Noodle'a bir karşılık bulmak lazım aslında. Çin eriştesi veya direkt erişte diye çevirebiliyorsun ama ikisi de tam karşılamıyor. Çin eriştesi neden tam karşılamıyor, zira bütün Uzakdoğu'da (ki buna Moğolistan ve Hindistan da dahil) bir sürü çeşidi var noodle'ın. Erişte deyince de akla kesme hamur, ev makarnası, kesme makarna vs. de denen yiyecek geliyor. Yani ona bir karşılık, tercihen tek kelime bir karşılık bulmak lazım. Ben bulurdum kendim kullanmak için de hiç uğraşasım yok. Neyse, konu o değil.
Bugün haftalık alışverişimi yaparken Banetti diye bir noodle markası gördüm. Biraz araştırdım, bu Banetti bir süredir makarna üreten bir firmaymış; noodle da son ürünleri olsa gerek. Bakalım, deneyeceğim; durumu sonra yazarım. Kabın üstündeki resim çekici ama herkes bilir ki görünüş yanıltıcıdır. Bunun bardağı var bu arada ama Nissin'in (ki kendisi Türkiye'de Ülker ortaklığıyla iş yapsa da Japonya'nın en ünlü hazır noodle markalarından biridir) henüz bardakları çıkmadı piyasaya. Halbuki hazır noodle'da en önemli şey bardaktır. Tabağa koymam gerekiyorsa ne yapayım ben hazır noodle'ı, sebze alıp kendim yaparım. Bu arada iki seferdir Noodle yerine ramen yazıp sonra düzeltiyorum. Japonya'da "cup ramen" denen bardak ramenler klasik hazır noodle'lardan daha fazla tüketiliyor, ona gidiyor kafam. KungFu Ramen markasının Türkiye'deki ürünleri de ramen değil de Çin usulü normal noodle (aha, Çin eriştesi) bu arada; Türkiye'de cup-ramen'e en yakın şey Nudo'nun bardak ürünlerinden körili ve sebzeli olanlar. İlla ramen yemek istiyorsanız Uzakdoğu lokantasına gitmeniz gerekiyor ya da gidip Uzakdoğu'dan ithal etmeniz. Bu arada Nissin'in bardak noodle'larına (Türkiye'de henüz olmayan) baktım da bayağı malzeme içeriyorlar, malzeme maliyeti sebebiyle daha bardakları çıkmadı herhalde.
Çin eriştesini, rameni, Moğol barbeküsünü (parantez içlerini okuyun parantez içlerini, "ne Moğol barbeküsü lan?" diyeceğinize. Tepede Moğolistan ve Hindistan'da da noodle tüketildiğini yazdım ben; Moğol barbeküsü de Çin eriştesiyle yapılan bir yiyecek) bir kenara bırakalım da. Burada (Gökçeada'da) Ada Rüzgarı diye bir yer var. Organik sabun, şampuan, reçel, kolonya falan satıyorlar. Ben de hem ucuz hem doğal olduğu hem de vücuduma sentetik olanlardan iyi geldiği için şampuan ve sabunu buradan almayı alışkanlık hâline getirdim. Bugün de lavantalı bir sabun aldım; yalnız ilginç bir durum var: Lavantalı sabun, aynı akide şekeri gibi kokuyor. Akide şekeri yapılırken lavanta filan mı kullanılıyor acep? Hayır biraz araştırdım ama lavanta filan denmiyor hiçbir yerde. Lan acaba ben mi akide şekerinin kokusunu yanlış hatırlıyorum? Sanmam ama... Neyse... Benden bu kadar, daha Supernatural (bu arada bunu mütemadiyen Süpernatural diye okurum ben, Sapırneyçırıl filan diye kasmam hiç) izleyip Bleach (Ne çamaşır suyuymuş arkadaş, o Shinigami üniformaları yıka yıka bitmedi. Her bölüm her bölüm parçalanıp kanlanınca doğal tabii. Espriyi anlayan anladı, anlamayanlar boş versin, o kadar da komik değil zaten ve daha önce yüz elli bin milyon kere yapıldı) okuyacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder