Nefret ettiğim şeyler listesi yapasım var. Kravat, pantolon, hamamböcekleri, şudur, budur falan... Üşendim şimdi, bir de başka şeylerden bahsetmek istiyorum.
Comikon İstanbul yaklaşıyor ve ben tabi ki gidemiyorum. Lanet olası okul... Bu da çok dublaj gibi durdu. Dublaj Türkçesi diye bir şey var, günlük hayatta asla kimse öyle konuşmaz. Saçma sapan vurgu, kelime sonlarındaki R'lere vurgu. Gerçek hayatta, günlük konuşmada kelime sonundaki R'ye bırak vurguyu çoğu zaman düşüyor o R, yerini tuhaf bir sessizlik imine bırakıyor. Neyse, Comikon İstanbul'a tabi ki gidemiyorum çünkü okul, devamsızlık, not tutma gerekliliği vesaire vesaire... Gitsem de etrafta boş boş gezinmekten gayrı bir şey yapmayacağım zaten de neyse.
Bahsetmek istediğim bir konu daha vardı ama... Unuttum, ne diyecektim lan ben?
Geekyapar!//Tw'de Çutlan Efsaneleri adlı FRP serisini izliyorum dört haftadır (zaten dört haftadır yayınlanıyor, niye böyle gereksiz bir laf ettiysem), çok eğlenceli lan. SAO'da Kirito efendi "Bir başkasını RPG oynarken izlemek kadar sıkıcı bir şey yoktur" demişti ama izlemek de gayet eğlenceli aslında. Gerçi o MMORPG'den bahsediyordu, TRPG'den değil.
Ülkede makale eksiği var. Bir konu hakkında pek fazla makale bulunamıyor. Hayır normalde makale falan umurumda olmaz da ödev için 14 makale lazım. Aq ben böyle işin. Aslında konuyla da alakalı. Bilmem ne gölündeki tüm canlı çeşitliliğini makalelerde bulabiliyorum ama gıda maddeleri hakkında pek bir şey yok.
Hâlâ bahsetmek istediğim diğer konuyu hatırlamıyorum. Hatırladım: Ölümsüzlük.
İnsanlık ölümsüzlüğün peşinde ama sonsuza -ya da en azından dünya yok olana- kadar yaşarsan canın sıkılır lan, sıkıntıdan ölürsün bu sefer. "Nasıl olsa ölümsüzüm" diye gidip dünyayı ele geçirebilirsin ama bir süre sonra yine sıkılırsın.
Ölümsüz bir şeyi nasıl öldürürüz temalı yapımlar ve bazı yapımların bu temalı bölümleri var. Ama ben hiçbirinde bence bir ölümsüzü yenmenin kesin yöntemi olan şunu görmedim: Vücudunu tamamen parçalara ayır, yak, her birini ayrı kilitli kutulara koy, hatta onları da kilitli kutulara koy, üstünü zincirle, bir daha yak, yine kutulara koy, metal kapla vs. sonra da her birini dünyanın farklı yerlerine göm, suya at, aktif bir volkana at, uzaya gönder vesaire. Hiç kimse bunu düşünmüyor. Ha bazı yapımlarda bıçak, kurşun, ateş vs. işlemeyen tipler var, onları bu yöntemle yenemezsin, tamam; ama gayet bıçak, kurşun işleyen tiplere de yapmıyorlar bu olayı.
Kendime benzer kasvetli, ayrı duran, şikayetçi ve sosyal yönden beceriksiz karakterlerdense tam tersim olan neşeli, kıpır kıpır ve sosyal karakterleri daha fazla sevdiğime karar verdim. Kafama sıçayım.
Telefon hâlâ manyamış durumda ama en azından şarj oluyor.
Karanlık içimi sıkıyor, güneş gözlerimi alıyor. Güneş varken gölgeye geçiyorum, hava karanlıkken oflaya puflaya yürüyorum.
Gözlük bir süre sonra insanın vücudunun bir parçası haline geliyor.
Ev karanlık, içim sıkkın durumda. Dışarıda güneş var ama ters yönde, o yüzden de bu kez biraz kasvetli düşünceler olacak.
Çınar yaprakları karides akvaryumu dekoru için çok iyi oluyor; hoş bir hava katıyor akvaryuma, tabi karidesler onları yiyip bitiriyor, ayrı bir konu.
Bak akvaryumum olmadığı aklıma geldi, yine sıkıldım.
Geçen Utpa'ya (geko) su koydum, ne güzel içti. Oturup suyu içmesini izledim. Bana bunlarla gelin. Bütün gün uyuyor hayvan (Yani, gececil olunca, haliyle...)
Okulda bir çiklit akvaryumu var, yalnız suyu daima yarım. İnsan onun suyunu tamamlar bir, akvaryumun büyüklüğünün ne önemi kalıyor su az olunca?
Vatozlar acayip balıklar. Kedibalığı türü olan akvaryum vatozlarından bahsediyorum, yassı köpekbalıklarından değil. Kiraz karidesin de yanında yaşıyor psikopat çiklitin de. Çiklitlere gıcığım, evet. Hepsine değil ama. Melekbalığı, discus, kribensis, mücevher çiklit, ramirezi, astronot, sarı prenses ve türevleri, demasoni, yaşayan kaya.... Bunlara gıcık değilim. Aslında düşündüm de komple çiklitlere gıcık değilmişim ben ama beslemeyi tercih ettiğim türler değil, yani şu saydıklarım haricindekiler. Neyse, psikopat çiklitten kasıt sert olan, çoğu türle uyumsuz olan Malawi, Tanganyka (böyle mi yazılıyordu bu?) vs. çiklitleri. Onların da yanında yaşıyor, lepistesin de. Tabi vatoz var vatoz var ama leopar vatozu karma bitkiliye de koyabiliyorsun Malawi şov tankına da.
Arowana çiklit miydi lan? Yok, değilmiş. Olsaydı ona da gıcık olmadığımı söyleyecektim.
Piranhalar çok güzel balıklar bence, kırmızı karınlı piranha hele en güzelleri. Buradan akvaryumculara sesleniyorum: Paculara piranha demeyi bırakın artık, illa istiyorsanız "otçul piranha" deyin. Gerçi kendisi bitkilerin, tohumların yanı sıra su böcekleri ve leş de yiyen bir hayvan ama gerçek piranhalar gibi avcı değil. Gerçek piranhalar da sanılanın aksine avlanmak yerine leş yemeyi tercih ediyor gerçi, hatta tohum da yiyorlardı galiba. Pirana mı piranha mı, bu konu da sallantıda. Orijinale bakacaksak İngilizce piranha şeklinde. Türkçe kaynaklarda hep pirana ama. Blogger iki kelimeyi de tanımıyor bu arada.
Sonuç: Aman be, kasvetini de, seni de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder