Bir antrenman düzeni kurduğumu söyledim ama yayınlanan bir yazıda mı yoksa hâlâ tamamlanmadığı için bekleyen bir yazıda mı onu bilmiyorum, o yüzden şimdi yeniden söylüyorum. Geçen ok atmak için ormanlık bir araziye gittim, okları aşağı yukarı istediğim yere gönderebiliyorum. Ama elim öldü, ne kadar sertmiş o yay, bir de yumuşak olduğunu düşünüp daha sert bir yaya geçiş yapmayı planlıyordum. Ulan çeneme kadar bile çekemedim çileyi. (Çile=kiriş=yayın ipi) Gerçi çile çektim bayağı, o iyi oldu. Bak, bu da kelime esprisi.
Bu sene dersler iyi geçiyor. Yemek Stilistliği ve Fotoğrafçılık diye bir dersimiz var mesela, zorunlu ders. İyi ki zorunla ha, seçmeli olsa seçmezdim ve birçok şeyi kaçırmış olurdum. Mesela Gökçeada yemekleri yapan bir yere gittik ders için -ki ders için daha kasap, balıkçı, arıcı vs. bir sürü opsiyon sunuldu ilerleyen günler için, hadi bakalım, yerinde görüp yerinde öğrendiğimiz- sıcak ot diye bir yemek yapıp yedik. İşe, otları ayıklamaktan başladık, çünkü otu ayıklamadan nasıl yapacaksın? İçinde soğan, az sonra sayacağım yerel Gökçeada otları ve yoğurt olan sıcak bir yemek. (Adı "sıcak ot" zaten) Neyse, otlara gelince: Şevketibostan, radika... Radika nedir? Ege bölgesinde karahindibaya verilen isim. Geçelim... Turp otu, labada, havuç otu... Havuç otu diye aradım ama pek bir şey bulamadım. Yaprakları gerçekten havuç yapraklarıyla neredeyse aynıydı. Aslında, yabani havucun bitki kısmı olabileceğini düşünüyorum; zira yabani havuç Ege coğrafyasında (Doğu Yunanistan, Batı Anadolu, güney Trakya, Girit ve bilumum Ege adaları) yetişen bir bitki, o yüzden yabani havucun yaprakları olabilir diye düşünüyorum. Bir de gelincik otu. Bu, kırmızı çiçeği olan hassas bitki mi değil mi ondan emin değilim. O çiçeğe benzemiyor, bildiğin ot bu. Ama Latince adını filan bulamadım. Neyse...
Hadi, benden bu kadar. O değil de başta o kadar bayramlardan bahsetmişim, yuh, halbuki üstünkörü bahsedip geçecektim.
Bu arada, bir kılıç sanatı icat etme çalışmalarım sürüyor. Aslında her şeyi hazır, tek ihtiyacım olan birkaç öğrenci ve biraz destek. Destek atın diye demiyorum tabii, ben kendim çalıp kendim de oynarım, o sorun değil; az sonra vereceğim "antrenman rehberi"ni o kılıç sanatının en üst aşaması olarak belirlediğim unvana göre oluşturdum. O yüzden söyledim bunu. Bu arada adını ve ayrıntılarını vermeyeceğim, hâlâ yemek blogunda kendi icat ettiğim Kımzutmak'ın tarifini vermenin pişmanlığını yaşıyorum. Neden? Bir yer o tarifi kullansa telif davası açamam çünkü, o yüzden. Neyse, orası önemli değil.
O zaman, hadi antrenman listesi:
1) Sakinlik. Önce bir durup nefesimi düzenliyorum vs.
2) Isınma. Isınma önemli arkadaş. Isınmasız çıkmam abi. Böyle bir şey vardı, neysiz çıkmam abi'ydi o? Neyse...
3) Dambıl. Bu arada para verip dambıl almadım, alırsam bir köşeye atacağımı iyi biliyordum, o yüzden de pet şişelere kum doldurdum. On kez kaldırıp indiriyorum.
4) Şınav, 5 taneyle başladım, her hafta +1 ekleyip 10'da bırakacağım. Bu arada beni bütün bu listede en zorlayan şınav.
5) Mekik, bu da beş tane.
6) Bunlar hepsi bir arada, kendi içlerinde belli bir sıraları yok, o yüzden "altı"da topladım, hangi sırayla istiyorsam öyle yapıyorum:
Kepaze veya atış. Şimdilik cumartesileri ormanlık alana gidip atış talimi yapıyorum ama yazın her gün olacak o atış talimi olayı. Kolumun yeniden güçlenmesi lazım, resmen ölmüş. Halbuki ben o yayı kolayca gerebilen bir insandım. Bu arada beşle başladım, her hafta beş ekleyip yirmide tamamlayacağım.
Katana, on kez, bu kılıç sanatı şeysiyle ilgili bu, bokken'im ya da katanam olmadığı için bunu bazen yapıyor bazen yapmıyorum. Yaptığımda ne kullanıyorum? Sapı katana sapı gibi olan şemsiyelerden. On hareket yapıyorum. Hareketlerin ayrıntılarını söylemeyeceğim.
Türk kılıcı ve kalkan, güzel bir kılıcım ve kalkanım olduğundan bunu sürekli yapıyorum. On hareket yapıyorum.
Yakın mesafe hançer, bunda da on hareket. Balıkesir'de kör, süs eşyası olan bir hançer var -ki kardeşimin aslında- ama burada ne kör ne gerçek bir hançer yok, o yüzden bunu şimdilik yapmıyorum.
Hançer fırlatma, hem üstteki maddeden hem de hançere uygun hedefim olmadığından -ağaca filan fırlatılır gerçi, o o kadar sorun değil- şimdilik yapmıyorum. On kez.
Balta ve kalkan, ne savaş baltam ne normal baltam olmadığından yapmıyorum. On hareket.
Balta fırlatma, hem yukarıdaki maddeden hem de baltaya uygun hedefim olmadığından -baltayı da ağaca fırlatamam artık, onun için aşağı resmini koyduğum gibi bir hedef gerek- yapmıyorum. Beş kez.

Gürz ve kalkan, on hareket. Bunu da gürzüm olmadığından yapmıyorum. Bu arada, bu "yapmıyorum"lar, belli olduğu gibi "ileride alıp yapacağım" anlamında. On hareket.
Savaş kırbacı, on hareket. Ne savaş kırbacım ne normal kırbacım -aklınıza kötü kötü şeyler getimeyin lan- ne de at kamçım olmadığı için yapmıyorum.
Mızrak ve kalkan, on hareket. Bırak mızrağı, sopam bile olmadığından yapmıyorum. Bu arada bir atasözümüz aklıma geldi de neyse, orayı karıştırmayalım şimdi.
Mızrak fırlatma, beş kez. Mızrağa uygun hedefim yok ve üstteki maddeden dolayı yapmıyorum.
Çıplak elle dövüşme (buna ayak da dahil), on hareket.
Düz kılıç ve kalkan, on hareket.
7) At binme. Şu an ne atım ne de binecek alanım var, haliyle yapmıyorum.
Bu arada bu düzende haftanın bir günü bilek ağırlıklarıyla çalışılıyor, bir gün tatil, bir gün yay haricinde ters elle talim yapılıyor, bir gün de her hareket -maksimum şeyi geçmeyecek biçimde- iki katı yapılıyor. Üç gün ve daha fazla molalarda sayılar sıfırlanıyor. Ayrıca uygun ortam olduğunda da turu fark etmeksizin koşu. Okulun arkasında ormanlık gibi bir yer var, okul olan günler orada koşuyorum.
İyice delirdim burada, neyse. Hadi görüşürüz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder