Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

10 Ocak 2021 Pazar

İşte, Genel İşte Ya... Neyse Ne

İki şeyi merak ediyorum: Birincisi belli bir tanınırlığı/kitlesi olup da Cambly'nin sponsorluk vermediği, reklam yaptırmadığı herhangi bir Youtuber kaldı mı? Hayır çünkü iki-üç kere yapanlar bile var, ondan soruyorum. İkincisi: Böyle yazı girişi mi olur lan?

İnanılmaz ciddi bir şeyden bahsediliyormuş gibi davranılıp boş yapılan bir tarz vardır, bildiniz mi onu? Videoda da sesli kayıtta da kullanabileceğiniz bir tarzdır kendisi. O tarzı bayağı seviyorum ben ya, güzel oluyor.

Ulan nasıl uğursuz, doğuştan cenabet bir adamsam maşallah dediğim üç gün yaşıyor be. Burada övdüğüm, "şu iyi" dediğim sonra kapanan, ne bileyim başka bir şeyler olan bir ton şey var. Bir gün liste mi yapsam diye düşündüm ama en yeni bir ikisi haricinde de hatırlamıyorum ki arkadaş, öyle hayırsızım. (O ne lan öyle? Koyu Bilal misin sen?) Hayır sadece o değil, elimi attığım yer de kuruyor, popülerliğini kaybediyor, unutuluyor vesaire... Ayaklı uğursuzluk gibi dolanıyorum lan ortalıkta, bu işe bir çözüm bulmak lazım. Aslında tekrar düşününce bayağı şanslı olup onu zorluyor da olabileceğimi fark ettim. Kafamı sivri demirlere mi vurmadım (Ondan böyle oldum herhalde), yollarda mı yuvarlanmadım, boğazıma sular mı takılmadı ("O nasıl oluyor lan?" diye sormayın, kalbinizi kırarım. Dertliyim ulan)... Hâlâ hayatta olmam nereden baksan mucize aslında.

Hani bizim kültürde "kayırıcılık" var ya? Tanıdık indirimi vesaire... Hah işte, tanıdıklara indirim/kolaylık yapmak yerine asıl onlara ters gitseydik bugün bu durumda olmazdık bence. Sadece bir fikir.

Ayar yaptırmayan mobil oyunlar çok sinirimi bozuyor. Lan bir dur, sesi kapatayım, dili değiştireyim, ayarlarımı yapayım sonra öğretirsin oyunu. Bazısı ayarlar kısmına tıklatmıyor, bazısı başlangıç şeyini halletmeden ayar menüsünü bile göstermiyor. Lan şerefsiz, ben çekmek zorunda mıyım bunu? Ana menüye ayarlar kısmını koy da ayarları yapıp başlayalım d'i' mi, it! Mal! İstemiyorum kardeşim seslendirme, az izin ver de kapatayım sesi ya.

"Bakalım ne var ne yok?" Diye müzik listeme bir baktım da bir şey dikkatimi çekti, Toaru'nun Railgun serisindeki müziklerin isim seçimi acayip iyi: "Sister's Noise", "Final Phase" falan. Tam olarak arkın olayını anlatıyor, "He bu bilim kısmında" diyorsun. Gerçi Railgun'ın müzikleri isim seçiminden bağımsız olarak Index'in müziklerinden daha iyi. Aslında sadece müzik değil Railgun'ın çoğu yeri Index'ten daha iyi; veya sinir bozucu (en azından benim sinirimi bozan) bir Touma faktörü olmadığından bana öyle geliyor. Bu arada Railgun Touma>Index Touma, net. Index'te gıcık olduğum herif Railgun'da ne zaman gözükse gaza gelip yerimde sıçradım lan. Hazır Touma demişken, animede ille de erkek ana karakter isteyen anlayamadığım bir güruh var. Eşcinsel misiniz birader*1, niye erkek karakter içermeyen anime izlemiyorsunuz lan? Mal bir erkek ana karakter olması yerine hiç olmaması daha iyi değil mi?

*1: Bu sorunun sebebi şu: Böyle diyen hiç kız görmedim, hepsi erkekti. Ve hepsi devamlı gruplarda anime kızı paylaşan insanlardı, işte bu sorunun sebebi bu.

Bilgisayarın açma düğmesi içe çökmüş. Hayır ben bilgisayarı kapattığımda düzgündü o, gece durduğu yerde mi göçtü ne oldu anlamadım ki. O değil bir de şerefsiz bilgisayar ne zaman sorun çıkarsa sınav dönemi vs. oluyor, ya azıcık öne al ya da biraz ötele Allah rızası için yav. İnternetten bakayım dedim, bu sorunu yaşayan toplam dört kişi var biri ben olmak üzere. Biri bilgisayarcıya götürmüş, bilgisayarcı bile "Bu ne lan?" demiş. Zaten şu teknoloji konusunda nerede görülmemiş, duyulmamış sorun varsa gelir beni bulur. Ondan sonra "Neden teknolojiyi sevmiyorsun?" oluyor. Benim teknolojiyle bir sorunum yok kardeşim, asıl o beni sevmiyor. Biraz telefonla takılıyordum, aslında iyi oldu. Bilgisayarda onca hengamede Genshin'de (Genshin Impact) pek ilerleyememiştim, şimdi epey ilerledim; sanki çok gerekliymiş, yeterince başıma iş açan fikrim yokmuş gibi yeni bir fikir de buldum Genshin'de ilerlerken. Eski bilgisayarlardan birini kullanıyorum şu an idareten, klavye alışkanlığı nedeniyle harfler karışıyor ve bilgisayarın sesinden bilgisayarın sesini duyamıyorum, bir de renkler konusunda bir sıkıntı var ama idare ediyoruz. Bilgisayarın sesinden bilgisayarın sesini duyamamak şöyle oluyor: Fanların sesinden videoların sesini duyamıyorum, böylece de bilgisayarın sesinden bilgisayarın sesini duyamıyor oluyorum.

En sinir olduğum şeylerden biri de ütü zorunluluğu. Ütüleyen ütülesin bana ne de ben niye millet ütülüyor diye böyle çağdışı bir uygulama yapmaya maruz bırakılıyorum kardeşim? Ütü dediğin şey bilmem kaç bin yıl önce sıcak taşlarla kıyafetleri düzlemek olarak ortaya çıktığında gerekliydi: Kıyafetlerin aralarındaki parazitlerin yuvalarını bozuyor, nemli kalan yerleri kurutup küf ve mantar (hayır küf de mantar aslında, niye böyle ayırıyoruz ki bunu?) oluşumunu engelliyordu. O zaman gerekliydi ama şimdi değil. Her siki "Artık gereksiz." Diye tarihe gömerken 19. Yy.dan beri hiç gerekli olmamış şu uygulama neden hâlâ zorunluluk? Hoş bana kalsa zaten 12. Yy. Türkmen dervişiyle hippi arası -ama hippiye daha yakın- bir çizgide sürdürürüm hayatımı, azıcık kıyafet, kafana estiği gibi hareket etmek, "doğa bizim arazimizdir." yaklaşımı, kişisel üretim, boş gezentilik, gerekirse bulduğunu ye (hippiye daha yakın dedim ama), olabildiğince az teknoloji (istenmediğim yerde durmam), gerektiği kadar mobilya vesaire... Şöyle eski model, artık pek üretilmeyen (Spn etkisi olsa gerek bence 67 Impala'lar bayağı güzel, "hippie van" olarak nam salmış VW T2'ler de çok güzel), ucuz yollu bir araba alıp üstünü sprey boyayla çiçek böcek desenlerine boyamak ve o aracı bir dağın başında kenara çekip günbatımına karşı soğuktan titreyerek bir şeyler içmek ("Bir şeyler" dedim bak. Su bile olabilir o) gibi bir arzumun oluşu da bu konuyla mı ilgili yoksa şahsi manyaklığımdan mı onu da merak etmiyor değilim hani. Tabii çizginin kendisinden bağımsız olarak hizip dışı tasavvurlarım da var: Mesela mobilya sevmem ama dekorasyon objesi severim, böyle de cins bir insan evladıyım. Bana koltuk verme, biblo ver. Ekonomiyi de toplumu da sikeyim bu arada, toplumun varlığı içine dahil olan bireylere yardım içindir*1, bana köstek olmaktan başka bir şey yapmadı. Yapmadı da bu ütü denen şey benden bağımsız olarak çağdışı ve gereksiz bir uygulama, yapın istiyorsanız da başkasını mecbur bırakmayın.

*1: Devletin varlığı da hakeza içindeki topluluklara koruma ve yarar sağlamak içindir, tersi olduğu durumlarda muhakkak isyan çıkar ki tarih boyunca da devletler ile baştakiler amaçlarını unuttuğu her seferde çıkmıştır.

Geçen bir şey için bir kelimenin eş anlamlısı lazım oldu ve TDK'nin işini yapmadığına dair bir örnekle karşılaştım. Deneğimiz "Sapık" kelimesi. Nedir TDK'de tanımı bunun? Şudur:

1. sıfat Tavır ve davranışları normal olmayan veya geleneklerden, törelerden ayrılan, anormal (kimse), gayritabii, anormal:

      Sapık düşünce.

2. sıfat Delice davranışları olan, meczup.

E, iyi de... Günümüzde "Sapık" kelimesi bu anlamda kullanılmıyor ki? Bu, yine sapık gibi sap-(mak) kökünden gelen (hatta tam olarak sap-gin biçiminde birleşen) "Sapkın" sözünün anlamı? Kelimenin anlamı değişti, değiştirsenize şu tanımı? "Belki 'cinsel sapık' için kullanım anlamını yazmışlardır." Diye baktım ama o da çok uç bir tanıma işaret ediyor, yine kullanım anlamında değil. Ondan sonra "Niye TDK'yi takmıyorsun?" Niye takayım lan? Adı üstünde "birleşik kelime" olan şeyleri bile ayrı ayrı yazdırıyorlar, ben kendi imlama bakarım. Daha kelimenin değişen anlamını sözlüğe koymayıp bin yıl önce ilk çıktığı zamanlardaki anlamını koyan kuruma neden güveneyim? Alayını dile zarar vermekten müebbet hapse çarptırmak lazım bu kurumdaki görevlilerin.

"Neler neler yaşamışız ülke olarak?" diye bir gözden geçireyim dedim de bayağı bir şey var. Başka ülkelerde 100 yılda olan hareketlilik bizde 20 yılda olmuş. İlk aklıma gelen örnek, ben sonlarına yetişsem ve daha ziyade ardıl muhabbetleri, süregelen etkileri hatırlasam da satanizm muhabbetleri. Koskoca ülkeye "kedi kesmek", ne bileyim "kurbanlık kedi" gibi daha önceden akla hayale gelmeyecek tamlamalar kazandırdı. Sonrasında emolar vardı, nereye gittiler, ne yaptılar belli değil. Zaman zaman patlayan onca videoya hiç girmiyorum: "Okuyom ben yaa", "Artiz ne arar la bazarda", "Beyin bedava", daha neler neler. Kene muhabbeti vardı bak, kuş gribiyle domuz gribi bütün dünyanın gündemiydi ama kene işini bizden başka pek umursayan olmadı diye hatırlıyorum.

Bak mesela ilginçtir, Osmanlı'nın günümüzde en az sevilen, en çok eleştirilen padişahlarından olan Yavuz aslında günümüz için (özellikle de milliyetçiler ile ülkücüler için) oldukça ideal bir hükümdar olarak yaşamıştır. "Astığım astık, kestiğim kestik" tavrından dolayı sevilmez pek, bir de Osmanlı hanedanını ve halkını sünnileştirmesi sebebiyle. Halkın sünnileştirilmesi hakkında şu var: Yavuz'un döneminde bile Yörükler ve Anadolu Türkmenlerinin çoğu hâlâ eski inançlar üzerineydi, Müslüman olanların ise büyük çoğunluğu ya Alevi'ydi ya da Yesevî vs. gibi Orta Asya'dan kalma mezheplere/tarikatlara bağlıydı. Hanedana gelince: Önceden de sünniydi hanedan ama lafa gelince sünniydi sadece, en basitinden Orhan Bey, "Biz bu devleti resmen ilan etmek, bağımsız olmak isteriz." diye Hace Bektaş Veli'den icazet almıştır (Bu arada evet, Osmanlı olarak adlandırılan devlet Osman Bey değil Orhan Bey zamanında resmi ve bağımsız bir devlet oldu; kuruluşu da Ertuğrul Bey döneminde esasen, Osman Bey resmen üstüne çökmüş hanedanın). Aslında Yavuz'un hanedanı (ve halkı) sünnileştirmesi muhtemelen Şah İsmail'e ve onun Anadolu'daki faaliyetlerine (Batı'da Yavuz Tengriciler ile Alevileri Sünnileştiriyorken doğuda Şah İsmail Tengriciler ile Türk İslamı üzere olanları Şiileştiriyor/Alevileştiriyordu) sinirli ve çok düşünülmemiş bir tepki olarak çıkmıştı muhtemelen zira Yavuz kendisi pek öyle "Sahabelerden el almış ehl-i sünnet alimi" tavrında yaşayan bir insan da değildi. Hanedanın asıl mezhebi olan Türk İslamı'nı (Bu şöyle bir şeydir: Görünüşte Sünniliktir ama ne Sünnilik ne Aleviliktir, her ikisinden de izi vardır, ayrıca neredeyse tamamen Tengricilik'ten kalma adetlerle ilerler. En basitinden mezar taşı ve mezarlık geleneklerimiz bile tamamen Tengricilik'ten İslam'a geçirdiğimiz bir şeydir. Günümüzde mezhebini Sünni olarak gören çoğu Türk/Türkiyeli de aslında bu mezhep üzerindedir, bin yıl önce de öyleydi zaten.) sürdürüyordu, bunu Kanuni de sürdürdü, ardılları da. Adı "Abdül" ile başlayan padişahlara dek sürdü bu durum (Hatta Batılılaşma hareketleri sonrasında Selefilik ile Hanefiliğin kırması tuhaf bir hale gelmiş hanedan yeniden eski mezhebine döndü). Peki, bu ikisi dışında günümüz için (özellikle de milliyetçiler için) ideal hükümdar olma sebebi ne? Öncelikle, Yavuz çok eşli biri değildi ve yabancı kadınlar yerine bir Türk ile (Hatta tam olarak Kırım-Tatar prensesiyle) evlenmişti*. Ayrıca kendisi basiretsiz babası Sofu Beyazıt'ı (Fatih'in tablolarını saraydan attıracak kadar kafayı kırmış, adeta IŞİD militanından hallice biriydi kendisi) tehdit ederek tahta geçmiş bir insandır, döneminde "Lan bir dur, azıcık barış halinde kalalım." diye yaklaşılan Fatih'in (Bak bu da ilginç bir ayrıntı: Günümüzde Osmanlı'dan nefret edenlerin bile sevdiği Fatih Sultan Mehmet, kendi döneminde pek sevilmezdi.) bile böyle bir şey yapmaya maçası yemediğini hatırlatırım. Gerçi onun babası Koca Murat gayet iyi bir yönetici ve gerektiğinde "Kut bizden alındı." (Türk İslamı konusuna dönüyoruz) deyip tahttan kendi rızasıyla inme büyüklüğünü gösteren biriydi. Ayrıca Yavuz, Çin'e "Türklere laga luga yapıyormuşsunuz, yaptırmam!" şeklinde nota vermiş bir insandır. Yalnız danışmanlarından biri "Sultanım o diyarlardan göçeli kaç yıl olmuş, zaten orada kalanlar da zamanında Moğol keferesiyle birlik olup bize saldıranların torunları. Ne Çin'i ne uyarısı Allah aşkına?" demeyi düşünmüş müdür, onu da merak ettim şimdi. Demediğinden eminim zira Yavuz'a böyle bir şeyi söylemeye kalkan herhangi biri lafını bitiremeden kellesini elinde bulurdu büyük ihtimalle -üstüne eşinin de Cengiz Han'la kan bağı olmasına hiç girmiyorum. Giray Hanedanı Cengiz Han'ın soyundan gelen yarı Tatar yarı Moğol bir hanedandır, zaten Cengizlilerin ardılı olan Orta Asya Türk devletlerinin neredeyse tamamının yönetici hanedanı yarı Moğol yarı Türk'tür. Emir Timur, Cengiz Han soyundan gelmediğinden kendine Timur Han diyememiş*1, onun yerine aslında veziri olan ve soyunu Cengiz Han'a dayandırabilen birine Han unvanı verip onu devletin hükümdarı gibi göstermiştir. Ek olarak Osmanlı hanedanının varisleri de Giray Hanedanı idi yani Osmanoğulları hanedanının soyu tükenirse devletin başına Kırım hanları geçecekti ki bunda Yavuz'un parmağı var mı onu merak ettim şimdi. Hayır varsa adam bildiğin hanımcı profili çiziyor şu an çünkü (Ki bence bu kötü bir şey değil). Bu arada bu kadar Türk İslamı vs. demişken milli aidiyetin modern çağlara, hatta bırak 100 yıl önceyi, en fazla 50-60 yıl önceye dek kana göre değil kültür, dil ve toplulukların kendi beyanına göre şekillendiğini hatırlatırım (Zaten aksi olsa şu an Tatarlardan tut Özbeklere Asya Kıpçaklarının alayının kendisine ya Moğol ya da Türk-Moğol demesi gerekirdi). Daha önce bu konuda ayrıntılı yazdım, tekrar açıklamayacağım; sadece şu durum var: İki yüz yıl önce biri Türkçe konuşuyor, Türk olduğunu söylüyor ve Türk töresi/geleneği üzerine yaşıyorsa kimse "Senin dedenin adı Pavlus değil mi kavat?" şeklinde yaklaşmıyordu o kişiye. Aynısı Moğol, Japon, Çinli, Hintli, Pers, Arap, Alman, Frenk/Fransız, İngiliz, Yunan, Yahudi gibi aklınıza gelebilecek bütün milletler için geçerliydi. Ha Yahudilikte kültürün en önemli ve ayrılmaz parçası inanç olduğundan bazı kısımlarda bu adetten daha uzaklaştıkları ya da daha yaklaştıkları kısımlar da oldu. Daha önce bu konudan bahsederken bir sürü örnek verdim ama oldukça basit bir örnek aklıma geldi şimdi: Zamanın Polonya Yahudilerinin, dolayısıyla şimdi İsrail Yahudilerinin önemli bir kısmı Hazar (Hazar Kağanlığı. Hani şu Musevi olan Göktürk devleti? Bu arada evet, Hazar Kağanlığı Göktürk Devleti'nin uç beyliği olarak kurulmuş, Göktürk Kağanlığı yıkılınca da bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.) kökenine sahiptir belli bir yerde. Peki bu onları ne yapar? İbranice konuştukları, Yahudi töresi/geleneği/inancı üzerine oldukları ve kendilerine Yahudi dediklerine bakarsak insanlığın en eski ve günümüzde neden sikik biçimde değiştiği belli olmayan algısına göre Yahudi yapar. Günümüz algısına göreyse ne oldukları belli değildir. O değil de ben basit, önemsiz bir örnek vermek istemiştim ama Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut siyasi tablosunda bayağı vurucu oldu. Ben insanları galeyana getirebilecek bir örnek vermek istememiştim ki lan.

*1: Orta Asya töresinde başlangıçta kendine "Han" diyebilmek için soyunu ya Alp er Tunga ya da Oğuz Kağan'a dayandırma zorunluluğu vardı, hatta Selçuklular hem Kınık boyu üzerinden Oğuz Kağan'a hem de ayrı bir soyağacı üzerinden Afrasiyab yani Alp er Tunga'ya dayandırırlardı soylarını. Gerçi Kaşgarlı Mahmut, Oğuz Kağan'ın soyunu da Afrasiyab'a bağlar. Cengizlilerin ardından bu ya Cengiz Han ya da Oğuz Kağan haline gelmiştir.

*Bu arada yeri gelmişken: Osmanlı'ya, Osmanlı'nın dönemlerine ve her padişahın tek tek şahsiyetlerine birçok eleştiri yapılabilir ama "Hep yabancı kadınlarla evlendiler, hanedan Türklüğünü yitirdi." gibi malca bir eleştiri daha görmedim. Arkadaşım, o dönemde bir hükümdarın siyasi evlilikten başka çok bir şansı yoktu; eh, söz konusu bir kral veya kralın oğlu olunca da kendi beylerinden/lordlarından birinin değil başka bir kralın kızıyla evleniyordu. 1. Dünya Savaşı sırasında birbirine dalan Avrupa devletlerinin krallarının alayı kuzen, yeğen bilmem neydi, hatta kardeş olan bile vardı. Bildiğin aile içi kavgaydı lan 1. Dünya savaşı sonradan Amerika, Osmanlı, çeşitli Asya ülkeleri vs. dahil olmasaydı (Evet, Osmanlı da 1. Dünya Savaşı'na sonradan, hatta zoraki dahil olmuştur). Bir Cengiz Han, Yavuz vs. gibi birkaç istisna var işte. Gerçi Cengiz Han'ın eşi (yasal ve çocukları varis olabilen eşi tabii, adamda nasıl bir libido olduğunu bilen bilir) Börte Üjin**, Orta Asya Göçebesi'ydi ama kuzey obalarından birinden geliyordu; Yakut/Saka mı, Kalmık mı, Tuva/Duha mı, Yupik mi, Çukçi mi, Olhonut mu ne olduğu belli değil onun da. (Üstteki, yıldızsız paragrafı sonuna kadar okursanız direkt "Moğol" deyip geçer, böyle salak salak düşüncelerde boğulmazsınız.) Bu diğer hiçbir halkın kendi hanedanı üzerinden yapmadığı bir tartışma olduğundan (İngiltere'yi yıllarca önce Fransızlar, sonra Almanlar yönetti hem de bunlar kendi dillerini konuşuyor, kendi kültürlerini sürdürüyorlardı ama hiçbir İngiliz'in kendi kraliyet ailesine böyle yaklaştığını sanmıyorum; günümüz İngiliz kraliyet ailesi de büyük oranda Alman kökenlidir, az bir İngiliz kökenleri vardır ama kendilerine ya da Britanya halkına sorsan kraliyet ailesinin İngiliz olduğunu söylerler.) Türk tarihinden örneklerle bunun neden dünyanın en malca eleştirisi olduğunu açıklayacağım: Mete Han'ın üvey annesi Çinliydi mesela. Kendi eşi de keza Çinliydi. Bak, Mete Han diyorum. Alp er Tunga Türklerin ilk hakanıdır ama o sadece bir boy devletinin hükümdarıydı (Yani Türklerin değil sadece İskitlerin hakanıydı), Mete Han ise gerçek anlamda Türkleri tek devlet altında toplayan ilk kişidir*1; kendisi sadece Hunların değil, genel olarak Türklerin hakanıdır yani. Babası sadece Hunların hakanıydı, basit bir örnek olarak; Hunlar bir boydur bu arada, Hun Devleti içindeki halklara verilen genel isim değildir (Yani başlangıçta değildi); Hun Devleti yöneticileri Hun boyundandır.

*1: İşin yarısından fazlasını babası Teoman'ın -ki gerçek adı ya Tuman ya da Tümen'di bu adamın- yaptığı gerçeğinin konuyla bir ilgisi yok zira kendisi bir yerden sonra Çin kuklası haline gelmişti, Mete Han kendisini öldürüp tahta çıkmasaydı şu an Türk tarihi diye bir şey yoktu muhtemelen. Ha evet, Mete Han tahta babasını okla vurup çıkmıştır; Attila ağabeyini öldürdükten sonra Avrupa'nın üstüne çökmüştür, Osman Bey amcası Dündar Bey'i "Ava gidelim." diye çağırıp vurarak tahta geçmiştir vesaire. "Kardeş katli fermanı ne be, bildiğin cinayete teşvik!" kafasında olanlara duyurulur: O ferman halihazırda olan ve olmaya da devam edecek durumun meşruluğunu ilan etmekten başka bir şey yapmamıştır. Tabii Osmanoğulları hanedanı bu konuyu abartıp saçmalık ve zulüm boyutuna getirmiştir, orası doğru.

**: Üjin: Kraliçe; Türkçede İçe/Ece denir, İçe kelime eki olarak (Kraliçe, Tanrıça vs.) Ece özel isim olarak hâlâ yaşamaktadır; ek olarak Altay mitolojisinde İçey/Eçey/Ece/Eşe (Lehçeden lehçeye fark ediyor tabii), Havva'ya verilen isimdir. Bu arada Semavi dinlere "Sümer kökenli Ortadoğu dini" diyenler has Tengrici olup günümüzde "Modernleştirilmiş Tengricilik" denebilecek Burhancılık'a inanan Altay Türklerinin yaratılış destanını bir okuyup Törünge/Elley denen ve çamurdan yaratılan Adem ile Ece denen Havva'yı, Erlik Han'ın bu ikisine meyve yedirdikten sonra Tengri'nin onları huzurundan kovmasını, Ece'ye bunun cezası olarak doğum sancısı vermesini görse ne yapacak çok merak ediyorum. Bu arada şu "Sümer kökenli din" muhabbetini yapanların açıp iki satır Sümer mitolojisi okumadığı o kadar belli ki. Birkaç kelime kökeni ve zaten dini değil kültürel olan bir iki adet/tören dışında hiçbir ilgisi alakası yok İbrahimi dinler ile Sümer mitolojisinin. Hatta Yunan mitolojisi bile İbrahimi dinlere Sümer mitolojisinden daha çok benziyor. Sümer mitolojisinde "Diğerlerinden üstün olan, diğerlerinin hükümdarı/yöneticisi" olarak anılan herhangi bir tanrı yok; hemen herkes eşit. Nerede var? Yunan mitolojisinde, zaten isimlerin farklı olması dışında Yunan mitolojisiyle arasında herhangi bir fark olmayan Roma mitolojisinde ve İskandinav mitolojisinde. Hele Tengricilik'te Gökteñri haricindeki tanrılar (Zaten bunlara Tengricilikte "Tın/Tin" yani "Ruh" denir, Türk-Moğol şamanizminde tanrılara dönüşürler. Halk daha çok Türk-Moğol Şamanizmi üzerine, hanedanlar daha çok Tengricilik üzerine olmuşlardır tarihte; bu İslam'a geçişte de kendini gösterir. Yönetim kademeleri daha hızlı İslamlaşırken halk çoğunlukla eski inançlarında inat etmiştir. Yukarıda, Yavuz'un dönemine kadar hâlâ eski inançlar üzerine olanlardan bahsettim ya? İşte onların yönetim kademeleri Müslüman'dı çoğunlukla) bildiğin İbrahimi dinlerdeki (Daha çok Hristiyanlıktaki) melekler gibidir, onun tarafından yaratılmışlardır ve onun tarafından görevlendirildikleri işleri yaparlar. (Erlik Han hariç ki o zaten huzurdan kovulmuştur, tıpkı İbrahimi dinlerdeki Şeytan gibi). Sümer inancında namaz var mı? Yok. Günümüzde hangi inançlarda var? Musevilik, bazı Hristiyan mezhepleri (Örn. Süryani Ortodoks Kilisesi), İslam ve Bahailik. Bir de Sabiilik'te varmış ama günümüzde hiç Sabii olmadığından bu kişilerin tam olarak neye inandığını bile sadece diğer inançların kaynaklarından öğrenebiliyoruz. Gerçi Kuran (ve İslam kaynakları) dışında bu kelimenin geçtiği yer de yok ama bazıları Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında geçen ve Musevilik ile Hristiyanlık arası bir dine inanan şimdi adını unuttuğum bir halkın Sabiiler ile aynı halk olduğunu söylüyor, bazı İslam kaynakları da Sabiilerin yıldızlara taptığını ve kuzeye, daha doğrusu Kutup Yıldızı'na dönerek namaza durduğunu belirtiyor/iddia ediyor. En eski nerede var peki? Mecusilikte. Nedir Mecusilik? Bilinen/kaydedilen en eski tektanrılı din (Daha çok düalist bir anlayışı var aslında ama yine de tektanrılı din olarak sayılıyor). Hatta Mecusiliğin peygamberi olan Zerdüşt'ü Hz. İbrahim ile aynı kişi olarak görenler bile var (Hem coğrafya hem de ateşe atılma kıssasından olsa gerek). Oruç şekli, kuralları vs. değişse de neredeyse bütün inançlarda/mitolojilerde olduğu için onu hiç saymıyorum bile. Ha, aklıma gelmişken: Türkçede İslami terimlerin çoğunlukla Arapça değil Farsça olmasının (Namaz, oruç bu ikisi Farsça en basitinden) iki sebebi vardır: Biri Türklerin İslam'ı ilk olarak Araplar yerine Perslerden öğrenmeye başlamaları, ikincisi de bu terimlerin Uygurların yönetici hanedanının Maniheist olduğu dönemde Türkçeye giriş yapmış olması. Maniheizm için de Budizm ve Mecusilik'in karıştırılıp üstüne biraz da Hristiyanlık ve Gnostizm sosu dökülen bir inanç sistemi olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Maniheizm kurucusu Mani ile birlikte Buda, Zerdüşt ve Hz. İsa'yı da peygamber kabul ettiğinden ve bunların yolları hakkında İslami itikattaki gibi "Tahrif edilmiştir" fetvası vermediğinden inancın kendisi bu dediğimi inkar etmez. Kurban da yine hemen hemen bütün inançlarda olduğundan, et yemenin neredeyse yasak olduğu Budizm ve gerçekten tamamen yasak olduğu Maniheizm'de bile kurban anlayışı olduğundan bunu da geçiyoruz. Domuz yasağı? Musevilikte ve İslam'da var, aslında Hristiyanlıkta da var ama günümüzün yaygın mezheplerinde kaldırılmış olarak geçiyor; Yedinci Gün Adventistleri ve Etiyopya Kilisesi gibi hâlâ olan mezhepler de var ama. Makedon Ortodoks Kilisesi ise domuz etini "Gerekli" diye sınıflamış ki bunda muhtemelen o bölgede hem bolca Hristiyan hem de bolca Müslüman olduğundan kim kim (E malum, Balkan halkları İslam'ı çoğunlukla Türklerden öğrendiğinden Türk İslamı üzereler; dolayısıyla adam içki içiyor, namazı cumadan cumaya kılıyor ama domuz eti yemiyor.) anlaşılsın gibisinden bir düşüncenin payı var. Sümerler özel günlerde, festivallerde yerlerdi. Ayrıca Orta Asya'nın göçebe halkları eski inançlarında da domuz yemezdi (Gerçi bu inançla değil kültürle ilgili bir şeydi), Sümerler gibi festivalde de değil; bayağı direkt domuza "Pis lan bu, yenmez." şeklinde yaklaşırlardı. İskoçlar da uzun süre yemediler, dağlık bölgelerde yaşayan İskoçlar Hristiyan oldukları halde yakın çağlara kadar yemezdi. Bu durumda Semavi dinlerdeki domuz eti yasağını illa başka bir inancın/kültürün/mitolojisinin etkisine bağlayacaksak Tengricilik'i veya Kelt paganizmini seçmemiz Sümer mitolojisini seçmemizden çok daha mantıklı bir hareket olur. Bu arada dikkatinizi çekerim, hiç bir şey hakkında "Öyle değil lan o." ya da "Sen nasıl böyle bir şey dersin?" demedim; kitaptan ya da internetten okuyabileceğiniz bilgileri veriyorum konu hakkında. Bunu ister dinlerin aynı kökten gelmesine, ister kültürel etkileşime, ister uzaylılara bağlayın beni ilgilendirmiyor; ben sadece nesnel durumu söylüyorum, yargı belirtmiyorum. Tek istediğim eğer bir şeyi iddia edecekseniz, savunacaksanız, inanacaksanız o şey kendi özünde kendisiyle çelişmesin, sonra ben sizin beyin siken zırvalarınızı internette görüp delleniyorum çünkü. Bu dediğim herkes için geçerli bu arada: Bizim memlekette inanan da inanmayan da sığır olduğundan tartışmalarda iki taraf da kafayı yedirtiyor insana, alayını hortumla dövüp "Bir susun lan." diyesi geliyor insanın. Bak yukarıda domuz eti yasağı hakkında da dediğim bu: İster inan ister inanma, ister Tanrı'dan ister insandan geldiğini düşün ama bari benzer/aynı olan yerden geldiğini düşün; sırf coğrafya yakın diye alakasız benzerlikler kurma. Sümerlerden gelseydi kurban bayramında domuz kurbanı geleneği, diğer zamanlarda yasak olmaz mıydı sence de? Sümerlerde öyle işliyor çünkü. Şu beyninizi kullanın azıcık ya. Mesela Hz. İbrahim koyun çobanı olduğundan Musevilik ve İslam'da domuz eti yasağı olduğunu söyleyen biri vardı, bu beyin kullanılarak oluşturulmuş bir fikir, bak? "Saçmalama" dedirtmiyor, kulağa mantıklı geliyor. Peki başka ne var Sümer mitolojisinde? Ziggurat var mesela. Ziggurata en yakın şey başka nerelerde var? Mısır mitolojisi, eğer çerçeveyi Ortadoğu olarak daraltacaksak. Daraltmazsak? Çin'de var ama hangi inançtan hangi millet yapmış bir anlaşamadılar, bir de Amerika kıtasında, İnkalarda, Mayalarda falan var. Eeee, bunların hepsi çoktanrıcı inançlar ama? Hiçbirinde de namaz falan da yok? Peki hiç mi benzer/ortak nokta yok? Var: Mesela tufan var. Ama tufan da sadece İbrahimi dinler ve Sümer mitolojisinde yok. Türk-Moğol mitolojisinde de "Taşkın" denen bir anlatı var, hatta bu anlatının baş kahramanı da "Nama" denen, özellikle de Tevrat'taki Hz. Nuh tasvirinin neredeyse aynısı olan biri. Sonra Babil mitolojisinde de tufan var. Hatta Antik Yunan'da yazılan bazı tarih kitaplarında da tufan var, Maya mitolojisinde de var; Zuni denen yerli Amerikan kabilesinde de var, Mısır mitolojisinde de var, yine Hint mitolojisinde de Hz. Nuh tasvirinin neredeyse birebiri olan Manu var, Kelt mitolojisinde de var, Çin mitolojisinde de var. Özetle: İbrahimi dinlerin Sümer kökenli olduğuna kanıt olarak sunulan benzerliklerin hiçbiri Sümer mitolojisine özgü değil, alayı neredeyse bütün kültürlerde/inançlarda/mitolojilerde -hem de çoğunda, özellikle de Kelt mitolojisi ile Tengricilikte, İbrahimi dinlere Sümer mitolojisinden çok daha benzer bir halde- var. "E, olamaz mı? Sümer kökenli olması imkansız mı?" derseniz: Olabilir elbet (Ha bence olamaz zira itikadım reddiye veriyor ama bu inancın bana dayatması, konuyla pek bir ilgisi yok); ama kanıt diye sunduğunuz şeylerin hiçbiri kanıt değil.

Bak hazır Türk İslamı falan demişken gerçi eski bir açıklama ama "Halay dinimizde yok." diye açıklama gördüm. Ulan, zaten hangi dinde var ki? Ayrıca niye olsun, ibadet mi lan bu? Ona bakarsan İslam'da kırkı çıkmak gibi kavramlar, ölü mevlidi, hatta mezar taşı bile yok; bu üçü de Türk İslamı'na özgü, tamamı Tengricilik'ten kalma adetler. Ölü mevlidi hele bildiğin Yuğ töreninin İslamlaştırılmış versiyonudur. Bak ilginçtir, İslam'da kimin cennete kimin cehenneme gidebileceğine Allah'tan başkasının karar verebileceği de yok hem de kitapta ayetle sabit olarak yok (Bakara/111, Nisa/123, Araf/49, Meryem/63, Hadid/14) ama böyle kendi hoşuna gitmeyen her şeye haram, günah fetvası veren, Türk İslamı desen Türk İslamı değil Sünni desen Sünni değil Selefi desen Selefi değil Şii veya Alevi (Bak şimdi aklıma geldi, Türk İslamı dediğim şeye Türk Sünniliği, Aleviliğe Türk Şiiliği denebilir gayet) olduğunu ima etsen yedi ceddine sövmüşsün gibi davrandığından o da değil tuhaf yollar tutan hocalar millete cennetten arsa satıp sevmediği herkesi cehenneme tıkmayı pek seviyor nedense. Bu kendine "hoca" demekten utanmayan zevata da Tevbe/63'ü hediye ediyorum. Bu arada "Dinimiz" dediğin nedir? Hayır çünkü Kuran'da Hz. İbrahim'den itibaren bütün inançlar, Musevilik ve Hristiyanlık da dahil, "Hak din, esas din, Kuran dini" olarak tanımlanıyor da ondan sordum (Bakara/135-140, Ali İmran/65-67). Ayrıca başka ayetlerde kafir denen Musevi, Hristiyan, Mecusi, hatta Müşrikler hakkında bile "Onlara cehennemlik demeyin, onların hükmünü ancak Allah verir." şeklinde ayet var (Maide/18, Maide/44, Hac/17, Nisa/123, Bakara/111; Beyyine/6'da "Ehl-i Kitap'tan ve Müşriklerden kafir olanlar" deniyor, yani bırak Musevi ve Hristiyanları müşriklerin bile tamamı kafir kapsamına alınmıyor; hatta Müslüman olmanın cennetlik olmaya yetmediğine dair bir ayet de var: Taha/74. Bakara/62 ve Maide/69'da da Musevi ve Hristiyanlar arasından kafir değil de mümin olanların -ki başka ayetlerde, mesela Tevbe/30'da, bunların hangisinin kafir hangisinin mümin olduğu da belirtiliyor- cennetlik olduğu söyleniyor) ama bizim ateistler "Günahkarsın ama Müslümansın, Cennet./İyi birisin ama Hristiyansın, Cehennem." şeklinde karikatürler çizmekte beis görmüyorlar. Bari neye inanmadığını bil dingil. Gerçi genel bir davarlık var bizim memlekette yukarıda da söylediğim gibi, ne inanan neye inandığını biliyor ne de inanmayan neye inanmadığını. Bak ilginçtir, ne Kuran ne İncil(ler) ne de Tanah'ta (Tevrat'ın geliştirilmiş/genişletilmiş ve Zebur ile birleştirilmiş hali oluyor kendisi, İbrani İncili de denir; Hristiyanlar Ahd-i Atik/Eski Ahit der) evrime karşı gelen, "O öyle değil." diyen tek bir ayet yoktur; insanın yaratılışıyla ilgili kısımlar da ruhani bir yaratılış olarak, hatta "ilk insan" değil "ilk hükümdar" olarak bile yorumlanabilir; yani bizim hem inananların hem de inanmayanların sandığının aksine evrim teorisi inançla çelişmez. Ha tabii "Ulan o dönemlerde evrim bırak teoriyi, deneyi fikir olarak bile yoktu; neden kitapta reddi olsun?" derseniz "Sen de haklısın." der susarım.

Hani şu Exxen'de kayıt iptali yokmuş ya? Var ya o konuda kasıt olmadığına hemen hemen eminim. Kesin "Çok para harcadık zaten." mantığıyla iki kuruş verip programcı tutmak yerine bir tanıdığın tanıdığına falan yaptırdı, o da işi savsakladı haliyle. Bu arada Acun'a gönüllü denek olmak için hevesli amma insan varmış lan, azıcık bir bekleyin, sorun çıkıyor mu, ne oluyor gözlemleyin ondan sonra kayıt olun.

Tamamen alakasız bir şey izlerken kendimi ana karaktere "Öpsene lan kızı" diye bağırırken buldum. Durup dururken değil tabii, sahne onu yapmasına müsait bir sahneydi. Vay arkadaş, demek kendi sevgilisi olmayan çöpçatanların olayı buymuş; kendilerinden umudu kestiklerinden millete sarıyorlarmış. Ben "Terzi kendi söküğünü dikemez" üzere olduklarını düşünüyordum, meğer "Ulan bizden bir cacık olacağı yok, bari şunlar benim gibi olmasın." kafasındalarmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder