Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

15 Kasım 2018 Perşembe

Balık Haline Akvaryumcu Açmak

Başlıktaki konuya geleceğim ama öncesinde; geleceğim konusunda kafam biraz karışık. Aslında canımın istediği gibi yaşayabilmek için oluşturduğum uzun süreli bir planım, bir "amacım" vardı. Buna her zaman "Amacım" hatta "amaçlarım" dedim ben ama aslında canımın istediği gibi yaşayabilmek, istediğim her şeyi yapabilmek için bir araç. Yine de dediğim gibi bu, istediğim gibi yaşamak için yaptığım bir plan ve gerçek anlamdaki isteklerimle az miktarda örtüşüyor, gerçek isteğim bu "amaç" sonucunda ortaya çıkacak olan yaşam ama tabii ki tümüyle istemediğim şeyler de değiller, olsalar planlama söz konusu dahi olmazdı zaten. Şimdilerde başka bir fırsat, eskiden istediğim ama sonra hem zor geldiği hem de ülkemizde bazı sorunlar çıkabilecek bir hayat tarzı olduğundan vazgeçip arka raflara kaldırdığım bir yaşam tarzı fırsatı çıktı. Haliyle bocalıyorum; eski isteğin yeni fırsatını mı gerçekleştirmeliyim, yoksa amaçlarıma sadık mı kalmalıyım? Gerçi, üniversite bittikten sonra iyice düşünmeye fırsatım olacak ama... Şimdilerde öylesine bocalıyorum ki. Planları daha yeni elden geçirmişken bunun aklımı bulandırması... Ah, neyse... Dağa yerleşip keçi-koyun avlayarak mı yaşasam? Aslında amaç, eski istek ve amacın sonucu; "istediğin gibi yaşama" hep Hatarakanai Futari okumaktan oldu. Arkadaş gülüp eğlenmek için açtık mangayı bütün irademizi alt üst etti, hale bak. Tam rezillik...

Rezillik demişken, başlıktaki konuya gelelim: Balık haline akvaryumcu açmak. Gökçeada'ya gelip balık haline uğrarsanız, son dükkanın akvaryumcu olduğunu göreceksiniz. Komik olsa da ben de yapabilirdim bunu, "Onlar balık da bunlar alık mı?" diyerek. O da balık sonuçta...

Yarın nihayet sınavlarım bitiyor, canım çıktı arkadaş. Beynimin içi tanımdan geçilmiyor şu an, kafam olmuş maşukiye. Bu neymiş be... Ama balık haline akvaryumcu açmak hakikatten iyiymiş, ne yapsaydı Yıldız Koyu'na mı açsaydı?

Bir de mavi ayva tatlısı yapma planım var. Bildiğin mavi. Çünkü neden? Çünkü manyaklık, delilik, kafayı peynir ekmekle yemişlik... Aha bu da tarif: Yarım ekmek, birkaç dilim beyaz peynir, dilimlenmiş kafa. Kendi kafanız olması hukuki açıdan da başınızın derde girmesini önler. Gerçi başınız derde girmeyecektir, sebep? Çünkü yediniz, afiyet olsun. Domates bulamazsanız veya sadece mevsimlik meyve-sebze tüketiyorsanız mantıklı bir tarif. Kafanın, insan kafasının en güzel hali sonbahar depresyonundaki halidir aslında. Şu sonbahar depresyonu da enteresan bir şey. Yazın olunca normal depresyon mu oluyor mesela? Sonbahar depresyonu ile normal depresyon arasındaki fark, mevsimsel haricinde nedir? Ya da insan, sonbaharda normal depresyona giremez mi? Nasıl ayırt edeceğiz?

Bu işi çok kurcalamadan psikolog, psikiyatrist ve Josef Mengele ile maiyetine bırakıyorum. Hadi ben kaçtım, daha reçete yazacağım. İlaç reçetesi değil ulan, restoran ve otellerde tariflere reçete denir, öyle langur lungur yazılmış, bir adabı olur, miktarlarıyla yazılır. Bir tabak için gereken miktarlarıyla ya da bir porsiyon. Bir buçuk porsiyon da tek bir tabaktadır zira. Bir buçuk porsiyon iskender, bize de mi İskender? İ neden büyük, çünkü bunlar hep Büyük İskender.

Hadi size ödev: Bu yazıda iki tane alıntı var, biri Leyla ile Mecnun'dan, biri Cem Yılmaz'dan. Neler bunlar? Ha, büyük iskender demişken gordion düğümünü de anmamak olmaz. Al işte gırdın gırdın demişler midir acaba zamanında İskender Efendi'ye? Kebapçı İskender Efendi, keh keh... Ben acıkmaya başladım galiba iyice saçmaladım, o yüzden burada kesiyorum. Ve evet, saat 23.38, geceleri acıkırım ben genelde. Yatmadan önce bir şey yemediğim zaman nadirdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder