Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

4 Ocak 2021 Pazartesi

Ejderha ve Mühür ~ 30. Bölüm: Final ~ Birinci Perdenin Sonu

Diğer Bölümler İçin

Kapıyı açtığımda karşımda iki kişi buldum. Biri Ezail, diğerini tanımıyorum. Tek kolunu giymediği bir kaftan giymiş bir ruh.

"Ne oluyor?"

Ezail: "Zaman geldi, Kam Utpa. Hangi tarafı seçersen seç; istesen de istemesen de ordunu toplamalısın."

"Ordu?"

Ezail: "Kralların çağı geldi, taç giymelisin."

"Ne saçmalıyo'n sen ya? (Esneme)"

Ruh: "Ayın ve güneşin tacı! Et ve kanın tacı! Işık ve gölgenin tacı! Ben Başkam Pusat. Öldükten sonra Aldaçı Han beni Uçmağ’a ya da Tamu’ya almayacağını, onun yerine Yer Gök Teñri’nin vereceği bir görev için dünyada oyalanmamı söyledi. Başka bir emir gelene kadar bekliyordum, Ölümün Bilgeliği de verilmedi bana; bir süredir dünyada takılıyordum. Bir süre Aksakallı Hızır’ın yanında yaveri olarak çalıştım, Kırk Alperenlerin ayakçılığı falan… Bir sürü iş yaptım, sonunda emir geldi. Kam Utpa, eğitim için benimle geliyorsun. Yalnız… İsteğimin kabul olması doğrudur umarım, bu görevi kabul ederken pek sevgili karımın da benimle aynı türde, yanımda olmasını istemiştim; gittiğimiz yerde olduğunu söylediler. Cazu Zumrad, kendisi Perslerin Soğd boyundandır."

"Benimle ne ilgisi var ki?"

Ne anlatıyor bunlar ya? Uyanamadım daha.

Pusat: "Daha ne kadar karşı koyacaksın, Mühürdar? Rüyalarından haberim yok mu sanıyorsun? Karga ölümlerini görmedin mi? Karşı koymanın yararı yok, ne olduğunun bilincindesin."

Yanıma gelen Kyouka hafifçe sırtıma vurdu.

Kyouka: "Yapman gerekeni yap."

Yutkundum ve Pusat'ı takip etmeye yeltendim... Sonra döndüm ve sevgili eşime sıkıca sarıldım, paçalarına yapışmış Gece'nin başını okşadım.

"Artık gitmem gerek, ay ışığım. Bana hayatın biraz da olsa, sadece bazen de olsa yaşamaya değer olabileceğini öğreten sendin. Beni sevdiğin ve bana katlandığın için sonsuz teşekkürler, Kyouka. Seni seviyorum."

Hafifçe sevgili eşimi öptüm.

"Hiçbir lisanın hiçbir kelamı minnetimi anlatmaya yetmez ama sözler boğazımda düğümleniyor, ağzım kuruyor. Eğer... Eğer geri dönmezsem..."

Kyouka: "Eğer geri dönmezsen kocacığım, ister cehennemin dibinde ister cennetin en yüce yerinde olsun o ruhunu bulur yakarım. Geri dönmemen aldatmaya girer, beni aldatmazsın, değil mi?"

Kyouka beni kendine çekip uzun ve epey sıcak bir şekilde öptü.

"..."

"Hep bu kadar girişken miydin?"

Kyouka: "Geri döneceksin, değil mi?"

"Ölsem bile döneceğim."

Kyouka: "Lütfen bana musallat olma."

Ses tonundaki hüznü ve gözünün kenarında biriken yaşları daha fazla saklayamıyor, espri yapmaya çalışırken bile. Sevgili eşime tekrar sıkıca sarıldım.

Ezail: "Anlamsızca uzun vedanız bittiyse..."

Pusat: "Karı koca arasına girme, bırak düzgünce vedalaşsınlar."

Ezail ve Pusat Ata önümde, geride bıraktığım artık gözyaşlarını daha fazla tutamayıp hüngür hüngür ağlamaya başlamış sevgili eşime ve üzgün ama bilgece bakan Gece'ye baka baka ilerlerken ben de dayanamayıp ağlamaya başladım. Geriden Kyouka'ya seslendim.

"Unutma, kalbimin yarısı hâlâ sende. Almak için döneceğim. Söz veriyorum, tamam mı?"

Sevgili eşim kafa salladı. Ezail ve Pusat ile ilerlemeye devam ederken onlar da konuşuyordu.

Pusat: "Bütün hanların bir orduya ihtiyacı vardır; yani eğitimin bittikten sonra asker toplamaya başlayacağız."

Ezail: "Neden bu kadar abarttınız ki? Eğitim en fazla birkaç ay sürecek."

Pusat Ata, Ezail'in kafasına bir tane geçirdi.

Pusat: "Sevgiyi anlayamıyorsun, değil mi? Bir günü bile birbirlerini görüp koklamadan geçirmeye tahammülü yok bunların, bir de üstüne yeni evliler. Hem bu eğitim ölüm riski de taşıyor. Dedem Kam Erlik'in seçtiği Mühürdar büyük ihtimalle üstesinden gelecektir elbet."

"Dur, dur, dur!"

Ezail: "Ne oldu?"

Soğuk tavrı sinirimi bozuyor, doğasının melektense insana yakın olduğunu söylerken her halükarda duygusuz olduğunu söylemeyi unuttuğunu düşünmeye başladım.

Pusat: "Çocuğu rahat bırak."

Pusat Ata bana döndü.

Pusat: "Biz burada çadır kuracağız. Hadi, ilerle."

Koşarak eve döndüm.

Kyouka: "Eh, bunu beklemediğimi söylersem yalan olur. Yarın senin için ağlamam, ona göre."

"Ehehehe... O zaman, beni her neye sürüklüyorlarsa son bir gün ve gece geçirmek istiyorum."

Kyouka: "Canlı döneceğine söz ver."

"Gerekirse kendi cesedime nekromansi uygularım."

Kyouka: "Evet, son akşam yemeğinde ne istersin?"

"Öncelikli olarak çarmıha gerilmeye gidiyormuşum gibi konuşmamanı. İkinci olarak... Seni."

Aniden boynuna sarılmamı beklemiyordur eminim.

Kyouka: "Kulağımı dişleme."

"Bu konuyu konuştuk ama; çok tatlı olduğundan kendimi tutamıyorum."

Sabahın ışıklarıyla uyandığımda sonsuz bir nezaketle yüzüme bakan sevgili eşimle karşılaştım.

Kyouka: "Ne zaman döneceksin?"

"Hiçbir şey söylemiyorlar ki. Ezail birkaç ay mı ne bir şeyler dedi ama yüzyıllarca cezalandırılmış birinin zaman algısına güvenebileceğimi sanmıyorum. Olabildiğince kısa tutmaya çalışacağım, sen etrafımda değilken yönümü bulamam."

İkinci kez uğurlanırken istemsiz bir "Heh" çıktı ağzımdan.

"Ağlamayacaktın hani?"

Kyouka: "Soğan bunlar."

"Eminim öyledir. Bak, gerçekten dönmez..."

Kyouka: "Döneceksin."

"Lütfen biraz izin ver." bakışıyla sevgili eşime baktım, yutkunduktan sonra başıyla onayladı.

"Eğer dönmez... Dönemezsem hayatını yaşamanı istiyorum. İstediğin yere git, istediğini yap ve kendine başka birini bul. Başından beri yanında durmaya layık değildim zaten, ölürsem hayaletime saplanıp kalman beni sanki hiç var olmamışım gibi davranmamdan daha çok üzer. Ben canlı döneceğime söz veriyorum. Sen de sözümü tutamazsam bile mutlu olacağına söz ver, Kyouka."

Sevgili eşim hafifçe kafa salladıktan ve hem ona hem de Gece'ye son kez olup olmadığını merak ettiğim bir öpücük verdikten sonra yavaş yavaş Ezail ve Pusat Ata'nın olduğu yere gittim.

Ezail: "İyi, dönmüşsün."

Pusat: "Mühürdar hazretleri, lütfen şunu başımdan alır mısınız? Bu şeyin sevgiye dair hiçbir fikri yok."

"Uzatmayın. Ne yapıyorsak çabucak yapalım, dönmem gereken bir ev var."

Diğer Bölümler İçin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder