1) "Hayvanların yeri doğadır." Bu doğru; ama şöyle bir durum var: Doğa diye bir şey kalmadı. Her yer şehre döndü, hayvanlara yaşam alanı mı kaldı da hayvanat bahçelerine laf ediyorsunuz?
2) Hayvanat bahçeleri ve benzeri yerlerde, hayvanlara doğasına en yakın şekilde bakılmaya uğraşılır. Dolayısıyla evinde hiçbir doğal şartı sağlayamadıkları kafeslerde kuş, kemirgen vs. besleyenlerin hayvanat bahçelerine laf etme hakkı yoktur.
3) Hayvanat bahçelerindeki hayvanlar, doğadan alınmaz. Neredeyse tamamı hayvanat bahçelerinin şartlarında üretilir ve hatta bu yüzden çoğu doğaya salındığında hayatta kalamaz.
4) Yukarıdakiyle bağlantılı olarak, sadece hayvanat bahçelerinde ya da akvaryumlarda bakılıp üretilebildiği için soyu tükenmemiş hayvanlar var. Afrika'daki aslan popülasyonunun büyük kısmı yok oldu ve Kenya'yla Güney Afrika Cumhuriyeti'nde yaşayan aslanların tamamı hayvanat bahçelerinde üretilip doğaya salınmaları (elbette yıllar süren, hayvanları doğa şartlarına alıştıran bir doğaya salma. Aksi halde, dediğim gibi hayatta kalamazlar) sayesinde hâlâ orada. Bu hayvanlara yine Asya Aslanı (Panthera leo persica) ve Kiraz barbus (Barbus titteya) örnek verilebilir. Soyu 1970'lerde tükenen Hazar kaplanı (Panthera tigris virgata) da hayvanat bahçeleri sayesinde o yıla kadar varlığını sürdürmüştür.
5) Tabii ki hayvanat bahçeleri de her şekilde masum değil. Kafesine insan düşen orangutanın vurulması gibi olaylar var. Ama bu şartlarda hayvanların mutsuz olduğunu iddia etmek insanların evlerde mutsuz olacağını iddia etmeye benzer. Ne var? Tıpkı hayvanlar gibi, insanların da yaşaması gereken yer doğadır. Kendimizi şehirlere hapsettik; çünkü korktuk. Ve inanın bana; bir hayvanat bahçesinin kutup ayıları için hazırladığı kafes, insanlar için tasarlanan "ev"lerden katbekat daha uygun onların yaşamına ve güya insanlar için tasarlanan evler de aslında insan yaşamına hiç uygun değildir.
2) Hayvanat bahçeleri ve benzeri yerlerde, hayvanlara doğasına en yakın şekilde bakılmaya uğraşılır. Dolayısıyla evinde hiçbir doğal şartı sağlayamadıkları kafeslerde kuş, kemirgen vs. besleyenlerin hayvanat bahçelerine laf etme hakkı yoktur.
3) Hayvanat bahçelerindeki hayvanlar, doğadan alınmaz. Neredeyse tamamı hayvanat bahçelerinin şartlarında üretilir ve hatta bu yüzden çoğu doğaya salındığında hayatta kalamaz.
4) Yukarıdakiyle bağlantılı olarak, sadece hayvanat bahçelerinde ya da akvaryumlarda bakılıp üretilebildiği için soyu tükenmemiş hayvanlar var. Afrika'daki aslan popülasyonunun büyük kısmı yok oldu ve Kenya'yla Güney Afrika Cumhuriyeti'nde yaşayan aslanların tamamı hayvanat bahçelerinde üretilip doğaya salınmaları (elbette yıllar süren, hayvanları doğa şartlarına alıştıran bir doğaya salma. Aksi halde, dediğim gibi hayatta kalamazlar) sayesinde hâlâ orada. Bu hayvanlara yine Asya Aslanı (Panthera leo persica) ve Kiraz barbus (Barbus titteya) örnek verilebilir. Soyu 1970'lerde tükenen Hazar kaplanı (Panthera tigris virgata) da hayvanat bahçeleri sayesinde o yıla kadar varlığını sürdürmüştür.
5) Tabii ki hayvanat bahçeleri de her şekilde masum değil. Kafesine insan düşen orangutanın vurulması gibi olaylar var. Ama bu şartlarda hayvanların mutsuz olduğunu iddia etmek insanların evlerde mutsuz olacağını iddia etmeye benzer. Ne var? Tıpkı hayvanlar gibi, insanların da yaşaması gereken yer doğadır. Kendimizi şehirlere hapsettik; çünkü korktuk. Ve inanın bana; bir hayvanat bahçesinin kutup ayıları için hazırladığı kafes, insanlar için tasarlanan "ev"lerden katbekat daha uygun onların yaşamına ve güya insanlar için tasarlanan evler de aslında insan yaşamına hiç uygun değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder