Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

8 Aralık 2020 Salı

Ejderha ve Mühür ~ 24,1. Bölüm: Restoran

Diğer Bölümler İçin

"Tamam, geldik."

Kyouka: "Gözüm kapalı bütün bu yolu yürüttüğüne inanamıyorum."

"Kucakta getirmeme izin vermeliydin."

Kyouka: "O kadar güçlü olmadığını ikimiz de biliyoruz, hafif olmama rağmen beni en fazla sokağın sonuna kadar taşıyabilirdin."

Sevgili eşim gözlerini açtı ve...

Kyouka: "Mǽçćhef demek, ilk buluşmamızdan beri gelmemiştim buraya. Sen Ofis'le gittin d'i' mi bir kere daha?"

"Yani, evet."

Kyouka: "Ben de Noel arifesinde neden akşam yemeğine çıkmak için ısrar ettiğini merak ediyordum, açıkçası iki gün üst üste akşam yemeği hazırlamaktan kaçınmaya çalıştığını düşünmüştüm."

"Hehehe, aklıma gelmedi değil aslında ama asıl sebep o değil tabii."

İçeri girip nispeten ufak, kare bir masaya oturduk; Gece'ye Serri bakıyor, yine.

Garson: "Evet, ne alırsınız efendim?"

Şimdi... Elimdeki listeyi çıkardığım anda Kyouka gülme krizine girdi.

Kyouka: "Gerçekten tablo mu getirdin?"

"Klasik menü sırasında yemek istiyorum artık ama onu aklımda tutamam, her seferinde başlangıç, ana yemek diye gitmekten bıktım."

Kyouka: "Peki, ben de öyle yiyeyim bari. Kağıt kalemle liste mi vereceksin yine?"

"İlk buluşmamızda da mı öyle yaptım ya? Kusura bakma, senin dışında kalan kısımları pek hatırlamıyorum; ama ne giydiğini, ne dediğini ve ne yaptığını tamamen hatırlıyorum."

Kyouka: "Hayır, o zaman beni izlemekle çok meşgul olduğundan -ki muhtemelen benden başka bir şey hatırlamamanın temel sebebi de bu- ve heyecandan mı yoksa korkudan mı bilmesem de titremen yüzünden bardak bile tutamadığından senin siparişini de ben vermiştim. 7. Ofis'le gittiğin zamana dair Ayçiçek anlattı bunu."

"Kendisinin sarhoş olup başıma bela olduğunu anlatmamıştır ama."

Sonuç olarak kağıt ve kalem çıkardım, garsona vermeden önce listelerimizi kontrol edip karşılaştırdık.

Kyouka: "Batı tarzı ağırlıkta demek ikimizde de."

"Evde ben Türk, sen Japon yemeği yapıyorsun çoğunlukla; ikimizin de istekleri bu yönde şekillendiğinden. O yüzden dışarıda daha Batı veya ne bileyim, Hint falan tarzı takılmayı tercih ediyorum ben."

Kyouka: "İtirazım yok."

Benim menüm soğuk ordövr olarak füme tabağı, domates çorbası, sıcak ordövr olarak "dumpling", fish&chips, vişne soslu fıstıklı pirzola, ara sıcak olarak mantar sufle, ara soğuk olarak "pâté", havuç salatası, sebze olarak graten, meyveli pasta, peynir tabağı, kremalı meyve salatası ve İrlanda kahvesinden oluşuyor, içecek seçimini tamamen şefe bıraktım. Kyouka'nın menüsüyse karides kokteyl, pancar çorbası, Çin böreği, kaşarlı alabalık, etli makarna (nasıl bir şey geleceğini inanılmaz merak ediyorum), peynir sufle (Bir Uzakdoğulu için biraz fazla peynir seven bir eşim var sanırım, yemekte konuşacak bir şey çıktı), sebze terin, patates kızartması, ratatuy, çok katmanlı pankek (Şansına mı çok güveniyor yoksa sevmediklerini benim yiyeceğime mi çok merak ediyorum, böyle belirsiz bir şeyi burada yazmak büyük cesaret çünkü), peynir çubukları, üzüm ve Cafe au lait (Her zaman, her zaman aynı kahveden içiyor. Bunu da sorayım); içecek seçimlerininse bir kısmını yazıp bir kısmını şefin kararına bırakmış; Çin böreğinin yanında sake, balığın, makarnanın, patates kızartması ve peynir çubuklarının yanında da istisnasız kola istemiş.

"Kola isteseydin eve alırdım, sen de alabilirdin gerçi."

Kyouka: "Kola benim için pek evde içilecek bir şey değil, nedense dışarıda yemekle özdeşleştirdiğim bir şey. Nedenini sorma çünkü kendim de bilmiyorum."

"Fark ettim. Biraz fazla mı peynir seviyorsun?"

Kyouka: "Ülkemdeki çoğu kişiden fazla, evet ama o kadar da abartma bence."

"Abartma derken?"

Kyouka: "Onu söylemeseydim yarın beni peynire boğacak mıydın, boğmayacak mıydın?"

"Kocan olarak sevdiğin şeyleri ayaklarına sermekle mükellefim, yani evet; kesinlikle daha fazla peynir almaya başlayacağım."

Kyouka: "Evimizde az peynir yok, sen çok peynir yiyorsun. Aslında aldığın peynir miktarı ikimize de gayet yeterli; lütfen hayatta kalmamız için gereken parayı peynire yatırma, olur mu?"

"Ama senin kadar tatlı bir kızı mutsuz edersem..."

Kyouka: "Beni mutlu etmek istiyorsan o aklındaki peynir şelalesi olayına girişme, tamam mı?"

"Nasıl anladın ya?"

Kyouka: "Çünkü seni çok iyi tanıyorum, kocacığım."

Tek yedim, yine. Kyouka beni dürtmek zorunda kaldı.

"Hmm..."

Kyouka: "N'oldu?"

"Seni, özellikle de kıskanıp şişirdiğindeki yanaklarını, dürtmeyi sevdiğimi düşünüyordum ama rollerin değişmesine de itirazım olmazmış."

Kyouka: "Yeterince sapıklığın var zaten, lütfen yeni bir tuhaf fetiş geliştirme."

Aslında Kyouka'nın nazik bir gülümsemeyle perdelediği laf sokuşlarını sevmeye başladım.

"Hep Cafe au lait içiyorsun, değil mi? Latte, sütlü filtre kahve, cappucino ya da onun gibi şeyleri değil; hep Cafe au lait. O neden?"

Kyouka: "Sevmem dışında nedene ihtiyacım mı var?"

"Yok ama her zaman aynısını içmen garip, şikayet ettiğimi söyleyemesem de arada bir değiştirmen gerek bence."

Kyouka: "Bence senin kışın ortasında soğuk kahve içebiliyor olman daha garip. Şu anki seçeneğin sıcak bir tane ama sabah içtiğin şey soğuk mocha'ydı."

"Evde o vardı, kışın ortasında dondurma da yiyebilirim ben; çok bir önemi yok."

Kyouka: "O kadar üşümene rağmen?"

"Benim tenim üşüyor daha çok, bilhassa ellerim ve kollarım. Ağzım ve midem soğuğa karşı çok daha dirençli."

Kyouka: "..."

Kyouka: "Bu 'Bana daha çok sarıl' demenin bir yolu mu?"

"Sen dedin, ben değil."

Aha, başlangıçlar geldi.

Kyouka: "Tek bir ricam var, ağzımın kenarında kalan sosları yalama."

"İnsanların olduğu bir yerde asla öyle bir şey yapmam."

Kyouka: "?"

Kyouka: "Evde hep yapıyorsun."

"Çünkü orası evimiz olduğu için."

Kyouka'nın karides kokteyli çok da alışılmadık gözükmüyor. Tabak olarak kullanılan kadehin içi kırmızı ve yeşil iki sos ile taegeuk şeklinde doldurulmuş. Kore ulusal simgesinin tabağında olması hakkında Japon olan sevgili eşim ne düşünüyor acaba? Veya herhangi bir Koreli ne düşünürdü, merak ediyorum. Kenara dizilen sekiz karides bir çeşit kıtırla kaplanmış, hafifçe tempurayı andırıyorlar ve üstlerine parçalı bir sos konmuş, muhtemelen siyah havyar da var içinde. Bana getirilen füme tabağıysa dikdörtgen, ahşap bir serviste sunulmuş; hellim peyniri, lahana turşusu, şekerli limon dilimleri, Macar salam, salam şeklinde dilimlenmiş hindi, pastırma, somon, ufak mersinbalığı, hellim dışında da birkaç çeşit peynir ve bebek havuçlardan oluşuyor. Bu bir füme tabağı olduğu için her şey tütsülenmiş, lahana turşusu ve limon dilimleri de dahil. Ağzıma hellimden bir parça attım.

"Yani, tam da Sinan'ın olduğu güne denk gelmişiz ama ondan bile hellimi tütsülemek gibi bir hareket beklemiyordum. Yine de güzel olmuş, hoş bir aroma katmış ve kullandığı baharat..."

Sinan buranın şefleri arasından en azından sohbet edecek kadar tanıdığım biri ve işe bak ki diğerleri tarafından bile manyak gibi görülen biri. Çorba isteyene pasta getirip çorba olduğunu iddia etmişliği var, bizzat benim önümde yaptı bunu. Sinan'ı tanıdığım kadarıyla kesin hepsini farklı baharatlar, teknikler ve yakacaklarla tütsülemiştir; hiçbirini bir bırakmamıştır. Yalnız Kyouka, canım, aşkım, hayatım, neden masaya kafanı vurmuş kıkırdıyorsun?

Kyouka: "Gerçekten mi? Bunu mu yapacaksın? 'Hmm... Aromatik dağılımı daha iyi olabilirdi...' Hahahaha! Doğru söyle, sırf bunu yapabilmek için beni buraya getirdin, değil mi?"

"O dediğini herhangi bir restoranda da yapabilirdim, dönercide bile yapabilirdim. İlk buluşmamızı anmak için buraya getirdim."

Aniden ağzıma kendi karideslerinden bir tane tıktı.

"Beni susturmak için iyi bir yol ama bunun karşılığı olacak, biliyorsun değil mi?"

Kyouka: "Çatalla yedirme olayına gireceksen salamlardan ver bari."

"Aaa"

Kyouka: "..."

Kyouka: "Baş edemediğim tek kişi sensin, biliyor musun?"

"O kadarcık farkımız olsun, o da olmasa senin yanında iyice solucandan hallice olacağım."

Saçını kulağının arkasına atıp ağzını küçücük açtı. Yani, zaten ufak bir ağzı var ama daha çok açabildiğini biliyorum.

"Bilerek yapıyorsun, değil mi? O kadar tatlısın ki kızamıyorum bile."

Kyouka: "Tabii ki bilerek yapıyorum, böyle zamanlarda çok savunmasız oluyorsun ve bu sevimli. Evet, çatalın ucundaki salamı kendin mi yiyeceksin yoksa bana mı yedireceksin?"

"Bir süredir düşünüyorum da beni 'Sevimli' olarak tanımlamayı tercih ediyorsun, değil mi? Aslında bundan mutluyum ama bir erkek olarak 'Sevimli' diye tarif edilmek biraz..."

Kyouka: "Ha, onun sebebi şe..."

Aniden salamı sevgili eşimin ağzına tıktım.

Kyouka: "Hile ama bu!"

"Ağzın doluyken konuşma hayatım ve hile değil, cevabını gerçekten merak ediyorum; sadece fırsatı değerlendirdim."

Kyouka: "Senden iyi avukat olurmuş, bahane bol."

"Şunu bir dizide, gösteride, hatta Twitter'da söylesen linç yiyeceğinin farkındasın, değil mi?"

Kyouka: "Her günün bu kadar güzel geçeceğini bilseydim itirafım için ablanın gelmesini beklemezdim."

"İtiraf falan yoktu, beni sevgilin ilan ettin sadece. Şimdi bunun sayesinde bu durumdayız, o nedenle tabii ki şikayetçi değilim."

Kyouka: "İdeal ilişki ve ideal sevgili tanımın neydi? Emrivakimden önce yani."

"Sensin."

Kyouka: "..."

Kyouka: "Ha?"

"Hiç konuşmadan yan yana oturabileceğim ve arada bir saçlarını dağıtabileceğim bir sevgili istiyordum. Tamamen şu anki ilişkimizi tanımlıyor. Yalnız, o kıskançlıkla Ayçiçek ile nasıl arkadaş olabildiğini merak ediyorum. İstemediğimden değil tabii, zaten istesem de istemesem de kimle arkadaş olacağın senin kararın."

Kyouka: "Ben kıskancım, salak değilim. Güvensiz de değilim; sadece kıskancım. O kız sana bakmaz sevgilim. Aslında ben de senin kıskançlığını merak ediyordum: O kıskançlıkla biraz kısa olan miko üniformamla etrafta dolaşmamdan rahatsız olmuyor musun? Yani, çok açık değil ama yine de biraz kısa sonuçta."

"Aynısı, sevgili eşim. Ben sadece kıskancım, salak ya da güvensiz değilim. Ve ben sadece kocanım, ne giydiğine, ne yaptığına ya da nereye gittiğine karışma hakkım yok."

Kyouka: "İyice açık giyinirsem?"

"O şekilde rahatsız hissedeceğini kendin söylememiş miydin? Yine de ne giydiğine karışmayacağım."

Kyouka: "Tamam, yarından itibaren derin göğüs dekoltesi giymeye başlıyorum."

Elime böyle bir koz vermesini hiç beklemiyordum.

"Eteğini kısaltırsan kıskanırım, karışmam ama kıskanırım. Bununla birlikte, ımmm, hayır, göğüs dekoltesini kıskanmam."

Kyouka: "?"

Kyouka: "O niye?"

"Çünkü güzel ve zarif bacakların var ama hiç göğsün yok."

Kyouka: "Çok kötüsün! Küçük olanları tercih ettiğini sanıyordum."

"Öyle zaten ama neden elime koz verdin ki? Bunu kullanacağımı bilmen gerekirdi."

Kyouka: "Aslında kullanmayacağını ummuştum, bilirsin; öyle sevdiğini söylediğin için. Ve bana kıyamayacağın için."

Vay, masum gözler demek? Şu ecnebilerin "Puppy face" dediğinden. Kendimi tutamayıp güldüm.

"Cidden inanılmaz sevimlisin ya! Seni seviyorum, Kyouka."

Ahaha, utangaç moda girdi.

"Tamam, pes ediyorum. Bana biraz daha nazik davran, bu kadar tatlı olmak suç olmalı ama!"

Kyouka: "Suç demişken... Yan masada güzel bir kız var, değil mi?"

"Bilmem, var mı? Geldiğimizden beri sadece sana bakıyorum."

Kyouka: "İyi, gözün kaysaydı oyardım."

"Gözüm kaysaydı o işi sana bırakmazdım ama bu tip kıskançlığını ilk kez görüyorum. Genelde ya saklamaya çalıştığın ya da saklamadığın için sevimli olan bir kıskançlık sergiliyorsun. Hoşuma gitmediğini söyleyemem ama biraz korktum açıkçası."

Kyouka: "Bilirsin, denge önemli."

"İyi ve kötü, doğal düzenin iki ucu; bundan mı bahsediyorsun?"

Kyouka: "Evet, ondan."

Sırada çorbalar var, bunlar beni şaşırttı işte. Hayır, çok tuhaf olduklarından değil; aksine tamamen alışıldık olduklarından. Domates çorbası klasik, üstünde peynir (kaşara benzemiyor, muhtemelen mozarella) olan bir domates çorbası ve Kyouka'nın istediği pancar çorbası da borş çorbasından bozma, muhtemelen daha çok pancar ve daha az ek malzeme içeren bir çorba; üstünde smetana kremayla kalp şekli çizilmiş.

Kyouka: "Ne düşünüyorsun?"

Ah, Kyouka'nın çorbasındaki kalp şekline dalıp gitmişim.

"Sinan'ın bu kalp şeklini kıskanmam için özellikle çizip çizmediğini. Siparişlerin bizim olduğunu biliyor, kesin biliyor."

Kyouka: "İşte buna karma diyoruz, canım."

"İntikam alabildiğin için mutlusun demek? Ama şunu unutma ki kalbimin yarısı, senin mutluluğun benim mutluluğumdur. Yine ben kazandım."

Kyouka: "Sen kazandığında sen kazanıyorsun, ben kazandığımda yine sen kazanıyorsun. Haksızlık değil mi bu?"

"Hayır, değil. Çok tatlı olduğundan avantajın var, hile seviyesinde şirinsin; o yüzden bana böyle bir avans vermen gerekiyor ki dengelensin."

Sevgili eşim kaşığıyla kremadan kalbi bozarak çorbasını yemeye başladı ve fısıldadı.

Kyouka: "Cidden seninle baş edemiyorum."

Diğer Bölümler İçin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder