Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

23 Kasım 2015 Pazartesi

Sıkıldım... Bilmiyorum...

Sıkıldım, hiçbir şeyden zevk alamaz oldum. Hayatım tamamen monoton. Her günüm aynı...
Şimdi, o kadar batıyorsa renklendirecek bir şeyler yap. O kadar kolaysa sen yap! Önümde kaç bin tane engel var biliyor musun? Toplum, ailem, okul, koduğumun üniversite sınavı...
Bana mutlu olmak, neşeli olmak için en ufak neden verin. Hayatımda yolunda giden ne var ki? Tüm hayallerime o kadar uzağım ki... İtilip kakılmaktan, gereksiz yere yargılanmaktan; kendi kendimi incitmekten bıktım! Tamam mı? İstemiyorum bunların hiçbirini. Kimse bana karışmasın! Karışmayın bana... İstediğim gibi yaşamak istiyorum ben. Ormana mı bırakırsınız, uzaya mı atarsınız bilmem... Yaşamak istediğim tek stres hayatta kalma stresi. Bu lanet olası şehir hayatını yaşamak istemiyorum. Bir odada kalıp; sadece istediğim şeyleri yapmak istiyorum. Başka hiçbir şey yapmak istemiyorum. Peki, ne oluyor? Milyonlarca engel önüme çıkıyor. Hayatı benim kadar sıkıcı biri var mı? Varsa bile; bu kadar uzun süredir sıkıcı olan ve daimi olarak daha da sıkıcılaşan bir hayatı olan biri var mı? Bir dönem sıkıcı olsa bile; sonradan biraz renklenir. Hayatımın ilk yılları, gökkuşağı gibiydi. Okuldan sonra gittikçe soluklaştı. Şu an elimde siyah ve beyaz bile yok. Sadece, tek bir tonda bir gri var. Yakında o da kaybolacak ve ben, hayattan tamamen koparak; sadece dışarıdan bir izleyici olarak kalacağım. Defalarca intiharı düşündüm ve hatta denedim. Her seferinde birileri bana engel oldu. Ama bunu istemiyordum ki... Bu sıkıcılığın bitmesini istiyordum. Ağlamaların son bulmasını, artık gerçekten gülebilmeyi; içten, saf bir şekilde gülebilmeyi istiyordum. Bıktım artık... Her gün, her gün... Sakın bana, önümdeki tek engelin kendim olduğunu söylemeyin. Ben bir engel değilim, rahatça kendi üstümden atlayabilirim. Engel; aşamayacağın kadar büyük şeylere denir. Sevgi gibi... Kalbim kırık, ruhum paramparça... Gözyaşlarım sel, burnum akarca... İstemiyorum. Bunu istemiyorum. Bu zorlukları istemiyorum. İstediğim zorluklar var; ama onlar bunlar değil. Beni daha fazla incitmeden; lütfen siz de empati yapın.
Çocukluğumdan beri, asla "normal" olarak tanımlanan insanlardan olmadım. Delilik denizinin kıyısında, bir ayağım suda; öteki ayağım karada olarak sahil boyu ilerledim. Önümde ve arkamda; ne de yanımda... Kimseyi göremedim. Ben, hep yalnızdım. Kalabalıklar içinde... Maskeler... Takmayı reddettiğim bir maske için dışlandım. Siz, küçüklüğünüzden beri güvenebileceğiniz tek kişinin hayvanlar olmasının acısını bilir misiniz? Onlar bile dinlemezdi beni... Şimdi, az da olsa; güvenebileceğim dostlarım var. Ama, ben hala yalnızım. O sahilde; hala tek başıma, amaçsızca, nereye gittiğimi, zamanı ya da nerede olduğumu bilmeden gidiyorum. Koşuyorum, korkuyorum. İçten içe bağırıyorum. Dışa sesim çıkmıyor. Dönüp duruyorum, kayboluyorum... Denizde bir kaç kişi var; ama çok derindeler. Onlara hiç bir şeyim ulaşmıyor. Sahilin çok ardında, bir orman ve onun da ardında bir çöl var. Ormanda bir kaç kişi, çölde ise çok fazla kişi var. Kıyı şeridinden ayrılamıyorum. Ormana ve çöle koşmak istiyorum; bir ıstakoz tutuyor ayağımı. Beni geri çekiyor, suya düşürüyor. Bu sahil şeridi, benim olduğum yer... Hiç kimse yok. Ormanda dahiler, denizde deliler, çölde ise normaller var. Ben hiçbiri değilim... Normalliğe çok uzak olmamın yanı sıra; dahiliğe ve deliliğe de çok uzağım. Neyim ben?
Bu sahil şeridinde; bir deniz kabuğu ilgimi çekiyor. Eğilip almak istiyorum, bir dalga geliyor; beni mahvediyor. Başka bir hayat istiyorum.
Yüzlerce kapı var her tarafımda. Ama olmuyor. Kimisi kilitli, kimisinden içeri almıyorlar. Açtığım kapılar ya kapanıyor; ya da beni o lanet olası kıyı şeridine geri gönderiyor. Kumlar, gitgide bir bataklık olup; beni içine çekiyor. Korkuyorum.
Kendimi, uzaktan; arkadan izliyorum. Çaresizliğime üzülüyorum, kendi kendime. Alıp başımı çekip gitmek istesem bile... Başaramıyorum. Hayat, beni itip kakıyor. Kader, uzaktan olanları izliyor. Dua; en beteri de o... Bana yardımcı olmak istese bile, kısıtlanıyor. Etrafımda; garip bir kafes içindeyim. Belki de bu yüzden sahilden ayrılamıyorum. Bu kafesin ne olduğunu bilmiyorum. Sonra, şeytanı görüyorum. Kıs kıs gülüyor halime. Ben, bilmiyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder