Değerli okurlarımız, liseye yeni başlayacak kardeşlerim için hazırladığım yazı dizisinin ikinci ve son bölümünde karşınızdayım. İlk yazımızı okumadıysanız ya da hatırlamak istiyorsanız http://erdeminblogu.blogspot.com.tr/2015/09/liseye-yeni-baslayanlar-icin-tavsiyeler.html adresini kullanabilirsiniz. İlk yazımın sonunda söz verdiğim konuları size açıklamaya çalışacağım. İnşallah size faydalı olacaktır. Değerli dostlarım, erkenden gittiğiniz ve arkadaş aramak için fırsatları kolladığınız ilk günümüzde otururken dikkat etmemiz gereken, sıramızın ne önde, ne arkada, ortada ama öne yakın bir yerde bulunmasıdır. Eğer tavsiyemi dinleyecek olursanız ne sınıf üzerinde inek-asosyal öğrenci tipini çizersiniz ne de öğretmenler üzerinde umursamaz adam görüntüsünü. Her şey mükemmel, okula erkenden geldiniz, sınıfınızı buldunuz, (yıllar öncesi iyi ki yapmışım dediğim hatayı yapmadınız) lakin üzerinizdeki tedirginliğin üst dönemlerin rahatsız edici bakışlarıyla arttığını fark ettiniz. Bu noktada hatırlamanız gereken, bunun sizin kısa ömrünüzün özel günlerinden biri olduğu ve tadını çıkarmanız gerektiğidir. Günlük hayatta kavgaya ve münakaşaya yatkın biri bile olsanız bugün çevrenize vereceğiniz görüntünün olumlu da olsa olumsuz da olsa etrafınızdakilerin hafızasından kolay kolay silinmeyeceğini unutmamalısınız. Hiçbirimiz kötü bir başlangıcı istemeyiz. Yıl boyunca saldırgan ve kavgacı çocuk izlenimini yıkmak için mücadele vermek zorunda kalmayı istemeyiz. Bu yüzden ne olursa olsun, yaşayacağınızdan değil ama belki olur diye söylüyorum, kasıtlı olarak tahrik edilmeye çalışılsanız bile bunlara aldırış etmeyin. Sorun yaşayacağınızı düşündüğünüz bir okula başlıyorsanız, kendi sınıfınız dışında kimseyle göz teması kurmamak önleyici olabilir. Sözlü sataşmalara maruz kalırsanız unutmamanız gereken şey bu davranışın zaten sizi sinir etmek ve bunun üzerinden eğlence sağlamak amaçlı olduğudur. Ciddi anlamda söylüyorum ki arkadaşça olanlar hariç ( zaten onları siz ayırt edersiniz elbette) kasıtlı bir sözlü tacize maruz kalırsanız hiç duymamış gibi yapabilirsiniz. Bu onlara, sözlü olarak vereceğiniz en iyi cevaptan daha rahatsız edici olacaktır. Yıllar öncesinde şuanda yaşadığınız gibi heyecan dolu günlerime geri döndüğümde, Allah'a şükr etmeme sebep olan bir çevrem ve anılarım oldu. Katılabileceğim hemen hemen her sosyal oluşumda en azından bir kere de olsa görüldüm. Gittiğim yerler arttığında gördüm ki bu şehirin her köşesinde tanıdığım bir insana rastlayabiliyorum. Bu kendimi gerçekten iyi hissetmemi sağlıyor. Popüler olma davanız size rezil olmaktan başka hiçbir şey getirmeyecektir. En azından şuanda popüler olduğu öne sürülen insanların hiçbirinin çevremdeki aklı başında bireylerce kabul edilmediğine şahidim. Bu noktada ayrımını yapmamız gereken bir nokta var :
-Popüler olmak
-Sosyal olmak
Siz ikinicisi için çaba gösterin. Popülerlikten ne anlaşıldığı tartışılır lakin, tanınmışlık kast ediliyorsa zaten ikincisini elde ettiğinizde diğeri doğal olarak ellerinizde olacaktır. Sosyal biri olmak için bunu istedikten sonra özgüveninizi herkesle sohbet edecek ve girilmesi gereken yerlere girecek kadar geliştirmeniz gerekiyor. Özgüven eksikliği konusuna ve yarısını kendi geliştirdiğim tedavi yöntemine psikolojik bir denememde değinmeyi düşünüyorum. Japonyada bir senede kişi başına yirmi kitap düşerken Türkiye'de iki kişiye bir kitap düşüyor. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi okumayı az seven bir milletiz. Bu yüzden yazıyı daha fazla uzatıp okunma oranını düşürmeye hiç niyetim yok. Konu geniş kapsamlı olduğu için yazmaya başladığım zaman aklıma onlarca şey geliyor. Sizleri sıkmak da istemiyorum. Bu iki yazı dizimde verdiğim bilgiler, sizleri bir iki hafta kadar idare edecektir. Geriye kalan tek önemli konu bayanlara karşı olan tutumunuz yazısını ayrı bir başlıkla yine bu blogtan yayınlayacağım inşallah. Akabinde lise hayatı boyunca öğretmenlerin ve idarenin bir numaralı adamı olarak, öğretmenlerin gözüne girme yöntemlerimi açıklamayı düşünüyorum. Takipte kalın. Selam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder