Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

2 Eylül 2019 Pazartesi

Limonlu Su, Sonbahar, Boş Yapmak Üzerine ve Saç Kestirmeye Sövgü (Başlığa bak aq!)

Öncelikle, Zafer bayramı kutlu olsun, zira bunu yazmam gereken yazıya o gün içinde hiç bakmadığım, ertesi gün de hemen yayınladığım için bunu deme fırsatım olmadı. 2 Eylül şu an, 19 gün sonra sonbahar başlıyor (Evet, sonbahar Eylül'ün 21'inde başlıyor, 1'inde değil), o da sevdiğim bir mevsimdir. Bütün mevsimleri seviyorum ben gerçi ama konu o değil.

Hayat (hani su markası olan) limon aromalı bir su çıkarmış, "Neymiş bu?" diye alıp denedim. İlk izlenimim şu: Gazı kaçmış ama tamamen kaçmış, azıcık bile kalmamış limonlu Çamlıca gazoz tadı ve "Bu ne saçmalık lan!" düşüncesi. İçtikçe tadı daha güzel gelmeye başlıyor ama, bir daha doğa yürüyüşüne falan götürebilirim bu sudan, sade sudan daha iyi kandırır.

İlk yağmur ne zaman düşecek acaba? Soğuk ve sıcak, yağmur ve kar, güneş ve bulut... Hepsi beni iyi hissettiriyor. Tamam, her zaman değil; yağmur ve soğuk hava bazen depresif halimi körüklüyor ama yine de güzel şeyler bunlar. O zaman, aklıma -yine- başka bir halt gelmediği için aklıma bir şey gelince yazıya devam edeceğim ve uygun bir başlık bulacağım.

Aslında çok güzel boş yaparım da boş yapmayı yazarak pek yapamıyorum, onun için konuşmam lazım. Yazı daha... Ne bileyim, daha farklı bir şey, konuşmaktan biraz daha özel gibi geliyor; muhtemelen küçüklüğümde ne zaman kötü hissetsem bunu yazarak atlatmamla ilgili. İlkokuldan beri ne zaman kötü hissettiysem yazdım, yakınlarda bulunan kağıtlar ve diğer şeylere; onların bir kısmını hâlâ saklıyorum, bir kısmınıysa yazdıktan çok kısa süre sonra imha ettim. Şimdi aynı görevi gören bu blog var. Konuşarak çok güzel boş yaparım ama... Yakında saçımı kestireceğim, okulun kuralı gereği, üç gün boyunca söylenmeyi planlıyorum ama bunu bloga yansıtmam muhtemelen. Saçıma dokunulmasından nefret ederim, aslında birçok fiziksel temastan nefret ederim. Yok, hayır, bu "saça dokunulması" kadar basit bir şey değil. Saça basit bir dokunuş beni rahatsız etmez, dokunan kişiye de bağlı olarak ama keserken saçımın çekiştirilmesi, saçma sapan tarama, berberin kafasına göre saçımda sörf yapması sinirlerimi bozan durumlar. Seçe seçe saç-sakal kestirilen bölüm seçtik arkadaş, inanılmaz ya! Neyse, 3 gün boyunca söylenmem bitince 4 gün de "sıhhatler olsun, saçın ne güzel olmuş" vs. diyenlere carlarım, bir haftayı o şekilde iç ederim. Söylenme programım var benim, sinirimin bozulacağı durum hakkında söylenmemi önceden planlıyorum. Pantolon giymek zorunda kaldığımda da ne şekilde söyleneceğimi önceden planlıyorum. Birçok şeyi rastgele ve spontane yaşamayı tercih ederim ama bazı şeylerde kendimden beklemeyeceğim kadar planlıyımdır, mesela söylenme konusunda. Yok mu kardeşim iş imkanı olan, saça sakala laf edilmeyen sözel bölüm? İş imkanı demişken, patron altında katiyen çalışamam. Lan gerizekalı Blogger, şu koduğumun katiyen kelimesini öğren artık! TDK'ye de baktım katiyen diye yazılıyor işte! Neyse, patron altında çalışamam diyordum -biraz da saçımı kestireceğim için stres oldum, Blogger'a laf atmam ondan-, benim aslında tam olarak kafama göre davranabileceğim, kimsenin bana karışıp etmeyeceği bir işe ihtiyacım var. Bir de bütün gün öyle durduğum yerde duramam, mental değil fiziksel olarak yorulacağım bir iş lazım bana. Ben böyle işin de... Al işte, saç kestirmek zorunluymuş... Kestirmek zorunda kalınca bu hale geldiğimi bilmediğinizden bu kadar rahatsınız. "Saç kestirme" kavramı bile beni tek başına strese sokmaya yetiyor ve strese girince aynı bir kedi ya da köpek gibi davranırım. Gereksiz ve anlamsız bir saldırganlık, her şeye sövme isteği (bu kedilerde kötü bakış, köpeklerde havlama şeklinde tezahür ediyor), dengeyi kaybetme, yakınımdakileri bile tanımamak vesaire vesaire... Balık ya da hamster olsam strese girdiğim gibi ölür, daha fazla çekmezdim artık, bu neymiş ya!

Azıcık sakinleştim. O daha önce bahsettiğim boş 2 yıl var ya, onu ben 4 yıla çıkarayım en iyisi. Hayır işin en kötü yanı, şu soktuğumun saçını çalışırken de kestirmem gerekecek muhtemelen, sikerim ama böyle işi artık! Gidip saç-sakal sorunu olmayan bir meslek bulamadık. Zaten o yüzden daha çalışmaya başlamadan bir an önce emekli olmanın yollarını arıyorum. Buradan izninizle Tsukuda Yuuto'ya da sövmek istiyorum. Lan hıyarın evladı, senin mangan yüzünden bu yola girdim, ne yapmak istediğim hakkında zerre fikrim olmadığı ve evde boşça durduğum bir zamanda ne yapmak istediğimi bulduğumu düşünmüştüm -aslında hala bunu yapmak istediğime göre çok da yanlış düşünmemişim, sadece götürülerinden nefret ediyorum-, gidip sik gibi son yazdın o mangaya.

Evet, sanırım neden beni saçımı kestirmeye zorlamamanız gerektiğini anlamışsınızdır. Seçtiğim mesleği de, girdiğim yolu da, okuduğum okulu da... Kedi suyu içerek hayatta kalsam daha iyiydi!
kedi suyu içerek hayatta kaldım ile ilgili görsel sonucu

Aklıma başka şeyler gelince ekleme yaparım artık, Bleach okumaya gidiyorum ben. Bir manyak daha bulup gezgin kılıç gösterisi yapmak için ayartmayı deneyeceğim, kafayı yiyeceğim yoksa bu saç kestirme olayı yüzünden. Bu neymiş be. Ya da yirmi inek, yüz koyun, bin tavuk alıp çiftlik kurayım. Bak, saç kestirmek zorunda kaldığımdan dolayı o bütün hırsımla bütün gücümle güvence için çalışma gazı da iç oldu. Aq ben böyle işin. Halbuki hiç saçımı kestirmeye zorlamasanız bunların hiçbiri yaşanmayacak, ben bırakacağım bu okulu ya, gidip başka bir şey yapacağım. Bu neymiş!

Tamam, 2 saatten fazla sürdü; arada yemek yedim, birçok bölüm okuyup izledim, birkaç Youtube videosu izledim, daha farklı şeyler yaptım ve nihayet sakinleştim. Bu yazıyı da şimdi bir başlık uydurup direkt yayınlayacağım, hiç yarına, sonraki güne falan bırakmayacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder