Oh be, inanılmaz rahatladım var ya. Sırtımda otuz kilo yük taşıyormuşum da onu bırakmışım gibi rahatladım yeminle. Şimdi, nelerden bahsedeceğim başka? Bilmiyorum onu tam.
Hah, şu ev hakkında kriterlerim "merkeze rahatça ulaşabilmek"ten ibaret değil bu arada, mesela elektrik ve interneti olan bir yer lazım. Elektriksiz de yaşayabileceğime inanırdım ama geldiğim noktada bu pek de mümkün görünmüyor.
Ekşi'de sözlükçülerin evindeki silahlar diye bir başlık var; bir tane kılıç takıntılı kişi gördüm, bayağı sevindim. Biri de "kılıç, balta ve ... var" (unuttum sonuncuyu), "Goblin, zombi falan baskınına hazırlanmışım resmen" yazmış. Ben mi? Benim evdeki silahların sıralı tam listesi şöyle: İki adet yay ve birçok ok, bir adet erken Osmanlı dönemi kılıç (antika değil bu arada, modern yapım ama erken Osmanlı tarzı) (bu kılıç daha önce de bahsettiğim o keskin olan kılıç bu arada, ilk izlenimim beklediğimden ağır olduğuydu ama ağırlığına alıştım), bir adet şef bıçağı, bir adet küçük, dandik, alüminyumdan yapılma bir kalkan (o silah sayılır mı ki? Sayılmaz bence. Aslında Türkçede bunu karşılayan "pusat" sözcüğü var, temelde "silah" diye çevrilse de kılıç, yay, ateşli silahlar, kalkan, hatta zırh bile içine giriyor. "Savaş ekipmanı" diye çevrilebilir; bir de lamellar zırhın bir çeşidine de Türkçede "pusat kedim/pusat giyim" deniyor). O kadar galiba... Kendi param ve kendi evim olsa epey bir kılıç envanterim olurdu bu arada; kılıçlar bayağı güzel şeyler bence. Ateşli silahları pek sevmiyorum, zaten günümüz şartlarında bir tam seferberlik hali hasıl olmadıkça ateşli silaha ihtiyaç da duyacağımı düşünmüyorum. (Kılıca ihtiyaç duyacağını düşünüyorsun yani? İyi, peki. Aslında bir savaş baltası edinip karpuz kesmek için kullanasım var ama bastırıyorum kendimi; kılıç da süs olarak duruyor.) Aslında ateşli silahlardan da sevdiklerim var; altıpatlarlar, fitilli tüfekler ve birkaç modern silah ama evimde barındıracağım en yüksek teknolojili silah muhtemelen altıpatlar olacak (muhtemelen onu da bulundurmam).
Ulan silah faslını amma uzatmışım. Hah, geçen dedim ya "Blogda yayınlayacak bir şey düşünüyorum ama aklıma pek bir şey gelmiyor" diye, o yazıyı yazdıktan sonra Pandora VOXX şarkı serisi ve onun dinlediğim ilk şarkısı "Fake life game" aklıma geldi. (Pandora VOXX serisini öğrenmeden epey önce öğrenmiştim o şarkıyı) Sonuç olarak da ne şekilde adlandıracağımı bilmediğim, insanlara bir takım güçler sağlayan nesneler üzerinden bir hikaye kurmaya karar verdim. (Adlarına artifakt demeyi düşünüyordum ama vazgeçtim; bir de çok uçuk güçlerden bahsetmiyorum. Ama o nesnelerin doğası, nasıl yapıldıkları, neden ana karakterlere verildikleri falan hakkında hiçbir haltı düşünmedim; yazarken halledeceğim o işleri. Bu arada bir yandan da aklıma geldikçe şu baş edemediğim lanet seri Sahte Kahramanlar'a eklime yapıyorum, geçtiği dünyadaki halklardan birinin kültürünü epey deştim, her şey saçma sapan bir hal aldı. En azından son belli, ilk yazdığım şeylerden biri sondu; hikayenin nasıl sonlanacağı belli... Ama ona ulaşabilecekmişim gibi görünmüyor, o ayrı. Onu acaba ayırsam mı; tek bir öykü için fazla uzun oldu ama bu sefer de yan hikayeler eklemem ve her yan hikaye için bir son yazmam gerekecek. Neyse ki gerçek anlamda bir yazar değilim, kendi kendime bir şeyler yazmaya çalışan biriyim. Aslında bunları muhtemelen kimsenin okumayacak olması biraz sinir bozucu ama olsun, belki ölümümden sonra biri hikayeleri tamamlayıp yayınlar. (He evet, Tolkien'sin sen çünkü, mal). Bu arada o bahsettiğim Sahte Kahramanlar'ın altı ana karakteri var ve en ön planda olan net en sevmediğim karakter. Elimden gelse kafasını kırardım. Yanlış anlaşılmasın, sevmediğim biri değil, sadece öyküdeki -öykü diyorum da külliyata döndü çoktan, ohooo- en az sevdiğim karakter. "Kötü adam" rolünü (Villain'e daha iyi bir karşılık bulabiliriz bence, özellikle son dönemlerde Villain'ler kötü olmaktan ziyade ne iyi ne kötü olan sıradan insanlar çünkü ki bendeki de böyle, hatta en sevdiğim karakterlerden biri final kötü adamı -Final boss'a karşılık anca bu kadar oluyor, final patronu mu deseydim?- Bu arada her ne kadar "kötü adam" desem de kendisi kadın, o bambaşka bir hikaye. Villain illa erkek olmak zorunda değil, kötü adam tabiri biraz da bu yüzden rahatsız ediyor beni) oynayan karakterleri -iki tane net "kötü adam" var, biri finalin kötü adamı, biri de altı ana karakterden birinin abisi ve o karakterin hayatı üzerinde çok büyük izleri olan biri; bir tane de şerefsiz gibi ama iyi gibi olan bir manyak var, insan olup olmadığı bile belli olmayan- bayağı seviyorum. (Şizofrene bağladım iyice, yardım edin bana diyeceğim de eskiden de manyaktım ben, pek bir şey fark etmiyor)
Maşallah yine "aklıma bir şey gelmiyor" deyip ufak çaplı bir destan yazmışım, o zaman gidiyorum ben. Aslında en sevdiğim on kılıç türünü listeleyecektim ama üşendim şimdi. Yalnız hakikatten bayağı bir kılıç envanterine sahip olmayı planlıyorum; Batılısı, Ortadoğulusu, Orta Asyalısı, Uzakdoğulusu, Anadolulusu, kurgusalı (özellikle Asoiaf hoş görünüşlü kılıç konusunda epey nitelikli bir eser; Bleach de epey iyi bir envanter dökümü sunabilir) ile... Yine her kısımdan bir tane sayayım; batılı olarak yaprak kılıç (leaf sword; Antik Roma'da gladyatörler kullanırdı bunu, bir de eğri bir versiyonu var ama düz versiyonu daha güzel), Ortadoğulu burmalı kılıç (yıldırım kılıcı ve yılankavi kılıç da denir), Orta Asyalı Babürlü zülfikarı (Babürşah devletinin koş kılıç, talwar ve yalmanlı kılıç karışımı, Babürlü zülfikarı denen kılıçları vardı; ve evet, Kuzey Hindistan Orta Asya'ya giriyor), Uzakdoğulu sai (katananın yeri ayrı olsa da sai daha güzel bir kılıç), Anadolulu da Laz yatağanı/Laz palası (Kendisi de Anadolulu bir kılıç olan bildiğimiz yatağandan daha güzel bence). Kurgusalı söylemeyeceğim.
Bari şu kılıçların resmini koyayım da boşa gitmesin.
Yaprak kılıç:
Burmalı kılıç (Bunun resmini de kaçıncıya koyuyorum Allah bilir):
Babürlü zülfikarı:
Sai:
Laz yatağanı:
Bu da bildiğimiz yatağan:
İyi ki de en sevdiğim kılıçları listelemedim ha... Bir de listelesem ne olacaktı Allah bilir.
Hadi ben gidiyorum o zaman.
(Bir attığım başlığa bak bir içeriğe bak.)
Edit: Ha bir de ne zamandır yüzüne bakmadığım Minecraft'ı açayım dedim geçen, 1.14 olmuş, hayvan gibi şey eklenmiş. Tilki, kamp ateşi -ki kesinlikle lazımdı, saçma sapan düzenler kuruyorduk kamp ateşi görünümlü bir şey yapacağız diye- falan eklenmiş. En kısa zamanda elimde bir balta, bir yay, 64 ok, üstümde zincir zırh ile gidip medeniyet kuracağım ama bilgisayar faremin orta tuşu bozuk, bir ev yaparken bile kanser ediyordu beni neredeyse. Neden balta, yukarıda o kadar kılıç dedin, derseniz de Minecraft kılıçlarını sevmiyorum. En sevmediğim kurgusal kılıç net Minecraft'taki demir kılıçtır. Elmas olan daha güzel ama oha, medeniyet kurmaya elmas kılıçla mı gideyim? Bu arada elmas kılıcın pikselli olmayan, yuvarlaksı bir versiyonu bayağı güzel olur ha. Hatta kesin yapılmışı vardır. Vallahi buldum -benim kafamda canlandırdığım daha farklıydı ama bu daha güzel-:
Ha bir de şu blogda yayınlayacağım web novel'e bir olay örgüsü, son filan da düşünmedim. Sadece ana karakterler, onların artifaktları -bu şeylere artifakt diyeceğim sanırım ya- ve artifaktların özellikleri var şu an; bir de ilk göründükleri kısım, yani hikayenin başı. Lan bir araya bile gelmediler, bir de birinin gücü diğerlerine göre bayağı fazla oldu galiba da aklıma ilk gelen şeyi koydum, hikaye o karakter olmadan -zaten onunla birlikte dört tane var; aslında aklımda birkaç şey var artifaktların köken ve amaçlarına dair ama spoiler vermeyeyim, zaten sizin de çok umurunuzda ya. Azıcık ego tatmini yapayım bari, çok gömdüm kendimi: Vermeyeceğim spoiler işte, hmf. Hmf kısaltma değil bu arada, bayağı ciddi ciddi çıkardım o sesi az önce.- eksikmiş gibi geldi ama kendisinin eşyası -eşya mı desem bunlara? Ama başına ayrı bir kelime lazım- diğerlerine göre aşırı güçlü oldu. (Ayrıca ikisinin gücü efektif kullanılamazken birininki efektif de olabilir başına bela da açabilir, bu sonuncu ise tümüyle efektif.) Ha bir de kesin "herkesten gizli yaşanılan hayat" olayına girmek zorunda kalacağım, yani gizli örgütler falan olayına. Neyse, bir şeyler uydururum; daha önce yazmadığım, tamamen aklımdan oluşturduğum bir öyküde -yazmaya çalıştım ama beceremedim, kafamda canlandırırken ne güzeldi oysa- yaptığım gibi bütün dünyayı ele geçirmiş bir çeşit derin devlet hikayesi uydururum belki. (Bu hikayede bilinen gizli örgütlere girmeyeceğim, yapacaksam bunu tamamen kafamdan uyduracağım; o bahsettiğim kurguda dünyanın yöneticileri, bilinen veya bilinmeyen diğer gizli örgütleri de yönetiyordu)
Ulan bu arada kontrol ettim de kendi yazdığım öykü hakkında bilmediğim şeyler varmış. Birinin gücü pek bir halta yaramıyor, birininki doğru kullanılırsa efektif ama yanlış kullanılırsa değil, birinin şanslıysa efektif değilse başına bela açan durumda, sonuncunun da her türlü efektif işte. (Ben o efektifliği ters düz edip karakterin ağzına etmeyi de bilirim de... Neyse artık...) İyi ki kontrol etmişim.
Ha bir de silah olarak kamp bıçağım da var, onu unutmuşum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder