Hâlâ pek bir şey yapmak istemesem de ve geleceğin iyi şeyler getireceğine pek inanmasam da -bu saçma sapan ruh haline girmeden evvel inanırdım- bir şeyler isteyebilmeye, umut edebilmeye ve nihayet yeniden hayal kurabilmeye başladım. Adada pek bir yere gitmediğimden sıkışıp kalmış gibi hissediyordum herhalde. Yine de hâlâ ömrüm boyunca çalışmak beni çok korkutuyor.
Sonuçta hâlâ iğrenç hissediyorum ama eskiden de yaptığım gibi bu durumdan kaçabiliyorum. Çeşitli hayal dünyaları, benim ya da başkasının olması ne fark eder? Yine de gelecek korkusu (kaygı değil bu, kesinlikle korku) hâlâ benimle. Eskiden, yani birkaç ay önce falan, her şeyi düzeltebileceğimi, işlerin planladığım gibi gidip her şeyin süper bir hale gelebileceğini falan düşünürdüm. Keşke hayallere inanabilseydim, her şey daha kolay olurdu.
Neyse, sonuç olarak yeniden küçük şeylerle (ılık bir deniz rüzgarı ya da sevimli bir hayvan yavrusu gibi) mutlu olabilen bir hâle geldiğimden kendimi "düzelmiş" (ne iğrenç kelime lan bu) kabul ediyorum. Saçmalama olsun, bilgi olsun, şikayet olsun aklıma geldikçe bir şeyler yazarım.
Sonuçta saçma bir halet-i ruhiye içinde yaşamaya devam ediyorum. Uzun zamandır sadece hayatta kalmaya çalışıyordum ama artık yeniden yaşadığımı hissediyorum. İkisinin farkı hakkındaki düşüncelerim blogda var zaten, galiba başlık adı hayatta kalmak vs yaşamak'tı ama net hatırlamıyorum.
Bu arada Ramazan ne çabuk geldi ya, daha zaman var sanıyordum ben ama bir haftalık varmış. Hadi ben kaçtım o zaman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder