Önce ikincisi: Blogger'ı Türkçe kullanıyordum ve Google hesabım vs.de Türkçe'den başka bil kayıtlı değil ama kendisi, ne zaman olduğunu bilmesem de İngilizce'ye dönmüş kafasına göre. Ulan ezbere, okumadan bastığım tuşların yerini bulamıyorum, niye beni ayaküstü çeviri yapmaya zorluyorsun Google ağa?
Neyse, gelelim asıl konuya. Öncelikle, Etnospor nedir bilmiyorsanız, bir araştırın, ben beklerim. Neyse... Şimdi, bu Etnospor beni birçok açıdan heyecanlandırıyor ve bu her gün inanılmaz dolu olacak, haliyle benim bağlı kalamayacak olsam da bir plan oluşturmam gerekiyor. Oluşturdum da... Yalnız, şöyle bir sorun çıktı: E daha 2018 programı yayınlanmamış ki aga! 2017 programı benim bir işime yaramaz, ben de diyorum ulan bu listede şahinler ve yabusame nerede diye?
Vazgeçtim, araştırmayın. Şimdi, Etnospor, geleneksel sporlara ait bir festival. Çadır alanları, okçuluk ve binicilik gösterileri, aşık oyunu (kemiklerle oynanan, misketin atası olan oyun), köçürme (genelde "mangala" terimi kullanılıyor ama Arapça kökenli Latince bir söz olan mangaladansa oyunun Öztürkçe adı olan köçürmeyi kullanmayı tercih ediyorum. Bu arada bizim köyde de biraz daha farklı bir versiyonuna yukkaya/yükkaya -konuşurken yukkaya denir ama şuraya göre adı yük kaya'ymış, bu arada o haberdeki 80 yaşındaki Ömer Çelik dedem olur- derler), mas güreşi, şalvar güreşi, yağlı güreş velhasıl güreş ki mas güreşini birazdan açıklayacağım, yiyek denen ve Türk ve dünya mutfağından yemekler olan yan-festival, geleneksel el sanatları atölyeleri, çadır alanlarında çadırlarda bulunan kültürel eşya satan veya sadece gezmelik olan alanlar ve ilk kez bu sene için yabusame ve şahincilik.
Önce, mas güreşi. Mas güreşi, bir kütüğün iki yanına oturup kollardan çekilen bir çeşit güreş. Günümüzde bu şekil yapılıyor ama muhtemelen eskiden bildiğin yarım kütüğü araya alıyorlar olsa gerek:
Yabusame ise, Japon okçuluğunun bir kolu. Şöyle: Japonca yay "yumi", ok ise "ya" ya da "hagano"dur. Japonca'da genel olarak okçuluğa Shahou denir. Bu okçuluk, yaya olarak ve kurallı bir şekilde yapılıyorsa ki bildiğin sanat halindedir "Kyuudo" denir. Eğer, gerçek savaşa yönelik ve at üstünde yapılıyorsa da "Yabusame" denir. Evet, Japonların da atlı okçuluğu var. Bu arada, ilginç bir bilgi olarak atlı okçuluğu olmasını rahatlıkla bekleyebileceğimiz Arapların atlı okçuluğu yoktur. Ama Çin'in bir kısmında, Kore, İran, Japonya'da vardır. Türki halklar ve Moğolları zaten saymıyorum, atlı okçuluğu icat edenler onlar çünkü. Yabusame hakkında bir başka ilginç bilgi ise, Osmanlı'da atlı okçuların yayları biraz daha kısa, yayaların yayları biraz daha uzundu ama 30-100 cm arasındaydı her zaman, özellikle atlı okçulukta en çok 45 cm.lik yaylar kullanılırdı. Yabusame'de ise böyle bir şey yok; Kyuudo'da olduğu gibi insan boyunu aşan ve adı bile "uzunyay" olan İngiliz uzunyaylarından çok daha uzun olan yumi'ler kullanılır. Ayrıca, Yumi'lerin kabzası da asimetriktir. Şöyle ki: İngiliz uzunyayları 120-200 cm arasıyken yumi'ler 140-230 cm. arası olur.
Şahincilik ise, bildiğimiz av için eğitilmiş şahinler. Aslında hemen hemen bütün halkların şahinciliği var ama Etnospor'da Katar usulü bulunacakmış. Neyse...
Bak, gördüm orada "Yayınla" yerine "Publish"i, sinirim bozuldu yine.
Gitmek için gün sayıyorum ama şu programı yayınlayın lan, ne yapacaksınız sonraki pazartesi mi yayınlayacaksınız? 2 gün kala? Neyin peşindesiniz lan siz?
Öne Çıkan Yayın
Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)
İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~
30 Nisan 2018 Pazartesi
27 Nisan 2018 Cuma
Odak Noktası, Kılıç ve Morio Kurdu
Başlıktaki karmaşanın sebebi şu: Pek de dengeli bir zatı muhterem olmadığımdan mütevellit, ilgi alanlarım ara ara birbirine kayıyor. Hiçbirini tam olarak terk etmiyorum ama biri feci şekilde daha yoğun oluyor. Birden fazlası yoğun olduğundaysa, işte başlıktaki odak noktası sıkıntısı ortaya çıkıyor. Mesela geçen hafta odak noktam kamptı, bu haftaysa okçuluk... Hayır, okçuluk da değil; kılıçlar. Belki bilirsiniz beli bilmezsiniz, kılıçları inanılmaz seviyorum. Her biri koskoca kültür barındırıyor, nasıl olur da sevmem zaten? Neyse, bir kemankeş olarak bir kılıcımın olmayışı beni pek rahatsız ediyor. Bu, uzun süredir böyle... Bu durumda, iki seçenek var: Ya gidip bir yerden al, ya da internetten al. Gidip bir yerden almaya kalktığımda, bildiğin şekilli kesilmiş alüminyumu kılıç diye kakalıyorlar. Tamam, gerçek ve keskin kılıç beklemiyorum zaten ama odun kalınlığında da kılıç olmaz, insaf. Gerçeğe yakın veya doğrudan gerçek modellere bakıldığındaysa, "antika" olarak sınıflandırılmaları nedeniyle olsa gerek inanılmaz bir fiyatla karşılaşıyoruz. Kapalıçarşı'nın Cevahir Bedesteni'nde üç satıcıdan aldığım tepkiler "Hançerler şu fiyattan başlıyor..." (Kılıcın pahalı olacağını bildiğimden hançerleri sordum), "Euro bizim hepsi..." (Lan tamam, gerçekten euro'm yok ama tipimden bunu nasıl çıkardın be adam?) ve... Üçüncüyü unuttum lan. Neyse, gelelim internete. İnternette karşınıza dört tipte kılıç satan site çıkıyor. Birincisi, eski tarz kostüm tarzı şeyler satan sitelerin "kılıç" ek bölümleri. Buralardaki kılıçlar, yukarıda bahsettiğim şekilli kesilmiş alüminyumlarla aynı; belediye mi dağıttı zamanında anlamadım ki... İkincisi, her türden şeyi bulduğunuz e-ticaret siteleri. Yani Gittigidiyor, Hepsiburada, Aliexpress... Buralarda gerçekten çok güzel ve nispeten uygun fiyatlı ürünler bulmak mümkün ama kredi kartıyla ödeme zorunluluğu ve kargo işi sıkıntı oluyor. Üçüncüsü, bıçak yapan/satan sitelerin bu işler patlayınca kah kendi de sevdiğinden kah "Biraz da biz kaymağını yiyelim bu işin..." dediklerinden kılıç ek bölümleri yapıyor. Buralarda sitelere bağlı çok spesifik sorunlar var ve çoğu model pek gerçekçi değil. Kabzanın başını aşağı, kılıcın ucunu yukarı kıvırdım mı Türk kılıcı oldu sanıyor millet, halbuki yok öyle bir şey. Öyle elde edeceğin tek şey hiçbir şeye benzemeyen, fazlaca büyük bir bıçak olur. Ha, gerçekten gerçekçi modeller yapanlar da var ama onların da fiyatları antikayla neredeyse aynı. Gelelim dördüncü ve en gıcık olduğum sitelere... Kılıç ve/veya eski eşyalarda uzmanlaşmış siteler var, çok güzel, para verip domain filan almışlar... Ama be adam, madem domain alabiliyorsun, şu siteye "satın al", "sepet" filan butonları eklesene? Niye ben senle Whatsapp'tan konuşmak zorundayım? Ayrıca modeller güzel olsa da inanılmaz kısıtlı. 5-6 model var hepsinde ve çoğu da birbirinin aynısı. Ya da öyle yapamıyorsan hiç domain falan alma, Facebook, instagram ya da domainsiz Wordpress (bunların hepsi Wordpress nedense) üzerinden yürüt şu işi. Gerçi inanılmaz çeşitli, fiyatları uygun ve gerçekçi modelleri, sıkıntısız ve güvenli kargosu olan bir site biliyorum ama o bende kalsın... Neyse, o siteden almamamın temel sebebiyse kılıç fiyatı ve çeşidi konusundaki cömertliği kınlarda göstermemeleri ve Gökçeada'ya sadece birkaç kargo şirketinin, o da kafalarına eserse gelmesi. Gerçi bu site kurye kullanıyor da olabilir, tam bilmiyorum.
Kılıç şeyi bu kadar... Şimdi, mori kurdu ne alaka?
Morio kurdu, bir süredir doymamasından ve elime saldırmasından mustarip olduğum leopar kelerim Fırat'ı doyurmak ve besin çeşitliliği sağlamak adına aldığım kurtlar. Morio kurdu hakkında şunları biliyordum: Un kurtlarına göre daha büyükler, daha fazla yağ ve besin değeri içeriyorlar, haliyle daha doyurucular. Benim bilmediğim şeyse, morio kurtlarının un kurtlarına göre GERÇEKTEN ÇOK BÜYÜK olduklarıydı. Hayır, 2-3 hatta 5 kat boydan behsetmiyorum; zira öyle sanıyordum ama un kurtlarından rahat 10-15 kat daha büyükler. Cımbız kullandığımdan sorun değil ama ısırıyormuş bunlar bir de, neyse, 3 tane morio verdikten sonra un kurdunun yüzüne bakmadı Fırat efendi, çözdük o olayı.
Kılıç şeyi bu kadar... Şimdi, mori kurdu ne alaka?
Morio kurdu, bir süredir doymamasından ve elime saldırmasından mustarip olduğum leopar kelerim Fırat'ı doyurmak ve besin çeşitliliği sağlamak adına aldığım kurtlar. Morio kurdu hakkında şunları biliyordum: Un kurtlarına göre daha büyükler, daha fazla yağ ve besin değeri içeriyorlar, haliyle daha doyurucular. Benim bilmediğim şeyse, morio kurtlarının un kurtlarına göre GERÇEKTEN ÇOK BÜYÜK olduklarıydı. Hayır, 2-3 hatta 5 kat boydan behsetmiyorum; zira öyle sanıyordum ama un kurtlarından rahat 10-15 kat daha büyükler. Cımbız kullandığımdan sorun değil ama ısırıyormuş bunlar bir de, neyse, 3 tane morio verdikten sonra un kurdunun yüzüne bakmadı Fırat efendi, çözdük o olayı.
23 Nisan 2018 Pazartesi
Biyoloji, Gastronomi ve Ziraate Göre Meyve ve Sebze Kavramları
Şimdi, bu üç bilimde meyve ve sebzenin tanımları farklıdır. Günlük hayatta gastronomiye göre olanı kullanıyoruz.
BİYOLOJİ
Artık kafamıza kafamıza kakıldığı için, -ki ben de bunu zamanında yaptım- şunu biliyoruz: Çiçekten gelen (incir hariç) ve tohumu koruyan etli kısma meyve denir. Elma, armut, kavun, kabak, domates, ceviz biyolojiye göre meyvedir. Biyolojiye göre sebzelerse: Maydanoz, patates, havuç, mantar.
GASTRONOMİ
Gastronomide, tek başına tüketilebilenlere meyve, genellikle yemeğe katılanlara sebze denir. Elma, armut, kavun, portakal gastronomiye göre meyvedir; domates, kabak, patlıcan, maydanoz, patates, havuç ve mantar ise gastronomiye göre sebzedir.
ZİRAAT
Ayrıntılarını tam bilmiyorum ama bitkinin otsuluğu ve tek yıllık mı çok yıllık mı olduğuyla ilgili bir konu var. Mesela kavun ve karpuz, ziraate göre meyve değil, sebzedir.
BİYOLOJİ
Artık kafamıza kafamıza kakıldığı için, -ki ben de bunu zamanında yaptım- şunu biliyoruz: Çiçekten gelen (incir hariç) ve tohumu koruyan etli kısma meyve denir. Elma, armut, kavun, kabak, domates, ceviz biyolojiye göre meyvedir. Biyolojiye göre sebzelerse: Maydanoz, patates, havuç, mantar.
GASTRONOMİ
Gastronomide, tek başına tüketilebilenlere meyve, genellikle yemeğe katılanlara sebze denir. Elma, armut, kavun, portakal gastronomiye göre meyvedir; domates, kabak, patlıcan, maydanoz, patates, havuç ve mantar ise gastronomiye göre sebzedir.
ZİRAAT
Ayrıntılarını tam bilmiyorum ama bitkinin otsuluğu ve tek yıllık mı çok yıllık mı olduğuyla ilgili bir konu var. Mesela kavun ve karpuz, ziraate göre meyve değil, sebzedir.
20 Nisan 2018 Cuma
Özlem Üzerine Bir Deneme
Eğer bir şey erişilmezse, insanlar onu ister; bu, insan bünyesinin son derece garip özelliklerinden biri. Bunun bir tezahürü de asla olamayacağımız, hatta gerçekte nasıl olduğunu bilmediğimiz hayatlara, insanlara ve zamanlara kendimizi entegre edip hayal etmek. Kim bilir, belki de bilgisayar oyunları ve FRP'ler başta olmak üzere "oyun" mefhumunun bu kadar yaygın olması ve sevilmesinin sebebi budur. Hatta belki de bugün "edebiyat" dediğimiz şeyin bile tek sebebi bu histir. Destanlardan, tarihi olayları olduğu gibi ama süslü ama sade dille anlatan kitaplardan, hatta şiirlerden bahsetmiyorum. Bahsettiğim roman, hikaye, masal dediğimiz kurgusal düz yazılar. Benim de böyle özlemlerim var: 70'lerde bir hippi olmak isterdim mesela, 1400'lerde bir Osmanlı sipahisi, 1000-1200 yılları arasında bir Türkmen alpi, 500-800 yılları arasında başına kurt kafası takıp ormanlarda avare avare gezen bir "manyak", MÖ yıllarda basit bir avcı olmak isterdim mesela. Ama en çok da farklı bir kişilikte olmak isterdim, tam olarak olmasa da. Mesela özgüvenli ve cesur olmak isterdim, kaçıp güvenli liman olan içime kapanmadan hayatla başa baş mücadele edecek kadar cesur. Evet, özgüveni de cesareti de sonradan kazanabilirsiniz belki ama yine de hayal kurmak, çabalamaktan kat kat kolay, değil mi? Ama çabalamaktan kat be kat acı verici aynı zamanda, bunlar gibi gerçekleşmesi bizim bildiğimiz dünyada imkansız hayaller kurarken özellikle. Aslında, böyle olmak zorunda değil. Geleceğe doğru adım adım, istesek de istemesek de yürüyoruz ve eğer kehanetlerinizden emin bir falcı değilseniz geleceğin neler getireceğini ancak tahmin edebilirsiniz. Ne var ki günümüz teknolojisinde geçmişe dönmek ancak anılar, hayaller, kah çocuk oyunu kah bilgisayar oyunları, kah masaüstü oyunlar ama her şekilde oyunlar, kitaplar ve diziler ya da filmlerle mümkün; oysaki bunların gerçek olmadığını biliyoruz, zaten bu yüzden acı veriyor. Yine de bu saydıklarım sayesinde bizim dünyamızın fiziksel, dilsel ve her türlü sınırını aşmak mümkün. Eh, biz özlem duyaduralım ister yaşamış, ister yaşamamış olalım dünya ufak çapta bir felaket yaşayıp teknoloji sınırlanmadıkça veya tamamen sıfırlanmadıkça o günlere dönmek mümkün değil; kaldı ki öyle bir durumda bile yaşadıklarımız o günlerin tuhaf bir taklidinden ibaret olacaktır. Her şeye rağmen, bütün bu düşüncelere rağmen, hayatı eskiden olduğundan çok daha fazla seviyorum...
18 Nisan 2018 Çarşamba
Oynamayı ve/veya Youtube'da İzlemeyi En Sevdiğim Bilgisayar Oyunları
Şimdi, crack'le, adını unuttuğum o ünlü indirme sitesiyle filan eskiden beri aram hiç iyi olmadı. Aslında, teknolojiden pek anlamam. Bu yüzden; para verip aldığım veya kolayca indirilebilecek oyunlardan seçeceğim, bir de elbette kolayca bulunanları. Hani her internet cafede bulunanlar filan.
1) MINECRAFT
Uzun zamandır oynamasam da hem videoları, hem de oyunun kendisinin yeri benim için hala ayrı.
2) Age of Empires II: HD Edition
Evet, 3'ü de çıktı Aoe'nin ama hala 2'yi daha çok seviyorum. Eh, ilk oynadığım bilgisayar oyunlarındandı ve hala gayet eğlenceli.
3) Deceit
Bunu oynayamadım, çünkü konuşarak oynamak gerekiyor. Ama Youtube videolarındaki yüksek geyik oranı nedeniyle bayağı sevdiğim bir oyun. (Steam'de bedavayken aldım ama şimdi değişmiş olabilir)
4) GTA
3, 4, 5, Vice city ya da adını unuttuğum öbürü fark etmez; GTA'nın videolarını izlemeyi seviyorum, fırsat bulursam ya da kafama eserse de oynuyorum. Bazen de sinirimi NPC'lerden çıkarıyorum, o ayrı konu; onun konumuzla ilgisi yok.
5) Mount & Blade: Warband
Modlu olsun, modsuz olsun; son zamanlarda warband oynamadığım gün yok. Kılıçtan, oktan, yaydan uzak kalmamaya çalışmamla da ilgisi var. Çünkü neden, çünkü yay ve oklarım Balıkesir'de kaldı.
6) ARK: Survival Evolved
Sıralama rastgele bu arada. İşte bu oyun, bana pusula okumayı öğreten oyundur. Kaybola kaybola pusula okumayı öğrendim lan. Youtube'da da milletin dinozor evcilleştirmeye çalışırken ölmesi acayip komik oluyor.
7) SoulWorker
Evet, Face'teki anime gruplarından birine dahilseniz illaki bu oyunu duymuşsunuzdur. Ayrıca evet, Face kaldı. Terk edilmiş köy modunda olsa da özellikle gruplar hâlâ bayağı aktif. Neyse, öyle işte.
8) Zula
Silahların sınırlı olmasından canım çıktı ama CS:GO'dan daha çok seviyorum. Sonuçta ücretsiz kardeşim, sevmek için daha iyi neden mi olur?
1) MINECRAFT
Uzun zamandır oynamasam da hem videoları, hem de oyunun kendisinin yeri benim için hala ayrı.
2) Age of Empires II: HD Edition
Evet, 3'ü de çıktı Aoe'nin ama hala 2'yi daha çok seviyorum. Eh, ilk oynadığım bilgisayar oyunlarındandı ve hala gayet eğlenceli.
3) Deceit
Bunu oynayamadım, çünkü konuşarak oynamak gerekiyor. Ama Youtube videolarındaki yüksek geyik oranı nedeniyle bayağı sevdiğim bir oyun. (Steam'de bedavayken aldım ama şimdi değişmiş olabilir)
4) GTA
3, 4, 5, Vice city ya da adını unuttuğum öbürü fark etmez; GTA'nın videolarını izlemeyi seviyorum, fırsat bulursam ya da kafama eserse de oynuyorum. Bazen de sinirimi NPC'lerden çıkarıyorum, o ayrı konu; onun konumuzla ilgisi yok.
5) Mount & Blade: Warband
Modlu olsun, modsuz olsun; son zamanlarda warband oynamadığım gün yok. Kılıçtan, oktan, yaydan uzak kalmamaya çalışmamla da ilgisi var. Çünkü neden, çünkü yay ve oklarım Balıkesir'de kaldı.
6) ARK: Survival Evolved
Sıralama rastgele bu arada. İşte bu oyun, bana pusula okumayı öğreten oyundur. Kaybola kaybola pusula okumayı öğrendim lan. Youtube'da da milletin dinozor evcilleştirmeye çalışırken ölmesi acayip komik oluyor.
7) SoulWorker
Evet, Face'teki anime gruplarından birine dahilseniz illaki bu oyunu duymuşsunuzdur. Ayrıca evet, Face kaldı. Terk edilmiş köy modunda olsa da özellikle gruplar hâlâ bayağı aktif. Neyse, öyle işte.
8) Zula
Silahların sınırlı olmasından canım çıktı ama CS:GO'dan daha çok seviyorum. Sonuçta ücretsiz kardeşim, sevmek için daha iyi neden mi olur?
15 Nisan 2018 Pazar
Silahlara ve Hayvanlara İsim Verme Geleneği
İsim, bütün kültürlerde bir varlığın ruhuyla ilişkilidir. Ortadoğu ve Orta Asya kültüründeyse; ismin çok daha özel anlamları vardır. Bu kültürlerde, isim; bir şeyin bütün gücünü ve özelliklerini temsil eder.
Örnek olarak bütün kültürlerde silahlara ve evcil hayvanlara isim koyma görülür ama Anadolu halkları, İran halkları, Orta Asya halkları, Araplar ve Moğollar isme özel ihtimam göstermişlerdir. Bir kişinin ya da varlığın ismi, onu tam anlamıyla tanımlayan şeydir. Zaten bu sebeple, lakaplar çoğu zaman ismin önüne geçip onu tanımlar; çünkü doğumda verilen isim, yanılabilir ama lakaplar yanılmaz, dolayısıyla "esas isim" olarak kabul edilirler.
Bu kültürlerde, bu nedenle hem çocuklara, hem hayvan ve bitkilere, hem halklara, hem de eşyalara güzel ve anlamlı isimler koymak önemlidir ama özellikle çocuklara koyulan isimlerde, çocuğun ismini taşıyabilmesi için bazı değişiklikler yapılabilir. Örneğin, Muhammed adını taşıyanların ismi taşıyamaması ihtimaline karşı Mehmet ve Mahmut kelimeleri icat edilmiştir.
Halklara isim koymakta da yine benzer bir amaç görürüz. Çoğu halkın adı, kendileri tarafından tarih içinde alışılagelmiş ya da başka halklar tarafından konulmuştur. Örneğin, Pers sözü; Türkçe ve Farsçada leoparı tanımlayan "Pars" sözcüğünden gelmiştir ve bu, o halkın güçlü olduğunu gösterir. Mesela Arap ismi de Asurca Arabaya'dan gelir. Arabaya ise "çöl göçebesi" demektir. Günümüzde, Arapların göçebeliği sürdürenlerine Bedevi denir, ki bu da Arapça "Çöllü, çölde yaşayan, çöl sakini" demektir. Mesela Moğol/mongol adı ise "kaygı, endişe, hüzün" anlamına gelir ki bu isim, Moğollara Cengiz Han tarafından halkının gidişatından duyduğu kaygıyı anlatmak için verilmiştir. Daha önce de söylediğim gibi, Cengiz Han'dan önce Moğollara "Uzakta kalmış, yabancılaşmış" anlamında Tatar deniyordu. -Günümüzde Tatar denen Türk halkınaysa karlı yere alışkın anlamında Bolkar deniyordu.-
Sadece halk değil, aile adları da aynı şekildedir. Ama konumuz; silahlar ve hayvanlar.
Eski çağlardan beri, her kültürden savaşçılar, silahlarına, özellikle kılıçlarına isim vermişlerdir. Bunu en batıdan en doğuya kadar bütün halklarda görürüz ama isme yüklenen özel anlamlar nedeniyle, Ortadoğu, Orta Asya ve Uzakdoğu halkları ekstra özen göstermişlerdir. Mesela bir ismi olmayan tek bir katana, yalmanlı kılıç ya da Arap tarzı kılıç yoktur, hepsinin adı vardır. Batı kültüründeyse genellikle büyük savaşçılar, gladyatörler, süvariler ve hükümdarlar kılıçlarına isim vermişlerdir. Mesela Vikinglerde de baltaya isim koymak epey yaygındır, Roma gladyatörlerinin hepsinin kılıcının adı vardır vs.
Hayvanlara isim koymaksa, onları aile üyesi olarak görmek nedeniyle yapılan bir şey. Örneğin yemek için beslenen hayvanlara isim koyulmazken evcil olarak bakılan hayvanlara ya da eti için değil başka amaçlar -yün, yumurta, süt vs.- için bakılan hayvanlara isim koyulmuştur. Yine, eski çağlardan beri insanlar için oldukça önemi olan üç hayvan vardır: Köpek, kedi ve at. Atlar savaş ve ulaşım için eski çağlarda çok önemliydi, dolayısıyla onlara çoğunlukla özel ihtimam gösteriliyordu. Köpekler, özellikle çobanlar ve göçebeler için çok değerliydi; tarımla uğraşanlar içinse kediler, inanılmaz önemliydi. Dolayısıyla bu önemi göstermenin yollarından biri, onu genel bir adla değil, özel bir adla çağırmaktı. Yani "kedi" diye, "köpek" diye değil, kendisine özgü, kendisini tanımlayan bir adla çağırmak.
Eh, sonuç olarak güzel ve tüm kültürlerde ortak geleneklerden biridir bu; önemlidir, mühimdir -sanki anlamları farklı aq-, insanlık ve dünya kültüründe ortak olan çok az şeyden biridir.
Örnek olarak bütün kültürlerde silahlara ve evcil hayvanlara isim koyma görülür ama Anadolu halkları, İran halkları, Orta Asya halkları, Araplar ve Moğollar isme özel ihtimam göstermişlerdir. Bir kişinin ya da varlığın ismi, onu tam anlamıyla tanımlayan şeydir. Zaten bu sebeple, lakaplar çoğu zaman ismin önüne geçip onu tanımlar; çünkü doğumda verilen isim, yanılabilir ama lakaplar yanılmaz, dolayısıyla "esas isim" olarak kabul edilirler.
Bu kültürlerde, bu nedenle hem çocuklara, hem hayvan ve bitkilere, hem halklara, hem de eşyalara güzel ve anlamlı isimler koymak önemlidir ama özellikle çocuklara koyulan isimlerde, çocuğun ismini taşıyabilmesi için bazı değişiklikler yapılabilir. Örneğin, Muhammed adını taşıyanların ismi taşıyamaması ihtimaline karşı Mehmet ve Mahmut kelimeleri icat edilmiştir.
Halklara isim koymakta da yine benzer bir amaç görürüz. Çoğu halkın adı, kendileri tarafından tarih içinde alışılagelmiş ya da başka halklar tarafından konulmuştur. Örneğin, Pers sözü; Türkçe ve Farsçada leoparı tanımlayan "Pars" sözcüğünden gelmiştir ve bu, o halkın güçlü olduğunu gösterir. Mesela Arap ismi de Asurca Arabaya'dan gelir. Arabaya ise "çöl göçebesi" demektir. Günümüzde, Arapların göçebeliği sürdürenlerine Bedevi denir, ki bu da Arapça "Çöllü, çölde yaşayan, çöl sakini" demektir. Mesela Moğol/mongol adı ise "kaygı, endişe, hüzün" anlamına gelir ki bu isim, Moğollara Cengiz Han tarafından halkının gidişatından duyduğu kaygıyı anlatmak için verilmiştir. Daha önce de söylediğim gibi, Cengiz Han'dan önce Moğollara "Uzakta kalmış, yabancılaşmış" anlamında Tatar deniyordu. -Günümüzde Tatar denen Türk halkınaysa karlı yere alışkın anlamında Bolkar deniyordu.-
Sadece halk değil, aile adları da aynı şekildedir. Ama konumuz; silahlar ve hayvanlar.
Eski çağlardan beri, her kültürden savaşçılar, silahlarına, özellikle kılıçlarına isim vermişlerdir. Bunu en batıdan en doğuya kadar bütün halklarda görürüz ama isme yüklenen özel anlamlar nedeniyle, Ortadoğu, Orta Asya ve Uzakdoğu halkları ekstra özen göstermişlerdir. Mesela bir ismi olmayan tek bir katana, yalmanlı kılıç ya da Arap tarzı kılıç yoktur, hepsinin adı vardır. Batı kültüründeyse genellikle büyük savaşçılar, gladyatörler, süvariler ve hükümdarlar kılıçlarına isim vermişlerdir. Mesela Vikinglerde de baltaya isim koymak epey yaygındır, Roma gladyatörlerinin hepsinin kılıcının adı vardır vs.
Hayvanlara isim koymaksa, onları aile üyesi olarak görmek nedeniyle yapılan bir şey. Örneğin yemek için beslenen hayvanlara isim koyulmazken evcil olarak bakılan hayvanlara ya da eti için değil başka amaçlar -yün, yumurta, süt vs.- için bakılan hayvanlara isim koyulmuştur. Yine, eski çağlardan beri insanlar için oldukça önemi olan üç hayvan vardır: Köpek, kedi ve at. Atlar savaş ve ulaşım için eski çağlarda çok önemliydi, dolayısıyla onlara çoğunlukla özel ihtimam gösteriliyordu. Köpekler, özellikle çobanlar ve göçebeler için çok değerliydi; tarımla uğraşanlar içinse kediler, inanılmaz önemliydi. Dolayısıyla bu önemi göstermenin yollarından biri, onu genel bir adla değil, özel bir adla çağırmaktı. Yani "kedi" diye, "köpek" diye değil, kendisine özgü, kendisini tanımlayan bir adla çağırmak.
Eh, sonuç olarak güzel ve tüm kültürlerde ortak geleneklerden biridir bu; önemlidir, mühimdir -sanki anlamları farklı aq-, insanlık ve dünya kültüründe ortak olan çok az şeyden biridir.
14 Nisan 2018 Cumartesi
İnsan Diş Yapısının Bazı Hayvanlarla Karşılaştırılması
Bu, insan diş yapısı:
Birkaç etçilin diş yapısına bakalım. Kurt:
Sırtlan:
Şimdi, hepçiller. Ayı -Evet, ayı etçil değil hepçildir-:
Şimdi de otçullar. Koyun:
EE, YANİ?
Şöyle ki; vegan ve vejetaryenliğin "insan aslında otçuldur" iddiası, dişlere dayanıyor. Oysa ki insan dişi, otçul olan koyunun dişleriyle hiçbir benzerlik göstermezken etçil olan kurtla neredeyse aynı.
Buradan da, insanın doğal olarak "hepçil" bir tür olduğunu çıkarabiliriz. (Neden hepçil? Çünkü bitkisel ürünleri sindirmeyi sağlayan körbağırsağımız var.)
Yani, özet olarak; insanın ne bitkisel ne de etle beslenmesi doğaya aykırı bir durum olmayıp bünye, düşünce, din, kültür ya da başka sebeplerle bitkisel besinlerden de hayvansal besinlerden de karasal hayvansal besinlerden de kaçınabilir ama bunun "doğal" olduğunu söylemek, bilime de doğaya da ihanet etmektir. İnsan vücudu ve dişlerle başlayan sindirim sistemi, tüketilebilecek her türlü şeyi sindirebilecek haldedir. Örneğin patlıcan, domates ve badem; diğer tüm türler için fazla tüketildiğinde öldürücü zehre sahiptir ama insanlar, sadece bademi aşırı tüketirse zehirlenir. Domates ve patlıcan, insanlara zarar vermez. Patlıcanın içinde nikotin var ama 10 kilo patlıcanda 1 dal sigara kadar nikotin var, hiç kimse de bir oturuşta o kadar patlıcan yiyemez. Aslında şimdi düşündüm de, yiyebilecek insanlar var ama konumuz bu değil.
Evet; insanın bitkisel besinler yemesi de, et yemesi de doğaldır. Hatta bir yapaylık aranıyorsa bitkisel beslenmede aranmalıdır. Neden? Şöyle ki: İnsan vücudu, selülozu sindirebilecek enzimlerden yoksundur ve selüloz, bitkisel besinlerin temel yapıtaşıdır. Burada da devreye körbağırsak giriyor ve içinde doğal olarak yaşayan bakteriler, selülozu parçalıyor. Ama aşırı derecede selülozu, mesela çimen içindeki ya da muz kabuğundaki selülozu parçalayamazlar. Onun dışında "sebze", "meyve", "baharat" ve "aromalı ot" sınıflarındaki besinleri parçalayabilirler.
Ha, mantar da ilginç bir olay. Bazı böcekler ve insanlar dışında, mantarı doğal olarak yiyen tür yok; bu da bayağı enteresan.
Peki, ben bunu neden yazdım? Öyle yazasım geldi, yazdım. Herhangi bir nedeni yok yani.
Birkaç etçilin diş yapısına bakalım. Kurt:
Sırtlan:
Şimdi, hepçiller. Ayı -Evet, ayı etçil değil hepçildir-:
Şimdi de otçullar. Koyun:
EE, YANİ?
Şöyle ki; vegan ve vejetaryenliğin "insan aslında otçuldur" iddiası, dişlere dayanıyor. Oysa ki insan dişi, otçul olan koyunun dişleriyle hiçbir benzerlik göstermezken etçil olan kurtla neredeyse aynı.
Buradan da, insanın doğal olarak "hepçil" bir tür olduğunu çıkarabiliriz. (Neden hepçil? Çünkü bitkisel ürünleri sindirmeyi sağlayan körbağırsağımız var.)
Yani, özet olarak; insanın ne bitkisel ne de etle beslenmesi doğaya aykırı bir durum olmayıp bünye, düşünce, din, kültür ya da başka sebeplerle bitkisel besinlerden de hayvansal besinlerden de karasal hayvansal besinlerden de kaçınabilir ama bunun "doğal" olduğunu söylemek, bilime de doğaya da ihanet etmektir. İnsan vücudu ve dişlerle başlayan sindirim sistemi, tüketilebilecek her türlü şeyi sindirebilecek haldedir. Örneğin patlıcan, domates ve badem; diğer tüm türler için fazla tüketildiğinde öldürücü zehre sahiptir ama insanlar, sadece bademi aşırı tüketirse zehirlenir. Domates ve patlıcan, insanlara zarar vermez. Patlıcanın içinde nikotin var ama 10 kilo patlıcanda 1 dal sigara kadar nikotin var, hiç kimse de bir oturuşta o kadar patlıcan yiyemez. Aslında şimdi düşündüm de, yiyebilecek insanlar var ama konumuz bu değil.
Evet; insanın bitkisel besinler yemesi de, et yemesi de doğaldır. Hatta bir yapaylık aranıyorsa bitkisel beslenmede aranmalıdır. Neden? Şöyle ki: İnsan vücudu, selülozu sindirebilecek enzimlerden yoksundur ve selüloz, bitkisel besinlerin temel yapıtaşıdır. Burada da devreye körbağırsak giriyor ve içinde doğal olarak yaşayan bakteriler, selülozu parçalıyor. Ama aşırı derecede selülozu, mesela çimen içindeki ya da muz kabuğundaki selülozu parçalayamazlar. Onun dışında "sebze", "meyve", "baharat" ve "aromalı ot" sınıflarındaki besinleri parçalayabilirler.
Ha, mantar da ilginç bir olay. Bazı böcekler ve insanlar dışında, mantarı doğal olarak yiyen tür yok; bu da bayağı enteresan.
Peki, ben bunu neden yazdım? Öyle yazasım geldi, yazdım. Herhangi bir nedeni yok yani.
12 Nisan 2018 Perşembe
Doğal Kedi Irkları
Evet, gelelim doğal kedi ırklarına. Şimdi, doğal kedi ırkları biraz daha sorunlu; çünkü yaban kedileri kendi kendilerine evcilleştiler. Şimdi, doğal kedi ırklarının genel özellikleri: Basık ya da yuvarlak olmayan bir yüze, gece içgüdülerine (gece içgüdü geni tahrip olmuş kedi ırkları da var), bulunduğu ortama göre çok uzun ya da çok kısa olmayan tüylere sahiplerdir. Doğal kedi ırkları çoğunlukla düz renklerde veya tekir desenli olurlar.
1) Habeş Kedisi (Abyssinian)
İlk evcilleştirilmiş kedi çeşididir, Etiyopya kökenlidir ve günümüzde de popüler bir evcil hayvandır.
2) Ege Kedisi
Ege adalarına özgü bir kedi cinsidir. Kulakları, başına göre hafifçe büyük ve normalden sivridir. Ülkemizde de Gökçeada, Bozcaada ve Ege kıyılarında görülebilir.
3) American Shorthair
Amerikan sokak kedileridir.
4) Kıbrıs Kedisi
Görünüş ve özellikleri Ege kedisiyle aynıdır, Kıbrıs'a özgü bir kedidir. Uzun tüylü ve kısa tüylü olarak iki çeşidi vardır.
5) Arabian Mau
Kısa tüylü, sıcağı çok seven, genellikle sarman renkte ve benekli desende, yüzü uzun kedilerdir. Dişiler genelde zariftir ama erkekler oldukça büyüyebilir.
6) Birman Kedisi
Muhtemelen bunu cins kedi olarak biliyordunuz. Burma'da tapınaklarda beslenen kedilerdir.
7) Brazilian Shorthair
Brezilya sokak kedileridir.
8) British Shorthair
İngiliz gemilerinde yaşayan kedilerin soyundan gelmedirler.
9) Burmese
Yine Burma ve Tayland'da tapınaklarda bakılan bir kedidir.
10) Chartreux
Mavimsi bir kürke ve daima gülüyormuş gibi bir surat ifadesine sahip olan, Fransa'nın yerlisi bir kedi ırkıdır.
11) Dragon Li
Çin'de evcilleştirilmiş, uzun süre hanedan tarafından bakılmış kedilerdir.
12) Egyptian Mau
Mısır'a getirilen Avrupa kedilerinin soyundan gelirler.
13) European Shorthair
Avrupa'nın sokak kedileridir.
14) Japanese Bobtail
Japonya'ya götürülen, kısa kuyruklu Asya kedilerinin soyundan gelmişlerdir.
15) Korean Bobtail
Büyük ihtimalle Japanese bobtail'in atasıdır.
16) Khao Manee
Tayland'ın doğal kedilerindendir. İkisi farklı renk gözlere ve saf beyaz kürke sahiptir. Van kedisinden farkı ne: Taylandlı olması.
17) Korat
Yine Taylandlı bir kedi var sırada. Bu nispeten küçük ve insanlarla derin bağlar kuran bir ırktır.
18) Kurilian Bobtail
Kurill adalarının kısa kuyruklu kedisi. Kurill adaları neresi derseniz: Kamçatka ve Japonya arasında bulunan ve resmi olarak Rusya'ya ait olmasına rağmen Rusya ve Japonya arasındaki her türlü sıkıntıda öne sürülen bir adalar sırasıdır.
19) Maine Coon
Evet, Amerika'nın yerli kedilerinden biridir. Bayağı büyüyebilir. Bayağı derken, gerçekten: Kaplan kadar büyüyebiliyorlar.
20) Norveç Orman Kedisi
Norveç'in sokak kedileridir.
21) İran Kedisi
Bu da İran'da ortaya çıkmış bir ırk. İran'ın sokak kedileridir kendileri.
22) Pixie-bob
Yine Amerikalı bir kedi.
23) Russian Blue
Rusya'da ortaya çıkmış doğal bir kedidir.
24) Sam Sawet
Yine Tayland, yine Tayland...
25) Serrade Petit
Fransa'nın yerlisi, ufak bir kedidir.
26) Siyam Kedisi
Tayland'da tapınaklarda bakılan kedilerdir.
27) Sibirya Kedisi
Sibirya'nın sokak kedileridir.
28) Singapura
Singapur'da kendiliğinden ortaya çıkmış bir ırktır.
29) Sokoke
Kenya'ya özgü bir kedidir.
30) Suphalak
Tayland.
31) Tayland Kedisi (Thai cat)
Bu Tayland'da niye bu kadar doğal kedi ırkı var lan?
32) Ankara Kedisi
Türkler tarafından Ankara'ya getirilmiş İran kedileridir, zamanla Ankara iklimine uyum sağlamışlardır.
33) Van Kedisi
Türkiye'mizin gururu, iki gözü farklı renkli bu kediler de Van'ın yerli kedileri.
34) York Chocolate
Uzun tüylü siyah bir baba ve yine uzun tüylü siyah-beyaz bir anneden kahverengimsi bir yavru doğdu. İşte bu kedi de, o yavrunun soyundan geliyor. Anne ve babası sokak kedisi olduğundan bu da doğal bir ırk.
35) AYRICA
Bununla beraber ülkemizin sokak kedileri olan Turkish Shorthair ve çok çok nadir görülen Turkish longhair'lar da doğal kedi ırklarıdır. Ayrıca Cymric, Lykoi, Mekong Bobtail ve Scottish fold'lar, kendiliğinden ortaya çıkmış kedi ırklarıdır ama ataları genleri tahrip olmuş olarak doğmuştur, bu nedenle doğal kedi ırklarından kabul edilmezler.
1) Habeş Kedisi (Abyssinian)
İlk evcilleştirilmiş kedi çeşididir, Etiyopya kökenlidir ve günümüzde de popüler bir evcil hayvandır.
2) Ege Kedisi
Ege adalarına özgü bir kedi cinsidir. Kulakları, başına göre hafifçe büyük ve normalden sivridir. Ülkemizde de Gökçeada, Bozcaada ve Ege kıyılarında görülebilir.
3) American Shorthair
Amerikan sokak kedileridir.
4) Kıbrıs Kedisi
Görünüş ve özellikleri Ege kedisiyle aynıdır, Kıbrıs'a özgü bir kedidir. Uzun tüylü ve kısa tüylü olarak iki çeşidi vardır.
5) Arabian Mau
Kısa tüylü, sıcağı çok seven, genellikle sarman renkte ve benekli desende, yüzü uzun kedilerdir. Dişiler genelde zariftir ama erkekler oldukça büyüyebilir.
6) Birman Kedisi
Muhtemelen bunu cins kedi olarak biliyordunuz. Burma'da tapınaklarda beslenen kedilerdir.
7) Brazilian Shorthair
Brezilya sokak kedileridir.
8) British Shorthair
İngiliz gemilerinde yaşayan kedilerin soyundan gelmedirler.
9) Burmese
Yine Burma ve Tayland'da tapınaklarda bakılan bir kedidir.
10) Chartreux
Mavimsi bir kürke ve daima gülüyormuş gibi bir surat ifadesine sahip olan, Fransa'nın yerlisi bir kedi ırkıdır.
11) Dragon Li
Çin'de evcilleştirilmiş, uzun süre hanedan tarafından bakılmış kedilerdir.
12) Egyptian Mau
Mısır'a getirilen Avrupa kedilerinin soyundan gelirler.
13) European Shorthair
Avrupa'nın sokak kedileridir.
14) Japanese Bobtail
Japonya'ya götürülen, kısa kuyruklu Asya kedilerinin soyundan gelmişlerdir.
15) Korean Bobtail
Büyük ihtimalle Japanese bobtail'in atasıdır.
16) Khao Manee
Tayland'ın doğal kedilerindendir. İkisi farklı renk gözlere ve saf beyaz kürke sahiptir. Van kedisinden farkı ne: Taylandlı olması.
17) Korat
Yine Taylandlı bir kedi var sırada. Bu nispeten küçük ve insanlarla derin bağlar kuran bir ırktır.
18) Kurilian Bobtail
Kurill adalarının kısa kuyruklu kedisi. Kurill adaları neresi derseniz: Kamçatka ve Japonya arasında bulunan ve resmi olarak Rusya'ya ait olmasına rağmen Rusya ve Japonya arasındaki her türlü sıkıntıda öne sürülen bir adalar sırasıdır.
19) Maine Coon
Evet, Amerika'nın yerli kedilerinden biridir. Bayağı büyüyebilir. Bayağı derken, gerçekten: Kaplan kadar büyüyebiliyorlar.
20) Norveç Orman Kedisi
Norveç'in sokak kedileridir.
21) İran Kedisi
Bu da İran'da ortaya çıkmış bir ırk. İran'ın sokak kedileridir kendileri.
22) Pixie-bob
Yine Amerikalı bir kedi.
23) Russian Blue
Rusya'da ortaya çıkmış doğal bir kedidir.
24) Sam Sawet
Yine Tayland, yine Tayland...
25) Serrade Petit
Fransa'nın yerlisi, ufak bir kedidir.
26) Siyam Kedisi
Tayland'da tapınaklarda bakılan kedilerdir.
27) Sibirya Kedisi
Sibirya'nın sokak kedileridir.
28) Singapura
Singapur'da kendiliğinden ortaya çıkmış bir ırktır.
29) Sokoke
Kenya'ya özgü bir kedidir.
30) Suphalak
Tayland.
31) Tayland Kedisi (Thai cat)
Bu Tayland'da niye bu kadar doğal kedi ırkı var lan?
32) Ankara Kedisi
Türkler tarafından Ankara'ya getirilmiş İran kedileridir, zamanla Ankara iklimine uyum sağlamışlardır.
33) Van Kedisi
Türkiye'mizin gururu, iki gözü farklı renkli bu kediler de Van'ın yerli kedileri.
34) York Chocolate
Uzun tüylü siyah bir baba ve yine uzun tüylü siyah-beyaz bir anneden kahverengimsi bir yavru doğdu. İşte bu kedi de, o yavrunun soyundan geliyor. Anne ve babası sokak kedisi olduğundan bu da doğal bir ırk.
35) AYRICA
Bununla beraber ülkemizin sokak kedileri olan Turkish Shorthair ve çok çok nadir görülen Turkish longhair'lar da doğal kedi ırklarıdır. Ayrıca Cymric, Lykoi, Mekong Bobtail ve Scottish fold'lar, kendiliğinden ortaya çıkmış kedi ırklarıdır ama ataları genleri tahrip olmuş olarak doğmuştur, bu nedenle doğal kedi ırklarından kabul edilmezler.
11 Nisan 2018 Çarşamba
Doğa Evi: Her Şeyi Kendin Yapmak Üzerine
Bugün, doğa evinde hiç dış dünyayla iletişim kurmadan, para denen soktuğumun şeyine dokunmadan nasıl yaşayabileceğinizi işleyeceğim. Ama ondan önce söylemek istediğim bir şey var: Ben bu ormanda kalma yasağını düşünenin, sunanın, onaylayanın ta... Gidip ormanın ortasına gökdelen sitesi diker, her türlü paçayı kurtarırsınız ama başıboş bir araziye küçücük kulübe yaparsanız ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getirirler. Çok doluyum bu konuda, sizin ben ta... Ya da dur: Sizin ben ta kafanızı yüzünüzü sikeyim, orrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrospu çocukları... Oh be, yeter artık, burama (tabi siz nereme olduğunu göremiyorsunuz ama neyse) kadar geldi.
Evet, devam ediyoruz. Önce; elektrik kullanıp kullanmayacağınıza karar vermelisiniz. Elektriği ne mi yapacaksınız? Ocaklar, aydınlatma, ısıtma gibi şeyler için kullanabilir ya da bütün bunlar için ateş kullanabilirsiniz.
Elektrik kullanmaya karar verdiğinizde; ihtiyacınız olan bir güneş paneli sistemi. Tabi buna da kesin bir sürü zorluk çıkaracaklardır, gidip nükleer santral kursanız zorluk çıkarmazlar ama... Acayip doluyum bu konularda, biz doğacıların bütün yapmak istedikleri yasak ama doğa diye bir şey bırakmayanların bütün yaptıkları "Doğayı koruma kanunu" adı altında serbest ne hikmetse.
Evet, elektriği güneş enerjisinden elde ettik. Şimdi de size su gerek. Yakında bir göl, nehir vs. olabilir ama ona fazla güvenmemelisiniz. El yıkamak vs. için güvenebilirsiniz ama su içme işi için temiz olduğundan emin olmalısınız. Bunu anlamanın bazı yolları var ama hem kesin yollar değil hem de konumuz bu değil. Evet, içme suyu işi için; yağmur suyunu depolayıp arıtan bir sisteme ihtiyacınız var. Ne bakıyorsunuz öyle? Var öyle sistemler, ayrıca kendiniz de yapabilirsiniz ama dediğim gibi konumuz bu değil.
Elektrik ve içme suyu işini çözdük. Ya yemek? Evet, doğaya güvenebilirsiniz; ama çok fazla çaba ve az yemek getirir. Yapmanız gereken, yemeğinizi yetiştirmek. Bunun için hem bitki, hem hayvan yetiştirmelisiniz ve onları çit gibi bir şeyle ayırmalısınız. Çünkü neden? Çünkü hayvanlarınız, bitkilerinizi yiyecektir. Hayvanlarda alan ve iklime bağlı olarak sığır, koyun ya da tavuk öncelikli tercihleriniz olmalı. Ayrıca at, manda, keçi, tavşan, ördek ve balık da bakabilirsiniz. Hatta işi abartıp yılan, kurbağa, kaplumbağa filan da bakabilirsiniz. Bitkilerdeyse patates, havuç, soğan, domates, biber, herhangi bir tahıl (tercihen en dayanıklı olanlar olmaları nedeniyle mısır veya arpa), meyve ağaçları Türkiye şartlarında kolaylıkla yetiştirebileceğiniz en doyurucu bitkilerdir. Yine mantar da yetiştirebilirsiniz; kültür mantarı, kestane mantarı, kavak mantarı yetiştirebilirsiniz; Uzakdoğu esintilerinden shiitake de Türkiye şartlarında rahatlıkla yetiştirilebilecek bir mantar türüdür.
Sonuç: Gidip şu yasağı koyanın, böyle zorluklar çıkaranların ağzını burnunu kırın, ondan sonra mahkemede bu yazıyı gösterin, beni de çağırsınlar, ben de diyeyim ki "Pişman değilim, yine olsa yine yaparım, sizin de ayrıca ta ... koyayım." Sonra artık kaç yıl hapis filan, kafa dinlerim biraz şu soktuğumun gündeminden saçma sapan toplumsal kurallardan uzaklaşarak. (Toplumsal kurallardan hepsi değil bu arada ama çoğu saçma sapan ve son elli yılda filan ortaya çıkmış şeyler, yoktu arkadaşım orta ve erken Osmanlı'da, Selçuklu'da filan böyle güya toplumsal kurallar. Cahiliye devri Araplarıyla orta çağ Avrupa'sında vardı, her haltımız gibi bu da ters. Milletin terk ettiği adetleri amanın modernlik diye alıyoruz, sonuç olarak saçma sapan çarpık bir düzen ortaya çıkıyor.)
Oh be, rahatladım; dur biraz da Ttnet'e söveyim ama içimden söveyim, buraya yazmayayım.
Evet, devam ediyoruz. Önce; elektrik kullanıp kullanmayacağınıza karar vermelisiniz. Elektriği ne mi yapacaksınız? Ocaklar, aydınlatma, ısıtma gibi şeyler için kullanabilir ya da bütün bunlar için ateş kullanabilirsiniz.
Elektrik kullanmaya karar verdiğinizde; ihtiyacınız olan bir güneş paneli sistemi. Tabi buna da kesin bir sürü zorluk çıkaracaklardır, gidip nükleer santral kursanız zorluk çıkarmazlar ama... Acayip doluyum bu konularda, biz doğacıların bütün yapmak istedikleri yasak ama doğa diye bir şey bırakmayanların bütün yaptıkları "Doğayı koruma kanunu" adı altında serbest ne hikmetse.
Evet, elektriği güneş enerjisinden elde ettik. Şimdi de size su gerek. Yakında bir göl, nehir vs. olabilir ama ona fazla güvenmemelisiniz. El yıkamak vs. için güvenebilirsiniz ama su içme işi için temiz olduğundan emin olmalısınız. Bunu anlamanın bazı yolları var ama hem kesin yollar değil hem de konumuz bu değil. Evet, içme suyu işi için; yağmur suyunu depolayıp arıtan bir sisteme ihtiyacınız var. Ne bakıyorsunuz öyle? Var öyle sistemler, ayrıca kendiniz de yapabilirsiniz ama dediğim gibi konumuz bu değil.
Elektrik ve içme suyu işini çözdük. Ya yemek? Evet, doğaya güvenebilirsiniz; ama çok fazla çaba ve az yemek getirir. Yapmanız gereken, yemeğinizi yetiştirmek. Bunun için hem bitki, hem hayvan yetiştirmelisiniz ve onları çit gibi bir şeyle ayırmalısınız. Çünkü neden? Çünkü hayvanlarınız, bitkilerinizi yiyecektir. Hayvanlarda alan ve iklime bağlı olarak sığır, koyun ya da tavuk öncelikli tercihleriniz olmalı. Ayrıca at, manda, keçi, tavşan, ördek ve balık da bakabilirsiniz. Hatta işi abartıp yılan, kurbağa, kaplumbağa filan da bakabilirsiniz. Bitkilerdeyse patates, havuç, soğan, domates, biber, herhangi bir tahıl (tercihen en dayanıklı olanlar olmaları nedeniyle mısır veya arpa), meyve ağaçları Türkiye şartlarında kolaylıkla yetiştirebileceğiniz en doyurucu bitkilerdir. Yine mantar da yetiştirebilirsiniz; kültür mantarı, kestane mantarı, kavak mantarı yetiştirebilirsiniz; Uzakdoğu esintilerinden shiitake de Türkiye şartlarında rahatlıkla yetiştirilebilecek bir mantar türüdür.
Sonuç: Gidip şu yasağı koyanın, böyle zorluklar çıkaranların ağzını burnunu kırın, ondan sonra mahkemede bu yazıyı gösterin, beni de çağırsınlar, ben de diyeyim ki "Pişman değilim, yine olsa yine yaparım, sizin de ayrıca ta ... koyayım." Sonra artık kaç yıl hapis filan, kafa dinlerim biraz şu soktuğumun gündeminden saçma sapan toplumsal kurallardan uzaklaşarak. (Toplumsal kurallardan hepsi değil bu arada ama çoğu saçma sapan ve son elli yılda filan ortaya çıkmış şeyler, yoktu arkadaşım orta ve erken Osmanlı'da, Selçuklu'da filan böyle güya toplumsal kurallar. Cahiliye devri Araplarıyla orta çağ Avrupa'sında vardı, her haltımız gibi bu da ters. Milletin terk ettiği adetleri amanın modernlik diye alıyoruz, sonuç olarak saçma sapan çarpık bir düzen ortaya çıkıyor.)
Oh be, rahatladım; dur biraz da Ttnet'e söveyim ama içimden söveyim, buraya yazmayayım.
9 Nisan 2018 Pazartesi
Evet, vizelerim var ama ben hala burada yazı yazma, Youtube videosu kovalama, güncel animeleri takip etme, film maratonu yapma derdindeyim. Çünkü neden, çünkü "ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketler."
Bizim Fırat ağa var ya, geko olan hani; ulan on tane un kurdu verdim, hala doymadı, elime saldırıyor manyak. Şu morio kurtları bir gelsin de ben göreceğim onu doyuyor mu doymuyor mu... Ulan teraryumu temizleyemiyor, suyunu dolduramıyor, nem kutusunu nemlendiremiyorum bu manyak yüzünden. Ergenlik döneminde midir nedir...
Neyse, işte o kadar. Sadece bunları yazdım, çünkü neden? Çünkü ders...
Bizim Fırat ağa var ya, geko olan hani; ulan on tane un kurdu verdim, hala doymadı, elime saldırıyor manyak. Şu morio kurtları bir gelsin de ben göreceğim onu doyuyor mu doymuyor mu... Ulan teraryumu temizleyemiyor, suyunu dolduramıyor, nem kutusunu nemlendiremiyorum bu manyak yüzünden. Ergenlik döneminde midir nedir...
Neyse, işte o kadar. Sadece bunları yazdım, çünkü neden? Çünkü ders...
8 Nisan 2018 Pazar
Doğal Köpek Irkları
Şimdi, nedir "Doğal köpek ırkları"? Şöyle ki: Köpek dediğimiz hayvan, kurtların insanlarla yaşamaya adapte olmasıyla ortaya çıkmıştır.
Köpekler, geçmişten beri seçici olarak üretilir. İlk başta sürü ve bekçi köpekleri, daha sonra polis köpekleri ve en son da süs köpekleri, insanlar tarafından yapay seçilimle üretilmiştir.
Ama bazı köpek ırkları vardır ki yapay seçilimle üretilmemiş, kendi kendilerine yaşadıkları ortamla ortaya çıkmışlardır.
Bu köpek ırklarının temel özellikleri, kurda benzer bir baş yapısına, orta ya da büyük boy bir bedene, güçlü bir sadakate ve sürü uyumuna sahip olmalarıdır. Süs köpeği olarak bildiğimiz ufak köpeklerin büyük çoğunluğunun sürü uyumu geni tahrip olmuştur mesela. Ayrıca süs köpeği olarak bildiğimiz ufak köpeklerin saldırganlık geni de tahrip olduğundan sağa sola saçma sapan saldırırlar, doğal köpek ırkları kodu mu oturturlar ama lazım olmadıkça saldırmazlar.
1) Anadolu Çoban Köpeği
Nam-ı diğer Anadolu çomarı. Hayır, hayır, dalga geçmiyorum; gerçekten öyle. Kendisi, bizim "kangal" olarak bildiğimiz karabaşın (evet, hâlâ dalga geçmiyorum) Türkiye coğrafyasına uyum sağlamış halidir. Yani kangal diye bahsettiğimiz köpek, budur ama kendisi daha farklı çeşitlerle Orta Asya ve Ortadoğu'da yaygın bir köpek çeşididir.
2) Bearded Collie
Valee Çoban Köpeği'nin İskoçya şartlarına uyum sağlamış halidir.
3) Belçika Çoban Köpeği
Groenendael, Malinois, Tervuren ve Laekenois olmak üzere dört çeşidi vardır. Belçika şartlarında doğal olarak oluşmuş çoban köpekleridir.
4) Bergamosco
Hiç doğal durmuyor gibi, değil mi? Kendisi, İtalyan Alpleri'nde sürü güderken ortaya çıkmış bir hayvancağız.
5) Katalan Çoban Köpeği
Yine bir çoban köpeği, yine bir doğal ırk.
6) Collie
Ülkemizde ve hatta dünyada dizi sebebiyle "Lassie" olarak bilinen ırk da aslında İskoçya şartlarında kendi kendine oluşmuş bir çoban köpeğidir.
7) Estrela Dağ Köpeği
Yine dağlarda kendi kendine gezen bir çoban köpeği, yine bir doğal ırk.
8) Finnish Lapphund
Finlandiya'da geyik güden, kendi kendine ortaya çıkmış bir köpek ırkıdır.
9) Alman Çoban Köpeği
Alman kurdu veya K-9 olarak bilinen köpekler. Bunlar da Almanya civarında koyun güderken kendisi oluşan köpek ırklarından.
10) Kuvasz
Kendisi, Macar çoban köpeğidir ve kangalla yakın akrabadır. Şöyle ki: Kangal, göçebe topluma uyum sağlamış bir köpekceğizdir. Hunlarla birlikte Avrupa'ya giden kangal, oranın iklimine uyum sağlayıp bu köpek ırkını doğurmuştur. Macarların da aslen Asyalı göçebeler olup Hunlarla birlikte Avrupa'ya gittiğini belirtmeme gerek yok sanırım.
11) Kangal
Evet, geldik kangala. Üstte, Anadolu Çoban Köpeği ve Kuvasz'da kangaldan biraz bahsettim. Şimdi, yıkarıda bahsettiğim "kangal" genel anlamdaydı. Akbaş, karabaş, Anadolu çoban köpeği, kuvasz, alabai gibi çeşitleri olan bir köpek ırkı. Buradaysa; bizim günlük hayatta Sivas kangal olarak bildiğimiz Karabaş'tan bahsedeceğim. Kendisi, Anadolu'ya Kanglı Türkleri tarafından getirilmiş ve zaman içinde Sivas ortamına adapte olmuştur.
12) Komondor
Bir başka Macar çoban köpeği ama bunun kangalla bir alakası yok. Aslında, şöyle: Kuvasz doğrudan Macarlarla ilgili; Avrupa Hun devleti yıkıldıktan sonra Macarlar tarafından sahip çıkılıp kullanılmış bir ırk ki zaten Asya'da da kangalın bir çeşidi olarak Macarlarca bakılıyordu. Komondor ise, yine Hunlarla birlikte Avrupa'ya giden Kuman Türkleri tarafından kullanılmış, daha sonra yine Macarlar tarafından sahip çıkılmış bir ırk ve yine kendi kendine oluşmuş, doğal bir ırk. Yani Kuvasz ilk baştan beri Macarlarca bakılıyordu ama Komondor, daha sonra sahip çıkılması sayesinde bir sokak köpeği çeşidi olarak anılmaktan alıkoyuldu.
13) Maremma Çoban Köpeği
Bunlar da İtalyanların yüzyıllardır kullandıkları çoban köpekleri.
14) Norveç Buhund
Bu da Vikingler tarafından kullanılmış bir köpek ırkı. Eh, Vikingler de tıpkı diğer tüm göçebe halklar gibi köpekleri "Şurası şöyle, burası böyle olsun" diye seçici üretmeyip kendi haline bırakmışlar.
15) Eski İngiliz Çoban Köpeği
İngiltere şartlarında üremiş ilk köpektir.
16) Pyrenees çoban köpeği
Basklar tarafından kullanılmış bir çoban köpeği olup Fransa şartlarında üremiş ilk köpektir. Zaman içinde Maremma Çoban Köpeği, Kuvasz, Akbaş, Tatra Çoban Köpeği, St. Bernard, Newfoundland köpekleriyle melezlenip günümüzdeki haline gelmiştir.
17) Akbaş
Kangalın Kafkasya civarında uyum sağlamış, yüzünde siyahlık olmayan bir çeşididir.
18) Aidi
Afrika'da Berberiler tarafından kullanılmış bir köpek ırkıdır.
19) Slovak Cuvac
Kuvasz'ın Slovakya'ya uyum sağlamış halidir.
20) Bucovina Çoban Köpeği
Balkanlarda kendiliğinden ortaya çıkmış bir köpek ırkıdır.
21) Tatra Çoban Köpeği
Polonya dağlarında kendiliğinden oluşmuş bir köpek ırkıdır.
22) St. Bernard
Antik Romalılar tarafından kullanılmış doğal köpeklerdir. "Kullanılmış" da ne iğrenç lafmış, eşya mı lan bu?
23) Samoyed Köpeği
Sibirya'da yaşayan Samoyedler tarafından bakılmış bir köpektir.
24) İsveç Lapphund
Kendisi, Laponlar tarafından beslenmiş doğal bir köpek ırkıdır.
25) İsveç Vallhund
Bir başka Viking köpeği bu da, özellikle Kuzey Britanya'daki Viking yerleşmelerinde doğup sonrada Vikinglerin anayurdu olan İskandinavya'ya götürülmüştür.
26) Pembroke Welsh Corgi
Vikingler tarafından Galler'e getirilmiş, Flamanlar tarafından sahip çıkılmış; zaman içinde Schipperke, Keeshond, Pomeranian (Yeri gelmişken kendisi, Kuzey Kutup köpeklerinin standardize edilmesiyle ortaya çıkmıştır), Samoyed ve Çin Aslanıyla melezlenip günümüzdeki halini almıştır.
27) Çin Aslanı
Nam-ı diğer Chow chow. Her ne kadar Çinliler tarafından sahip çıkılıp bakılsa da bu köpeğin aslında Kuzey Asya'da ortaya çıkıp sırasıyla Moğolistan, Sibirya ve Çin'e göç ettiği söylenir. Yine de sonuç olarak bir Çin köpeğidir, güzel bir ırktır ve saldırganlık geni çok az tahrip olmuştur. Şöyle: Bunlar, diğer doğal köpek ırklarından farklı olarak saldırmaya biraz (ama çok az) daha meyilliler. Ha bu arada, bu köpek günümüzde Moğollarca bakılmaz ama Cengiz Han ordularında savaş köpeği olarak yer alırdı ve dolayısıyla Avrupa ve Ortadoğu'ya da gitmişlerdir. Belki de saldırganlık geni bu yüzden hafif tahrip oldu. Bazı kişiler, Orta Asya'dan gelen siyah dilli aslanlara benzer dev köpeklerden bahseden bir Çin efsanesini kanıt gösterip bu köpeğin Orta Asya kökenli olduğunu söylerler; ama bence bu köpek doğrudan Çin'de çıkıp bakılmıştır.
28) Sibirya Kurdu
Nam-ı diğer Husky. Eskimolar tarafından bakılmış, Sibirya şartlarından kendi kendine ortaya çıkmış bir ırktır. Ha, bu arada; Sibirya yılın her günü kar ve buzlu değil. Yazın serin ama oldukça kurak, hatta bazen sıcak, kışın (ki kış burada yılın 3 ayı filan sürüyor) ise soğuk ve yağışlıdır.
29) Alabai
Kangalın Türkmenistan ve civarında yaşayan çeşididir.
30) SONUÇ
Gördüğünüz gibi, yukarıdaki ırkların büyük çoğunluğu göçebeler tarafından bakılmış ırklar, bir kısmı tam olarak nasıl ortaya çıktığı bilinmeyen ırklar, kalanları da çoban köpekleri. Hadi ben kaçtım, belki bir dahakine doğal kedi ırklarını yazarım.
Köpekler, geçmişten beri seçici olarak üretilir. İlk başta sürü ve bekçi köpekleri, daha sonra polis köpekleri ve en son da süs köpekleri, insanlar tarafından yapay seçilimle üretilmiştir.
Ama bazı köpek ırkları vardır ki yapay seçilimle üretilmemiş, kendi kendilerine yaşadıkları ortamla ortaya çıkmışlardır.
Bu köpek ırklarının temel özellikleri, kurda benzer bir baş yapısına, orta ya da büyük boy bir bedene, güçlü bir sadakate ve sürü uyumuna sahip olmalarıdır. Süs köpeği olarak bildiğimiz ufak köpeklerin büyük çoğunluğunun sürü uyumu geni tahrip olmuştur mesela. Ayrıca süs köpeği olarak bildiğimiz ufak köpeklerin saldırganlık geni de tahrip olduğundan sağa sola saçma sapan saldırırlar, doğal köpek ırkları kodu mu oturturlar ama lazım olmadıkça saldırmazlar.
1) Anadolu Çoban Köpeği
Nam-ı diğer Anadolu çomarı. Hayır, hayır, dalga geçmiyorum; gerçekten öyle. Kendisi, bizim "kangal" olarak bildiğimiz karabaşın (evet, hâlâ dalga geçmiyorum) Türkiye coğrafyasına uyum sağlamış halidir. Yani kangal diye bahsettiğimiz köpek, budur ama kendisi daha farklı çeşitlerle Orta Asya ve Ortadoğu'da yaygın bir köpek çeşididir.
2) Bearded Collie
Valee Çoban Köpeği'nin İskoçya şartlarına uyum sağlamış halidir.
3) Belçika Çoban Köpeği
Groenendael, Malinois, Tervuren ve Laekenois olmak üzere dört çeşidi vardır. Belçika şartlarında doğal olarak oluşmuş çoban köpekleridir.
4) Bergamosco
Hiç doğal durmuyor gibi, değil mi? Kendisi, İtalyan Alpleri'nde sürü güderken ortaya çıkmış bir hayvancağız.
5) Katalan Çoban Köpeği
Yine bir çoban köpeği, yine bir doğal ırk.
6) Collie
Ülkemizde ve hatta dünyada dizi sebebiyle "Lassie" olarak bilinen ırk da aslında İskoçya şartlarında kendi kendine oluşmuş bir çoban köpeğidir.
7) Estrela Dağ Köpeği
Yine dağlarda kendi kendine gezen bir çoban köpeği, yine bir doğal ırk.
8) Finnish Lapphund
Finlandiya'da geyik güden, kendi kendine ortaya çıkmış bir köpek ırkıdır.
9) Alman Çoban Köpeği
Alman kurdu veya K-9 olarak bilinen köpekler. Bunlar da Almanya civarında koyun güderken kendisi oluşan köpek ırklarından.
10) Kuvasz
Kendisi, Macar çoban köpeğidir ve kangalla yakın akrabadır. Şöyle ki: Kangal, göçebe topluma uyum sağlamış bir köpekceğizdir. Hunlarla birlikte Avrupa'ya giden kangal, oranın iklimine uyum sağlayıp bu köpek ırkını doğurmuştur. Macarların da aslen Asyalı göçebeler olup Hunlarla birlikte Avrupa'ya gittiğini belirtmeme gerek yok sanırım.
11) Kangal
Evet, geldik kangala. Üstte, Anadolu Çoban Köpeği ve Kuvasz'da kangaldan biraz bahsettim. Şimdi, yıkarıda bahsettiğim "kangal" genel anlamdaydı. Akbaş, karabaş, Anadolu çoban köpeği, kuvasz, alabai gibi çeşitleri olan bir köpek ırkı. Buradaysa; bizim günlük hayatta Sivas kangal olarak bildiğimiz Karabaş'tan bahsedeceğim. Kendisi, Anadolu'ya Kanglı Türkleri tarafından getirilmiş ve zaman içinde Sivas ortamına adapte olmuştur.
12) Komondor
Bir başka Macar çoban köpeği ama bunun kangalla bir alakası yok. Aslında, şöyle: Kuvasz doğrudan Macarlarla ilgili; Avrupa Hun devleti yıkıldıktan sonra Macarlar tarafından sahip çıkılıp kullanılmış bir ırk ki zaten Asya'da da kangalın bir çeşidi olarak Macarlarca bakılıyordu. Komondor ise, yine Hunlarla birlikte Avrupa'ya giden Kuman Türkleri tarafından kullanılmış, daha sonra yine Macarlar tarafından sahip çıkılmış bir ırk ve yine kendi kendine oluşmuş, doğal bir ırk. Yani Kuvasz ilk baştan beri Macarlarca bakılıyordu ama Komondor, daha sonra sahip çıkılması sayesinde bir sokak köpeği çeşidi olarak anılmaktan alıkoyuldu.
13) Maremma Çoban Köpeği
Bunlar da İtalyanların yüzyıllardır kullandıkları çoban köpekleri.
14) Norveç Buhund
Bu da Vikingler tarafından kullanılmış bir köpek ırkı. Eh, Vikingler de tıpkı diğer tüm göçebe halklar gibi köpekleri "Şurası şöyle, burası böyle olsun" diye seçici üretmeyip kendi haline bırakmışlar.
15) Eski İngiliz Çoban Köpeği
İngiltere şartlarında üremiş ilk köpektir.
16) Pyrenees çoban köpeği
Basklar tarafından kullanılmış bir çoban köpeği olup Fransa şartlarında üremiş ilk köpektir. Zaman içinde Maremma Çoban Köpeği, Kuvasz, Akbaş, Tatra Çoban Köpeği, St. Bernard, Newfoundland köpekleriyle melezlenip günümüzdeki haline gelmiştir.
17) Akbaş
Kangalın Kafkasya civarında uyum sağlamış, yüzünde siyahlık olmayan bir çeşididir.
18) Aidi
Afrika'da Berberiler tarafından kullanılmış bir köpek ırkıdır.
19) Slovak Cuvac
Kuvasz'ın Slovakya'ya uyum sağlamış halidir.
20) Bucovina Çoban Köpeği
Balkanlarda kendiliğinden ortaya çıkmış bir köpek ırkıdır.
21) Tatra Çoban Köpeği
Polonya dağlarında kendiliğinden oluşmuş bir köpek ırkıdır.
22) St. Bernard
Antik Romalılar tarafından kullanılmış doğal köpeklerdir. "Kullanılmış" da ne iğrenç lafmış, eşya mı lan bu?
23) Samoyed Köpeği
Sibirya'da yaşayan Samoyedler tarafından bakılmış bir köpektir.
24) İsveç Lapphund
Kendisi, Laponlar tarafından beslenmiş doğal bir köpek ırkıdır.
25) İsveç Vallhund
Bir başka Viking köpeği bu da, özellikle Kuzey Britanya'daki Viking yerleşmelerinde doğup sonrada Vikinglerin anayurdu olan İskandinavya'ya götürülmüştür.
26) Pembroke Welsh Corgi
Vikingler tarafından Galler'e getirilmiş, Flamanlar tarafından sahip çıkılmış; zaman içinde Schipperke, Keeshond, Pomeranian (Yeri gelmişken kendisi, Kuzey Kutup köpeklerinin standardize edilmesiyle ortaya çıkmıştır), Samoyed ve Çin Aslanıyla melezlenip günümüzdeki halini almıştır.
27) Çin Aslanı
Nam-ı diğer Chow chow. Her ne kadar Çinliler tarafından sahip çıkılıp bakılsa da bu köpeğin aslında Kuzey Asya'da ortaya çıkıp sırasıyla Moğolistan, Sibirya ve Çin'e göç ettiği söylenir. Yine de sonuç olarak bir Çin köpeğidir, güzel bir ırktır ve saldırganlık geni çok az tahrip olmuştur. Şöyle: Bunlar, diğer doğal köpek ırklarından farklı olarak saldırmaya biraz (ama çok az) daha meyilliler. Ha bu arada, bu köpek günümüzde Moğollarca bakılmaz ama Cengiz Han ordularında savaş köpeği olarak yer alırdı ve dolayısıyla Avrupa ve Ortadoğu'ya da gitmişlerdir. Belki de saldırganlık geni bu yüzden hafif tahrip oldu. Bazı kişiler, Orta Asya'dan gelen siyah dilli aslanlara benzer dev köpeklerden bahseden bir Çin efsanesini kanıt gösterip bu köpeğin Orta Asya kökenli olduğunu söylerler; ama bence bu köpek doğrudan Çin'de çıkıp bakılmıştır.
28) Sibirya Kurdu
Nam-ı diğer Husky. Eskimolar tarafından bakılmış, Sibirya şartlarından kendi kendine ortaya çıkmış bir ırktır. Ha, bu arada; Sibirya yılın her günü kar ve buzlu değil. Yazın serin ama oldukça kurak, hatta bazen sıcak, kışın (ki kış burada yılın 3 ayı filan sürüyor) ise soğuk ve yağışlıdır.
29) Alabai
Kangalın Türkmenistan ve civarında yaşayan çeşididir.
30) SONUÇ
Gördüğünüz gibi, yukarıdaki ırkların büyük çoğunluğu göçebeler tarafından bakılmış ırklar, bir kısmı tam olarak nasıl ortaya çıktığı bilinmeyen ırklar, kalanları da çoban köpekleri. Hadi ben kaçtım, belki bir dahakine doğal kedi ırklarını yazarım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)