Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

30 Eylül 2023 Cumartesi

Yöresiz-5. Bölüm: Av

Deniz, şamandıralı oltaya yakınlarda bulduğu bir böceği, "sade" oltaya kazıp çıkardığı taş çıyanını, ki aslında solucan bulmayı amaçlıyordu ama taş çıyanını görünce "Eh, bu da olur herhalde..." diye mırıldanmıştı, kurşunlu oltaya da derede bulduğu bir salyangozun içini takıp dereye salladı. Salyangozun kabuğunu cebine attı, salyangoz kabuklarının koleksiyonculuk dışında pek bir şeye yaramadığını düşünüyordu ama sonradan aklına bir fikir gelebilirdi. O sırada bütün bunları şaşkınlıkla izleyen Güneş, nihayet cesaretini toplayıp "Üç misinayı da aynı anda kullanacağını düşünmemiştim..." dedi, "İlk hangisini çekeceksin?"

Deniz bir an bile duraksamadan "İlk hangisine balık vurursa." dedi, "Ayrıca böyle üç farklı dolama yapmam misinaları hem eş zamanlı hem de farklı zamanlarda çekmeme olanak tanıyor, yani merak etme."

"Peki, etmem."

"Bu derede ne tür balıklar olduğuyla ilgili bir fikrin var mı?"

"Yaşadığım yerde bazı balıkçılar var, bu dereyi kullanıp kullanmadıklarını bilmiyorum gerçi ama genelde sazan, çelikbaş ve turna tutuyorlar."

"Avrasya'nın neredeyse her yerinde sazan var, o yüzden mantıklı."

Beklediler, beklediler, biraz daha beklediler ve nihayetinde Deniz, balık tutmaya çalışmaktan vazgeçti. Sonra Güneş'e dönüp "Yemek seçer misin?" diye sordu.

"Aslında hayır ama bu soruyu ormanın ortasında sorunca..."

"Peki, bir şeyler toplarım, sen de yiyip yemeyeceğini söylersin." Olta uçlarını mızrak ucuyla değiştirdi, olta uçlu şeyiyse yemleri hâlâ ucundayken yakınlarda gömüp üstüne ve çevresine birkaç taş koydu.

Güneş, "Bu ne şimdi?" diye sordu.

"Tuzak. Yakaladığımız şeyleri -tabii bir şey yakalayabilirsek- yiyip yemeyeceğini de söylersin."

"Bununla karada ne yakalayabilirsin ki?"

"Pek çok şey. Bana güven."

"Ormanın oltasında karaya olta atan bir yöresize güvenmemem için çok fazla sebep var."

İkili, kampa kadar ilerledi ve Güneş, Deniz'in gösterdiği birkaç örümceği, bir karınca kolonisini ve huş ağacı kabuğunu yemeyi reddetti. Bu arada Deniz örümceklerin ilkini, ki bir haçlı bahçe örümceğiydi ve Deniz rahat bıraktığı ikinci örümceğe -ki o da bir eresus idi- rastlayana kadar buralarda zeytuni Ortadoğu tarantulası gibi daha doyurucu türlerin olmadığından şikayet etmişti, karıncaları ve huş kabuğunu yedi. Ayrıca Güneş'in huş kabuğu yemeyi reddetmesinin temel sebebi Deniz'in onu ana yemek olarak görmesiydi. Bir tür baharat olarak kullanmaya itirazı olmadığını belirtmişti, zaten Deniz o yüzden talaş gibi parça parça kazıyarak çıkardığı huş kabuğunun bir kısmını yemeyip kampa kadar taşıdı. Çadırın oraya geldiklerinde Deniz, revolverini doldurdu, bıçağını aldı ve tekrar tuzağın olduğu yere ilerlediler. Görülen manzara karşısında Deniz, Güneş'ten daha çok şaşırmıştı; çünkü uç uca da bir şey takılmıştı. Deniz, önce şamandıralı oltaya takılan sülünü gösterdi. Güneş "Şey..." dedi, "beyaz et iyi bir seçenek ama..."

"Bayağı sülünlerin Türkiye'deki nesli tehlikede olmaktan çıkalı çok oldu. Artık her yerdeler."

"Konu o değil ki!"

"Doğru, tüylerini temizlemek zor. Mümkünse kuşlarla uğraşmamayı tercih ederim."

"Konu o da değil..."

Deniz, bu kez de "sade" oltaya takılan dikenli keleri gösterdi. Aldığı yanıt "Yani... kertenkele..." oldu. Sonra da kurşunlu oltaya takılan siğilli kurbağayı gösterdi. Güneş bu kez "O şey yenilebilir mi ki?" diye sordu. Deniz biraz düşünüp "Sanırım değil," dedi, "her neyse. Kertenkele mi yoksa kuş mu? Ben kertenkeleyi tercih ederim."

Güneş bir iç çekip "Kuş." dedi.

Deniz "Peki," dedi, bıçağını çıkardı, bir an durup "Bunu... görmek istemeyebilirsin." dedi, "Bence şimdiden kampa dönsen daha iyi olur."

Güneş tavsiyeye uydu, Deniz de sülünle dikenli kelerin arasına girip derin bir nefes aldı.

Diğer bölümler için

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder