Sosyoniğin açıklamaları beni bir süredir rahatsız ediyordu. Tamam IEI de... Adamlar sondan başlamışlar, ego blokunu niye ilk okutuyorsun lan bana? Önce İd'i sonra süperegoyu okutsana? Süperid blokuna hele hiç girmiyorum. Bir diğer rahatsızlığım sosyonik fonksiyonları ve tiplerini bir türlü kabullenemememdi. MBTI'ın Fi'si, Ne'si falan tamam ama sosyonikleri pek anlayamıyordum. Alt-tip olduğumdanmış o aq. Oh be, çözdük sonunda. IEI olduğumu düşünüyordum, IEI-Ni imişim. Ejderin Mührü hakkında da ne yapacağıma dair bir fikrim var ama bakalım, onu zaman gösterecek. Bu arada zaman zaman "Ben kötüyüm, iğrencim..." krizlerine girsem de eğer sınıflandırılsam kaotik nötral olurdum. Zaten insanların tamamına yakını kaotik nötral olurdu bence. Bir diğer şey de neden kişisel gelişim kitaplarına gıcık olduğumu buldum. Aha burası, özellikle 3. madde. Ondanmış demek. Hıyarlar ya.
Depresif hıyarı defettik ama bu kez de yalnızlıktan ölen başa geçti. İyi olmadı bu. "Ne diyor bu?" diyenler bir önceki yazıyı okusun. Ulan zaten 2 kişi okuyor, onların da Blogger görevlileri hatta botları olduğunu düşünmeye başlayacağım artık. Yeter lan. Benim sosyal çevremin dışından sevgili bulma şansım yok. Sosyal medyadan kimseye mesaj falan atamıyorum ki bunlar hakkında gerçek hayatta tanısam hakkında daha az şey bileceğim kişiler var, öyle önüne gelene Instagram'dan alev atmaktan bahsetmiyorum yani. Neden atamıyorum? İşte sosyal yetersizlik, sahne korkusu falan. "Ters bir tepki verir mi?" hatta ondan öte "Lan paylaşır mı acaba (şu ifşa mifşa şeyini diyorum) mesaj atsam ya? Neyse gerek yok şimdi." Sonuç: Öyle kalakaldım. Ulan romantik komedi tanışması da yaşayamıyorum ki. Ne bileyim bir yerde aynı rafa uzanmak olsun, yol kenarında çarpışmak olsun... Anca elektrik direğine çarpıyorum. Ulan Noluyo Ya izleyip gülüp video bittikten sonra ağlayan insan olur mu? Oluyor. Yalnızlıktan ölüyorsa olur yani. Tanıdığım kişilerle bile neredeyse konuşmadığımı, konuşma mefhumundan genel anlamda hazzetmediğimi düşünürsek yolda belde gördüğüm kızla muhabbet açmak benim için yarın boyutsal bir deliğe düşerek farklı bir evrende seçilmiş kişi ilan edilmekten daha uzak, daha fantastik bir ihtimal. Anca işte "Şuraya nasıl giderim?" diyordur da tesadüfen aynı yere gidiyoruzdur falan ki o da romantik komedi tanışmasına dahil oluyor zaten. Bu arada tam şu anda kulaklığımda "Hak ettim ben bu yalnızlığı" sözleri (Second'un bir şarkısından. Hangi şarkı olduğunu da kendiniz bulun.) yankılanıyor. Artık Tanrı'nın iyiden iyiye benimle dalga geçmekten zevk aldığını düşünmeye başlıyorum. Yeter lan. Bir insanın üstüne bu kadar da gelinmez ki. 24 yıldır yalnızım ve umutsuzca sayıyorum (Rifle is Beatiful göndermesini gördüm!), var olan tek başarım da editör sayesinde çöpe gitti. Hah, sosyal çevre diyorduk. Sosyal çevre, evet... Lan sevgilim yok bari param olsaydı. Yok arkadaş. O da yok. Sokakta yaşayan adamdan tek farkım aile evine çöreklenmiş olmam, yani teknik olarak evsizim de. Yeter lan. Sosyal çevre. Sosyal çevrem yok benim. Bir zamanlar vardı ama şimdi sosyal çevre mevre hak getire. Bir iş bulsam orada sosyal çevrem olur aslında da... Ben bu paragrafı bitiremiyorum. Neden? Çünkü yalnızlıktan ölüyorum lan! Neden olacak?
Bu arada forumlar morumlar öldü gitti ama akvaryum, sürüngen vs. ve bunlara dair hobilere (Akvaryum, sürüngen, teraryum, bonsai... Garip bir şekilde dünyanın çoğu yerinde bir şekilde birbirlerine bağlı bunlar. Bir tek bonsai bizim ülkede garip şekilde araya girmiş durumda, diğer ülkelerde bağımsız.) dair acayip gelişmeler olmuş lan son zamanlarda. Önce şu yasal türler var. Bu arada amacım çabaları küçümsemek değil ama hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmeyen, her bilgi deneme yanılma ve kişisel deneyim ürünü olan (Şu dediğim akvaryum ve akvaryumla bağlantılı hobiler genel olarak böyledir zaten. Alayı deneyseldir.) bantlı parlak kertenkeleler ("Peter's banded skink") yasalken sular seller gibi bilinen, hatta başlı başına sürüngen hobisinin var olabilmesini sağlamış olan leopar gekolar niye yasal değil lan? Neyse onu demeyecektim. Yeni yeni ithal edilen hatta direkt üretilen ürünler, eskiden hiç bulunamayan şeyler falan var... Ortam müthiş hale gelmiş ama forumlar ölü. Herkes tek tabanca takılıyor artık veya zamdır dolardır* derken neredeyse herkes bıraktı gitti. Ulan formikaryum üreten firma çıkmış! Hayır Karınca Çiftliğim'in geri dönüşü de değil çünkü KÇ'nin geri dönüş sebebi bu gelişmeler! Ne acayip olmuş lan... Ama bu ahval ve şeraitte ben hâlâ öyle duruyorum. Neden? Param yok. Ulan param yok bari sevgilim olsaydı. Yok, o da yok. Bu ikisinin olmaması yakın zamanda "Beni çalıştırmayacak bir hatunla izdivaca talibim!" diye ortaya çıkmama neden olacak da bakalım ne zaman ve hangi mecrada patlayacağım? Yeter lan. Hadi ikisi de yok bari arkadaşım olsaydı. En azından sosyal çevrem olurdu onlar üzerinden de bir ihtimal verirdim. "Ne diyor bu?" diyorsanız üst paragrafa bakın lan, oha yani. Tamam benim iki paragrafı yazmam arasında bir hafta geçtiği oluyor ama daha demin okudunuz eğer gerçekten okuyan biri varsa? O da yok. Yani o da yok derken arkadaşım yok. Okuyan olup olmadığından da artık şüpheye düşmeye başlıyorum ama mevzu arkadaş. Özetle bir sik yok elimde. Sadece editör sağ olsun çöpe gitmiş, yarım yamalak bir tane başarı var. Bu arada şu "kan katımı" mı ne dediğim bir şey vardı, hah, "kan tazeleme" onun literatürdeki adı ya. Tamam, oh. Nihayet anladık. Kan katımı diye arayınca çıkmıyor, deli olacaktım. Bende çoban jargonu var (Neden var ben de bilmiyorum ama var. Dedemle babaannemle büyüdüğümden var herhalde. Günümüzde pek kullanılmayan kelimelerin benim için sıradan olması da ondan olsa gerek. Arada bir de şivem kayıyor ama garip kayıyor, tam bizim köyün şivesi gibi değil; zaten bizim köyün şivesi de aşağı yukarı erken Osmanlı şivesi, çok bir olayı yok. Klasik dağ başı Yörük köyü şivesi işte. Şive değil ağız bu arada.), koç katımından hareketle kan katımı deyip geçmişim demek ki. Oh be. Deli olacaktım.
*Yerli üretim olsa bile akvaryum ve buna bağlı hobiler -bonsai burada aradan sıyrılıp kendi yoluna gidiyor- dolara bağımlı şeylerdir. Neticede yerli olarak neredeyse her türü üretilebilen Afrika çiklitlerini ve yabani formları dahi ülkemiz akvaryumlarında bakılıp üretilen lepisteslerin her türden varyetesini** bile hâlâ Tayland'dan, Tayvan'dan ithal ediyoruz.
**Cins, tür, ırk ve varyete kavramlarını öğrenin lan artık. Köpeğin cinsi olmaz. Kedi ya da köpek sahiplenirsem ve "Cinsi ne?" diye soran olursa "Canis" diyeceğim çünkü neden? Çünkü öyle. Kangalın da altın avcının da ("Golden retriever"ın iğrenç çevirisi. İğrenç olma sebebi de birebir çeviri olması.) Çin aslanının da cinsi Canis, türü Canis lupus (Bilimcede -evet, Bilimce- "kurt" demek.), alt türü Canis lupus familiaris'tir (Bilimcede köpek, Latincede "köpek kurt evcil"). Konuyla daha ilgili bir örnek verirsek sarı neon karidesin cinsi "yeni karidina" (Neocaridina), türü ateş karidesi (Neocaridina davidi), varyetesi de sarı neon karidesidir (Neocaridina davidi var. "Yellow Neon"). Aynı şekilde kırmızı kiraz karidesin cinsi Neocaridina, türü ateş karidesi (N. davidi), varyetesi de "kırmızı kiraz"dır (Neocaridina davidi "Red Cherry").
Delinin teki. Israrla umut
etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayali mahlasıyla
kitap* yazdı.
*Ejderin Mührü
Kaotik nötral INFP 6w5
sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3) IEI-Ni RLUEI EFVL melankolik-flegmatik.
☉♓︎ ☽♌︎ Asc♊︎ ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎
☣ ☪ ۞ 🏹 ➳ 𐰾𐰠𐰾 🐏 🍎
𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠶᠡᠷᠦᠳᠧᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer
ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー 埃德姆歐瑪爾 ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ Ердем Өме́р
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder