Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

6 Aralık 2019 Cuma

Her Şey, Hiçbir Şey, Bazı Şeyler

Hünkarbeğendi diye yemek var. Hani yemeğin o adı nasıl aldığını bilmeseniz bile tahmin edebilirsiniz.

Buradan restoran açmak isteyenlere sesleniyorum: Bir şeyin fiyatını anlamsızca artırmak istiyorsanız içine yenilebilir altın tozu koyun. Şurada tek kullanımlık kapsül toz 16,40 TL. Kargo ve illaki kâr eklemek için hadi 20 olarak fiyatlandıralım. Ki aslında restoranlar çoğunlukla en pahalı ürünleri bile piyasa fiyatından ucuza alırlar anlaşmalar ve toptan alımlar nedeniyle, yani aslında kâr dahil 15 falan olması lazım ama hadi artıralım, 20 diyelim. Ama içine bunu koyduğunuzda kâra +20 yerine +120 ekleyebiliyorsunuz, kimse de "Bu ne lan?" demiyor çünkü içinde altın var, boru mu. (Burada soru işareti kullanılmaz bence, o bir soru değil zira)

Sahte Kahramanlar'da ilerlemeye devam ediyorum. Sonu zaten ta hikayenin başında yazdığım için rahatım, tek yapmam gereken boşlukları doldurmak. Şunu tamamlayabilirsem, nihayet bir şeyin sonunu getirebilmiş olacağım. Bazı şeylerin sonu yoktur, hobi gibi ya da spor gibi... Ama bazı şeylerin sonları olması gerekir; sonuçta kimse sonu olmayan bir öykü yazmak istemez.

Uzun süredir hayatta aradığım, peşinden koştuğum şeyin huzur olduğunu sanıyordum... Ama birazcık huzurlu olsam, hemen olmadık icatlar çıkarıyorum... Son zamanlarda fark ettim, aradığım huzur değildi, asla huzur olmadı. Eğer arayıp istediğim huzur olsaydı kendime rekabetçi olacağını bildiğim bir yol ve sonuna ulaşması imkansıza yakın zorlukta bir hedefler silsilesi seçmezdim. Artık biliyorum: Aradığım şey tatmin duygusuydu, gerçek tatmin duygusu. Ne zaman o tatmin duygusunun peşine düşsem inşa ettiğim yeri parçaladım, sıfırdan başladım... Yine de gerçek tatmin duygusunu hissedemedim. Küçük tatminlerim vardı, bilmediğim bir şeyi öğrendiğimde hissettiğim tatmin gibi, bir tarifi teorik olarak icat etmek gibi, lepistesler ürediğinde hissettiğim gibi, bir hikaye fikri aklıma geldiğindeki gibi ama bunların hiçbiri gerçek tatmin değildi. Gerçek tatmine gerçek anlamda orijinal ve beğenilen bir tarif ürettiğimde, kendime bir üretimhane açtığımda (bu öncelikli bir hedef değil ama o sonu gelmez hedefler silsilesi içinde bir yeri var, üstelik kendine has özel bir yer) ya da bir şeylerin sonuna geldiğimde ulaşacağım ve bir şeylerin sonuna ulaşmak konusunda en yakın hedefim bir hikayeye tatmin edici bir son yazmak.

Sonbahar iki ay rötarlı geldi ama kış hemen geldi, Aralık'ın 1'i der demez soğuk çöküp karla karışık yağmur yağdı. Hayır muson iklimi de değil bu, ne iklimi bunun adı?

İki not açıklanmamış. Olabilir tabii, finallerden sonra açıklanacaktır falan da... İşte bir de de'si var onun: Birisi açıklanmış gibi gözüküyor. Vize: ama not yok, sıfır falan olsa yine kabul ama arkadaş hiçbir şey yazmıyor ki orada! Kaç aldım şimdi ben bu dersten? "Not vermeye bile değer bir kağıt değildi" demek mi oluyor bu, ne demek oluyor?

Eski yazdığım şeylere bakıyorum da bilgisayarda yazdıklarımda gereksiz ve aşırı (gerekli olsa zaten aşırı olmaz gerçi, neyse) bir virgül kullanımı var. Basmışım virgülü, basmışım virgülü. Kağıt üzerinde olanlarda virgül sorunu yok, klavyede el altında diye mi o kadar çok kullanmışım acaba?

Utpa'yı (geko) izliyorum da çok ilginç uyku pozisyonları var hayvanın. Katiyen dümdüz yatıp uyumuyor, illa ayağını kıvıracak. Bence hiç rahat olunmaz öyle ama kendileri uyuduğuna göre ona rahat geliyor demek ki.

Sevmediğim birkaç yiyecek var ama nefret ettiğim tek bir yiyecek var: Balık. Bana "her balığın tadı farklı" demeyin hiç! Hamsiyle kılıç balığının tadının neredeyse aynı olduğu dünyada (ikisinin de tadına baktım) mezgitle berlamın farklı tatta olduğuna inanmamı bekleyemezsiniz. Midyenin, kalamarın, karidesin tadı farklı (bunlara da baktım) ama onlar zaten balık değil. Bir tek yılanbalığının (buna da baktım) tadı farklıydı ama o da teriyaki sosla pişirilmişti, zaten teriyaki sosa patates atsan çıkardığında tanıyamıyorsun. Belki çiğken tatları arasında fark olabilir ama pişirince yok. Bu arada bir kazan yemek arasından bir tutam baharatı ayırt edebiliyorum, yani dilimde ya da tat alma tomurcuklarımda herhangi bir sorun yok.

Şu "benimle birlikte mezara gidecek şeyler" konusunda biraz düşündüm de... Eğer çok büyük bir sürpriz olmaz da her şey düşündüğüm gibi giderse benimle birlikte mezara gidecek ya da unutulup yok olacak çok fazla şey var. Neticede, eğer olaylar sandığım gibi ilerlerse onları bırakabileceğim kimse olmayacak. Bu iyi değil, düşebileceğim kadar düştüm ama hâlâ düşmeye devam ediyorum. Aynı serinin ana karakterlerinin tamamına bağlanmak sağlıklı bir ruh hali değil. Sağlıklı ruh hali? Ona en son zaman sahiptim? Beş yaşında? Ondan sonrası kendiyle kavga edip tartışmayı alışkanlık haline getirmiş, olumsuzluğa açık, sosyofobik, dalgacı, kısmi agresif bir yarı-deli. Ha bir de doktor raporlu haplar var, lanet olsun onlara.

TDK'nin sanal sözcüklere karşılıklarına baktım da Stalker "sanal casus" olacakmış. Stalker sanal casus olmaz arkadaş, karşılamıyor ki! Stalker takipçi olur, "sokulucu" olur, izleyici olur, "sinsilikçi" olur, "sokulgan" olur, "sessiz takipçi" olur, "takipçi sapık" olur, "sinsi p...venk!" olur ama sanal casus olmaz. Bak şurada tek başıma üç kelime (sokulucu, sinsilikçi, -sinsilikçi pek başarılı değil, kabul- sokulgan) uydurdum, TDK'deki onca kişi ne işe yarıyor? Sanal casus ne lan? Hem karşılamıyor hem çok uzun. Bu arada hepsi saçma sapan karşılıklar. Nerede "bilgisayar, özçekim" nerede "sanal casus, meraklandırıcı video" (teaser'ın çevirisiymiş bu). Caps'e de "yazılı resim" ya da "resim yorum" diyecekmişiz. Onca kişinin aklına bir "yazıresim" gelmemiş, tek yapmanız yazılı resim'den yola çıkıp "bu tam olmadı ya" demekti oysa. Bu arada bu kelimeler yerleşti sayılır artık, bu saatten sonra nasıl millet hâlâ "selfie" demeye devam ediyorsa caps demeye, teaser demeye devam edecek. Kelimelerin karşılıkları bir halk onunla ilk tanıştığı zamanlarda icat edilmeli ki asıl kelam yerine bu karşılıklar yerleşsin. Eğer bu konuda ısrar edilirse en azından düzgün Türkçe karşılıklar tutunabilir ama bu ancak yirmi yıl sonra olur, öyle bir şeyin hemen olması için yeni bir dil devrimi yapmak gerekiyor, her yerde bu yabancıların yasaklanıp yeni karşılıkların kullanılması gerekiyor. Yani özetle: İş işten geçti artık, caps denen şey ilk çıktığında TDK efendi buna bir karşılık bulsaydı şimdi onu kullanıyor olurduk.

Şimdi Jacobs diye kahve markası kurmanın Yakuplar Kahvehanesi diye kahve açmaktan ne farkı var arkadaş? Sırf İngilizce diye markalaşmaya uygun oluyorsa s... ben öyle işi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder