"Rastgele" adlı yazımın 7 kez görüntülenmesinin şokunu bir türlü atlatamıyorum. Ne var lan o yazıda bu kadar, neden o kadar okundu? Her zamanki sıradan saçmalamalarım işte. Catherine de Medicis'i araştırırken falan mı geldiler acaba yazıya?
Son zamanlarda garip garip rüyalar görmeye başladığım için bir rüya defteri tuttum. Yazıyorum bakalım, bu işi ne kadar sürdüreceğim acaba?
İnternet iyice öldü, şu an o ne olduğunu bilmediğim oynatıcıyı da izleyemiyorum. Anca Youtube.
Telefonu tamire göndermiştim, geldi. Öyle yani, o kadar.
Şu an elimde birçok şey var. Yemek yapmak, yazmak, (belli bir seviyeye kadar) çizmek ve başka şeyler... Ama bir şekilde ruhumu kaybedip kabuğuma çekilirsem elimde en son ne kalacağını merak ediyorum.
Kahvaltı yazmadan bunu yazmaya başladım. "Yazmasaydım çıldıracaktım." diye bir söz vardı, kimindi o? Sait Faik'inmiş. Sait Faik Türk edebiyatında en sevdiğim yazarlardandır bu arada, yeri gelmişken.
Birçok şeyi küçüklüğümden beri yapıyorum. Ne zaman kötü hissetsem yazdım, taş topladım, ağaçları izledim... Şimdi elimde bunlar ve birçok şey daha var. Acaba... Acaba elimde kalan ne olurdu, eğer her şeyi terk edecek cesaretim olsaydı.
Bazı fikirler beynimde dönüp öylece kayboluyor ama bazılarını yazmak zorunda kalıyorum, yazmadıkça susmuyor. Daha bugün "manyaklar köyü" karakterlerine bir sürü cümle yazdım. O cümleleri bir araya getirsem zaten elimde hazır bir senaryo olacak yakında, bu neymiş be!
Onedio testlerinin bazılarında "Batıl inançların var mı?" diye soruyor, hemen ardından ekliyor: "Mesela kara kedilerin uğursuzluk getirdiğine inanır mısın?" Şıklar da "evet, kara kedinin olduğu yere bile bakmam", "hayır" ve "bilemedim ki" oluyor. Ama bu soru çok kısıtlayıcı. Bir sürü batıl inancım var, doğaüstü olaylara inanırım ve daha bir çok şey ama kara kedi bunlardan biri değil, o yüzden bir sürü batıl inancım olmasına rağmen "bilemedim ki"yi işaretlemek zorunda kalıyorum. Kara kedilerin uğursuzluk getirdiği inandığım bir durum değil, zaten bu bütün kültürlerde böyle değil. Uzakdoğu'nun genelinde kara kedilerin uğur getirdiğine inanılır mesela, İngiliz kültüründe de öyle olduğunu duymuştum, İngiliz kültürü hakkında pek bilgim olmadığından doğruluğunu bilemeyeceğim. Bunu "kara kedi" şeklinde kısıtlamasanız doğru düzgün sonuçlar elde edeceksiniz. İlla kısıtlayacaksanız da farklı şekilde kısıtlayın, batıl inanç mı kalmadı ulan memlekette! Ne kara kediymiş arkadaş.
Şimdiye kadar çöpe attığım fikirleri diğer fikirlere yedirseydim şimdi elimde külliyat olurdu. Sinematik evren tarzı bir şey yaptım yalnız, ne kadar fikir varsa baktım, hepsinin evrenlerini kodladım ve bunları not ettim. Zaten elimde halihazırda evrenler arası seyahat edebilen karakterler de var, iyi oldu bu. Hepsini birleştiririm sonra. Şuna kafa yoracağım kadar mesleğime kafa yorsaydım üç tane imza yemek bulmuştum şimdiye aq. Gerçi elimde kendime ait birkaç tarif var. Tamam, biri aslında tarif değil de baharat karışımı ve diğeri de halihazırda var olan bir şeyin farklı bir versiyonu sonuçta ama ben buldum bunları.
Bir süredir domuz eti yerine ne koyarsak benzer havayı alırız diye düşünüyorum. Bazı mutfakların yemeklerinde doğru tadı sığır etiyle yakalayamıyorsun. Koyun kullanayım desem o mutfağın koyunlu yemekleri de var mı diye bakmam lazım. Mesela Çin mutfağında hem domuz hem de koyun kullanılan etler, haliyle oraya koyun eti koyamam. Şimdilik en iyi seçenek keçi eti gibi gözüküyor, birkaç deneme yapacağım. Aslında mesela diğer mutfakların yemekleri değil, o konuda domuz yerine sığır kullanılır. Türkiye'deki bütün restoranlarda öyle yapılıyor da orijinal yemekler hakkında aynı olmasa da yeterince yakın tadı kullanabileceğim bir şey gerek. Birçok yabancı orijinal tarifi yapamıyorum. Aslında parça et değil de kıyma olsa koyun-hindi karışımı kıymanın yeterince iyi olacağını düşünüyorum... Ama işte parça et farklı.
Kılıç balığının tadının herhangi bir balıktan farkı yokmuş. Neyse, öğrenmiş olduk. Yine teriyaki soslu yılanbalığı derisine, midye tavaya, kalamara devam. Onları da pek tüketmiyorum gerçi.
"Şair burada ne demek istemiş?" sorusu vardır ya, o soruyla muhatapken hiç sorgulamamıştım ama aslında bayağı saçma bir soru. Onu şairin kendisine sormak gerek, şair belki sembolizmi arşa çıkardı, bir şeyi sembolize ederken o sembol aslında başka bir şeyin sembolü olarak orada, belki dümdüz kastettiği şeyi yazdı? Şairden başka kim bilebilir bunu? Belki bizim anladığımızın tam tersini anlatmak istedi orada?
Bu arada konuşmayı pek beceremem. Aklımdan geçenler uçup gidiyor, yarım yamalak ve bir sürü saçmalıkla dolu cümleler ortaya çıkıyor... Küçüklüğümden beri yazmam biraz da bu yüzden, konuşursam herhangi bir etkisi olmayacağını biliyorum. Konuşmak bana asla hayır getirmedi, dinlenmedim, umursanmadım, dinlenip umursandığım zamanlarda da sadece saçmaladım. Yazı bunlardan arınmış bir şey: kelimelerin yerini değiştirmeyi düşünebilir, ara verip kaldığım yerden devam edebilir, konuşurken bir türlü aklıma gelmeyen lanet kelimeleri bulabilir, dahası konuşurken olmadığım şekilde rahat olabilirim. Orada kullanabileceğim kelime konuşurken aklıma gelmez ve ilk geleni cümleye yerleştiririm ya da kelime düşünürken cümlenin başını kaybederim.
Konuşmak ifade için yeterli değil. Jest-mimik kullanınca da "elini kolunu oynatmadan konuş" diyorlar. Konuşurken ses tonundan başka hiçbir avantajın yok, o da avantaj mı dezavantaj mı tartışılır.
Daima bir sürü saçmalıkla doluyum. Komik, hüzünlü, nefretten ibaret, sevgiyle alakalı veya bunlardan bağımsız bir ton saçmalık. Bunları yanımda taşımaktan hoşlanmıyorum ama onları bırakabileceğim noktayı çoktan geçtim. Eğer onları bir kenara bırakmaya kalkarsam hayata sıfırdan başlamış gibi olurum. Bütün bu saçmalıklar sanki sırtımda taş taşırmış gibi hissettirebiliyor ama ben buyum. Değişebilir miyim, belki. Değişmek ister miyim, belki. Peki, değişmek korkutucu mu? Kesinlikle. Saçmalıklar ve bahaneler arasında boğulmak. Hayatım bu.
Bu yazı da o saçmalıklardan biri işte, birkaç dakika sonra ben unutacağım, siz unutacaksınız ve yüz yıl sonra internet bile unutacak. Ama eğer o zamanlardaki internet kullanıcıları burayı bulup bütün bu saçmalıkları okursa, "Burada eskiden bir deli yaşıyormuş." desinler istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder