Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

11 Nisan 2018 Çarşamba

Doğa Evi: Her Şeyi Kendin Yapmak Üzerine

Bugün, doğa evinde hiç dış dünyayla iletişim kurmadan, para denen soktuğumun şeyine dokunmadan nasıl yaşayabileceğinizi işleyeceğim. Ama ondan önce söylemek istediğim bir şey var: Ben bu ormanda kalma yasağını düşünenin, sunanın, onaylayanın ta... Gidip ormanın ortasına gökdelen sitesi diker, her türlü paçayı kurtarırsınız ama başıboş bir araziye küçücük kulübe yaparsanız ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getirirler. Çok doluyum bu konuda, sizin ben ta... Ya da dur: Sizin ben ta kafanızı yüzünüzü sikeyim, orrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrospu çocukları... Oh be, yeter artık, burama (tabi siz nereme olduğunu göremiyorsunuz ama neyse) kadar geldi.

Evet, devam ediyoruz. Önce; elektrik kullanıp kullanmayacağınıza karar vermelisiniz. Elektriği ne mi yapacaksınız? Ocaklar, aydınlatma, ısıtma gibi şeyler için kullanabilir ya da bütün bunlar için ateş kullanabilirsiniz.

Elektrik kullanmaya karar verdiğinizde; ihtiyacınız olan bir güneş paneli sistemi. Tabi buna da kesin bir sürü zorluk çıkaracaklardır, gidip nükleer santral kursanız zorluk çıkarmazlar ama... Acayip doluyum bu konularda, biz doğacıların bütün yapmak istedikleri yasak ama doğa diye bir şey bırakmayanların bütün yaptıkları "Doğayı koruma kanunu" adı altında serbest ne hikmetse.

Evet, elektriği güneş enerjisinden elde ettik. Şimdi de size su gerek. Yakında bir göl, nehir vs. olabilir ama ona fazla güvenmemelisiniz. El yıkamak vs. için güvenebilirsiniz ama su içme işi için temiz olduğundan emin olmalısınız. Bunu anlamanın bazı yolları var ama hem kesin yollar değil hem de konumuz bu değil. Evet, içme suyu işi için; yağmur suyunu depolayıp arıtan bir sisteme ihtiyacınız var. Ne bakıyorsunuz öyle? Var öyle sistemler, ayrıca kendiniz de yapabilirsiniz ama dediğim gibi konumuz bu değil.

Elektrik ve içme suyu işini çözdük. Ya yemek? Evet, doğaya güvenebilirsiniz; ama çok fazla çaba ve az yemek getirir. Yapmanız gereken, yemeğinizi yetiştirmek. Bunun için hem bitki, hem hayvan yetiştirmelisiniz ve onları çit gibi bir şeyle ayırmalısınız. Çünkü neden? Çünkü hayvanlarınız, bitkilerinizi yiyecektir. Hayvanlarda alan ve iklime bağlı olarak sığır, koyun ya da tavuk öncelikli tercihleriniz olmalı. Ayrıca at, manda, keçi, tavşan, ördek ve balık da bakabilirsiniz. Hatta işi abartıp yılan, kurbağa, kaplumbağa filan da bakabilirsiniz. Bitkilerdeyse patates, havuç, soğan, domates, biber, herhangi bir tahıl (tercihen en dayanıklı olanlar olmaları nedeniyle mısır veya arpa), meyve ağaçları Türkiye şartlarında kolaylıkla yetiştirebileceğiniz en doyurucu bitkilerdir. Yine mantar da yetiştirebilirsiniz; kültür mantarı, kestane mantarı, kavak mantarı yetiştirebilirsiniz; Uzakdoğu esintilerinden shiitake de Türkiye şartlarında rahatlıkla yetiştirilebilecek bir mantar türüdür.

Sonuç: Gidip şu yasağı koyanın, böyle zorluklar çıkaranların ağzını burnunu kırın, ondan sonra mahkemede bu yazıyı gösterin, beni de çağırsınlar, ben de diyeyim ki "Pişman değilim, yine olsa yine yaparım, sizin de ayrıca ta ... koyayım." Sonra artık kaç yıl hapis filan, kafa dinlerim biraz şu soktuğumun gündeminden saçma sapan toplumsal kurallardan uzaklaşarak. (Toplumsal kurallardan hepsi değil bu arada ama çoğu saçma sapan ve son elli yılda filan ortaya çıkmış şeyler, yoktu arkadaşım orta ve erken Osmanlı'da, Selçuklu'da filan böyle güya toplumsal kurallar. Cahiliye devri Araplarıyla orta çağ Avrupa'sında vardı, her haltımız gibi bu da ters. Milletin terk ettiği adetleri amanın modernlik diye alıyoruz, sonuç olarak saçma sapan çarpık bir düzen ortaya çıkıyor.)

Oh be, rahatladım; dur biraz da Ttnet'e söveyim ama içimden söveyim, buraya yazmayayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder