Bu sıralar yine sebepsiz bir mutsuzluk, gereksiz, amaçsız bir hüzün var üstümde. Herhangi bir şey yapasım yok, en ufak duygusallık içeren yazı halimi harap ediyor. İyi ki dramdan boğulacak gibi olunan dizileri izlemiyorum. Dram dizisi izleyeceğime haberleri ya da "Hani marjinal bizdik?" temalı (aslında tema için aynı espri kapsamındaki trenli cümleyi kullanacaktım ama vazgeçtim) gündüz programlarını izlerim, birbirinden çok da farklı değiller zaten. Gülmek bile istemiyorum.
Bu arada aksi gibi günlük dizilere (annem hâlâ burada) maruz kalmamak için günde kaç saat müzik dinliyorum (bir bu durumda bir yolculukta müzik dinliyorum zaten, diğer zamanlarda nadir) -ayrıca aq yapımcıları, beş saat süren dizi maratonu mu olur? Biri bitiyor biri başlıyor. Hepsi de birbirinin aynı zaten-, onlar da hep hüzünlü şarkılara denk geliyor. Nankai Renai, Hanların Önüne Hasır Yayıldı, Mistletoe ~ the Tree of Reincarnation'ın hepsi art arda denk gelebilir mi aq? Gönder, Yemen Türküsü'nü de gönder.
Normalde savunma mekanizmam dalga geçmektir. En ufak komik şeye gülmek vesaire. Onu yapasım olmadığı zaman bu hale geliyorum.
Ya da günlük dizilere az da olsa maruz kalmak bunun sorumlusu, bilemiyorum.
Şu daha önce bahsettiğim etli çiğ köfteyi yaptım, güzel oldu. Uğraşılmaz ama onunla.
Hayır aq bilgisayarı zaten ne zaman kapanacağı belli değil, işimin ortasında çat diye kapanıyor. Bir de yarım saatte açılıyor puşt, yok "D'de yer kalmadı" (Kalmaz tabi, ben sana iptal et dedim o yedeklemeyi, inadına devamlı yedekleme yapmaya çalışıyorsun), yok "Steam arkadaş listesine bağlanamadı" (Bu internetle bildirimi gönderebildiğine şükret) diye bildirimlerle zamanımı harcıyor ya!
Bildirimi kapat, geri ekrana tıkla, devam et... Bu ne lan?
Hiç Komik Değil diye Youtube kanalı var, videolarından bazılarını zaten biliyordum da kanalı da öğrenmem iyi oldu.
Yarın internet kendini yenileyecek mi bakalım? Ayın birinde mi yenileniyor bu, ne zaman yenileniyor, onu da bilmiyorum ki.
Yazıya devam edesim bile yok, öyle bir çökmüşlük dönemindeyim. "Neden çöktün lan?" derseniz, cevap yok. Herhangi bir şey olmadı hayatımda, ya bu sonbaharın etkisi, ya günlük diziler, ya saçma ve tersten bir aydınlanma, ya da başka bir şey...
Yalnız bu saçma ruh haline geldiğimde düşünmeye başladım.
Hatalarım oldu, pişmanlıklarım var... Bunlar hakkında düşüncem, bir şekilde düzeltme şansım olsa bile düzeltmezdim. Onlar bugünkü hayatımın, bugünkü kişiliğimin yapıtaşları. Bunun için herhangi bir dayanağım yok ama bana göre kişiliğin küçük bir kısmı doğuştan gelirken büyük kısmı yaşadıkça oluşur. Ha bugünkü hayatımdan çok da memnun değilim ama hatalarımı düzeltseydim daha başka hatalar yapıp iğrenç bir hayat yaşamayacağımı nereden bilebilirim? Şimdi sadece bunları hakkımdaki diğer bütün saçmalıklarla (bkz. bir ya da iki önceki yazı) birlikte yüklenip kabullenip yoluma devam etmem gerekiyor. Bir şeyleri ardımda bırakmak... Çoğu şey için bunu yapamıyorum, (D bir s... git hasta etme adamı, biliyoruz yer kalmadığını) bazı şeylere yapmışlığım (en azından yaptığımı düşünmüşlüğüm) var ama... Eh, bu bu kadar. Sadece daha fazla saçmalık, çok bir şeyi değiştirmiyor.
Bu aralar nostalji yapasım var bir de, ilginç bir şekilde. Geçmiş geçmişi açıyor herhalde... Noel Dayı vardı, Koca Kafalar Baba Haber vardı, orijinal/ilk ÇGHB vardı (ÇGHB 2'yi de seviyorum ama orijinalinin yerini tutmuyor be), hayal meyal hatırladığım Satanizm olayı vardı (ya da bizim oralarda biraz daha geç bitti o muhabbet, öyle de olabilir. 2003 falandı diye hatırlıyorum. Bilmeyen ya da hatırlamak isteyen Ekşi'de "Satanizmin satanizm olduğu yıllar", "90'lar sonu 2000'ler başındaki satanizm furyası" gibi başlıklara bakabilir ya da internetten araştırabilir), daha önce de bahsettim Oyunlar1, Kral Oyun vardı, Michael Jackson'ın ölümü vardı... Pokemon vardı, Beyblade vardı. (Ben Beyblade'ciydim bu arada, Pokemon'a dair pek bir şey hatırlamıyorum gerçi. Çok net tek bir sahne hatırlıyorum, orada da zaten sebebini hatırlamasam da kanal değiştirmiştim -normal bir sahneydi bu arada, aklınıza acayip acayip şeyler gelmesin.- Birbirine çok yakın iki "bu arada" anlatım bozukluğu mu acaba?) Age of Empires II vardı... Cartoon Network'ün açılışı (Türkiye'ye gelişi diyelim), Facebook'un Türkiye'ye gelip popüler oluşu... Şimdi can çekişen Facebook, sadece birkaç iyi yapımı kalan (hatta onlar da bitti galiba, sadece Adult Swim var artık ki o da Türkiye'de yok o yüzden bahsetmeye dahi lüzum yok) CN... Bu hatıralar şimdi nispeten yeniler ama otuz-kırk yıl sonra eski şeyler olacaklar, ben de bunları gençlere anlatıp kafa şişireceğim. Öyle bir gelecek planım bulunmakta.
Bu yazıyı da bölük pörçük, farklı zamanlarda yazıyorum bu arada. Bunu iki sebepten yapıyorum: Birincisi her gün yazı yayınlamak istemiyorum (sebebi yok), ikincisi de o sırada bahsedeceğim tek paragraf, hatta bir cümle olabiliyor; aynı yazıda toplama avatajı sağlıyorum.
O değil de yıl oldu 2019, hâlâ millete Boku no Pico öneren var. Artık yeniler bile yemiyor bu olayı.
Öğlen bilgisayar kapandı, bir süre açılmadı. Yarın tamire götüreceğim artık, şart oldu. "Bunun pilinde sorun yok" diyen o bilgisayarcıyı bir bulursam! Yedeklememi de yaptım (Flash diske yedekleme yapmak), rahatım.
Hâlâ biraz melankoliğim ama öyle saçma bir yarı depresif ruh halinde değilim artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder