Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

31 Mayıs 2015 Pazar

Bitkilerle yapılan çeşit çeşit ilaç

Öksürük için:

Bal + Karabiber + Limon. Tadı da güzeldir, ancak bazı bünyelerde işe yaramaz. Bir de o bünyelerde işe yarayan ama tadı berbat olan (Bu bahsettiğim ilaç bende işe yarıyor o yüzden ikinciyi hiç kullanmadım; ama kardeşimde yaramadığından o kullandı) bir ilaç var:

Kara turpu oyun. İçine bal koyun ve bir bardakta "akıtın". O akan bal, işe yarayacaktır. (Bu arada, "bal" ilaçların şahıdır, hatta padişahıdır.)

Antibiyotik için:

Soğan suyu + Bal. Ayrıca sarımsak da hoş bir kombin yapar ve etkiyi arttırır. Üstelik, bağımlı olmazsınız ve mikroplar direnç geliştiremez!

Değişik değişik "ne yesem doymuyorum abi" ya da yediğiniz halde kilo almamak gibi durumlara (Bu durum doğduğunuzdan beri böyleyse o zaman işe yaramaz, o kişisel özelliğinizdir):
 Süt... Ama ballı süt. Oran mı? Bardağın yarısına kadar bal, yarısına kadar süt koyuyoruz ve iyice tahta kaşık, çöp şiş vs. gibi bir şeyle karıştırıyoruz.

Ateş:

Bir domatesi alıp ikiye bölün. İçine iyice ezilmiş badem, ceviz (dilerseniz başka kuruyemişler de ekleyebilirsiniz) koyun ve limon sıkın. Sonra içini karıştırın. İsterseniz içine nar, yeşillik, bal gibi şeyler de koyabilirsiniz.

Ben, ilaçlarımın bir kısmını araştırarak; ama çoğu kısmını içten gelen dürtülerle yapıyorum. Mesela şimdi tarifini net hatırlamadığım bir ilacı karın ağrısı için kullanmış ve gayette memnun kalmıştım -ama iyileştirme süreci biraz sancılıydı-.

Yeni bilgiler edindikçe yazarım.

29 Mayıs 2015 Cuma

Neden doğaya kaçmayı bu kadar çok istiyorum?

Çünkü bıktım, sıkıldım, yoruldum...

Vıcık vıcık ya da ulaşılmaz ilişkilerden (Her anlamda. Bahsettiğim ilişki arkadaşlık, aile vs. de olabilir) sıkıldım...

İnsanların ikiyüzlülüğünü gördüm ve dehşete düştüm...

Toplumun adil olmayan düzenini fark ettim; hayatım boyunca itilip kakıldım ve toplumun "normal" bireylerinden olmadığım için dışlandım.

Hep üzüldüm, öyle çok ağladım ki; artık istesem de ağlayamayacak hale geldim.

Toplumun dayatmalarından sıkıldım... Saklanmak, kaçmak istedim...

Güzel günler yalanını gördüm; ve arka fondaki karanlığı fark ettim. Karamsarlığa kapıldım, toplumdan kaçtım...

Boğucu şehir yaşamından ve zorunluluklardan bıktım. Artık dayanamaz hale geldim.

Para denen lanetli şeyin Dünya'yı kontrol ettiğini gördüm ve zamanda geriye gidip, Lidyalı'ları bu laneti, kara büyüyü yapmamaları için ikna etmeyi istedim.

Doğaya karşı hep merak ve sevgim vardı; bunun aslında çok hoş bir düşünce olduğunu fark ettim.

Ve, biliyor musunuz? Bir şey daha fark ettim:
Kurallar, kravat, pantalon gibi kıyafetler, "zorunlu" çalışma saatleri ve her tür zorunluluk, insan tarafından uyduruldu. Ve insan, kendini, bizzatihi kendi uydurduğu masallarla boğuuşurken buldu.

Evet, belki bunu gerçekten yapacak kadar cesaretim yok... Belki de var... Bunu, planlarım çerçevesinde öğreneceğim...

Ayrıca; bir şey daha var: İnsanlardan nefret ettim; en çok da kendimden... En çok kendime kızdım. Ben niye böyleyim, diye ya da neden bunu değiştirmek için bir şeyler yapmıyorum, diye. Sonra, acı gerçeği fark ettim; o kadar acıydı ki, shili sos yanında solda sıfır kalırdı. Beni bu hale toplum ve dayattığı normlar getirmişti... Ahlak anlayışı, ancak iyi insanlar bir hata yaptığında geçerliydi; ama kötüler için ne ahlak kuralları, ne de adalet geçersizdi... Bir başkasının günahı yüzünden Cehennem'i yaşadığım zamanlar oldu... Ve artık anladım ki; eğer toplumun dayatmasını reddedip bir "kinik" olursam; o zaman kötüler kazanamayacaktı... Bu hayat yüzünden, karşılaşmak istemediğim sadist-mazoşist tarafımla yüzleştim ve ruhumun derinine gömdüğüm karanlıklara öyle çok ceset attım ki, artık karanlıklar boğazımdan balgam misali çıktılar ve ben de "kötü çocuk"u oynamaya başladım. Sonuç, ne mi oldu? Gerçek kötü çocuklar için hiç bir şey uygulanmıyor, hatta korunuyorken; ben bu istemediğim ve seçimim olsa kalbimin en derinine gömeceğim karanlık yüzünden zulüm gördüm... Okula bir ay gelmedim... Yıllarca o psikolog senin, bu psikolog benim dolaştım... Sonuç mu? Lanet olası hayat; bana iki adet full doz ilacı uygun gördü...

Bıktım artık, dayanamıyorum. Defalarca intihara yeltendim; her birinde az daha korkudan ölecektim. Hayat, adeta bu zulmü tatmamı ister gibi; her intihar öncesi ve sonrası beni azarladı ve ruhum, kalbimi lime lime doğrayıp her bir parçasını kazıklara astı...
Vampirler var mıdır bilmem... Ama Dracula, kesinlikle hayatın ta kendisidir.

Ve öğrendim ki eğer bu işe ben el atmazsam, benim gibi binlerce insan hayatın tadına varamadan yok olup gidecek... İdamın hayatın gerçeği olduğunu ve her acının, hayatın çıkardığı bir kanunla ruhumuzun infazı olduğunu; acaba benden başka fark eden var mı?

Ahh ah...

Ve en çok da canımı ne yakıyor, biliyor musunuz? Sebepsiz yere, durmadan yargılanmak... Yargılanmaktan bıktım. Herkes, herkesi kafasına göre yargılıyor. Kendi uydurduğu kriterlerle... Oysa olaya tarafsız bir gözden bakarsak, bir kişinin başka birini yargılayabileceği bir sistem, ancak ego sistemidir. Ve ego sisteminde, ancak kişinin lehine karar çıkar. Ve düşmanın aleyhine. Peki ya, tarafsız yargılamalar? Tarafsız... Taraf tutmak, insanın doğasındadır. Zaten bu yüzden tarih boyunca durmadan kendini tekrar etmiş...

28 Mayıs 2015 Perşembe

Zeytinyağı ve sabun yapımı

Zeytinden başka yağlı meyve ve çiçeklerden de yapabilirsiniz. Ben yağ için direkt link koyuyorum: http://www.enpratikkadin.com/makale/1964/evde-zeytinyagi-yapimi.htm

Peki ya; geriye kalan posayı öylece atacak mıyız? HAYIR! Doğa, bize bir çok şey gibi; "hiç bir şeyin çöp olmadığını" ve "her zaman elde gerekli malzeme olduğunu" da öğretir. Peki, bu arda kalan "posa"dan neler yapılabilir?

Öncelikle; gübre yapılabilir.
Sonra, sabun...

Atık yağlar (örn. kızartmada kullanılmış vs.) ve posa, bir kaba konarak; odun ateşinde aynı miktarda su eklenip az ateşte kaynatılır. İçine azar azar kül, tuz vs. ilave ederek, bu işlem karışım kıvamlanana kadar devam eder. (Kül de tuz da bulunamıyorsa herhangi bir kıvamlayıcı kullanın. Mesela yumurta beyazı. Ya da "daha kimyasal" düşünenler için kezzap, tuz ruhu vs.) Düz kaplara boşaltılır. Bir gece sabaha kadar açıkta bekler. Donup sertleşen sabunlar istenilen kalıplarda kesilip çıkarılır. Kalıplar halinde örtü üstünde bir kaç gün bekletirerek sertleşip kuruması beklenir. (Bu sabunlar bir yıllık olup eğer bir yılda bitmezse devamında da kullanılıp kullanılamayacağı hakkında bilgim yoktur.)

Posayla işimiz bu kadar mı? Pek değil...

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Kişisel bakım meraklarına doğada hayatta kalma kılavuzu

Evet, hayatta kalmayı geçtiniz; yaşamak istiyorsunuz. (Bkz. Hayatta Kalmak vs. Yaşamak) Ve kişisel bakımınıza düşkünsünüz? (Erkekler için: Muhtemelen ikizler ya da aslan burcusunuz)

Doğa, bunları da verir.

Öncelikle; cilt kremi; hem yüz, hem de vücudun her hangi bir yerinde kullanılabilir. Çatlakları giderir, sivilceleri giderir, kırışıklıkları giderir, pürüzleri ve yara izlerini giderir, güneş yanıklarını geçirir.
Uygulaması basit: Salyangozları alıp vücudunuzun gerekli yerlerinde gezintiye çıkarıyorsunuz. Evet, salyangozun giderken arkada bıraktığı o salgı; cilt kremidir.

Kuru ciltler için krem:
2 kaşık mayonez (Mayonez yapımı: Yumurta beyazına biraz sirke katıp iyice çırpın. Beyazlaşıp mayonez olacak)
1 çay kaşığı zeytinyağı (Zeytinyağı yapımı daha sonra anlatılacak)

Malzemeleri karıştırın, kuru cilde sürün. 20 dk. bekleyin. Ilık suyla durulayın (Doğada ılık su? Normal göl/dere suyu ile yapın ya)

Saç Canlandırıcı
Bir kaç çekirdeği çıkarılmış defne meyvesi (Tropik bölgeler için: Avokado)
2 kaşık bal

Malzemeleri iyice ezerek karıştırın. Saça masaj yaparak uygulayın. 20-30 dakika bekletin ve sonra saçınızı yıkayın.

Parlak Saçlar İçin Bakım Kürü
4 kaşık zeytinyağı
2 kaşık süzme bal (Doğada bir şekilde süzün işte. Bir ağaca asıp altına da kap koyun)

Zeytinyağı ve balı karıştırın. Karanlık ve serin ortamda 2 gün bekletin. Sürenin sonunda karışımı saçlarınıza iyice masaj yaparak yedirin. Saçınızı kapatın bir şeyle. Havluyu (havlu? Bir kumaş parçası işte) ısıtın (ateşin üstünde azıcık tutun), sıcak havluyu kafanızı kapattığınız şeyin üstüne sarın -muhtemelen o da bir kumaş-. 15 dakika bekleyin. Çırpılmış yumurtaya su katıp iyice çırpın. Bu sulu yumurtayı saçlarınıza sürüp iyice köpürtün (yumurta beyazı köpürür). 5 dakika bekletin ve saçınızı yıkayın.

(E, haliyle doğada nehirde/gölde yıkanacaksınız)

Tüy Dökücü Krem
1 çay kaşığı kükürt                                              >
1 limon (muhtemelen karınca başı)                     >           KARA MERHEM
1 tutam kurutulup toz haline getirilmiş reyhan    >

Bir kaç soğan ve sarımsak benzeri bitki kökü

Soğanları ateşte ısıtıp köz haline getirdikten sonra sarımsaksıları rendeliyoruz. Sarımsak ve kara merhemi karıştırıp uyguluyoruz ve ve üstüne soğanı koyuyoruz.

KAYNAKÇA
http://www.milliyet.com.tr/evde-hazirlanabilecek-10-bakim-pembenar-galeri-ciltbakimi-1697862/?PAGE=1
http://www.milliyet.com.tr/evde-hazirlanabilecek-10-bakim-pembenar-galeri-ciltbakimi-1697862/?PAGE=2
https://tr.wikipedia.org/wiki/Defnegiller
http://www.ciltguzellikrehberi.com/Parlak-Saclar-Icin-Bakim-Kuru.aspx
http://www.alemindelisi.com/dogal-yollarla-tuy-dokme-yontemleri/

26 Mayıs 2015 Salı

Vejetaryenlik doğaya saygı mıdır, yoksa ihanet midir?

Evet, bir yazıma daha hoş geldiniz. Bu yazıda felsefi olarak vejetaryenliğin doğaya saygı mı yoksa ihanet mi olduğunu irdeleyeceğim.
Öncelikle; vejetaryenliğin savunduğu görüş: Hayvan eti yemek, leş yemekten farksızdır. Aslında bu, bir bakıma doğrudur. Ama unutulmamalıdır ki; bitkiler de canlıdır ve onları da yemek için öldürürüz.

Olayın bir başka yönü, doğada bitkilerin insanı doyurmaya yetmemesidir. Otların, tahılların tamamı karbonhidrattır; bazıları yağ da içerirler. Ama hiçbirinde protein yoktur. Sadece bazı meyvelerde protein vardır; onlarda da azdır. Peki, protein neden önemlidir? İnsan; ilk olarak karbonhidratları yakar -ki karbonhidratlar aynı zamanda şekerdir-, sonra yağları, sonra da proteinleri. Eğer bitkilerin eline kalırsanız; kısa sürede ölürsünüz. Neden? Çünkü karbonhidratlar anında yakılmaya başlar ve sizde ormandaki tüm otları toplayıp yiyemeyeceğinize göre, bir süre sonra hepsi biter. Ve yağlar yakılmaya başlar. Yağlar, aslında insan vücudunda; çok önemli koruyuculardır. İç organları ve kasları soğuk, darbe gibi dış etkilerden korurlar. Onlar da yakılıp bittiğinde; insan, savunmasız hale gelir. Ve ne olur? Proteinler yakılmaya başlar. Bir dakika, sen protein almadın ki? İşte; kendi etlerin, erimeye başlar. Bir aya kalmaz da ölürsün. Peki, şehirde neden vejetaryenler bu hale gelmiyor? Neden olacak; devamlı yiyecek karbonhidrat ve yağlı yemişler bulabiliyorlar da ondan! Ama doğa, bize İSTEDİĞİMİZ DEĞİL İHTİYACIMIZ OLAN oranda yiyecek verir. Ve haliyle; size pek çok et de sunacaktır. Ama siz onları yememekte ısrar ederseniz, bu İNTİHARdır.

Peki; işin diğer boyutu? Yani hayvan öldürmenin insan öldürmekten farkı? Evet, ikisinde de bir can alıyorsun. Ama unutmayın ki; doğanın kuralı basittir: YAŞAMAK İÇİN ÖLDÜR, ÖLDÜRDÜĞÜNÜ YE! Ama zevk için avcılık, yani elinde yiyecek varken öldürmek? İşte, bu da doğaya İHANETtir.

Özetle: Vejetaryenlik de, avcılık da DOĞAYA İHANETtir.

Peki, bu işten nasıl çıkacağız? DOĞANIN DİLİni öğrenerek tabii ki! Eğer doğa öldürmemiz için sunuyorsa, öldüreceğiz ve yiyeceğiz; eğer doğa sunmuyor, kaçırıyorsa; bitkilere yöneleceğiz. Bu kadar basit. Unutmayın; İNSAN, ALLAH'IN EN ACİZ KULLARINDANDIR. Oysa doğa, bizden katbekat ÜSTÜNdür.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Yeni Ship'lerim

Yeni animelere başlamamla; ship'lerim de yenilendi. Hadi bakalım; açıklamalarıyla birlikte... Ve tabii tarafların özellikleri (işsizlik başa bela azizim)

Yamada-kun to 7-nin no Majo (TV)

Yahu bu animede nasıl ship yapayım? Zaten tüm kombinasyonları (hepsinin ruhu Yamada olsa da) gördük. Ama hala Yamada'yı Shiraishi ile mi yoksa şu kızıl saçlı (adına bakıyorum hemen: Itou Miyabi) ile mi ship'leyeceğime karar veremedim. Zaten daha 3. bölümdeyim...

Nanatsu no Taizai
Hiç bir fikrim yok, pek yeniyim...

Blood Lad
Staz x Fuyumi... Ama Bell de iyi gibi... Of, bilemedim ki...
Tonari no Kaibutsu-kun
Bu da güya shoujo... Ne Haru'ymuş arkadaş; tamam ben de kendisini -biraz da bana benzediği için- severim ama animeyi hareme çevirmeyin lan!?

DanMachi
Uzun ismi yazmaya üşendim. Bell x Hestia (Şimdi fark ettim de, ne Bell'miş...)
Yahari
Devamını biliyorsunuz. Hikigaya x Yuigahama. Ama Yukinoshita olsa da üzülmem. Bu arada, mangası varsa mangakasına; yoksa senaristine buradan sesleniyorum: Ulan isim bulmaya üşenme... Yukinoshita Yukino, Yuigahama Yui...
Soredemo Sekai wa Utsukushii
İşte başrol kız ile psikopat Güneş kralı... Hah; Nike x Güneş Kralı

Danshi Koukousei no Nichijou
Şu anki gülmeme efekt bulamıyorum. Danshi koukou sei no Nichijou... sasadasssasas... Ne yapayım hepsini edebiyatçı kızla mı ship'liyim?

Kuroko no Basket

Hm.. Ship yok...

Ansatsu Kyoushitsu

Nagisa x Kayano.

Durarara!!

Hm... Yahu yarı-psikolojik kısmi paranormal animede kimi kimle ship'leyeyim? Hadi tamam şu "başkarakter" görünenleri okullarından biriyle ship'lerim de... Izaya'yı kimle ship'leyeceğim?

D. Gray-Man

Daha 2. bölümdeyim...

Gintama

Gintae. Ama Gintoki x Sa-chan da iyi...

One Piece

Bunun hakkında hiç bir şey demeyeceğim...

Bleach

IchiHime.

Senyuu

:) :) :) Yahu dalga animesinde ne ship'i yapayım? Şeytan kral ile o yaşlı sapığı mı ship'liyim ne yapayım?

Tokyo Ghoul

Kaneki x Touka

Seitokai Yakuindomo

Tsuda x Mitsuba. Ama Tsuda x Shino da olabilir.

Sword Art Online

Kirito x Asuna demiştim ve oldu. Bir de Kirito'nun haremi caps'lerine çok gülüyorum... Ulan başka erkek mi kalmadı? Bak Lisbeth (Pembe kafalı demirci), Asuna zaten tamam, bir tane küçük kız vardı, sonra Sinon, Leafa (Kirigaya Suguha)... Neyse...

WataMote

Yahu nasıl Tomoko'yu biriyle ship'liyim? Benim waifu'm o <3

Bakuman

Mashiro x Azuki demiştim, oldu... Düğünü de göstereydiler iyiydi...

Another

Yaa neden şunun Sakakibara'yla Misaki'nin duygusal yaşamını anlatan OVA'sı çıkmıyor ya... Onca ship boşa gitti...

Hotarubi no Mori E

İşte, Gin x başkarakter... Gin ölmeyeydi iyiydi... En azından ship'i yapıp gitti, fan'ları çok düşünürdü mübarek...

NouCome

Amakusa x Yukihira. Ama bir daha ikinci sezonu gelmeyecek biçimde ve yarıda kestiklerinden, mangasını, ranobesini bulmadan tüm ship'ler boşa gitti... (Ulan şimdi baktım, kimse Furano'yla ship'lememiş Kanade'yi... Niye ki lan? Hayır Ouka'yla ship'leyip neden Furano'yla shiplemiyorsunuz?)

24 Mayıs 2015 Pazar

Doğada uygun koşullar hakkında

Doğa, uygun koşullar bir araya geldiğinde ihtiyacımız olan her şeyi verir. Burada anahtar kelime "İHTİYACIMIZ OLAN", "İSTEDİĞİMİZ" değil. Çünkü insan, daima ihtiyacından fazlasını istemeye eğilimlidir. Ama doğa, İSTEDİĞİMİZİ DEĞİL İHTİYACIMIZ OLANI bize verir. Örneğin; karnımız aç ve canımız menemen çekiyor. Doğa, bize karnımızı doyuracak malzeme verir; ama menemen yapılamayabilir.

Örnek mi? Mesela doğada, Anadolu'da bir çam ormanı biyomundasınız. Doğa size yumurta verir; ama domates, patates, patlıcan, biber vs. vermez. Çünkü, uygun koşullar yoktur. Bu saydığım meyve/sebzeler (Bir tek patates sebze gerçi) Orta ve Güney Amerika'nın yarı tropik ve yarı ılıman doğasına özgüdür de ondan! Mesela Amerika keşfedilmeseydi, domates, biber, patlıcan Avrupa'ya getirlmeyecekti. Getirilmeseydi "zehirli" sanılmayacaktı -ki aslında zehirlidirler zaten, sadece zehirleri insana zarar verecek kadar kuvvetli değildir-. Sanılmasaydı -muhtemelen bir Türk- biri "Bana bir şey olmaz" deyip yemeye kalkmayacak ve yendiği keşfedilmeyecekti. Yendiği keşfedilmeseydi domates çorbası, biber kızartması, karnıyarık, menemen vs. olmayacaktı. Gördünüz mü; nasıl uygun koşullar bir araya gelmiş? Bu arada, bu saydığım meyve ve sebzeler asırlar önce Aztek'ler tarafından ıslah edilmiştir. Yabani biber, patlıcan ve domates zehirlidir. Ayrıca yabani domates zehirli olmasının yanı sıra sarı renktir.
Yabani domates
İşte, uygun koşullarda doğa, size her şeyi verir. Ama gel gör ki; her zaman uygun koşullar bir araya gelmez. Buna örnek mi?

Bir baraj düşünün. İnsanlar tarafından yapılmış; ama içine balık yumurtası atılmamış. Bu durumda; biri o baraja balık salmadan ya da yumurta serpmeden o barajın kıyısındaki survival'cılar balık yiyemez. Anca kurbağa, yengeç, yılan... (Onlar su olan yere bir süre sonra kendileri geliyorlar). Ha, peki ya barajımız bir dereye bağlı olsaydı? Doğa, insanların nankörlüğünü görmezden gelerek tüm tür çeşitliliğini baraja salacaktı.

İşte, uygun koşullar önemli... Tıpkı tundra ikliminde kaktüs suyu içemeyeceğiniz, çölde de mantar yiyemeyeceğiniz gibi. İşin ilginç yanı, üzerinde yaşadığımız topraklar olan Anadolu'ya doğa, çok cömert davranmış. Çok çeşitli iklim özellikleri, kısmi de olsa gözlenebiliyor. Marmara denizinin kısmen okyanus olduğunu biliyor muydunuz? Akdeniz de kısmen tropik bir deniz. Ve Karadeniz, kısmen buzul denizi, ayrıca kısmen de Hazal denizi. Van gölüne ne demeli? Kısmen maden suyu, kısmen göl, kısmen de deniz... Marmara iklimi... Karadeniz (Tundra + geniş yapraklı orman + muson), Akdeniz (Tropik + çöl + step + iğne yapraklı orman) ve Karasal iklimin karışımı. Karasal iklim de çöl + step + tundra + çorak toprak karışımı.

İşte... Doğada uygun koşullar bu kadar önemli. (Final tatmin etmedi di mi? Ama daha fazla uzatırsam iyice şeye saracak)

Bu arada malum sınavlar filan var, yazılar biraz daha aksayabilir. Sonra da yaz rehaveti. Ama merak etmeyin, bloğu bırakmayı düşünmüyorum.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Vücut temizliği bağımlılarına doğada hayatta kalma kılavuzu

El sabunu: El sabunu yerine, kül ya da kömür tozu kullanabilirsiniz. İkisinin de mikrop öldürücü etkisi vardır. Ayrıca, külleri; deterjan yerine de kullanabilirsiniz. DİKKAT! Kömürü asla deterjan olarak kullanmayın!

Şampuan: Yumurta... Çiğ yumurta. Evet, yumurta. Yumurta; saçı canlandırır, yağlarını emer, kepekleri önler. Üstelik; balıklar için de yem olur.

Duş jeli: Vallahi doğada bunun nasıl olduğunu ben de bilmiyorum. Ama bir ihtimal; hareketsiz durursanız balıklar üzerinizdeki kirleri yiyecektir.

Kese: Sünger... Süngeri hadi survival'da bulmak ayrı dert, çıkarmak ayrı dert, kurutmak ayrı dert, kullanmak ayrı dert... Ama alternatifi yok mu hiç? Var tabii ki! Kedi dili, harika bir kesedir. Pürtüklü yüzeyiyle kirleri temizler, tükürüğündeki maddelerle mikrop öldürür. DİKKAT! Kedinin dilini koparmayın! Kendinizi ona yalatın! Aksi halde pek bir işe yaramaz. Nasıl mı yalatacaksınız? Gayet basit: Kendinizi ona sevdirin! Ha; kedileri sevmiyor ya da huylanıyor musunuz? Başka alternatifler de var. Mesela irice, alt yüzeyi düzümsü bir taş. Keskin kenarlı daha iyi olur. Bu taşı tuza ya da küle yatırın, ardından arıttığınız suyla iyice yıkayın ve sonra yine arıtılmış suyla iyice kaynatın. Suyu çekilene kadar. Ardından kullanabilirsiniz. Sivr kenarlarıyla kaşıntıları giderecek, kirleri çıkaracak, bir kese işlevi görecektir.

Diş fırçası (Kendinden macunlu): Misvak çalısının dalları... Bulamazsanız (ki çölde değilseniz muhtemelen bulamayacaksınız) söğüt ağacına bir oyuk açın. Daha sonra iç yüzeyinden çubuk ya da istediğiniz şekilde şeyler yapın. İşte size diş fırçası, hem de kendinden macunlu.