Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

11 Mart 2022 Cuma

Durum Raporu: Nostalji, Abayı Yakmanın Etimolojisi ve Harf Devrimi

Nostalji, akabinde de melankoliye batmanın tam kıyısındayım. Gastronomi okurken her şey ne güzeldi... Arkadaşım vardı, aşık olduğum bir kız, hayallerim ve "hedef" diyebileceğim bir şeyim. Şimdilerde her şeyi kaybetmiş gibi hissediyorum, hayatımda olumlu giden şeyler bile ileride olumsuzluğa yansıyor. Yine düştük melankoliye, yine düştük depresif hallere... Yeter lan. Lisenin üçüncü yılı da güzeldi bak. İkinci yılı mıydı lan o yoksa? Üçüncü yılının başı... Öyle bir şey işte. İlk aşkım vardı, ayrıca arkadaşlarım da. Kafam karışıktı, bir hedef ya da hayalim yoktu ama en azından umudum vardı. Şimdi... Belli belirsiz bir şey ve küllerinden doğup başıma bela olmaya devam eden umudum dışında bir şeyim yok. Hangi yaz olduğunu hatırlamıyorum ama bir yaz da güzeldi bak. Dekamer'de olduğum zaman. Deniz kaplumbağalarıyla ilgilenirken insan doğanın intikamcılığını ve dünyanın nezaketini daha iyi anlıyor. Bir diğer şey, bir ihtimal anlaşabileceğim bir kız da vardı. Hâlâ "Ulan bir daha görmeyeceksin zaten, şimdiye kadar 'güzelmiş' veya 'sevimliymiş'ten fazla ilgi duyup da bir ihtimal anlaşabileceğin tek kız da oydu. Git senden hoşlanıyorum desene işte ya, de!" diye kendimi yediğim biri. İnsan kendisine "Seviyorsan git konuş bence." der mi arkadaşım? Aslında, o zamandan sonra hiçbir kıza "güzelmiş" veya "şirinmiş"in ötesinde ilgi duymadım ki temel sebebi şu an kuzenlerim ve internetten tanıdıklarım dışında herhangi biri yok çevremde. Dikkat edin, cümlede cinsiyet belirtmedim. Bu arada internetten tanıdıklarım beni tanımıyor olabilir, bayağı hayalet gibi takılıyorum çünkü. Kırk yılda bir yorum morum yazıyorum, gerisi ifade atma. Paylaşım yaptığım da yok.

Bu arada üçlü tipimi ("tritype") yanlış tiplemişim. ("Ne diyor bu manyak?" diyenler için bkz. Tipoloji.) Ben 693'üm sanıyordum, 694'müşüm lan. Vay aq.

"Abayı yakmak" ifadesinin etimolojisini düşündüm biraz. Acaba sakarlığa falan mı vurgu yapıyor ki? Hani "aşktan gözünün önünü görememek" gibisinden. Ateşe basıp kıyafeti tutuşturuyor... Ne bileyim, Nevruz'da veya Hıdrellez'de sevdiği kıza artistlik yapacak diye pantolonu yakan birinden çıkmıştır belki. Niye "sevdiği kişi" değil "sevdiği kız" dedim? Hiçbir kızın bu kadar salakça bir şey yapacağını düşünmüyorum çünkü. Kimin ne kadar sevdiği ve bunu nasıl gösterdiği cinsiyetten çok kişiye bağlıdır ama "sevilen kişiye hava atmak için malca hareketler yapmak" toplumumuzda (hatta dünya çapında) genel olarak bir erkek eğilimidir. Bu tür bir âdet falan vardır belki, ne bileyim, gidip sevdiğin kişinin önünde kumaş yakmak falan... "Nasıl âdet lan o?" demeyin, daha garipleri de var dünya üzerinde. Olabilir yani. Belki "yakmak" derken fiziksel bir ateşten değil de "hoplayıp zıplamak", işte "elini koyunu nereye koyacağını bilememek" gibi şeylere ve kıyafetin aşınmasına vurgu yapıyordur. Aba yöreden yöreye çok değişken bir anlama sahiptir, unutmayın: Şalvarla pantolon arasındaki bir kıyafetin de adıdır. Aydın efesinin abası (kısaca Aydın abası) kısa, şort gibi olur mesela: "Kısa kes, Aydın abası olsun." Abanın bir tür kumaş, cepken benzeri bir kıyafet, genel olarak efe kıyafeti, çoban kıyafeti, kepenek benzeri bir yelek hatta direkt kepenek, abla, ebe gibi inanılmaz derecede yöreden yöreye değişen anlamı vardır.

Bu arada bugün doğum günümmüş lan. Hiç fark etmedim sabahtan beri. Gerçi bunu muhtemelen daha ileriki bir tarihte yayınlarım. Bu arada bizim ailede Şubat ve Martta acayip bir yoğunluk var. On çocuktan sekizinin mi ne doğum günü Şubat-Mart aralığında. E, yuh.

Alfabe devriminin sorunları hakkında konuşacağım. Önce şu konuda bir anlaşalım: Harf devrimi gerekliydi. Zaten harf devrimi pek de öyle tepeden inme bir şey değildir, yani öyledir de hiç hesapta yokken Atatürk'ün "Yarından itibaren bunları kullanacağız." diye bir şey demesi gibi durumlar yoktur. Daha önce Enver Paşa, II. Mahmut ve hatta II. Abdülhamit bu konuda çalışmalar yapmıştır. Padişahlar muhtemelen paşaların ve şeyhülislamın tepkisinden çekinmişti -II. Mahmut sırf karantina önlemleri aldığı ve fesi getirdiği için (evet, fesin getirilmesi ve şapka devrimi birebir aynı gerekçelerle yapılan ve birebir aynı amaca hizmet eden şeylerdir) kafir ilan edildiği, "gavur padişah" diye anıldığı için bir yerde durmuştu elbet- ama Enver Paşa'nın ordu içinde kullandırttığı Hurûf-ı Munfasıla var mesela. Harf devriminin iki büyük sorunu vardır: Birincisi, harf yetersizliği. Hayır, şu Q-K farkından bahsetmiyorum; Türkçede o ayrım Arap (daha doğrusu Fars) alfabesinden önce zaten çok azdı, gayet aynı harf kullanılabilirdi. H'lerden de bahsetmiyorum, zaten Türkçede H'ler ya yabancı dilden geçmiştir (zaten o yüzden Türkçede de tıpkı Arapçadaki gibi üç farklı H vardır) ya da K'den dönüşmüştür ki ilk dönemde tamamı Arapça Hı harfiyle, günümüzde daha ziyade X harfiyle gösterilen gırtlak H'leriydi. Dolayısıyla zaten bu dile ait olmayan bir sesin ayrıntısına girmeye hiç gerek yoktu. V-W farkından da bahsetmiyorum, bu iki ses de ya dönüşüm ya yabancı dilden geçmelerle geldi (W'lerin özü çoğunlukla Ğ, V'lerin özü çoğunlukla B'dir); üstelik ilk kez gösterildikleri Eski Uygur Alfabesinde de sonrasındaki Arap alfabesinde de V ve W aynı harfle gösteriliyordu. Zaten çoğunlukla birbirleri içine girmişlerdir: Örneğin "Tavuk" basbayağı V'ye sahipken ("Tabaku" asıl hali. Hayır, Japoncadan geçme değil; direkt Türkçe.) günümüzde daha ziyade W ile söylenir. Bunların hiçbirinden bahsetmiyorum. Bahsettiğim Ė ve Ŋ. Bunlar diğerleri gibi dönüşüm veya ödünç harfleri değildir, Türkçenin en eski formlarında, en eski hallerinde bile varlardır. Bunlar her alfabede gösterilen harflerdir: Mesela Osmanlıcada sırf Ŋ harfi için Arapça veya Farsçada olmayan Nef (Kef-i Nuni, Sağır Kef, Kef-i Türki isimleriyle de anılır) harfi bulunur. Bunlar hakkında ayrıntıları zaten bilen biliyor, ben de elli defa söyledim, daha ayrıntıya girmeyeceğim. Sadece link vereceğim. İkincisi devrimin kendisi değil savunucularıyla ilgili: Harf devrimini savunmak için eğitim öğretimde yapılan yenilikleri iç etmeleri. Evet, doğru, Osmanlıca yazıldığı gibi okunmadığından öğrenimi ve öğretimi mevcut alfabemize göre zordur ama öyle abartıldığı kadar da zor değildir. Osmanlı'da okuma yazma oranının düşük olma sebeplerinde alfabe ancak son sıraya yazılabilir, asıl olay halkın eğitime zerrece kıymet vermemesi (günümüzde bile zorunlu eğitim olmasa halkın yüzde kaçının -özellikle de kız- çocuklarını okutacağını ve zorunlu eğitim olmasına rağmen yüzde kaçının okutmadığını bir düşünürseniz bahsettiğim şeyi anlayacaksınız) ve verenlerin de zengin vs. olmadıkça kolayca ulaşamamasıydı. Ortaçağ Avrupa'sında herkes Latin harflerini kullanıyordu ama okuma yazma oranı yine düşüktü. Bu arada tam tarihi hatırlamıyorum ama 15. yy. civarı olması lazım, ondan önce İngilizce de aşağı yukarı yazıldığı gibi okunuyordu; "büyük ses kayması" mı ne öyle bir adı var İngilizcenin şu anki saçma sapan durumunu açığa çıkaran. Fransızcaya hiç girmiyorum, herifler kelimenin yarısını okumuyor ama nerenin okunacağı nerenin okunmayacağı az çok belli; yani Fransızca aslında temelde yazıldığı gibi okunur, İngilizcenin aksine. İngilizce okumayı öğrenebiliyorsanız Osmanlıca okumayı da öğrenebilirsiniz. Şayet alfabe değiştirilmeden de eğitim öğretim seferberliği gerçekleşse okuma yazma günümüzdekine yakın bir orana ulaşırdı. Zaten günümüzde bile okuyabilen ama yazamayanlar ve okuduğunu anlayamayanlar gayet fazla.

Bu ülkeye bir babalık devrimi de lazım bu arada. Amına koyduğumun geri zekalıları sperm vermeyi baba olmaya yeterli sanıyor. Yarrak herifler. Şu sikik evden ne zaman kurtulacağım acaba? Zaten yeterince sorunum var, bir de bu hıyarla uğraşıyorum. Ölürse de cenazesine gelirsem, gelsem de hakkımı helal edersem namerdim, hadi bakalım. Amk ibnesi. Hep o yarrak kürek sözde alimlerin ana baba hakkı diye kafamızı sikip evlat hakkından zerrece bahsetmemesinden kaynaklanıyor bunlar. Ben mi dedim anamı sik diye yarak kafalı, ben talep ettim sanki buraya gelmeyi. Bütün gün geri zekalı tartışma programları izleyeceğine git baba nasıl olunur onu öğren. Hazır yeri gelmişken, sırf babama bıçağı takmamak için kendimi tutabildiğim için bile Cennetlik olmam lazım. Cehennem kapısında edeceğim kavganın başlıklarından biri de bu olacak. Zaten Cehennem odunuyum, bana koymaz; kavgayı etmesem de yanacağım zaten.

Resmî (tam) adını kullanmamakta direten ama tamamından da vazgeçemeyen delinin teki. Üst düzey takıntılı paranoyak, sosyofobik ve geri kalan her şey.

INFP 6w5 sp/sx 694 IEI RLUEI EFVL melankolik-flegmatik 

☉♓︎   ☽♌︎   ↑♊︎  

Akvarist, koleksiyoncu, yazar*, okçu (yaya kemankeş), gastronomi mezunu (ama aşçı değil), anime izleyicisi

*Erdem Ö. Hayali 

 𐰼𐰓𐰢:𐰇𐰢𐰼 ᠶᠡᠷᠦᠳᠧᠮ ᠥᠮᠧᠷ اردم عمر Erdem Ömer ㅔㄹ뎀 ㅓ맬 エルデム・ヨマー 埃德姆歐瑪爾 ᛖᚱᛞᛖᛗ ᛟᛗᚫᚱ Ердем Өме́р