Şöyle ki; ben, Japon kültürüne inanılmaz bir merak duyarım. Peki, neden? Yani herkes İngiliz, Fransız, Amerikan kültürüne ilgi duyarken sen neden Japon?
Şöyle ki; ben, yörüklüğünü kaybetmemiş bir Türkmenim. Bunu da yürüyerek Asya turu yapmak istememden anlıyorum (Ve bu konuda son derece ciddiyim. Vize filan sıkıntı olursa direkt Türkiye'nin ucuna dek gidip döneceğim.)
Peki, Japon kültürüne merakıma gelsek mi artık? Bunun için önce; Japonların kökenine bakmak lazım. Japonların kökeni hakkında Japonya'da iki teori kabul görüyor:
1.si, Japonların o adalarda yaşayan "insansı"ların evrimleşmesiyle türediği (Oha diyorum başka da bir şey demiyorum)
2.si, Japonların orta Asya kökenli, at üstünde göç eden topluluklardan geldikleri. Kore üzerinden bugünkü yerlerine yerleşiyorlar.
Tanıdık geldi mi? Her hangi bir milleti hatırlattı mı? Hani T ile başlıyor? Hatta Y ile başlayan günümüzde de göçebeliği sürdürenleri var?
Neyse; 2. tezi güçlendiren sebeplere gelirsek...
İlk olarak, Japon ve Türk oturuşları. Japonya'da Seiza, Kiza, Agura diye oturuşlar var. Seiza ve Kiza iki diz üzerine oturuş. Japonca bunlar 正座 (Seiza), 跪座 (Kiza) ve 胡坐 (Agura). Agura ne mi? Bildiğimiz bağdaş. Hatta resimler koyayım.
正座 (Seiza)
跪座 (Kiza)
胡坐 (Agura)
Şimdi bir takım akıllılar "Her toplulukta bağdaş var ki" diyecek. Şimdi mesele şu; evet, tüm Asya toplumlarında görülüyor. Ama mesele şu ki buna sadece biz, Japonlar, Koreliler ve Çinliler isim vermiş. Diğerleri "çapraz bacak oturuşu" gibi saçma sapan bir terim kullanıyorlar. (Sit on the cross-leg ne Allah rızası için?) Ha, iyi de Koreli ve Çinliler? Mesele şu ki; Koreliler, Türkler ve Japonlar zaten "Turan ırkı" denen bir ata-ırka sahipler. Bazıları bunun Hun'lar olduğunu söylüyor ama bence daha eski bir yere dayanmalı. (Hz. Adem kadar eski demedim) Peki, Çinliler? Çinliler, asırlarca Türklerle yan yana yaşamış. E, Koreliler de zaten eskiden Çin içinde yaşıyorlardı. Bu yüzden üç kültürün birbirinden etkilenmesi gayet kolay ve normal. Hatta Çinliler'in bağdaşa verdikleri isim 盤腿 (Pántuǐ) Bağdaş kelimesi gibi bir çağrışımı var. Yalnız Türk-Japon bağdaşı ile Çin bağdaşı arasındaki fark: Türk-Japon bağdaşında ayaklar bacağın altında, Çin bağdaşında üstünde. Japonlara gelecek olursak, yine 2. tezi doğru kabul edersek -ki zaten edelim, 1. tez sırf "yok be, ne uğraşacağım" diyen üşengeçlerce üretilmiş gibi duruyor; bir de azılı Darwinistlerce- Japonlar, Japon adalarına Orta Asya ve Kore üzerinden ulaşmış. Orta Asya'dan Kore'ye Çin'den geçmeden gidemezsiniz. Her şeyden önce, Çin seddinin üstünden geçmeye kalksanız; denize kadar uzanıyor. Ancak altından, yani Çin'den ve hatta Pekin'den geçmek gerekiyor. Onlar üzerinden Kore'ye geçmişler. Bu arada, Japonların kökeni hakkında Japonların asla kabul etmediği ama Koreli tarihçilerin ve Batılıların üzerinde çokça durduğu bir teori var: Japonlar, Koreliydi ve sonra Japon adalarına göçtüler. Tamam; ama neden göçtüler? Nasıl göçtüler? Hangi araçla göçtüler? Ne kadarı göçtü? Kimlerin göçeceğine kim karar verdi? Bir başka sorun; Çinli olduğuna kesinlikle karşı çıkan Korelilerin kökenleri. Tamam, Koreliler yine Koreli olsun; bir yerden göçmelerine gerek yok. Ama Çinliler Turan ırkına mensup değil; ve Koreliler Turan ırkına mensup ise, bu bize; Korelilerin de Orta Asya'dan geçtiğini gösteriyor. Zaten Çinliler bir kaç milletin karışımı. Bir de Japonlar hakkında bir dördüncü teori var; Japonların 17 ırkın karışımı bir topluluk oldukları. Bu 17 ırk arasında Türkler, Koreliler, Japon adası yerlileri ve bir kaç şey daha var.
Peki, neden Moğol değil de Japon kültürü? Neden Çin değilde Japon kültürü? Bu soru hakkında; Moğol ve Çin'le ilgili bilgilere göz atmamız gerek. Çinlilerin de tıpkı Turan ırkı gibi bir kaç topluluğu kapsayan bir ata-toplum olduğunu biliyoruz. Ama bilmediğimiz şey; nasıl oldu da Turan ırkı Moğol, Kore, Japon, Türk gibi parçalara bölünürken; Çinliler aynı kaldı? Mesele şu ki; Mete Han döneminden sonra Çinliler, barış için Hun Hakanlarının (Xaqan) Çinli kadınlarla evlenmesini istiyorlar. Bu kadınların ajanlığı, Hun imparatorluğunu çökertiyor. Bir dakka bir dakka, sen az önce bence Hun devletinden çok daha eskiye dayanıyor, demedin mi? Sıkıntı şu ki; Hun xaqanları yörük kültürüyle yaşıyor ve nereye göçerlerse orayı devlet toprağı eyliyor. Bu durumda da ne kadar sınırları olduğunu bilemiyoruz. Eğer Attila Han'ı kabul edersek; sınırları Macaristan'a kadar uzanıyor. Ve Çin'in bir kısmının Hun devleti içinde olduğunu ama yine de bağımsız bir devlet olduğunu biliyoruz. Sıkıntı şu: Japon adaları Hun imparatorluğunun parçası mıydı? Japonlar Hun imparatorluğu dağıldıktan sonra mı, yoksa önce mi göçmüştü? Peki, sonra ise; ne kadar sonra? Bu ne kadar sonradaki bazı bilgiler, bizi yine bir ikilemde bırakıyor. Kayı boyu, Anadolu'ya en son göçen ve zaten Moğol baskısından, bilhassa Cengiz Han'ın (Čeñğiz Xan) zulmünden kaçıyorlar. Burada bir Čeñğiz Xan parantezi açmalıyız. Moğollar da Turan ata-ırkından gelmekte. Hatta bizzat Čeñğiz Xan'ın Moğol değil, devşirme bir Türk olduğu da söyleniyor. Mesele şu: Neden bir kişi, soydaşına zulüm eder? Cevap basit: İktidar hırsı. Kayı boyu'na dönelim. Kayı boyu, pek çok oymağa, oymaklar da bir çok obaya ayrılmıştır. Bizim ele alacağımız; Osmanlı'yı kuran, Süleyman Şah'ın yönetimindeki Karakeçili oymağı. (Bu arada ben de bu soydan gelmekteyim) Süleyman (Selman) Şah ölünce Ertuğrul Gazi ve abisi Gündoğdu (Qünḑolƣdu) ayrılığa düşüyorlar: Ertuğrul Gazi Bizans'ın üstüne yürümek istiyor, abisi Gündoğdu ise Horasan'a dönmek istiyor. Ve Gündoğdu taifesinden bir daha haber alınamıyor. Ne oldu onlara? Nereye gittiler? Bu, bir soruyu açıklığa çıkarıyor: Kökeni bilinmeyen bir millet ve ne olduğu bilinmeyen bir oba... Olabilir mi, acaba? Öncelikle; eğer böyleyse neden Türkçe, Japonca'ya dönüştü. Zamanla farklı diller, özellikle de Çince'den etkilenmiş olabilir. Mesela Japonca bazı kelimeler var.
Roomaji (Okunuş): Anlam
İi (İyi): İyi
Chou ii (Çoğ iyi): Çok iyi
Kuro (Kuro, Kıro): Kara
Peki, neden L harfi tarihe karıştı?
Yeterince bilgi verdim. Japon kültürünü ilgi çekici bulmamın en önemli nedeni, kültürlerinin bize çok benzemesi. Sini etrafında bağdaş kurarak (Agura) yemek yeme... Ayrıca ramen, noodle ve udon yemekleri. Peki, neden İslam'ı bırakıp Şintoizm'e yönelmişler? Bu sorunun cevabını; geri dönüşte İslam dünyasından uzaklaşarak Hindu-Budist Dünyasıyla kaynaşmaları diye açıklayabilir.
Bu yazının konusu bu değil.
Ok-yay ve kılıç, tıpkı bizdeki gibi, Japonlarda da önemli bir adet. Sonra, yemeğe saygı var her iki kültürde de. Her iki kültürde de cinci hocalar var.
Ha, bir de Japonya; eskiden Shogunate ile yönetiliyordu. Shogunate sistemi göçebelerdeki oba, Osmanlı'daki eyalet-vilayet sistemine benzer.
Ayrıca Japonların İngilizce ile imtihanı ile bizim İngilizce'yle imtihanımız da benziyor. Şu iki anime kesiti:
Peki, bunca şeyi niye anlattım? Çünkü bunlar, Japon kültürüne duyduğum merakın sebebini oluşturan şeyler. Sebep ise bizim kültürümüzle çok benzemesi. Bir ufak fark var ki; Japonlar genelde Müslüman değil, Şintoist.
Şintoizm hakkında biraz bilgi vereyim; Şintoizm'de "Kami" adlı yaratıcı/düzenleyiciler vardır. Ve bunların hepsi ilk iki Japon'dan doğmuştur. Bu aşamada; Tengricilik yani Türklerin eski milli dini hakkında bilgi edinmek gerekiyor. (Eski Türkler şamanistti diyen olursa ağzının ortasına pide küreğiyle vururum) Tengricilik'te; her şeyi yaratan Gök-Yer-Tengri (Göğün Yerin Tanrısı) vardır. Bir de ona yardımcı olan "görevli"ler vardır. Ve bir de Ata'lar ve Ana'lar vardır. Bunlar kötü ve iyi olabilirler. Yılan ata ve Yılan ana mesela. Yılanların, erbüke ve işbükelerin, ejderhaların atası ve yöneticisidir.
Sonra, Tengricilik'te Kam adı verilen din adamları var. Bunlar günümüzün cinci hocalarıyla aynı işi yapıyor. Ama pek çok "ruh"tan bahsedilir Türk mitolojisinde. Kayışbaldır, Albıs, Alkarısı... Hepsi hakkındaki anlatılar; günümüz cin anlatılarının "insan formuna dönüşme" kapsamına sokulabilir.
Şintoizm'de de böyle bir durum var. Dahası, Kami de kamlara verilen bir isim olabilir. Çünkü Şintoizm'de yerel Kamiler de vardır.
Neyse...
Sonuç olarak; Japon kültürü, bizim kültürümüze hem çok benzediği, hem de çok uzak olduğu ve bir de Avrupa'dan nefret etmemden kaynaklanıyor. O bize temizlik taslayan Avrupalılar, Türkler'den kanalizasyon sistemini öğrenene kadar poşete s.çıp sokağa atıyor; basmamak için de topuklu ayakkabı giyiyordu! Bu arada, Dünya'da kanalizasyon sistemi ilk olarak Asya'da kullanılmıştır. Daha sonra Türkler sayesinde Avrupa'ya geçmiştir. Ortadoğu'da hala bazı yerlerde kanalizasyon sistemi olmadığı söylenir. Şimdi söyle ey Avrupa Birliği; sen mi temizsin, ben mi? Hem, siz bizim yemekleri yasaklayacağınıza; Fransızların salyangoz dolmasını yasaklayın! Salyangoz yemenin vücutta ne tür tahribatlar oluşturacağına dair bir fikriniz var mı?
Şöyle ki; ben, yörüklüğünü kaybetmemiş bir Türkmenim. Bunu da yürüyerek Asya turu yapmak istememden anlıyorum (Ve bu konuda son derece ciddiyim. Vize filan sıkıntı olursa direkt Türkiye'nin ucuna dek gidip döneceğim.)
Peki, Japon kültürüne merakıma gelsek mi artık? Bunun için önce; Japonların kökenine bakmak lazım. Japonların kökeni hakkında Japonya'da iki teori kabul görüyor:
1.si, Japonların o adalarda yaşayan "insansı"ların evrimleşmesiyle türediği (Oha diyorum başka da bir şey demiyorum)
2.si, Japonların orta Asya kökenli, at üstünde göç eden topluluklardan geldikleri. Kore üzerinden bugünkü yerlerine yerleşiyorlar.
Tanıdık geldi mi? Her hangi bir milleti hatırlattı mı? Hani T ile başlıyor? Hatta Y ile başlayan günümüzde de göçebeliği sürdürenleri var?
Neyse; 2. tezi güçlendiren sebeplere gelirsek...
İlk olarak, Japon ve Türk oturuşları. Japonya'da Seiza, Kiza, Agura diye oturuşlar var. Seiza ve Kiza iki diz üzerine oturuş. Japonca bunlar 正座 (Seiza), 跪座 (Kiza) ve 胡坐 (Agura). Agura ne mi? Bildiğimiz bağdaş. Hatta resimler koyayım.
正座 (Seiza)
跪座 (Kiza)
胡坐 (Agura)
Şimdi bir takım akıllılar "Her toplulukta bağdaş var ki" diyecek. Şimdi mesele şu; evet, tüm Asya toplumlarında görülüyor. Ama mesele şu ki buna sadece biz, Japonlar, Koreliler ve Çinliler isim vermiş. Diğerleri "çapraz bacak oturuşu" gibi saçma sapan bir terim kullanıyorlar. (Sit on the cross-leg ne Allah rızası için?) Ha, iyi de Koreli ve Çinliler? Mesele şu ki; Koreliler, Türkler ve Japonlar zaten "Turan ırkı" denen bir ata-ırka sahipler. Bazıları bunun Hun'lar olduğunu söylüyor ama bence daha eski bir yere dayanmalı. (Hz. Adem kadar eski demedim) Peki, Çinliler? Çinliler, asırlarca Türklerle yan yana yaşamış. E, Koreliler de zaten eskiden Çin içinde yaşıyorlardı. Bu yüzden üç kültürün birbirinden etkilenmesi gayet kolay ve normal. Hatta Çinliler'in bağdaşa verdikleri isim 盤腿 (Pántuǐ) Bağdaş kelimesi gibi bir çağrışımı var. Yalnız Türk-Japon bağdaşı ile Çin bağdaşı arasındaki fark: Türk-Japon bağdaşında ayaklar bacağın altında, Çin bağdaşında üstünde. Japonlara gelecek olursak, yine 2. tezi doğru kabul edersek -ki zaten edelim, 1. tez sırf "yok be, ne uğraşacağım" diyen üşengeçlerce üretilmiş gibi duruyor; bir de azılı Darwinistlerce- Japonlar, Japon adalarına Orta Asya ve Kore üzerinden ulaşmış. Orta Asya'dan Kore'ye Çin'den geçmeden gidemezsiniz. Her şeyden önce, Çin seddinin üstünden geçmeye kalksanız; denize kadar uzanıyor. Ancak altından, yani Çin'den ve hatta Pekin'den geçmek gerekiyor. Onlar üzerinden Kore'ye geçmişler. Bu arada, Japonların kökeni hakkında Japonların asla kabul etmediği ama Koreli tarihçilerin ve Batılıların üzerinde çokça durduğu bir teori var: Japonlar, Koreliydi ve sonra Japon adalarına göçtüler. Tamam; ama neden göçtüler? Nasıl göçtüler? Hangi araçla göçtüler? Ne kadarı göçtü? Kimlerin göçeceğine kim karar verdi? Bir başka sorun; Çinli olduğuna kesinlikle karşı çıkan Korelilerin kökenleri. Tamam, Koreliler yine Koreli olsun; bir yerden göçmelerine gerek yok. Ama Çinliler Turan ırkına mensup değil; ve Koreliler Turan ırkına mensup ise, bu bize; Korelilerin de Orta Asya'dan geçtiğini gösteriyor. Zaten Çinliler bir kaç milletin karışımı. Bir de Japonlar hakkında bir dördüncü teori var; Japonların 17 ırkın karışımı bir topluluk oldukları. Bu 17 ırk arasında Türkler, Koreliler, Japon adası yerlileri ve bir kaç şey daha var.
Peki, neden Moğol değil de Japon kültürü? Neden Çin değilde Japon kültürü? Bu soru hakkında; Moğol ve Çin'le ilgili bilgilere göz atmamız gerek. Çinlilerin de tıpkı Turan ırkı gibi bir kaç topluluğu kapsayan bir ata-toplum olduğunu biliyoruz. Ama bilmediğimiz şey; nasıl oldu da Turan ırkı Moğol, Kore, Japon, Türk gibi parçalara bölünürken; Çinliler aynı kaldı? Mesele şu ki; Mete Han döneminden sonra Çinliler, barış için Hun Hakanlarının (Xaqan) Çinli kadınlarla evlenmesini istiyorlar. Bu kadınların ajanlığı, Hun imparatorluğunu çökertiyor. Bir dakka bir dakka, sen az önce bence Hun devletinden çok daha eskiye dayanıyor, demedin mi? Sıkıntı şu ki; Hun xaqanları yörük kültürüyle yaşıyor ve nereye göçerlerse orayı devlet toprağı eyliyor. Bu durumda da ne kadar sınırları olduğunu bilemiyoruz. Eğer Attila Han'ı kabul edersek; sınırları Macaristan'a kadar uzanıyor. Ve Çin'in bir kısmının Hun devleti içinde olduğunu ama yine de bağımsız bir devlet olduğunu biliyoruz. Sıkıntı şu: Japon adaları Hun imparatorluğunun parçası mıydı? Japonlar Hun imparatorluğu dağıldıktan sonra mı, yoksa önce mi göçmüştü? Peki, sonra ise; ne kadar sonra? Bu ne kadar sonradaki bazı bilgiler, bizi yine bir ikilemde bırakıyor. Kayı boyu, Anadolu'ya en son göçen ve zaten Moğol baskısından, bilhassa Cengiz Han'ın (Čeñğiz Xan) zulmünden kaçıyorlar. Burada bir Čeñğiz Xan parantezi açmalıyız. Moğollar da Turan ata-ırkından gelmekte. Hatta bizzat Čeñğiz Xan'ın Moğol değil, devşirme bir Türk olduğu da söyleniyor. Mesele şu: Neden bir kişi, soydaşına zulüm eder? Cevap basit: İktidar hırsı. Kayı boyu'na dönelim. Kayı boyu, pek çok oymağa, oymaklar da bir çok obaya ayrılmıştır. Bizim ele alacağımız; Osmanlı'yı kuran, Süleyman Şah'ın yönetimindeki Karakeçili oymağı. (Bu arada ben de bu soydan gelmekteyim) Süleyman (Selman) Şah ölünce Ertuğrul Gazi ve abisi Gündoğdu (Qünḑolƣdu) ayrılığa düşüyorlar: Ertuğrul Gazi Bizans'ın üstüne yürümek istiyor, abisi Gündoğdu ise Horasan'a dönmek istiyor. Ve Gündoğdu taifesinden bir daha haber alınamıyor. Ne oldu onlara? Nereye gittiler? Bu, bir soruyu açıklığa çıkarıyor: Kökeni bilinmeyen bir millet ve ne olduğu bilinmeyen bir oba... Olabilir mi, acaba? Öncelikle; eğer böyleyse neden Türkçe, Japonca'ya dönüştü. Zamanla farklı diller, özellikle de Çince'den etkilenmiş olabilir. Mesela Japonca bazı kelimeler var.
Roomaji (Okunuş): Anlam
İi (İyi): İyi
Chou ii (Çoğ iyi): Çok iyi
Kuro (Kuro, Kıro): Kara
Peki, neden L harfi tarihe karıştı?
Yeterince bilgi verdim. Japon kültürünü ilgi çekici bulmamın en önemli nedeni, kültürlerinin bize çok benzemesi. Sini etrafında bağdaş kurarak (Agura) yemek yeme... Ayrıca ramen, noodle ve udon yemekleri. Peki, neden İslam'ı bırakıp Şintoizm'e yönelmişler? Bu sorunun cevabını; geri dönüşte İslam dünyasından uzaklaşarak Hindu-Budist Dünyasıyla kaynaşmaları diye açıklayabilir.
Bu yazının konusu bu değil.
Ok-yay ve kılıç, tıpkı bizdeki gibi, Japonlarda da önemli bir adet. Sonra, yemeğe saygı var her iki kültürde de. Her iki kültürde de cinci hocalar var.
Ha, bir de Japonya; eskiden Shogunate ile yönetiliyordu. Shogunate sistemi göçebelerdeki oba, Osmanlı'daki eyalet-vilayet sistemine benzer.
Ayrıca Japonların İngilizce ile imtihanı ile bizim İngilizce'yle imtihanımız da benziyor. Şu iki anime kesiti:
Peki, bunca şeyi niye anlattım? Çünkü bunlar, Japon kültürüne duyduğum merakın sebebini oluşturan şeyler. Sebep ise bizim kültürümüzle çok benzemesi. Bir ufak fark var ki; Japonlar genelde Müslüman değil, Şintoist.
Şintoizm hakkında biraz bilgi vereyim; Şintoizm'de "Kami" adlı yaratıcı/düzenleyiciler vardır. Ve bunların hepsi ilk iki Japon'dan doğmuştur. Bu aşamada; Tengricilik yani Türklerin eski milli dini hakkında bilgi edinmek gerekiyor. (Eski Türkler şamanistti diyen olursa ağzının ortasına pide küreğiyle vururum) Tengricilik'te; her şeyi yaratan Gök-Yer-Tengri (Göğün Yerin Tanrısı) vardır. Bir de ona yardımcı olan "görevli"ler vardır. Ve bir de Ata'lar ve Ana'lar vardır. Bunlar kötü ve iyi olabilirler. Yılan ata ve Yılan ana mesela. Yılanların, erbüke ve işbükelerin, ejderhaların atası ve yöneticisidir.
Sonra, Tengricilik'te Kam adı verilen din adamları var. Bunlar günümüzün cinci hocalarıyla aynı işi yapıyor. Ama pek çok "ruh"tan bahsedilir Türk mitolojisinde. Kayışbaldır, Albıs, Alkarısı... Hepsi hakkındaki anlatılar; günümüz cin anlatılarının "insan formuna dönüşme" kapsamına sokulabilir.
Şintoizm'de de böyle bir durum var. Dahası, Kami de kamlara verilen bir isim olabilir. Çünkü Şintoizm'de yerel Kamiler de vardır.
Neyse...
Sonuç olarak; Japon kültürü, bizim kültürümüze hem çok benzediği, hem de çok uzak olduğu ve bir de Avrupa'dan nefret etmemden kaynaklanıyor. O bize temizlik taslayan Avrupalılar, Türkler'den kanalizasyon sistemini öğrenene kadar poşete s.çıp sokağa atıyor; basmamak için de topuklu ayakkabı giyiyordu! Bu arada, Dünya'da kanalizasyon sistemi ilk olarak Asya'da kullanılmıştır. Daha sonra Türkler sayesinde Avrupa'ya geçmiştir. Ortadoğu'da hala bazı yerlerde kanalizasyon sistemi olmadığı söylenir. Şimdi söyle ey Avrupa Birliği; sen mi temizsin, ben mi? Hem, siz bizim yemekleri yasaklayacağınıza; Fransızların salyangoz dolmasını yasaklayın! Salyangoz yemenin vücutta ne tür tahribatlar oluşturacağına dair bir fikriniz var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder