Haklarında hiçbir fikrim olmayan etkinlikler başlamadan bir şeyler yiyelim diye Hayk'a takıldık. Adam işini biliyor, masadaki yemekler başka bir tezgahı andırıyor resmen. Ne varsa almış. Paran bitmiyor mu senin? Tam aldığım tavuk şişi ağzıma götürüyordum ki bir sesle irkildim.
Quarra: "Bismişşeytanirracim."
O ne lan? Satanist besmelesi mi? Quarra'nın inancını hiç merak etmemiş olduğumu fark ettim. Ayçiçek ve Hayk da tuhaf tuhaf Quarra'ya bakıyorlar. Bu arada Hayk İstanbullu olduğundan besmelenin tam olarak ne olduğunu biliyor, o yüzden de tuhaf bakışlarımıza katıldı. Gerçekten İstanbullu bu arada, bayağı 1461'e kadar İstanbul'da takip edilebiliyor soyu, ondan öncesi de Bursa.
Quarra: "Ne? Ne var?"
Hayk: "O ne lan? Satanist besmelesi mi?"
Aynı tepkiyi verdi! Ama bu kez de Vlar ve Kyouka tuhaf tuhaf bakıyor. Kyouka'yı anladım ama Vlar, senin ailen nesillerdir Puklinyalı değil miydi? Bu kadar kozmopolit bir şehirde besmelenin ne olduğunu bilmen gerekmiyor mu? Önce Hayk, sonra da Ayçiçek besmelenin ne olduğunu açıklamak için umutsuz girişimlerde bulundu. Anlamış gibi duruyorlar ama besmelenin ne olduğunu bilmesem o açıklamalardan bir halt anlamazdım. Quarra doğru düzgün açıkladı ve kendi açıklamasına girişti.
Quarra: "Ben doğrudan Lucifer'ın soyundan geliyorum, bilmiyor muydunuz? Aileme özgü bir şey bu, biz Besmele-i Hakk deriz. Atamızın adını anmak ve kovulmasının yasını tutmak için."
Nereden bilebiliriz ulan? Dur biraz.
"Sen cin değil miydin? Şeytan mısın?"
Ailemin bana öğrettiği Lucifer'ın tüm soyunun şeytanlardan oluştuğuydu. Tabii şeytanlar sadece onun soyundan gelmiyor ama cinlerden olma ilk şeytanın soyunda sıradan cinler olmaması gerek.
Quarra: "Maridim. Atalarım şeytan ve cin kırmasıydı."
Maridin öyle bir şey olduğunu bilmiyordum, bana marid sözünün anlamını düşük seviyeli şeytan olarak öğrettiler; sıralamam cin, ifrit, marid, şeytan şeklindeydi. Bunu söyleyince Quarra güldü.
Quarra: "Aslında doğru ama succubus gibi açıkça diğerlerinden farklı olanlarımız haricinde Puklinya yasaları hepimizi 'cin' kapsamına alıyor. Maridler aslında fazlaca güç elde etmiş ifritlerdir, benim soyumun nasıl sınıflandırılacağından kimse emin olmadığı için bir yerde bize marid denilip geçildi; aslında sıradan cinlere daha çok benziyoruz. Besmele-i Hakk sadece benim soyuma özgüdür, diğer cinlerden Arapça konuşup satanist olanlar bile kullanmaz."
Dur, ilk dediğinde algılayamamıştım ama Besmele-i Hakk mı? Sen Arapça mı konuşuyordun ki? Hep öyle miydi? Ayrıca dört insanın önünde bunu yapmak istediğinden emin misin? Senin atan insanlarla ilgili bir durumdan kovulmamış mıydı? Bu arada inancın...
Quarra: "Kral Süleyman'dan beri ailemizin tamamı Musevi. Ha bir de anadilim Süryanice. Adım ise eski cin dillerinin birinden gelme."
Sorumu sormadan cevabımı aldım. Ataların Hz. Süleyman'ın ordusundaydı yani? Bekle, nasıl karışım lan o? Peki, onu anladım da...
"Şu an yediğin şeyin koşer olmadığının farkında mısın?"
Sütte pişirilmiş deve bifteği yiyor, üstünde de karides kabuğu içeren bir sos var. Birden fazla kuralı yıkıyor.
Quarra: "Atamın kimliğini hatırlatmama gerek var mı?"
Bu ne saçma bir inat lan? Sırf o yüzden koşer olmayan şeyleri yemekte ısrar mı edilir? Etkinliklerin birazdan başlayacağını söyledikleri için kalkıp diğerlerini takip ettim. Etkinlik dedikleri çok da bir şey değildi; klasik bahar festivali işte. Kafamıza kır çiçekleri attılar ve onun gibi şeyler yaptılar. Çoğu varlık kendi kültürüne uygun olan kendi bahar bayramını bu festivale de getirmiş, onu fark ettim. Ortadoğu ve Orta Asya mitolojisinden birçok varlık ateşin üstünden atlıyordu. Ben de fırsattan istifade yan taraftaki bir dilek ağacına bir nazar boncuğu astım. Öyle belirgin bir dileğim yok, bu sadece korunma tılsımı olsun diye. Quarra, nazar boncuğunu çıkarır çıkarmaz ters ters baktı. Bütün bu süre boyunca yanımda olduğunu bildiğinden eminim; görünmedikçe sorun yok mu?
"Enerjini mi emiyor?"
Nazar boncukları kötü enerjiyi kovarak değil emerek çalışır, o yüzden belli aralıklarla arındırılmalı veya kırılıp atılmalılardır. Üstleri kapalıyken de çalışırlar ama açıkken daha etkindirler.
Quarra: "Evet."
Kovulmuş şeytanın bizzat kendisinin soyundan gelen biri üstünde tabii büyük etkisi olacak. Her neyse, Lider böyle bir şeyin var olduğunu onayladıktan sonra Vlar'ın evine gittim. Daha doğrusu köyüne. Veya komününe. Her ne haltsa işte, kamp alanı ya da oba gibi bir yer. Üstleri kuru asma dallarıyla kapatılmış kubbe şekilli çadırlarda yaşıyorlarmış.
"Siz... Tam olarak nesiniz?"
Vlar: "Benim halkım diğer vampirlerden farklıdır."
Onu anladım. Sorum bu değildi. Vlar daha fazla açıklama yapmadı ve bir kasa şarap çıkardı. Erlikliler günaha meyillidir, önce Kam Erlik'in Tanrı ile soyunun Tamu yani cehennemden azat olması yönünde bir anlaşma yaptığı, sonra da Abdal Küntegin Musa ve Sarı Yörük Zülfikar Hoca'nın (Şu daha önce bahsettiğim yarı derviş yarı cinci hoca) bu anlaşmayı "bazı günahlardan azat olma" şeklinde yenilediği anlatılır. Sadece Abdal Küntegin Musa ve Sarı Zülfikar değil, birçok farklı nesilden kişi hakkında da aynı anlatı vardır. Hristiyan Erliklilerin koruyucu azizi olan Petrus ex Pestinum (Yani Peşteli Petrus ya da Aziz Batukilij. Hristiyan olmadan önceki adı Batuhan Kılıç imiş) örneğin. İşte bu sebepten, Erlikliler görünürde hangi dinden olurlarsa olsunlar bazı günahları günah olarak bile görmezler. Musevi olanlar (İsrail Erliklilerinin büyük kısmı, Yemen ve Amerika Erliklilerinin bazıları ve soyları tükenmiş; daha doğrusu farklı bölüklere ayrılıp farklı gruplara dahil olmuş Hazar Erliklilerinin tamamı) koşer kurallarının sadece birkaç tanesine uyar, Sünni olanlar (Batı Anadolu ve Balkan Erliklilerinin büyük kısmı, ayrıca Kuzey Afrika ve Suud Erliklilerinin tamamı ile Suriye Erliklilerinin bir kısmı ve Pakistan, Çin ile Hint Erliklilerinin yarıdan fazlası) içki içer, Hindu olanlar (Hint Erliklilerinin küçük bir kısmı) sığır eti yemekte beis görmez, Alevi olanlar (Türkiye Erliklilerinin bir kısmı, Irak Erliklilerinin yaklaşık yarısı, Kafkas, Azerbaycan ve İran Erliklerinin tamamına yakını) küfürden kaçınmaz vesaire vesaire. Aynı sebepten içki içmekle sorunum yok, zaten Kurt Nesli nedense bütün kayıtlara Hanefi diye geçirilir ama aslında İmam Kam Orhan Kerim tarafından kurulmuş kendilerine özgü, Erlikli sülalesinin özel durumunu da içerip ona göre hüküm veren bir mezhebe bağlıdır. Sonuç olarak içtim, Vlar'ın ne anlattığını duyamamak güzel bir hismiş. Kesin saçmalıyordur, aha, saz gibi bir şey çıkardı. Ne o tam olarak? İnanılmaz bir şekilde saza benziyor. Kopuz ya da ud türünden bir şey değil, net bir şekilde divan sazı o ama biraz farklı. Ne farkı olduğunu söyleyemem ama görünüşünde doğru olmayan bir şeyler var, sesi de farklı zaten ama o sarhoş olmamla da ilgili olabilir. Yalnız epey süslü bir şeymiş, sevdim bunu. Ayılınca hatırlarsam Vlar'a bir tane alıp alamayacağımı soracağım, kullan(a)masam bile hoşuma giden şeyleri bir çeşit koleksiyon ögesi olarak elimde ve evimde tutmayı seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder