Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

19 Kasım 2018 Pazartesi

Hayatta nefret ettiğim bazı şeyler var. Para mesela... Para hakkında tuhaf bir şey var: Parasız, kendi kendinize yaşamak istiyorsanız öncesinde epey bir paranız olmalı ki arsa alın, ev yapım prosedürleri için gerekli ödemeleri yapın (proje çizeri, mimar filan, elli bin kişi dolaşmak lazım) -çadırda kalırım diyorsanız da dört mevsim iyi bir çadır almanız ya da büyük bir çadır yapmanız gerekiyor ki yine oldukça pahalı işler-, gerekli hayvancılık ve tarım izinlerini alıp tohum ve hayvan alın. Belki ormandan böğürtlen, ahlat vs. alabilirsiniz ama ormanda hem besi hayvanı bulamazsınız (bulduysanız da illaki sahibi vardır) hem de jandarmayla uğraşırsınız. Ha, yılkılar var güzel güzel, ben onlardan toplarım, derseniz ona bir şey diyemem bak. Tohuma gelmişken... Kısır olmayan ve dayanıklı yerli tohuma ihtiyacınız var ki onu da bazı yerlerden ücretsiz temin edebilirsiniz, aksi takdirde devamlı yeni tohum almanız gerekir ki onun için de haliyle paraya ihtiyacınız var. Yani sonuç: Eğer ormanda yaşamanın serbest olmadığı bir ülkedeyseniz (ki Türkiye öyle bir ülke) parasız yaşayabilmek için para bulmanız gerekir. Elektrik konusu opsiyonel, "Ben elektrikten de uzak dururum." diyebilirsiniz tabii ama elektriğe ihtiyacınız varsa güneş paneli almalısınız ki onda da evin yüzde bilmem kaçlık bir kısmını şebeke elektriğinizden sağlamanız, gerekli izinleri almanız, hat çektirmeniz gerekiyor. İnternete hiç girmedim bak dikkat ettiysen. Yani sonuç: Paradan uzaklaşmak için öncesinde paraya ihtiyacın var. Bu ne demek? Ancak zengin olursan bu çarktan çıkar canının istediğini yaparsın demek. Kapitalizme hoşgeldiniz...

İkinci olarak kişisel gelişim kitapları, belki de en nefret ettiğim şeyler bunlar. Ulan senin demene ihtiyacım yok, senin orada yazdığın saçmalamaların hepsini zaten biliyorum ve yapabilsem yapardım. Yasa diye, toplum normları diye, aile faktörü diye, toplumsal yaşam diye şeyler var. İzole bir şekilde yaşamıyorsanız (bkz. üstteki para paragrafı) o dediklerini yapmanız, en azından tamamını yapmanız pratikte imkansız. Siz ne olursa olsun parayı götürdüğünüz için sallayıp geçiyorsunuz tabii, nasılsa canınızın istediğini zaten yapabiliyorsunuz.

Beton binalar, onlardan da nefret ediyorum. En çok ahşap binaları severim ama beton olmadığı sürece isterse çamurdan olsun.

MEB ve bir halt bilmediği halde yasa hazırlatılan sözde bilirkişilerden de nefret ediyorum. İşin ucundan kıyısından meraklı insan bile yasaların ne denli saçma sapan olduğunu fark edebiliyor ama ne hikmetse bu bilirkişiler fark edemiyor... Tarım, hayvancılık ve doğayla ilgili yasalar özellikle o kadar saçma sapan ki... Milleti tarımdan da hayvancılıktan da soğutmak, hayata küstürmek için hazırlanmış gibi. Eğitim sistemi zaten yalama olduğundan ona hiç girmiyorum.

Modern hayat ve toplumsal normlar... Bu ikiliden öylesine tiksiniyorum, öylesine nefret ediyorum ki... Hele bir de bir araya geldikleri bir çağda, ıyyy...

Daha başka şeyler de var nefret ettiğim ama şimdi gerek yok... Bir de ben depresif değilim bu aralar, ben ne depresif olacağım lan, kedi depresif... Tamamen ondan yani. Ne kedisi diyenleri internette "kedi özledi" diye aratmaya ve sonuçların çoğunu oluşturan filmi takmamaya davet ediyorum.

17 Kasım 2018 Cumartesi

Delilik Çok Güzel, Gelsenize

Hayatta özendiğim üç grup var: Biri raporlu deliler, biri "yiye yiye Anadolu" tarzı programlar yapanlar, sonuncusu da sabah bir kuş sütü eksik sofradan bir yudum portakal suyu alıp şirkete, holdinge her ne haltsa giden ama zerrece iş yapmayan film/dizi zenginleri.

Oğlum vallahi delilik çok güzel lan. İstediğini yapıyorsun, oh... Bir de raporlusun ya, kimse karışmıyor. Gerçi ben zaten deliyim ama raporu alamadık.

Bir de şöyle bir olay var: Küçükken amatör olarak resim çizmiş, günümüzdeyse amatör olarak yazmaya uğraşan bir kişi olarak şunu zerre şüphe duymadan söyleyebilirim: Herhangi bir sanatsal işle uğraşan kişi net bir şekilde delidir, başka türlü o iş yapılmaz. Mesela evde kendi kendime ne skeçler dönüyor, onları yazıp oyuncularla program yapsam sanatçı, gösterici, şovmen falan derler. Gerçi bende de kafamda geçenleri yazıya, hele bu yazı bir çeşit senaryoysa dökememe durumu var, zaten ondan delirdim ben, tabii. Baktım yazamıyorum ama kafamda dönüp duruyor, "ne uğraşacağım lan" deyip delirdim ben.

İkinciye gelince, "Yiye yiye Anadolu" ile neyi kastettiğimi zaten anlamışsınızdır. Orada milletin rızkını yiyip bir de kanaldan para al, Türkiye'yi dolaş... Oh valla, "yaya yaya Anadolu" gibi, hem yemek ye hem gez hem para al. Onu geçtim.

Lan bu üçüncü grup ne yapıyor? Ulan zenginsin, şirkette hiçbir halt yapmadan boş boş oturuyorsun zaten, evinde oturup pijamalarla kahvaltını edip yatakta koltukta yayılsana bütün gün. Bir gün şirkete gitmesen batacak sanki... Bu güruha neden özendiğime gelirsek: E, çünkü bu güruhtan olsaydım bu dediğimi yapardım, "yetki devri" denen bir şey var, hem çalışanı da motive eder ki bunlar şirkette hiçbir faaliyet gerçekleştirmediğine göre demek ki yapmışlar bu yetki devri denen naneyi, daha ne demeye İstanbul trafiği çekiyorsun be? Bak bu da önemli: Her zaman taksi bulabilir ve hemen hemen hiç trafik olmaz. Git bir Allah aşkına, hayır bu senaryoları yazanlar, oyuncular filan da ekseriyetle İstanbul'da yaşıyor. İstanbul'a ayda yılda bir giden biri olarak ben (gerçi hayatımın ilk 10-12 yılı o ruhsuzlukta heba olmuştur o ayrı) o trafikten illallah ediyorum, bunlar nasıl trafiğe takılmıyor? Zenginler diye yol mu kapattırıyorlar ne yapıyorlar? Niye kimse itiraz etmiyor lan bu duruma?

O zaman hazır bir önceki yazının depresif modundan kurtulmuşken söylüyorum: Delilik çok güzel, gelsenize. YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ RUH HASTALARI, KAHROLSUN NORMAL İNSANLAR.

"Normal" lafından nefret ederim bu arada. Neye göre kime göre normal arkadaşım? Bu arada bu yazıda amma çok Cem Yılmaz esprisi yazdım ha, telif melif atmasa bari. Gerçi ne telifi ulan blog sitesinde?

Hadi ben kaçtım, bu kadar kolay değişen ruh halime de kafam girsin bu arada. Eh, deliyim sonuçta, mazur görün. Gerçi daha rapor alamadık ama olsun. Daha fazla saçmalamadan hadi gittim ben.

Bir de şöyle bir şey var, son günlerde Tura Turizm'in reklamları var. Yok TL üzerinden şu turu bu turu. Girelim, bakalım siteye: "Türk Lirası" diye bir kısım var. Ulan var da kıta bazında giriyorsun, buyur Asya: Alayı euro üzerinden. O zaman reklamını Türk Lirası diye yapma, "Türk Lirası üzerinden de turlarımız var" diye yap. Öyle yemez di mi, hıyar ağaları.  Aha başka bir detay: TL turlarında "TL'den itibaren" diyor. Bu Türkçe gibi duruyor ama bunun Türkçesi şu: "Bizim fiyatlar biraz ebesininki gibi ama sizi korkutmak da istemiyoruz, şu fiyatlardan da var diye düşünün siz ama bulamayacaksınız o fiyatlarla." Bak o kadar yıl yaşadım, "Şu fiyatlardan başlayan" denen bir şeyin o söylenen fiyatına bir türlü denk gelemedim.

Hayır o değil, TL üzerinden olan turlar da Amerika'daki birkaç tur haricinde pek euro-dolar kullanmayan yerlere ha. Tamam onu yap, ona bir şey demiyorum da arkadaş madem öyle euro ya da dolar kullanılmayan her yere TL üzerinden götür? Ama onu da yapmıyorlar arkadaş. O değil de ben de amma dolmuşum ha...

Bazen her şeyi bana yapılmış bir komplo olarak gördüğüm olur. Hiçbir işim rast gitmiyor, herkes her şey bütün evren bana karşı gibisinden... Deliyim oğlum ben, bunları ben düşünmeyeceğim de Truman mı düşünecek? Neyse, işte o an çok acayip bir an: Çünkü arkadaş zerre, ulan tek bir işim rast gitse, tek bir şeyde sıkıntı çıkmasa bayram ilan edeceğim o gün. Gerçi bana her gün bayram ama o konuya girmiyoruz. Şimdi konumuzla bir ilgimiz yok onun. Neyse, onu diyorum: Ben tabii gaza gelip Allaaaah TL üzerinden tur ne güzel, diye siteye dalınca bu euro suratıma çarpınca biraz afalladım tabii. Bir de Amerikan doları üzerinden olsa bu turlar laf etmeyeceğim de euro ne alaka lan? Asya turlarında adıyla konseptiyle Avrupalı olan euro'nun işi ne? Hadi bütün dünya ekonomisi Amerikan doları üzerinden döndüğünden öyle olsa laf etmeyeceğim. "Biz Avrupai bir firmayız." havaları için mi bu euro anlamadım ki?

Hadi hadi gerçekten gidiyorum artık, hıh.

Madem Öyle Niye Dört Sene Okuyorum Ben Aq?

Ben niye bu soktuğumun okulunun soktuğumun Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünü okuyorum? Bir, gelecekte ne yapmak istediğime karar veremediğim bir dönemde Shokugeki no Souma'yla bayağı haşır neşir oldum, sonuç olarak zaten kısmen sevdiğim/istediğim bir konsept olan restoran açmaya karar verdim. İki, Uzakdoğu restoranı olarak karar kıldım. Ama sonuç? Türkiye'de uzakdoğu restoranı açmak için zengin olmak gerekiyor. Bir dilim nigirizushi için 100 TL'den fazla, bir parça portakallı ördek için de yine epey fazla harcama yapmak zorundasınız. Ulan pirinç sirkesi, dolar bu kadar pahalılanmadan önce 100 TL'ydi, nori 40, balıklara hiç girmiyorum.

Sonuç olarak işe kafeyle başlayıp yavaş yavaş ilerlemeye karar verdim, hah, geldik: İşte bu "ilk kafe" menüsü beğenilmedi. Neymiş, daha basit, daha ucuz olmalıymış. Ulan "gereksiz" denilenleri çıkarınca geriye Burger King menüsü + kova tavuk + birkaç çeşit tost-sandviç kalıyor zaten. E, iyi de bunu Burger King kasiyeri zaten yapıyor, ben niye bu menü için dört yıl sürünüp sanitasyon, entomolijik kusurlar gibi zibilyon şey ezberleyip sınavda sürünüyorum lan? Dört yıl okuyorsam menüye Bouef bournignon da koyarım karides kokteyli de koyarım suşi tabağı da koyarım kremalı lahana çorbası da koyarım. Üniversite, üniversite diye kafamı yemeden önce düşünecektiniz, bu benim sorunum mu yani? Okulla uğraşmak yerine Burger King'de çalışsam hem az biraz para kazanırdım hem menü oluşurdu, bu ne lan? Madem "basit bir menü" yapmak gerekiyordu neden dört yıl okuyorum ben? Bu soktuğumun işleriyle uğraşmadan da o basit menüyü yapabilirdim? Ne gerek vardı buralarda sürünmeme? Okula zaten çok pis gıcığım: Birinci dönem kaydımı yapmadılar, sonra askerlik şeyini şubeye bildirmediler, bildirin dediğimde adresi de doğum tarihini de yanlış yazdılar, bir dönemde öğrettikleri kesme şekillerini sonraki dönemde zerre kullanmadan gittiler, bu ne lan? Niye sürünüyorum ben bir hamburger, bir tost, bir de kova tavuk yapacaksam? Bunca yıl okuyorsam menüye istediğimi eklerim kardeşim, ben hiç üniversite okumak bile istemiyordum. Gidip tek başıma dağın başında yaşamak istiyordum ben o dönemde, bıraksaydınız onu yapsaydım? Madem konseptli bir menü oluşturamayacağım dört yıl okumak ne lan?

Bu neymiş arkadaş, süt ve süt ürünleri dersi de alıyorum ben. Açın bir çiftlik peynir yapayım, sucuk yapayım, domates biber yetiştireyim diyorum bahane hazır: "Rençperlik zor yavrım zor." Lan bana ne, memurluk bana göre daha zor, milletin dediğini yapacağıma azıcık yorulurum.

O zaman bir klasik olarak geliyor: Paraya da sokayım çalışma düzenine de sokayım okula da sokayım modern hayata da sokayım. Ayrıca neresi modern aq? Bildiğin kölelik; patronun yoksa da paranın, "elalem"in, zamansızlığın, "modern hayat" denen safsatanın, şehirlerin, toplum normlarının kölesisin. Böyle hayat mı olur lan?

Aklımdaki, küfredilecek her şeyi söylesem buradan Neolitik Çağ'a yol olur, üstüne de geri döner. Bu ne lan böyle?

16 Kasım 2018 Cuma

Mantı, anime kızı versiyonları, özgürlük ve diğer her şey

İngilizlerin ve Amerikalıların "dumpling" dediği bir olay var, yemeğine bağlı olarak çörek ama genellikle mantı olarak çevrilir. Mesela gyouza = Japanese dumpling = Japon mantısı, baozi = steaming Chinese dumpling = Buharda haşlanmış Çin mantısı. Bütün dünyada bu dumpling denen yemeklerden bulmak mümkün, Kuzey Amerika'da "tavuk ve yengeçli çörek" diye çevrilen "Chicken and crab dumplings" var mesela. Güney Hindistan'da adını unuttuğum muz yaprağına sarılı tatlı bir mantı/dumpling var. Bütün dünyada yüzlerce çeşit mantı/dumpling var, bu da ilginç bir durum. Herkes hamurun içine bir şeyler koyarak yemek yapmaya başlamış. Orta Asya'da Samsa denen bir börek var mesela, bizde börek olarak geçiyor ama o da mantı/dumpling aslında. Bu arada bu samsa böreği, köken ve etimoloji açısından Hintlilerin samosa mantısı/böreği ile ne kadar alakalı bilmiyorum ama dış görünüşleri oldukça benziyor. Gerçi Çinlilerin wonton'u ve Korelilerin kızarmış mandu'su (evet, Korece adı "mandu") ile de epey benzeşiyor. Ona bakarsan Özbek mantısı ile de Çinlilerin baozi'si ile epey birleşiyor, zaten bir şeyin kökeni Asya ise onun orijinalini bulmak çok zordur, kendisine benzeyen bir şey olmayan bir şey bulmak daha da zordur. Cümle süper bu arada, benim diyen çevirmen bile çeviremez.

Çevirmek demişken, hadi biraz animelerden bahsedelim. Her şeyin ama istisnasız her şeyin anime-kızı versiyonunu bulmak mümkün. Nekomimi yani kedi anime kızları zaten apayrı bir olay ama savaş gemisi, çamaşır suyu, gezegenler, markalar, her şeyin anime kızı versiyonunu bulmak mümkün. Özgürlük Heykeli'nin belki yoktur diye baktım ama onun da varmış. Emin olun, "fire anime girl" diye arasanız bile bir sürü sonuç bulacaksınız. Tabii bunların bir kısmına zaman içinde isim verildi. Mesela nekomimi karakterler hem oyun hem animelerde bolca bulunuyor, haliyle özel isimleri var. Markalarınsa sonuna -chan getiriliyor genelde: Clorax-chan, Steam-chan, Google-chan vesaire vesaire... Onun dışında gezegen ve gök cisimlerinin de sonuna -chan getiriliyor ki bu Earth-chan ile başladı. Aslında önceden nekomimi, gemi, Kemono Friends sağ olsun her türlü hayvanın anime-kızı versiyonunu bulmak yine mümkündü ama marka işi Earth-chan ile başladı. Earth-chan da çevre kirliliği olayı filan, ondan sonra bir "I'm not flat" caps'i, millet her özel ismin sonuna -chan ekleyerek anime kızına düönüştürmeye başladı. Geldiğimiz noktada Hentaiheaven-chan bile var, oha. Allahtan kimse Türkanime-chan, Anizm-chan filan yapmaya kalkamadı, iyice biterdik. Tsundere köpekbalığı olayı vardı gerçi, onu da epey abartmışlar. "Tsundere shark" diye arayıp keyfini çıkarın ama orijinali, orijinali olmasa da Türkiye'de en çok bilinip paylaşılanı şudur:
tsundere shark ile ilgili görsel sonucu

Sınavlarım bitti nihayet, oh be... Ne sınav dönemiymiş arkadaş, elli bin tane bölüm birikti, iki haftada anca biter bu bölümler. Bu sezon dolu dolu bir de Goblin Slayer var, Slime datta ken var, Seishun Buta Yarou var, Kitsune no Koe var, var oğlu var. Bir de eski serilerin (ama bayağı eski) şimdi çevrilenleri, mesela Lodoss-tou senki var. Yok artık Beylikdüzü... Beylikdüzü demişken, Google görsellerde Beylikdüzü karikatür diye arayıp cümbüşü görün. Ben içlerinden en sevdiklerimi koyayım:

beylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucu

Burada araya gireyim, genelde Umut Sarıkaya ile Yiğit Özgür karşılaştırılır ama bence bu yanlış. Tamam ikisi de karikatürist ama kulvarları farklı. Umut Sarıkaya, hayatın içinden tip ve olayları, her gün gördüğümüz şeyleri çizdiği için o kadar komik. Yiğit Özgür ise deneysel ve çoğunlukla absürt takılıyor, haliyle ikisinin çizdiği şey de karikatür olsa da aslında pek bir alakası yok. Ben her ikisini de severim ama Yiğit Özgür'ün yarmayan, çok da komik olmayan karikatürleri de deneysel takıldığından olsa gerek Umut Sarıkaya'nınkilerden daha fazla. O zaman devam:

kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez karikatür ile ilgili görsel sonucu

Bu arada Özer Aydoğan'ı şu abartılı çenelerinden, Umut Sarıkaya'yı ayrıntılarından Yiğit Özgür'ü de çizgilerinin şekillerinden rahatlıkla tanıyabilirsiniz. Hadi devam:

kişisel gelişim yiğit özgür ile ilgili görsel sonucu

Erdil Yaşaroğlu'nun da insanları çok karekteristiktir ve hayvanları inanılmaz gerçekçidir, Risk Budur'daki gergedan ve insanı rahatlıkla model alabilirsiniz. Devam:

beylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucu

Alın size karşılaştırma: "Mont Beni" Umut Sarıkaya'nın, hunili kişisel gelişim Yiğit Özgür'ün. Her ikisinin de hem çizim hem konu tarzını rahatlıkla bu ikisini model alarak bulabilirsiniz. Tamam tamam, araya giremeyeceğim artık:

beylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucu

Araya girmeyeceğim demiştim ama dayanamadım: Kravata da kravatı icat edene bunu bir çeşit zorunluluk - düzgünlük göstergesi olarak kabul edilmesine neden olana da kafam girsin. Devam edelim yoksa ağzımı bozacağım:

beylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucumanav avradım olsun karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucuözer aydoğan polyanna ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucuözer aydoğan harry potter ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucubeylikdüzü karikatür ile ilgili görsel sonucu