İşten döndüğümde sevgili eşimi pencerenin önüne sinmiş, kahve içerken buldum.
"Seni cinayete teşebbüsten mahkemeye vereceğim."
Kazağının kollarını sündürmüş, kol yeni içinde kalan iki eliyle bir kahve kupası (içinde cafe au lait olduğunu bilmek için bakmama bile gerek yok) tutan sevgili eşimin yüzünde tam da amaçladığım gibi "Yine ne saçmalıyor bu manyak?" Bakışı var.
"Tatlılığın kalbime indirecek, zaten her halükarda aşırı şirinken bir de böyle şeyler yapıyorsun."
Kyouka: "Heheheeee. Ayartmak istediğim biri var da."
Tek parmağıyla saçıyla oynuyor. Kahretsin, çok tatlı!
"Tahmin ettiğim kişiyse sadece varlığının bunun için yeterli olduğunu düşünüyorum."
Kyouka: "Akşam yemeğinde ne istersin?"
"Akşama daha olduğuna göre aklında bir şey var?"
Kyouka: "Beni çok iyi tanıman bazen sinir bozucu olabiliyor."
"Ama var olan en şirin şeyi yeterince tanımamak büyük bir suç olurdu."
Kyouka: "Kocacığım, lütfen rahatsız edicilik seviyesine geçmez misin? Ya da en azından önceden haber ver. Ramen düşünüyordum."
"Ramen?"
Kyouka: "Sevmez misin?"
"Severim ama daha önce hiç ramen yapmaya kalkışmadın. Şu ocaktaki tencerede ramen dashi mi var?"
Kyouka: "Evet, Mizumiko no Tori-Shoyu Ramen; aile tarifi. İçsel dengeye yaradığını söylüyorlar."
"Ah, doğru ya; yarın FRP oynamak için biraz geç kalabilir miyim?"
Kyouka: "?"
Kyouka: "Ben karınım, baban değilim; neden izin alıyorsun ki? 'Tasmamı sorgusuz sualsiz teslim ederim.' kafasında olmana alıştım, bu senin kişiliğinin parçası ama bazen zorlayıcı olabiliyorsun. Yine de şunu sormak istiyorum: Bana herhangi bir yer için 'Gidemezsin.' dedin mi?"
"Sen izin almıyor, sadece haber veriyorsun. Zaten neden diyeyim ki? Kendime güvenim olmayabilir ama sana güvenim sonsuz. Yani?"
Kyouka: "Benim için sorun değil ama Puklinya'da yaşadığımızın farkında mısın? Hayatımız FRP zaten."
"Bence yine de eğlenceli; hem hayatımızın türü olsa hafif fantezi olurdu. Gerçek hayatta en güçlü büyücüler bile asasını sallayıp karşısındakinin kafasına ateş topu fırlatamaz, illa bin tane karışımla, ayinle uğraşmak gerekiyor. En azından gerçek hayatta yarasa pulu ve semender gözü gibi şeyler kullanmıyoruz gerçi, bunun için mutluyum."
Kyouka: "Ha, doğru ya... Ailem bunu gönderdi, babamın yeni işiymiş."
Elime taslak halinde bir manga verdi.
Kyouka: "Japonca okuyabiliyor musun?"
"Furigana'da sorun yok ama kanji'de zayıfım."
Kyouka: "Çince okuyabilmene rağmen?"
"Zaten o yüzden kanji'de zayıfım. Harfi Çince mi okuyacağım, Japonca mı okuyacağım, Japonca okunuşu neydi, hangi Çin dilinde nasıl okunuyordu, Çincesi böyleyse Japoncası şöyle miydi... Derken bir önceki harfi nasıl okuduğumu unutuyorum."
Kyouka: "Ya benim adım?"
"'Anzu' ve 'Hana' diye yazılıyor, onu kesinlikle unutmam. Küçük hanımın..."
Kyouka'nın ayağının dibinde takılan Gece'nin başını okşayıp kendisini kucağıma aldım.
"İkinci adı zaten tek harfle yazılıyor, onu da unutmam."
Kyouka: "Furigana'ları tam."
Taslağı alıp biraz okudum.
"Eee... Bu... Ailenin tarihçesi."
Kyouka: "Evet, ben de öyle düşünmüştüm."
İşlerimizi hallederken bir yandan da konuşuyorduk, genelde böyle ilerliyor.
"Baksana, bir gün gelip 'Heyecanımı kaybettim.' Desem ne söylerdin?"
Kyouka: "Saçma sapan konuşmamanı."
"Evet, tam da düşündüğüm gibi seninle evlenmek kesinlikle hayatta verdiğim en doğru karardı."
Kyouka: "Gördüğün en şirin şey olduğumu söyleyip duruyorsun ama ben harekete geçmesem bugün böyle olmayacaktık."
"Gurursuz bir yavşak olsaydım tanıştığımızdan beri dibinde durur, arkadaş ayağı yapar ve başka kişilerle her türlü ilişkini sabote ederdim. Öyle itlik yapacağıma onurumla yalnız kalırım daha iyi."
Kyouka: "Aşk itirafı diye bir şeyin olduğunun farkında mısın?"
"Kabul etmeyeceğini düşünür ve sana bugünkü kadar aşık bile olsam kalbime gömerdim."
Kyouka: "Gerçi bu hem gururlu hem deli divane tavrın hakkında çözemediğim birkaç şeyi açıklıyor."
"Ne diyebilirim ki, gizemli bir adamım."
Kyouka güldü.
Kyouka: "Reenkarnasyon hakkında ne düşünüyorsun? Senin inancında yok."
Genelde konudan konuya atlayarak konuşuyoruz, çoğunlukla da sessiz duruyoruz.
"Aslında diğerleri tarafından ötelenen bazı tarikatlarda var, tabii konu bu değil. Reenkarnasyon... Dünyayla birebir aynı bakmadığım bir şey."
Kyouka: "Nasıl yani?"
"Ruhun parçacıkları kişiden kişiye geçer, öldükten sonra kopan parçalar, doğarken kopan parçalar. Aslında Erlikli kayıtları bu konuda olumlu sonuç veren birkaç deney içeriyor."
Kyouka: "Soyumuzun reenkarnasyonuyuz olayı mı bu?"
"Evet, ondan. Ama yakın çevredekilerin ruh parçacıkları ve çeşitli sebeplerle seni seçen ruh parçacıkları da olabilir."
Kyouka: "Nasıl parçalanıyor ki?"
"Parçalanmıyor, kuyrukluyıldızın ardındaki tozlar gibi. Ruhun kendisi bedenden kopup defolup giderken ardında bıraktığı parçacıklar henüz dünyaya yeni gelmiş ruhlara tutunuyor."
Kyouka: "İnsan kendi ruhuna söver mi ya?"
Etrafı düzenlerken ufak bir sandığın içinde bir belge buldum.
"Bu ne?"
Kyouka: "Neymiş?"
Biraz okudum.
"Kam Erlik'in çocuklarının doğum sırası, sanki böyle bir şeye çok ihtiyacımız varmış gibi. Dile bakarsak Erliklilerin tarihine göre çok yeni, o yüzden iyice güvenilmez hale geliyor."
Karamanlıca yazılmış gibi dursa da dil kesinlikle çok daha günümüze yakın bir üsluba ve kelime haznesine sahip, yani muhtemelen harf olarak Karamanlı harfleri, dil olarak da 19. yy. İstanbul Türkçesi kullanıldığını tahmin ediyorum.
Kyouka: "Böyle belgeleri sevdiğini sanıyordum."
"Seviyorum, uğraşmamı gerektirmedikleri sürece. Şimdi bunu babama ve muhtemelen ablama bildirmem gerekiyor, ondan sonra günümüz diline çevirme, yorumlama, bilmem ne... Bir sürü iş çıkacak başıma."
Kyouka: "Eskiden nasıl haberleşiyordunuz? Şu anda telefon var ama biri senin deyiminle 'seyahate çıktığında' ve ona bir şey söylemeniz gerektiğinde nasıl söylüyordunuz?"
"Gümüş aynalar epey işe yarar şeyler ama çok pahalılar ve parazit olabiliyorlar. Genelde ruhani ulaklar kullanırmışız, cisimleştirilmiş gölgeler olurlarmış. Bunun ne olduğu hakkında eski tasvirlerde, çizimlerde ve kitaplarda anlatılanlar hakkında pek bir şey bilmiyorum; zaten oralarda da basit görünüş tasvirlerden başka pek bir şey yok. Umbrakineziyle tulpa arası bir şey herhalde."
Ertesi gün işten çıktıktan sonra Hayk'ın evine geldim.
Hayk: "Ooo, hayırlı kocamız eşinin yanından iki dakika ayrılıp gelebilmiş nihayet."
"İşten çıkmadan beni bekleseydin ya mal."
Hayk: "Neyse ne. Ha, Kyou'nun arkadaşı var mı lan? Varsa bana yapsana."
"Birincisi onun adını kısaltabilecek tek kişi benim, bir daha yaparsan boğazına Nisan yağmurlarının ilk damlası yere düştükten sonraki yedinci dolunayda doğmuş ve güneş tutulması olan bir Cumartesi'ye denk gelen kurban bayramında kilisede kurban edilmiş bir keçinin Zerdüşt ateşgâhındaki ateşte kor edilmiş sağ arka kaval kemiğini tıkarım."
Hayk: "Birinin boğazına lanet kesesi tıkmak için amma dolambaçlı bir yol. Çok daha kolay yapabilirsin bunu."
"Ve ikincisi: Boş yapıyorsun şu an, istesen gayet kolay sevgili bulursun. Ayrıca çok istiyorsan git kendin sor."
Hayk: "Diyorsun?"
"O'l'm ben evlendim lan, sizin durumunuzun umutsuz olma şansı var mı sence?"
Vlar: "Ya bir siktir git be. O değil de iki büyücünün bu kadar fantastik tür düşkünü olmasını anlayamıyorum ben."
Hayk: "Sen vampirsin .mına koy'im ya, sen vampirsin."
"Evet, nasıl bir kurulumumuz var?"
Hayk: "Klasik. İşte elf, cüce falan..."
"Elf mi? Puklinya'da yaşadığımızın farkındasın, d'i' mi?"
Hayk: "Elfsiz FRP olmaz aga."
"Buraya gelirken birbirine çekiç fırlatan bir Ljósálfr ve Dökkálfr gördüm, hikayeye girmemiz zor olacak."
Hayk: "Çekiç? Nasıl çekiç? Mjölnir?"
"Bildiğimiz çekiç."
Hayk: "Puklinya'ya göre oyunu düzenlersek elimizde buçukluk, draconian ve insan harici ırk kalmıyor yalnız."
"Aman, neyse ne be. Klasik, ilk plandan devam edelim."
Vlar: "Bi' zahmet amk. İlla işi yokuşa sürece'n."
"Hadi, hadi, karakterlerle arka planı oluştur çabuk. Sizin gibi boş adam mıyım lan ben, eve gitmem gerekiyor."
Hayk: "Bu herif hep gıcıktı ama evlenmeden önce daha çekilirdi sanki?"
Vlar: "Bence de."
"Kafana sarımsak atmadan sus."
Vlar: "Bu konuyu konuşmamış mıydık? Sarımsağın vampirler üzerinde çok bir etkisi yok, sadece kokusu bizim için fazla keskin çünkü burnumuz insanlardan daha iyi koku alıyor. Aynısı soğan, balık, pas gibi şeyler için de geçerli."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder