Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

9 Ekim 2015 Cuma

Soul Hunted 4. Bölüm

4. Bölüm: Bir shinki'nin doğuşu

Kısa sürede, iyileşip sınıfa katıldım. Öğretmenimiz, sıkıntılı görünüyordu. "Shinki'lerin hikayesini biliyor musunuz?" diye sordu. Ha? Shinki'ler, ruh kesici ve kendi ruhları olan aletlerdir. "Bir shinki; bir dilek, azim, güç ya da duadan doğar. Çok nadiren, maddesel olarak yapılan shinki'ler de vardır. Kimi shinki'ler ise, ruhlardan yapılır. Ruhlar ya da ruhani taşlardan. Bize bir bilgi verildi: Bizim ekiple ittifak kurmak isteyen bir ruh avcısı grubu, felsefe taşından bir kılıca sahipmiş. Felsefe taşları nadirdir ve yapılması için milyonlarca insanın ruhu gerekir. Çok nadiren ve çok az miktarda da olsa, çok fazla ruh yemiş bir kötücül ruhtan da çıkabilir. Bizde de felsefe taşından yapılmış iki hançer var. Chi'nin shinki'si Iru-Haru ve depoda duran bir tane. Ama onlarda bile sadece küçük bir işleme olarak felsefe taşı var. Keskin kısmı felsefe taşından yapılmış bir kılıç... Bunu yapmak çok zor. Bu arada," deyip yerine oturdu ve devam etti:

-Shinki'lerin ilk efendisi, onu yapanlardır. Bir shinki'nin birden fazla efendiye sahip olması utanç vericiyken; bir ruh avcısı ne kadar çok shinki'ye sahipse, o kadar güçlüdür. Ancak; efendisi öldüğünde, shinki; yeni efendisini bulmak için bekler. Ve en önemlisi: Shinki'ler, efendileri tarafından azat edilebilirler. Azat edilen shinki, kendine yeni bir efendi arar. Sadece, bazı shinki'ler; kendi başlarına durmayı tercih eder. Bu durumda, efendisi olmak için onu yenmek gerekir. O felsefe taşı kılıca sahip olan kişi... Kesinlikle çok güçlü, inatçı ve de acımasız olmalı...

Bunun bizimle ne ilgisi vardı ki? Kimse anlamıyor gibiydi... O sırada, kapı açıldı ve içeri bir kız girdi. "Ben Akame. Felsefe taşından yapılmış kılıç olan shinki, 10 imparator shinki'si 3. numara; Shinkume'nin sahibi." Bu kız, kesinlikle korkutucuydu. Sınıfa baktığımda; bu korkunun tüm sınıfı kapladığını gördüm. Itachi hariç. O, hayranlıkla bakıyordu. "Bizi denetlemek ve bizle ittifak yapılıp yapılmayacağına karar vermek için, Akame bir kaç hafta bu sınıfta duracak." dedi öğretmen.

Akame'nin gözünden:

Yeni sınıfım... Hepsi korkuyor sanırım... Bu havayı bozmalı mıyım? Ha!? Burada... Ayakashi kokusu var. Sınıfta bir ayakashi mi var? Kim!? Şuradaki mavi saçlı çocuk... Siyah saçlı, yeşil gözlü kız ve yanındaki ona benzeyen kişiyi izleyen. İkiz mi onlar? Bekle... Bu, ayakashi... Y-yoksa...

Aiki'nin gözünden:

Akame'yle tanıştık, her neyse. Bir fırtına yaklaşıyordu. Olamaz! Dışarıda ölüm yiyiciler vardı... Tam üç tane. Onlarla savaşacak donanıma sahip miydik? Bir anda, Akame'nin korkutucu havası değişti. Sanki mutlu olmuştu... "Hadi avlanalım!" diye gülümsedi ve dışarı çıktı. Of, biz de peşinden gitmeliydik. Bu yeni kız, hepimize yabancıydı o yüzden bizim de onu test etmemiz gerekiyordu. Zıpladı, söz söylemeden üç ölüm yiyiciyi yok etti. Sonra, yere indi. Söz kullanmıyor mu? Şimdiye kadar gördüğüm yakın mesafe shinki'lerinin hepsi, lafza sahipti. "Onun da lafzı var," dedi Akame buz gibi bir sesle. Düşüncelerimi mi okuyorsun, korkunç kız? O sırada, Tomoko'nun bana sinirle baktığını gördüm; kafamı çevirince o da çevirdi. Kızarmış, tamamen...

Tomoko'nun gözünden:

Ah, şu yeni kız... Aiki-kun gözlerini ondan alamıyor. Hıh! Sanırım, Daisuke'ye çıkışacağım. Yakasından tuttum ve "hani destekliyordun?" diye sordum. O ise, "bırak beni! Ne sanıyorsun? Hepimiz bakıyoruz..." bıraktım. Haklıydı... Benim gibi eteği yere kadar bir kıza kim bakardı ki? Tabii ki onun gibi mini etekli birine bakacaklardı.

Aiki'nin gözünden:

Tomoko niye o kadar kızdı ki? Yoksa... Of, yine kızardım. Sanırım... Kendime bile itiraf edemediğim hislerimi... Ah! Akame neredeyse beni öldürüyordu. "Senin derdin ne!?" diye bağırdım. "Sınıf arkadaşımıza ne yaptın, ayakashi!?" diye bağırdı. Ah, dalga mı geçiyorsun? Magatsunin olduğum doğru; ama ayakashi değilim. "Ben insanım! Sadece..." devamını getiremedim. Tomoko, arkamda kıs kıs gülüyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder