Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

14 Eylül 2023 Perşembe

Öyle Genel Yazı (Şaşırdınız, Değil mi? Evet, "Durum Raporu" Değil. Kazandım Ulan, Ben Yendim İşte!) - İnternet, İşler, Hayat Sorgulaması Falan...

Teknoloji çok hızlı gelişip değişiyor. Yok hayır yani 25 yaşındaki benim internet hakkında nostalji yapmam normal bir durum değil. Bak mesela eskiden internet uçsuz bucaksız bir deryaydı, SEO veya kişiye yönelik içerik gibi şeyler daha icat edilmemişti. Alakasız yerlerden saçma sapan sitelere varabilirdin, bu yönüyle keşif hissini körüklerdi. Şimdi internet yankı odasına dönüştü; daha önce aramadığın bir şey aratsan bile sadece onunla bir şekilde alakalı veya daha önce hakkında aradığın, ilgilendiğin şeylere denk gelebiliyorsun. "İnternette sörf yapmak" diye bir tabir yok artık, Arif'in Manchester'a attığı golü ararken denk gelinen videolar da... Çünkü kaydırma yapa yapa, linklerde ilerleye ilerleye o kadar da alakasız şeylere denk gelemiyorsun. Tabii bir de bizim neslin ülkede "internetle birlikte büyümüş" olması da etkili. Yani şöyle: Biz küçükken Türk interneti (O ne be!) de küçüktü, Oyunlar1 vardı, Adobe Flash Player hâlâ kraldı, daha linkler kurbağa olmamıştı (ImageShack, sana da ayrı laflar hazırladım şerefsiz), bazı forumlar ve Ekşi Sözlük vardı, Hotmail vardı lan Hotmail... Facebook yokken -en azından TR'de yokken- bilgisayar kullanıp internete girmeye başladık, Face'in sosyal medya kavramını sonsuza kadar değiştirdiği süreci yaşadık... Bak bu kadar çok değişimin 25 yılda olması dünya tarihinde daha önce nadiren görüldü, onu diyorum. Algida Max 1 TL mi 50 kuruş mu neydi lan bizim zamanımızda, Algida'nın gökkuşağı diye bir dondurması vardı (gerçi hâlâ var ama adı aynı mı bilmiyorum), o 25 kuruştu. Sudan ucuz. Gerçekten ucuz, su 50 kuruş-1 TL bandında değişiyordu çünkü. Ulan ben internetten bahsediyordum, konu ekonomiye ne ara geldi? Hah neyse, ben o eski, kaotik ama özgür interneti, forum kültürünü, Grafi2000'i (Kral Şakir saçmalığıyla uğraşan "Grafi Kohen" değil, Noel Dayı gibi efsanelere imza atmış, Koca Kafalar Baba Haber Bülteni ile komedi düşmanı Kanal D'yi [önceki yazılara referans] kasıp kavurmuş gerçek Grafi2000), Oyunlar1'i falan özlüyorum ya. İnternet eskiden özgürlüktü, anonimlikti, kaos hâkimdi ama hiç aklında olmayan, varlığını bile bilmediğin şeyleri keşfetmene olanak sağlıyordu. Şimdi sadece daha önce ilgini çekmiş olan şeylerle bir alakası olan şeyler karşına çıkıyor... En kral Youtuberların Orkun Işıtmak, Ruhi Çenet ve Enes Batur olduğu, Han Kanal ekibinin daha dağılmadığı, TTO-Ahmet Aga dramasının henüz yaşanmadığı, günümüz YT'sini kasıp kavuran Noluyo Ya, CharmQuell gibi kanalların var bile olmadığı, Twitch'in icat edilmemiş olduğu zamanlar... Şimdi diyeceksin ki "Bütün bunlar nereden aklına geldi, ne oldu şimdi de bu olayı bu kadar içselleştirdin, ne bu melankoli, ne bu nostalji hissi?" İşte hayatımı düşünüp hayıflanır, bir çıkar yol bulmaya çalışırken* bir yandan internetle ilgili birtakım işler yapmayı düşündüm (tabii ki henüz uygulamaya geçmeden ayrıntı vermeyeceğim), bir yandan da "göz önünde olmak" istemediğimi... Evet bak, "halkın önüne sunulan başkişi" olmak pek benlik değil. Ben fikir adamıyım, arka planda çalışırım, işleri planlar, düzenler, ön taraftakilerle iyi anlaşıp onları yönlendirir ve projenin dümenini tutarım, kimse adımı bilmez -adımı, varlığımı, görünüşümü bilseler de projedeki yerimi anlatılmadıkça, ilgili "raporları" okumadıkça bilmezler- ama "proje" hakkındaki övdükleri şeyler çoğunlukla zihnimin eseridir. Ben böyle biri olmaya uygunum, arka plandaki "asıl adam" olmaya. Hem kişilik olarak çekingen olup hem de hayatımın bir dönemini hikikomoriden hallice geçirerek doğuştan gelen sosyofobisi katlanarak artmış biri olarak olmak istediğim şey spot ışığının altındaki yıldız değil, o yıldızı parlatan ama kimsenin varlığından haberdar olmadığı kişi. Sorun şu ki etrafımda ailem dışında kimse yok ve onların da umursaması veya benzeri şeyler için uğraşacak kadar tahammülüm yok, dolayısıyla ne yapıyorsam kendi başımayım. En azından başlangıçta. O yüzden ben de düşündüm işte, dedim ki "Hâlâ internette sörf yaparak Hintçe sitelere denk gelebildiğimiz bir internet olsaydı birileriyle tanışıp işlere girişebilir miydik?" Gerçi çekingenliğim internette de devam ediyor. Facebook'tan** kimseye mesaj falan atamıyorum (kısıt yemedim, sadece cesaretim yok), gerçi mesaj atma isteğim hep de yalnızlıktan kafayı kırıp postlarını beğendiğim (beğenmek burada "like tuşuna basmak" anlamında değil) hatunlara "Benimle evlenir misin?" falan gibi mesajlar atma isteği şeklinde tezahür ettiğinden cesaret edememem aslında daha iyi oluyor. Öyle işte ya... Yazının bir yere varmasını, tamamlanmasını falan beklediyseniz çok yanlış gelmişsiniz... Havalar soğuyor ya, onun ve Şelale Projesi'ndeki çıkmazın (o çıkmaz tabii ki bu tarih civarında önemli yer kaplıyor, yayımlatırsam zaten anlarsınız) falan da etkisi var. Bir de bir deneme yaptım, sonucu olumlu, başka bir şeyin daha sonucunu bekliyorum, ona göre kalan şeyleri halledeceğim. Arada da düşünüyorum işte böyle, ne yapayım...

*Çok güzel kısır döngü tarifim var bu arada. Hatta dur anlatayım: Şimdi benim hayatta önüme bakıp kendime bir yol çizebilmek için bu siktiğimin aile evinden ayrılıp bir süre, kalıcı olma ihtimalimin de olduğu, yani tamamen kendi krallığım olacak kendi evimde kendi başıma tefekküre ayrılmam gerekiyor... ama aile evinden ayrılabilmek için de bir şeyler yapıp kendimi kanıtlamam gerekiyor. Onun sebebi ne? Ekonomi amk ekonomi, bu ekonomide kiraya çıkmak kaç para haberin var mı? Yani ben bu kira, fatura gibi şeylerin -en azından bir kısmını- ödeyebileceğimi kanıtlamadan veya şehir dışında yüksek lisans, şehir dışında işe başlamak falan gibi gerçek bir mazeret bulmadan bu amk evinden ayrılamam. E ama o konuyu düşünüp karar vermek ve işe başlayıp akmasa da damlayacak bir şeyler yapabilmek için de bu evden ayrılmam gerekiyor ki okuduğu şeytan çağırma duasının ezan olduğunu iddia eden müezzinden (Gerçi ülkenin her yerindeki müezzinler artık böyle, neyse...) ve dram bağımlısı medyanın saçmalıklarından uzak kalabileyim, kendimi bunlardan korumaktan başka şeyler de düşünebileyim. Şelale projesinden umutluyum gerçi, o olursa düşünmek için vaktim ve bu düşünceleri eyleme dökme fırsatım olacağını varsayıyorum.

**Evet, hâlâ Feys kullanıyorum ve kapalı gruplar var oldukça bu inadımdan vazgeçmeyeceğim. Onedio ve Twitter kullanıcıları Twitter'ı "mizahın beşiği" sanmaya devam etsin, Twitter'ın iğrenç ve klasikleşmiş "normie" mizahı dışındaki mizah hep Facebook'ta bizim kapalı gruplarda milyon kere kullanıp da çöpe attığımız şeyler oluyor. Biri bulup Twitter'da gündem ediyor, o yüzden biz de şaşırıp "La biz bu konuyu konuşmuştuk, şimdi niye yeniden gündem oldu?" falan diyoruz. Biz Facebook olarak gecenin dördü beşiyiz, kara mizahın daha da karanlık noktalarına sapmanın eşiğindeyiz. Türk Facebook'u -Mark denen o kertenkelenin (Buradaki espriyi fark eden oldu mu? Olduysa aferin. Ne var kardeşim, bir espriyi anladı diye çatal bıçak takımı mı hediye edelim? Aaaa...) A diyene ihlal atmasına rağmen- yerli ve milli 4chan gibi bir şeye dönüşmüş durumda. Hayır, İnci asla muadil olmadı, özellikle "karanlık" noktalarda benzerliklere sahipti ama İnci Sözlük tamamen kendine özgüydü. Ha önce Ekşi'nin daha "azıcık daha kaotik, bir tık 'varoş'" versiyonuna dönüştü, şimdilerde de esamesi okunmuyor ama olsun... Ben Ekşi'deki Yaran İnci Sözlük Entry'leri başlığındaki girilerin yazıldığı, tam anlamıyla kaosun hâkimiyetindeki İnci'yi -ergenliğimi sikip atmış olmasına karşın- iyi anıyorum.

𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃 𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى Erdem Ö. Hayalî

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Ha ayrıca bir şeyler daha yapıyor ama netice vermeden, meyve verince olmasa bile en azından tohum çatlayıp filiz çıkmadan bu konuda ağzını sıkı tutmak gibi bir inadı var. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog” kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder