6. Bölüm: Bir taş kaç damladan oluşur?
Bir kaç gün içinde, sanırım bu şekilde olmalıyım. Airi yanıma geldi ve "Ne yapıyorsun?" dedi. Ha!? Onla daha önce grup ödevleri dışında konuşmuş muyduk ki? Bir dakika, ne!? Ne zaman gitti? Neyse... Ah! Olamaz. Aiko beni çağırmıştı. Hiç gitmek istemesem de, bu hesaplaşmayı bitirmeliydim. O sırada, camdan dışarı baktım. Daha önce görmediğim biri geliyordu. Yeşil saçlar ve... Kedi kulakları!? Sanırım, o da yarı-ayakashi. Derste, Anzu-sensei, "Yeni bir arkadaşımız var. Adı Nao. Bu arada..." O sırada içeri, camdan gördüğüm kız geldi. "Me-merhaba. Ben Nao. E, şey... Belki benim türümün bir ruh avcısı olması garip gelebilir ama; bir yarı-ayakashi'yim." Ne?! Öylece söyleyebiliyor mu? Böyle bir şey söylesen; seni taşa tutarlar... Bekle, ne?! Herkeste benle aynı tepki vardı ama kimsenin onu taşa tutacağı filan yok gibiydi. Yandan, Airi hilal şeklindeki shinki'sini alıp, tam fırlayacaktı ki; onu durdurdum. "Neden beni tutuyorsun lanet olası?!" diye bağırıyordu. O sırada, shinki'yi bana batırdı. Ah! Kanım akıyor, lanet olsun... "Ha? Shinki'lerin insanlara zarar vermediğini sanıyordum?" diye şaşkınlıkla bakakaldı.
Airi'nin Gözünden:
Gerçekten şaşırmıştım ki... Aklıma Akame'nin onu bir ayakashi ilan ettiği zaman geldi. Kahretsin, bu aşağılık bir ayakashi! Shinki'mi tutup, ona fırlattım ama...
Aiki'nin gözünden:
Eğilip kurtuldum. Anzu-sensei shinki'yi tutup, "Of... Bir gün bunun olacağını biliyordum." diye söylendi. "Pekala; çocuklar, buna alışkın olmadığınızı biliyorum ama yarı-ayakashi'ler ruh avcılığında başarılıdır. Ve tarihteki pek çok ruh avcısı yarı-ayakashi, cinnî ya da akuma çocuğudur." Herkes şaşırmıştı. Bir dakika, bu his?! Olamaz! Kuyruğum çıkmış! Hemen alta kıvırdım ve "Sensei, gitmem gerek!" deyip dışarı fırladım. Bu lanet olası şeyden nasıl kurtulabilirim? Bu tür bir shinki istemiyorum! Aiko'nun elin üstündeki göz halindeki shinki'si zaten defalarca rüyama girmişti, yani karanlık tarafa geçtiğinden beri... Şimdi bir kuyruk... Ah! Tabii ya... Eğer, kendi üçüncü gözümü uyandırıp shinki haline getirebilirsem... Kahretsin! Beynim acıyor. Nasıl, diye düşünürken... Onu gördüm: Aiko. Tomoko'yla mı savaşıyor? Hayır, buna izin veremem. Hemen kılıcımı çektim, lafzı okudum ve Aiko'ya elimin tersiyle bir yumruk attım. Aiko pis pis güldü ve "Ah, demek geldin, ha? Bende seni bekliyordum..." dedi. "Kapa çeneni lanet olası!" diye bağırdım. Lanet olası... "Pekala," dedi ve elini yumruk yapıp gözüyle havayı oynattı.
Bir kaç gün içinde, sanırım bu şekilde olmalıyım. Airi yanıma geldi ve "Ne yapıyorsun?" dedi. Ha!? Onla daha önce grup ödevleri dışında konuşmuş muyduk ki? Bir dakika, ne!? Ne zaman gitti? Neyse... Ah! Olamaz. Aiko beni çağırmıştı. Hiç gitmek istemesem de, bu hesaplaşmayı bitirmeliydim. O sırada, camdan dışarı baktım. Daha önce görmediğim biri geliyordu. Yeşil saçlar ve... Kedi kulakları!? Sanırım, o da yarı-ayakashi. Derste, Anzu-sensei, "Yeni bir arkadaşımız var. Adı Nao. Bu arada..." O sırada içeri, camdan gördüğüm kız geldi. "Me-merhaba. Ben Nao. E, şey... Belki benim türümün bir ruh avcısı olması garip gelebilir ama; bir yarı-ayakashi'yim." Ne?! Öylece söyleyebiliyor mu? Böyle bir şey söylesen; seni taşa tutarlar... Bekle, ne?! Herkeste benle aynı tepki vardı ama kimsenin onu taşa tutacağı filan yok gibiydi. Yandan, Airi hilal şeklindeki shinki'sini alıp, tam fırlayacaktı ki; onu durdurdum. "Neden beni tutuyorsun lanet olası?!" diye bağırıyordu. O sırada, shinki'yi bana batırdı. Ah! Kanım akıyor, lanet olsun... "Ha? Shinki'lerin insanlara zarar vermediğini sanıyordum?" diye şaşkınlıkla bakakaldı.
Airi'nin Gözünden:
Gerçekten şaşırmıştım ki... Aklıma Akame'nin onu bir ayakashi ilan ettiği zaman geldi. Kahretsin, bu aşağılık bir ayakashi! Shinki'mi tutup, ona fırlattım ama...
Aiki'nin gözünden:
Eğilip kurtuldum. Anzu-sensei shinki'yi tutup, "Of... Bir gün bunun olacağını biliyordum." diye söylendi. "Pekala; çocuklar, buna alışkın olmadığınızı biliyorum ama yarı-ayakashi'ler ruh avcılığında başarılıdır. Ve tarihteki pek çok ruh avcısı yarı-ayakashi, cinnî ya da akuma çocuğudur." Herkes şaşırmıştı. Bir dakika, bu his?! Olamaz! Kuyruğum çıkmış! Hemen alta kıvırdım ve "Sensei, gitmem gerek!" deyip dışarı fırladım. Bu lanet olası şeyden nasıl kurtulabilirim? Bu tür bir shinki istemiyorum! Aiko'nun elin üstündeki göz halindeki shinki'si zaten defalarca rüyama girmişti, yani karanlık tarafa geçtiğinden beri... Şimdi bir kuyruk... Ah! Tabii ya... Eğer, kendi üçüncü gözümü uyandırıp shinki haline getirebilirsem... Kahretsin! Beynim acıyor. Nasıl, diye düşünürken... Onu gördüm: Aiko. Tomoko'yla mı savaşıyor? Hayır, buna izin veremem. Hemen kılıcımı çektim, lafzı okudum ve Aiko'ya elimin tersiyle bir yumruk attım. Aiko pis pis güldü ve "Ah, demek geldin, ha? Bende seni bekliyordum..." dedi. "Kapa çeneni lanet olası!" diye bağırdım. Lanet olası... "Pekala," dedi ve elini yumruk yapıp gözüyle havayı oynattı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder