Bu ses değerleri bir kaç çeşittir: Yabanıl (Yabancı) dillerin etkisiyle oluşmuş ses değerleri, doğanın öykünmesi (taklidi) ile oluşmuş ses değerleri, günümüz Türkiye Türkçesinde ortadan kalkmış ses değerleri, dönüşümlerle ortaya çıkmış ses değerleri.
İlk-Türkçe ses değerlerinden bir Batı yazısı oluşturacak olsak şöyle olurdu: A, Ä, Ã, B, Č, Ç, D, E, É, G, Ƣ, I, İ, Ï, K, Q, L, M, N, Ñ, O, Õ, Ö, Ő, P, R, S, Ş, T, U, Ù, Ü, Y, Z
Bunları toplamamız (gruplandırmamız/sınıflandırmamız) gerekseydi de şöyle olurdu: Ä temel (A, Ä, Ã, E, È), M temel (B, M, N, Ñ, P), G temel (Č, Ç, G, Ƣ, K, Q, Ñ), T temel (D, T, Y), Y temel (I, İ, Ï, Y), L temel (L, R), O temel (O, Õ, Ö, Ő, U, Ù, Ü), S temel (S, Ş, Z). Bu da eleme yöntemiyle temel bir ilk-yazıya ulaşmamızı sağlardı: Ä, M, G, T, Y, L, O, S.
YABANIL DİLLERİN ETKİSİYLE OLUŞMUŞ SES DEĞERLERİ
C: Arapça etkisidir.
F: Arapça etkisidir.
J: Persçe (Farsça) ve Frenkçe (Fransızca) etkisidir.
DOĞANIN ÖYKÜNMESİ İLE OLUŞMUŞ SES DEĞERLERİ
Bunlar, Türkçe yazılarda pek yer almayan ama doğadaki sesleri belirtmek için kullanılan ses değerleridir.
F: H'ye yakın bir F ses değeridir; günümüz Türkiye Türkçesi'ndeki, Arapça etkili F'den farklıdır. Japonca'daki F sesinin değeriyle aynı değere sahiptir; üflemekten gelir. Yani bu F sesi sanki üflüyormuşsunuz gibi çıkar. Üflemek, fısıl- (Fısıltı ve fısıldamak kelimelerinin kökü; bu kök günümüzde "Fısır" biçimine dönüşmüştür.) gibi sözlerde yer alır.
H: Hınkırmak, "hık", hıçkırık gibi sözcüklerde yer alır. Doğanın öykünmesiyle ortaya çıkmış; uzunca bir zaman Q şeklinde yazılmıştır.
DÖNÜŞÜMLERLE ORTAYA ÇIKMIŞ SES DEĞERLERİ
B: B sesi ilk-Türkçede de olmasına karşın günümüz Türkiye Türkçesi'ndeki B seslerinin çoğu M'den dönüşmüştür. Buna en güzel göstermelik (örnek) "Ben" sözcüğüdür. Mäñ->Meñ->Beñ->Ben dönüşümüyle ortaya çıkmıştır. (Azerbaycan Türkçesinde ise daha farklı bir dönüşümle Mäñ->Män biçimine gelmiştir. Azerbaycan Türkçesinde Ä damgasını yazarken Ə damgası kullanılır.) Bir başka iyi göstermelik ise "gibi" sözcüğüdür. Kimi'den dönüşmüştür.
C: İlk-Türkçe'de bugünkü anlamda bir C sesi yoktu. Č sesi vardı ki bu ses, Ç'den pek ayırt edilemeyen bir C sesiydi. Yumuşak Ç gibi bir şeydi ki; Göktürk metinlerinde ayrı damgaya gerek duyulmamış, ayrı damga ancak günümüz anlamında C'ye dönüşmeye başladığı Uygur metinleri döneminde eklenmiştir.
D: İlk-Türkçe'de olmasına karşın D sesi, T'den dönüşümlerle sıkça karşılaşmıştır. Buna en iyi göstermelik "ad" sözcüğüdür. ÃT->AD dönüşümü geçirmiştir. ~T çifte damgası D'ye dönüşür. Mesela Ot ve Od (Ateş) sözcükleri. Göktürk yazısında aynı damgayla yazılmıştır. Oysa Od sözcüğü ÕT->OD dönüşümü geçirmiştir.
F: P'den ve B'den dönüşümlerle ortaya çıkmıştır; ancak buna sözcük olarak kanıt yoktur. Tek kanıt, Afşar boyunun damgasıdır. Afşar boyunun damgası; açıkça Göktürkçe P damgasından bozmadır.
G: İlk-Türkçe'de de G sesi olmasına karşın K ve Ç'den dönüşen G sesleri de epey vardır. (G'den Ç'ye dönüşüm de seyrek de olsa görülmektedir)
Ğ: Aslında, günümüz anlamında olmasa da Ğ sesi ilk-Türkçede de vardı. Ƣ damgası; hırıltılı, kalın bir Ğ sesini belirtir. Bu ses değeri yumuşayarak Ğ'ye dönüşmüştür. Ğ sesi bazen de boşluğu doldurmak amacıyla kullanılmıştır. Bu durumda da yine Ƣ sesi kullanılmıştır. Hem dönüşüm, hem de boşlukları doldurma için elimizdeki en güzel göstermelik "dağ" kelimesidir. Dağ kelimesinin kökü "Ta"dır. Daha doğrusu "Tã". Ã damgası, uzun bir A sesini belirtir. TÃ->TAƢ->TAG->TAĞ->DAĞ dönüşümü geçirmiştir. Peki, neden Ƣ'den doğrudan Ğ'ye dönüşmedi? Bunun nedeni; Ƣ damgasının ses değerinin, Ğ'den ise G'ye daha yakın olmasıdır. Bir başka örnek; "eğik" kelimesidir. EKİK->EGİK->EƢİK->EĞİK dönüşümü geçirmiştir. "Egik" sözcüğünü söylemek zor olduğundan, bu yapay bir dönüştürme bile olabilir. (Örneğin "Kurultay" sözcüğü de "Kurul-Toy"dan gelmiştir. Kurultoy demek zor olduğundan yapay bir dönüşüme sokulmuştur)
H: Günümüz H sesleri üç çeşittir: Q'dan gelme H sesleri, yabanıl dillerden gelme H sesleri, doğanın öykünmesi ile oluşmuş H sesleri. Q'dan gelme H seslerinin tamamı ilk-Türkçede Q (Hırıltılı, kalın bir K sesi) biçimindeydi. Bunu anlamak için en iyi göstermelik "Kadın" ve "Hatun" sözcükleridir. Her iki sözün de kökeni "Qatun" sözcüğüdür. Kadın sözcüğü QATUN->QADUN->QADIN->KADIN biçiminde, Hatun sözcüğü ise QATUN->XATUN->HATUN dönüşümü geçirmiştir. X sesi; hırıltılı, Q-H arası bir ses değerini belirtir ki uzunca bir zaman Türkiye Türkçesinde bile X değerile kullanılmıştır. Damga (Harf) devrimi ile X ve H damgaları aynı biçimde yazılmaya başlandığından X-H değişikliği (farkı) ortadan kalkmıştır. Kadın ve Hatun sözcükleri kadar iyi olan bir diğer göstermelik ise "Kağan/Kaan" ve "Hakan" sözcükleridir. İkisi de "Qaqan" sözünden gelmişlerdir. QAQAN->QAGAN->QAƢAN->QAĞAN->QÃN->KAĞAN/KAAN ile QAQAN->XAQAN->HAKAN dönüşümü geçirmiştir.
L-R: Bu iki ses, sürekli olarak birbirlerine dönüşmektedir. (İkisi de ilk-Türkçede de vardır)
V: V sesi çok özel bir sestir. Günümüz V seslerinin yabanıl dillerden geçenlerinin çoğu bile dönüşüme uğramıştır. Günümüz Türkiye Türkçesindeki V sesinden farklı olarak, ikinci-Türkçe olarak adlandırabileceğimiz Türkçe'de W sesi vardı. Bu ses, boşlukları doldurmak ya da U-Ü'den dönüşerek çıkmıştır. Ancak günümüz Türkiye Türkçesi'nde tamamen V'ye dönüşmüştür. V sesi ise pek çok sesten değişik biçimlerde dönüşmştür. Bu sesler şunlardır: B-P-F-H, Q-K-G-Ƣ-Ğ, O-Ö-Õ-Ö-Ő-U-Ù-Ü-W-Y. Bu elemenin nedeni bunların da kendi içinde pek çok kere dönüşmesidir. İlk-Türkçe'de B olan seslerin büyük çoğunluğu günümüz Türkiye Türkçesinde V'ye dönüşmüştür. En güzel-önemli göstermelikler "ev" ile "av" sözcükleridir. Ev sözcüğü Eb'den, Av sözcüğü ise Ab'dan gelmedir.
Y: Türkçedeki Y sesi de üç çeşittir: İlk-Türkçe'de bulunan Y sesi, boşlukları dolduran Y sesi, dönüşümle oluşan Y sesi. Boşlukları dolduran Y sesi için ilk sesi Y, ikinci sesi İ-I olan tüm öz Türkçe sözcükler ülgüttür (örnektir). Tamamı başı boş olarak ortaya çıkmıştır. (Ilan->Yılan) Dönüşümle oluşan Y sesinin ise kimisi I-İ'den, kimisi D'den (Adrıq->Aydrıq->Ayxrıq->Ayrıq->Ayrık) dönüşmüştür.
GÜNÜMÜZ TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE ORTADAN KALKMIŞ SES DEĞERLERİ
Ä: A ile E arası, E'ye daha yakın bir sestir.
Ã: Uzatılan bir A sesidir. Â'dan farkı ise sesin yumuşamaması, bildiğimiz A sesinden tek değişikliğinin (farkını) uzun olmasıdır.
Č: Uygur metinleri döneminde başlayan dönüşüm, Arapça ve Persçenin de etkisiyle tamamlanmıştır.
É: Az uzatılan bir E sesidir. Ã'nın E durumu gibidir ancak az uzatılır.
Ƣ: Hırıltılı, kalın bir Ğ sesidir.
Ï: Y-İ ya da Y-I arası sestir. Aslında ilk-Türkçede bile tam olarak var olmamış; hep Yı-Yi biçiminde görülmüştür.
Q: Hırıltılı, kalın, gırtlaktan bir K sesidir. Damga devrimiyle tümüyle K'ye dönüşmüştür. Aslında, bu damga hakkında ilginç olan başka bir ne (şey) vardır: İlk-Türkçede de K'den pek değişik değilken, Arapça ve Persçenin etkisiyle tam anlamıyla ilgisiz sesler biçimine gelmiş, sonra damga devrimi ile değişiklik önce ilk-Türkçedeki biçimine dönmüş, sonra ise tümüyle ortadan kalkmıştır.
Ñ: Günümüzde, bu sesin olduğu metinleri yazarken Ng kullanıyoruz. Oysa Ñ sesi yan yana ikili değil, iç içe ikili bir sestir. Ñ sesinde N ile G-Ğ sesleri yan yana değil, iç içe geçmiş ve tek bir ses haline gelmiş durumdadır.
Õ: Uzatılan bir O sesidir. Yumuşamaz.
Ő: Uzatılan bir Ö sesidir.
Ù: Uzatılan bir U sesidir. Yumuşamaz. Wu ya da doğrudan W biçiminde göstermek de doğrudur.
W: Açık bir V sesidir.
İlk-Türkçe ses değerlerinden bir Batı yazısı oluşturacak olsak şöyle olurdu: A, Ä, Ã, B, Č, Ç, D, E, É, G, Ƣ, I, İ, Ï, K, Q, L, M, N, Ñ, O, Õ, Ö, Ő, P, R, S, Ş, T, U, Ù, Ü, Y, Z
Bunları toplamamız (gruplandırmamız/sınıflandırmamız) gerekseydi de şöyle olurdu: Ä temel (A, Ä, Ã, E, È), M temel (B, M, N, Ñ, P), G temel (Č, Ç, G, Ƣ, K, Q, Ñ), T temel (D, T, Y), Y temel (I, İ, Ï, Y), L temel (L, R), O temel (O, Õ, Ö, Ő, U, Ù, Ü), S temel (S, Ş, Z). Bu da eleme yöntemiyle temel bir ilk-yazıya ulaşmamızı sağlardı: Ä, M, G, T, Y, L, O, S.
YABANIL DİLLERİN ETKİSİYLE OLUŞMUŞ SES DEĞERLERİ
C: Arapça etkisidir.
F: Arapça etkisidir.
J: Persçe (Farsça) ve Frenkçe (Fransızca) etkisidir.
DOĞANIN ÖYKÜNMESİ İLE OLUŞMUŞ SES DEĞERLERİ
Bunlar, Türkçe yazılarda pek yer almayan ama doğadaki sesleri belirtmek için kullanılan ses değerleridir.
F: H'ye yakın bir F ses değeridir; günümüz Türkiye Türkçesi'ndeki, Arapça etkili F'den farklıdır. Japonca'daki F sesinin değeriyle aynı değere sahiptir; üflemekten gelir. Yani bu F sesi sanki üflüyormuşsunuz gibi çıkar. Üflemek, fısıl- (Fısıltı ve fısıldamak kelimelerinin kökü; bu kök günümüzde "Fısır" biçimine dönüşmüştür.) gibi sözlerde yer alır.
H: Hınkırmak, "hık", hıçkırık gibi sözcüklerde yer alır. Doğanın öykünmesiyle ortaya çıkmış; uzunca bir zaman Q şeklinde yazılmıştır.
DÖNÜŞÜMLERLE ORTAYA ÇIKMIŞ SES DEĞERLERİ
B: B sesi ilk-Türkçede de olmasına karşın günümüz Türkiye Türkçesi'ndeki B seslerinin çoğu M'den dönüşmüştür. Buna en güzel göstermelik (örnek) "Ben" sözcüğüdür. Mäñ->Meñ->Beñ->Ben dönüşümüyle ortaya çıkmıştır. (Azerbaycan Türkçesinde ise daha farklı bir dönüşümle Mäñ->Män biçimine gelmiştir. Azerbaycan Türkçesinde Ä damgasını yazarken Ə damgası kullanılır.) Bir başka iyi göstermelik ise "gibi" sözcüğüdür. Kimi'den dönüşmüştür.
C: İlk-Türkçe'de bugünkü anlamda bir C sesi yoktu. Č sesi vardı ki bu ses, Ç'den pek ayırt edilemeyen bir C sesiydi. Yumuşak Ç gibi bir şeydi ki; Göktürk metinlerinde ayrı damgaya gerek duyulmamış, ayrı damga ancak günümüz anlamında C'ye dönüşmeye başladığı Uygur metinleri döneminde eklenmiştir.
D: İlk-Türkçe'de olmasına karşın D sesi, T'den dönüşümlerle sıkça karşılaşmıştır. Buna en iyi göstermelik "ad" sözcüğüdür. ÃT->AD dönüşümü geçirmiştir. ~T çifte damgası D'ye dönüşür. Mesela Ot ve Od (Ateş) sözcükleri. Göktürk yazısında aynı damgayla yazılmıştır. Oysa Od sözcüğü ÕT->OD dönüşümü geçirmiştir.
F: P'den ve B'den dönüşümlerle ortaya çıkmıştır; ancak buna sözcük olarak kanıt yoktur. Tek kanıt, Afşar boyunun damgasıdır. Afşar boyunun damgası; açıkça Göktürkçe P damgasından bozmadır.
G: İlk-Türkçe'de de G sesi olmasına karşın K ve Ç'den dönüşen G sesleri de epey vardır. (G'den Ç'ye dönüşüm de seyrek de olsa görülmektedir)
Ğ: Aslında, günümüz anlamında olmasa da Ğ sesi ilk-Türkçede de vardı. Ƣ damgası; hırıltılı, kalın bir Ğ sesini belirtir. Bu ses değeri yumuşayarak Ğ'ye dönüşmüştür. Ğ sesi bazen de boşluğu doldurmak amacıyla kullanılmıştır. Bu durumda da yine Ƣ sesi kullanılmıştır. Hem dönüşüm, hem de boşlukları doldurma için elimizdeki en güzel göstermelik "dağ" kelimesidir. Dağ kelimesinin kökü "Ta"dır. Daha doğrusu "Tã". Ã damgası, uzun bir A sesini belirtir. TÃ->TAƢ->TAG->TAĞ->DAĞ dönüşümü geçirmiştir. Peki, neden Ƣ'den doğrudan Ğ'ye dönüşmedi? Bunun nedeni; Ƣ damgasının ses değerinin, Ğ'den ise G'ye daha yakın olmasıdır. Bir başka örnek; "eğik" kelimesidir. EKİK->EGİK->EƢİK->EĞİK dönüşümü geçirmiştir. "Egik" sözcüğünü söylemek zor olduğundan, bu yapay bir dönüştürme bile olabilir. (Örneğin "Kurultay" sözcüğü de "Kurul-Toy"dan gelmiştir. Kurultoy demek zor olduğundan yapay bir dönüşüme sokulmuştur)
H: Günümüz H sesleri üç çeşittir: Q'dan gelme H sesleri, yabanıl dillerden gelme H sesleri, doğanın öykünmesi ile oluşmuş H sesleri. Q'dan gelme H seslerinin tamamı ilk-Türkçede Q (Hırıltılı, kalın bir K sesi) biçimindeydi. Bunu anlamak için en iyi göstermelik "Kadın" ve "Hatun" sözcükleridir. Her iki sözün de kökeni "Qatun" sözcüğüdür. Kadın sözcüğü QATUN->QADUN->QADIN->KADIN biçiminde, Hatun sözcüğü ise QATUN->XATUN->HATUN dönüşümü geçirmiştir. X sesi; hırıltılı, Q-H arası bir ses değerini belirtir ki uzunca bir zaman Türkiye Türkçesinde bile X değerile kullanılmıştır. Damga (Harf) devrimi ile X ve H damgaları aynı biçimde yazılmaya başlandığından X-H değişikliği (farkı) ortadan kalkmıştır. Kadın ve Hatun sözcükleri kadar iyi olan bir diğer göstermelik ise "Kağan/Kaan" ve "Hakan" sözcükleridir. İkisi de "Qaqan" sözünden gelmişlerdir. QAQAN->QAGAN->QAƢAN->QAĞAN->QÃN->KAĞAN/KAAN ile QAQAN->XAQAN->HAKAN dönüşümü geçirmiştir.
L-R: Bu iki ses, sürekli olarak birbirlerine dönüşmektedir. (İkisi de ilk-Türkçede de vardır)
V: V sesi çok özel bir sestir. Günümüz V seslerinin yabanıl dillerden geçenlerinin çoğu bile dönüşüme uğramıştır. Günümüz Türkiye Türkçesindeki V sesinden farklı olarak, ikinci-Türkçe olarak adlandırabileceğimiz Türkçe'de W sesi vardı. Bu ses, boşlukları doldurmak ya da U-Ü'den dönüşerek çıkmıştır. Ancak günümüz Türkiye Türkçesi'nde tamamen V'ye dönüşmüştür. V sesi ise pek çok sesten değişik biçimlerde dönüşmştür. Bu sesler şunlardır: B-P-F-H, Q-K-G-Ƣ-Ğ, O-Ö-Õ-Ö-Ő-U-Ù-Ü-W-Y. Bu elemenin nedeni bunların da kendi içinde pek çok kere dönüşmesidir. İlk-Türkçe'de B olan seslerin büyük çoğunluğu günümüz Türkiye Türkçesinde V'ye dönüşmüştür. En güzel-önemli göstermelikler "ev" ile "av" sözcükleridir. Ev sözcüğü Eb'den, Av sözcüğü ise Ab'dan gelmedir.
Y: Türkçedeki Y sesi de üç çeşittir: İlk-Türkçe'de bulunan Y sesi, boşlukları dolduran Y sesi, dönüşümle oluşan Y sesi. Boşlukları dolduran Y sesi için ilk sesi Y, ikinci sesi İ-I olan tüm öz Türkçe sözcükler ülgüttür (örnektir). Tamamı başı boş olarak ortaya çıkmıştır. (Ilan->Yılan) Dönüşümle oluşan Y sesinin ise kimisi I-İ'den, kimisi D'den (Adrıq->Aydrıq->Ayxrıq->Ayrıq->Ayrık) dönüşmüştür.
GÜNÜMÜZ TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE ORTADAN KALKMIŞ SES DEĞERLERİ
Ä: A ile E arası, E'ye daha yakın bir sestir.
Ã: Uzatılan bir A sesidir. Â'dan farkı ise sesin yumuşamaması, bildiğimiz A sesinden tek değişikliğinin (farkını) uzun olmasıdır.
Č: Uygur metinleri döneminde başlayan dönüşüm, Arapça ve Persçenin de etkisiyle tamamlanmıştır.
É: Az uzatılan bir E sesidir. Ã'nın E durumu gibidir ancak az uzatılır.
Ƣ: Hırıltılı, kalın bir Ğ sesidir.
Ï: Y-İ ya da Y-I arası sestir. Aslında ilk-Türkçede bile tam olarak var olmamış; hep Yı-Yi biçiminde görülmüştür.
Q: Hırıltılı, kalın, gırtlaktan bir K sesidir. Damga devrimiyle tümüyle K'ye dönüşmüştür. Aslında, bu damga hakkında ilginç olan başka bir ne (şey) vardır: İlk-Türkçede de K'den pek değişik değilken, Arapça ve Persçenin etkisiyle tam anlamıyla ilgisiz sesler biçimine gelmiş, sonra damga devrimi ile değişiklik önce ilk-Türkçedeki biçimine dönmüş, sonra ise tümüyle ortadan kalkmıştır.
Ñ: Günümüzde, bu sesin olduğu metinleri yazarken Ng kullanıyoruz. Oysa Ñ sesi yan yana ikili değil, iç içe ikili bir sestir. Ñ sesinde N ile G-Ğ sesleri yan yana değil, iç içe geçmiş ve tek bir ses haline gelmiş durumdadır.
Õ: Uzatılan bir O sesidir. Yumuşamaz.
Ő: Uzatılan bir Ö sesidir.
Ù: Uzatılan bir U sesidir. Yumuşamaz. Wu ya da doğrudan W biçiminde göstermek de doğrudur.
W: Açık bir V sesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder