Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

12 Eylül 2020 Cumartesi

İşte, Yani... Başlık Sonuçta, Çok da Abartmamak Lazım (Ben Daha Önce Bu Başlığı Attım mı Lan?)

Bazı şeylere karşı anlamsız (gerçi bana göre hepsinin gayet geçerli ve mantıklı sebepleri var) direnişlerim vardır, tabii genelde yeterince direndikten sonra direnişten vazgeçerim. Bunların ekserisi de teknolojiyle falan ilgili şeyler olur. Mesela? Mesela araba kullanmayı öğrenmemek için uzun süre direttim, "Lan gideyim bir kursa da ehliyet alayım" dedim tam (Zira bazı planlarım var)... Corona çıktı. Neyse, bunlardan biri de İnstagram ve Twitter kullanımı mesela; bunlara daha uzun süre direnecekmişim gibi duruyor gerçi. Sevmiyorum ben sosyal medya, Facebook'u bile sırf gruplarda komik, güzel yazıresimler (caps, meme) falan oluyor diye kullanmaya devam ediyorum. Hah, bir diğeri de kablosuz kulaklıklardı ve bugün itibariyle ona da son verdim. Neden? Çünkü kulaklığımın tek tarafı bozuldu. Tek tarafı bozuk kulaklık da çok fena bir şey ya, bir tarafı hâlâ çalışıyor ama diğer tarafı çalışmadığı için kullanamıyorsun. Hele sesin bazısını bir kulaktan, diğerini öbür kulaktan veren videolar ve müziklerde iyice ayyuka çıkıyor bu işlevselsizlik (Böyle bir kelime var mı? Yok, şimdi uydurdum. Sondan eklemeli dillerin avantajı işte). Kablosuzu belki kaybederim, belki şarj etmeyi unuturum ama en azından tek tarafı bozulmaz, bozulduğunda adam gibi tamamen bozulur. Bu neymiş be! Yeter ya... Lan bu arada bu kablosuz kulaklıklar bayağı rahatmış, iyi oldu bu.

O değil de şu virüs niye bütün dünyayı mal etti onu çözemedim. Hadi biz neyse de lan Amerikalılar, yıllardır bu ve benzeri konular üzerine beş bin film yaptınız, hiç mi "Lan böyle bir şey gerçekten olursa ne yaparız?" diye planınız yoktu? İkinci dönem uzaktan eğitimmiş de ona sinirlendim, seçsek ne seçmesek ne şimdi bu dersleri? Uzaktan eğitimde hiç bilmediğimiz, görmediğimiz derslerle ne yapacağız ulan! Aslında bu seneyi (veya en azından şu ikinci dönemi) komple baştan alsalar daha iyi olur, hadi "Bir an önce şu okul bitsin de siktir olup gideyim bu manyakların olduğu yerden" diye düşünenler var (Ben de onlardanım misal), ekonomik durumla ilgili mevzular var falan da en azından isteyenlere öyle bir seçenek koyulabilirdi. Hiç mi idealist öğrenci yok lan ortamda (İdealist öğrencinin burada ne işi var, o da ayrı konu tabii; gerçi benim dönemimde pek düşük sayılmazdı buranın puanı, sayılarla aram olmadığından hatırlamıyorum elbette)? Zaten bilgiyi damlalıkla verip not için kepçe istiyorsunuz... Ne yapalım biz şimdi?

Bu durum hâlâ sinirimi bozuyor ama yalnız öleceğimi kabullendim, düşündükçe "Neden kendimle sevgili olmazdım?" listem kabarıyor. Evet, böyle bir listem var: Kabullenemeyince şakaya vurma, şakaya vurmak da yetmemeye başlayınca kendime sövme yolunu seçtim, her zamanki gibi. Daha ne kadar ezik, aciz ve zavallı olabilirim acaba? Bir şeyleri atlıyor (veya daha büyük ihtimalle yarı bilinçli yarı bilinçsiz olarak görmezden geliyor) ve yerimde saymaya devam ediyormuşum gibi geliyor aslında ama, eh... Bu arada Türkiye Türkçesindeki noktalama işaretlerinin ve onlarla ilgili kuralların doğru düzgün elden geçirilmesi lazım, şu anda dilin en yetersiz ve en muallak kısmı noktalama işaretleri. Örneğin bağlaçtan önce, sonra virgül kullanılmaz ama yukarıda da gördüğünüz gibi bazen gerekiyor. Tırnak işaretleri ve diğer noktalama işaretleri konusuna hiç girmiyorum, şu "!?" gibi şeyler de gerekiyor aslında. Şu anki noktalama işaretleri sanki hiç var olmamış gibi davranılıp en baştan düzenlenmesi lazım. Konuya dönersek (Ne konusu lan?): Tabii ki akışın ne getireceği hakkında bir fikrim yok ama hayatta, durmak istediğim yerde duruyor olursam ve bir şeyler ters gidip de (Zira hayatın olağan akışı içinde mümkün olduğunu sanmıyorum, kıyamet alameti falandır kesin aq) sevgilim olursa, ailesiyle tanışırsam ne iş yaptığımı nasıl söylerim acaba? Zira hayatta gelmek istediğim nokta tam olarak sefa pezevenkliği. "Efendim ben sağda solda sürterim, yemek bulunca yer, zorluk bulunca kaçarım. Geçen gün işte şuraya gittim..." (Bu arada o ilgili "Şurası" yan mahalleden dünyanın öbür ucundaki bir ülkeye kadar bir alanı kapsıyor, yaşayacak -hayatta kalacak değil, yaşayacak- kadar para kazanmak ve diğer şeyler için bazı planlarım var elbet, sokaklarda yaşamak gibi bir planım şimdilik yok. Ha sırf zevkten veya bir şeylere sinirlendiğimden yapabilirim, o ayrı. Onu şimdi de yapabilirim zaten, al işte, kendimle sevgili olmamak için bir sebep daha. Böyle bir manyak çekilir mi? Hele evliliğe hiç girmiyorum, benle ömür geçmez. Daha ben zorlanıyorum lan, düşün yani?) O değil bunu derken üstümde solmuş, sünmüş, hatta büyük ihtimal yamalı kıyafetler olacak muhtemelen. Hani bir de bunu söylemek tam tüy dikmek yani... Saç sakal zaten malum. Gerçi çok uzun sakal beni de rahatsız ediyor, sinekkaydı tıraştan nefret ediyorum ama kirli sakaldan biraz daha uzun bir seviyede tutuyorum genelde. Kısa saç sakalın tek avantajı duş süresini kısaltması, başka da hiçbir yararı, faydası yok. Bu arada kendi kendine dökülse, açılsa "Peki" der geçerim, benim sorunum kafa derime saçma sapan şeyler değmesiyle. Yamalı kıyafetleri severim bu arada; bence yamalar, çizikler, kırıklar ve benzeri şeyler eşyalara kişilik kazandırır, o eşya ve sahibi arasında sadece ikisine özgü, ikisinin anlayabileceği bir bağ oluşturur.

Lan o değil ben bu yazıya başlarken uzun süredir anlamsız, konudan konuya atlamalı yazı kabızlığı çekiyordum; bir başladım buraya kadar yazdım. Vay arkadaş, "Başlamak bitirmenin yarısıdır." diye buna diyorlar herhalde.

Minecraft ile çok ilginç bir ilişkim var birkaç yıldır. İşte ne yapalım, insanlarla ilişkim olmayınca... Aslında aklımda böyle benim standartlarım için bile iğrenç ötesi bir espri yapmak yoktu ama çok güzel geldi be, tam yerine oturdu. Hah, neyse, MC diyorduk: Her güncellemede girer, "Neler eklenmiş, neler değişmiş?" diye bakarım; özellikle yeni mobları etrafa saçmaktan sapkınca bir zevk alıyorum. Bazen gaza gelir biraz oynarım, sonra sıkılırım öylece kalır falan... Resmen bayramdan bayrama - akşamdan akşama fıkrasındaki gibi MC oynuyorum lan. Bir de tam bir işsiz gibi bütün blokları kullanarak yaptığım kuleler vardır, orijinalini MC konusunda kafayı ailecek (ben, kardeşim, kuzenler) kırdığımız bir dönemde içinde bir ton başka saçma sapan şey olan bir haritaya ("Map" dememek için kendimi zor tuttum lan) yapmıştım, sonra ara ara -özellikle de güncellemelerde- nükseder bu, tekrar inşa ederim. Tabii aslı modlu falan bir yerdeydi, aslına uygun yaparsam farklı bir dünyada tekrar inşa etmenin ne anlamı kalır ki? Onun adı ya restorasyon ya da taklit olur o zaman, ben fikrin devamlılığını istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder