Ama öncelikle "Oha" demek istiyorum. Bir başlığı bile olmayan ve on iki gün önce, yayınlanan son yazım şimdiden 55 görüntülenme almış. Hiç beklemiyordum...
Neyse; onun dışında yazmama sebebime gelirsek iki temel şey var: Birincisi aklıma bir şey gelmiyor, ikincisi de yazmaya değer bir şey yok.
Şöyle ki: Moralim bozuk olduğunda yazıyorum, çünkü yazmak yaşamaktan daha kolay; bir çeşit kaçış. Ama moralim iyi olduğunda neden yaşamak varken yazayım ki?
O değil de Aralık geldi ya herkes yeniyıl havasına girmiş şimdiden. La bir durun dört hafta var daha. Gerçi daha Kasım'dan girmişti millet yeniyıl havasına, ne denli bıkmışlarsa 2018'den artık. Gerçi bu sene saçma sapan bir iklimin olması (bildiğin muson iklimi, hortum mortum da gelmeye başladı artık, tam muson yeminle. Artık Mayıs'ta sonbahar havasına, sonbaharda kuru soğuklara ve kışın az kar çok yağmura alışsak iyi olacak.) ve 2017'ye göre gündem açısından çok daha yoğun bir yıl olması gibi birçok şey bu durumun sebebi olabilir. 2018 kafa göz daldı herkese, millet illallah etti. Gerçi ben uzun süredir sinir hastası olmamak için gündemi takip etmiyorum ama yine de illaki bir şekilde neler olduğunu öğreniyorsunuz. Bu arada Facebook terk edilmiş kasaba modunda, kışın Gökçeada'dan çıkmak da tamamen şansa bağlı ve çıksan bile o yol çekilecek çile değil... Kış mevsimi ve uzun mesafe yolculuğu, yok ben almayayım. Kısa gemi yolculuklarını seviyorum ama bak; yani nispeten kısa. İki saatlik deniz yolculuğu, ki en sakin günde o da. Kışın rüzgarlar, aşırı sallantı (kışın gemi acayip sallanıyor; açık deniz bir de, bildiğin okyanusta fırtınaları aşmaya çalışan Robinson Crusoe'ya, efendime söyleyeyim Chuck Noland'a, en olmadı Kaptan Nemo'ya bağlıyorsunuz... Öyle fena sallanıyor), bitmek bilmeyen yol (yazın en sakin günde bile 2 saat diyorum, kışın 4-5 saati bulduğu oluyor yolculuk süresinin)... Ayrıca tamamen piyango; bir anda geminin iptal edildiğini öğrenebiliyorsunuz. Millet 1600'lerde Atlantik'i aşmış, biz 2018'de Ege Denizi'ni aşamıyoruz. Rüzgar, fırtına, dalga... Bu üçlü geminin iptal sebebi işte... De insanın aklına zamanında Moğollar nasıl yelkenli Çin gemileriyle Büyük Çin Denizi'ni aşıp Japonya'ya, hatta Japonya'nın neredeyse daimi bir kış yaşayan bölgesi Hokkaido'ya gidebildiler diye çeşitli düşünceler geliyor. Ayrıntılı bilgi için Kubilay Han'ın Japonya işgalini araştırın, uğraştırmayın beni.
Hayır tek aşan onlar da değil ki. Japonlar da yine yelkenli gemilerle, Gökçeada-Çanakkale arasından çok daha fazla olan mesafeyi kat edip düzenli olarak Kore ve Çin'le ticaret yapıyorlardı. Sonra Yunanlar, Ege'nin ardından Akdeniz'i de aşıp Mısır'a gidebiliyordu, yine yelkenli gemilerle. Biz bu modern gemiler fırtınada işlevsiz hale gelecekse yelkenleri niye terk ettik?
Neyse, onu geçiyorum. Bir de Balıkesir ve Çanakkale arasında doğrudan yolcu taşıyan tek firma var. Dalga mı geçiyorsunuz lan? Diğer her yere gidebiliyorsun ama Balıkesir için tek bir firmanın zamanını denk getirmek zorundasın. Kışın sefer sayılarının o firma için de düştüğünden bahsetmiyorum.
Facebook demiştim; bütün bu zırvalamayı şunun için anlattım: Facebook terk edilmiş kasaba modunda, kışın Gökçeada da bildiğin ıssız ada oluyor. Evet, bunu diyebilmek için o kadar laf söyledim.
Hadi ben kaçtım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder