Sahura kadar uyumayıp bilgisayarda takılanlara çok özeniyorum ama yapamamamın iki sebebi var -önceden yapardım ama bu yıl yapamıyorum-: Birincisi pek tabii ki okul. Okul kavramına sinir olmaya başladım (milli eğitim bakanlığı denen şeye yaklaşık ortaokuldan beri gıcıktım ama okul kavramıyla, eğitimin kendisiyle vs. bir sorunum yoktu), istediğim şeyi istediğim zamanda yapmama engel oluyor. İstediğim zamanda uyuyup istediğim zamanda uyanmak istiyorum, bu neymiş... Meşgul olmak kavramından nefret ediyorum. İkincisine gelirsek, akşam altıdan sonra tören eşliğinde ölen iğrenç ve saçma sapan bir internetim olması, haliyle Facebook'un -ki zaten terk edilmiş köy modunda, yine de İnstagram'a, Twitter'a vs. geçmemek için direniyorum; teknolojiyle olan sorunlarımdan biri, her şey çok çabuk işlevselliğini yitiriyor. Facebook'un meşhur olduğu, Türkiye'deki altın çağın yaşadıktan sonra bu hali beni biraz üzüyor. Halbuki bana ne, Mark düşünsün, değil mi?- on bin saatte açılıp beş dakikalık Youtube videosunun bile takılmayla, reklamla, başa sarmayla elli saatte izlenmesi. Zaten Youtube ve Odnok haricinde herhangi bir şey izleyemiyorum -Akşam altıdan sonra Odnok'u da izleyemiyorum; elli defa takılıyor, sonuç olarak akşam altıdan sonra anime izleyemiyorum-, haliyle dizi mizi zaten hak getire.
Bunu böyle yazdım ama başka bahsedecek bir şeyim yok.
Hah... Hiç "Gecelere akayım" gibi isteklerim olmadı, hep sakin, sessiz bir hayat istedim ben. Büyük şehirden ziyade istediklerimi kolayca bulabileceğim küçük bir kasabada, hatta bir dağ başında -yine de ihtiyacım olan şeylere kolayca erişebileceğim bir dağ başında- yaşamayı tercih ederdim. Mesela Gökçeada'da ihtiyacım olan birçok şeyi bulabiliyorum ama ek şeyler için sadece bazı kargo şirketleri geliyor, geneli Çanakkale'ye bırakıyor ki Gökçeada'dan Çanakkale'ye ulaşım kışın imkansız gibi bir şey. Zaten iki tane bir sabahın köründe, bir de gece gemi oluyor, onlar da zırt pırt iptal ediliyor. Tamam dağ başına zaten kargo gelmez ama ilçe/il merkezine kolayca ulaşabileceğim bir yerde bulunmam lazım, adada o imkan olsa hayatımın kalanını adada geçirebilirdim, gayet uygun bir yer burası bana. Buna ek olarak, kesin bir şekilde ehliyet almam lazım. Dağ başından ilçe/il merkezine kadar gitmenin kaç yolu vardır? Benim için mümkün olanlar: Yürüyerek, atla, arabayla. Biraz daha bilimkurgu veya fantastik kısma kayarsak da ışınlanma -ki tam dalış sistemiyle beraber bir an önce icat edilmesini istediğim bir teknoloji- ama başka herhangi bir yöntem yok. (Dağın başına demiryolu kurup evin hemen yanından tren geçirirsem bir de o yöntem var). Araba olarak en sevdiğim şeyler Camper Van/camper car diye geçenler, karavanla hippi minibüsü karışımı bir şey. Aslında yakın zamana kadar ehliyet almamak için inat ediyordum ama bu iş böyle olmayacak sanırım. Bana uygun olan bir apartman vs. değil. Bahçesinde bir de yurt çadır olan, büyük bahçeli -tercihen bahçesi karmakarışık ağaç ve bitkilerden dolayı ormana dönmüş olan- ahşap bir ev. Mutlu olacağım evin orası olacağını düşünüyorum; beton bana göre bir şey değil. Taş olsa hadi neyse. Beton pek de yeni bir malzeme sayılmaz bu arada, Antik Roma'da betondan yapılan köprüler falan var mesela ama genel bir kullanım alanını modern çağlara kadar bulamamış; modern çağlara kadar mermer, taş, ahşap vs. takılmış herkes.
Neyse, öyle işte. Epey fantastik çeşitli isteklerim de var ama onların mümkün olmadığını biliyorum, böyle de iyiyim. Ne zamandır blog yazıları haricinde bir şey de yazmadım, blogda yayınlayacak bir hikaye için fikir bulmaya çalışıyorum ama şu an aklıma gelen en iyi fikir Goblin Slayer'ın daha fantastik ve "zar atanlar"a -novel'de onlar tanrı diye geçiyor ama temel olarak oyuncular- daha çok yer ayrılan bir çakması. Bir de ne zamandır beklettiğim, kendi başına artık baş edemediğim bir külliyat haline gelmiş "Sahte Kahramanlar"ın daha yumuşatılmış -o sıralarda biraz karamsardım da, biraz karanlık bir şey haline geldi ama tam da karanlık fantezi türünde değil- versiyonunu da blogda yayınlamak istedim ama bölümleri nasıl ayıracağımdan emin değilim. O zaman ben gittim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder