyim mi?"
"Kızma, kızma. Geldim."
Yaprak: "Savaş durumunda ve resmî Erlikli toyundayız. Üslubunuza dikkat edesiniz, Mühürdar Kam Erlik."
Erlikliler bu tür şeylerde tarihi dizi tarzında konuşmayı seviyorlar. Ben de severim aslında ama konuşma tarzını hazırlıksız ve aniden değiştirmek zor.
"Bittabi. Elbet geleceğim lakin evvela eşimi uğurlamak içün icazet istemekteyim."
Yaprak: "Elbet kalpsizliğe hiç lüzum yoktur, sizi Kızıl Kubbe'de bekleyeceğim."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder