Bölüm 8: Bir shinki efendisine neden zarar verir?
Of... "Sanırım elime yüzüme bulaştırdım, değil mi?" diye sordum. Ha!? Bir fısıltı... Kükreyen bir fısıltı ve rüzgar uğultusu... Gözlerimi kocaman açtım ve "Geliyor" dedim. "Ne?" Anzu-sensei duymadı mı? "Duymuyor musunuz?" diye sordum. "Biz safkan insanlar, ayakashi'lere karşı siz magatsunin'ler kadar hassas değiliz. Ama işte, shinki'n" dedi ve kılıcımı attı. Pencereyi açıp, dışarı çıktım. Bir güneş tutulması... Güneş tutulmaları, ayakashi'lerin gündüz en güçlü olduğu vakitlerdir. Ama; benim bir artım var: Benim de gücüm artıyor. Bu arada, Aiko bana takmış durumda. Ama onu göremedim. Sadece bir kaç ayakashi, cin ve horrou vardı. Tamam, önce horrou'lardan başlayalım. Onlar daha güçlü. Tam eğilip, saldırı pozisyonu almıştım ki... Onu gördüm: Biiruzebabu. Böcek şeytanı. Lafzı okudum ve ona fırlayarak, kolunu kestim. Yok oldu; ama bittiğini sanmıyorum. Muhtemelen sadece kaçmıştı. O sırada, diğer ayakashi'leri kesmeye çalıştım ama bir türlü beceremedim. Elimde hiçbir şey yoktu... O sırada, sudan mızraklar; ayakashi'leri parçalayarak sıktı ve yok etti. Bir ayakashi'nin üstündeyken, aşağı baktım. Tomoko... Oh. O sırada, dengemi kaybedip düştüm. Ah! Çok fena yere çakılmıştım. Ayıldığımda, yine hastane odasındaydım. "İyice müdavimi oldun bakıyorum?" dedi doktor. Anzu-sensei, "Silah listesi geldi" dedi. Silah listesi? Ah... Sınıfımızda olan silahlar listesi...
O gün; derse girdik. "Konumuz, nora'lar" dedi sensei. Nora? O da ne? Noragami'deki nora mı? Anzu sensei, devam etti: "Noralar, bir çok efendisi ve bir çok ismi olan shinki'lerdir. Bir kişinin ne kadar shinki'si varsa o kadar güçlü, bir shinki'nin ne kadar efendisi varsa o kadar güçsüz ve başına buyruktur. Bu arada; bugün sınıfımıza yeni biri katılıyor. Çin'den geldi ve şey... Sadece bir noraya tabii oluyor..." Bu saçma değil miydi? İçeri girdi; beyaz, uzun saçlarıyla; gözlerinin biri mavi, öteki yeşildi. "E.. Her şeyden önce, ben bir erkeğim." Ha!? Nasıl olabilir!?
"Adım Lei ama bana geldiğim yerde genelde Noraist derlerdi." Sonra, sağ elini sağ tarafa doğru açıp; "Umaru! Gel!" dedi ve basit bir kamp bıçağı, elinde belirdi. "Nora'lar, onları çağırmanı gerektiren karmaşık ve modern silahlardır." diye artistlik taslayıp yerine geçti.
Of... "Sanırım elime yüzüme bulaştırdım, değil mi?" diye sordum. Ha!? Bir fısıltı... Kükreyen bir fısıltı ve rüzgar uğultusu... Gözlerimi kocaman açtım ve "Geliyor" dedim. "Ne?" Anzu-sensei duymadı mı? "Duymuyor musunuz?" diye sordum. "Biz safkan insanlar, ayakashi'lere karşı siz magatsunin'ler kadar hassas değiliz. Ama işte, shinki'n" dedi ve kılıcımı attı. Pencereyi açıp, dışarı çıktım. Bir güneş tutulması... Güneş tutulmaları, ayakashi'lerin gündüz en güçlü olduğu vakitlerdir. Ama; benim bir artım var: Benim de gücüm artıyor. Bu arada, Aiko bana takmış durumda. Ama onu göremedim. Sadece bir kaç ayakashi, cin ve horrou vardı. Tamam, önce horrou'lardan başlayalım. Onlar daha güçlü. Tam eğilip, saldırı pozisyonu almıştım ki... Onu gördüm: Biiruzebabu. Böcek şeytanı. Lafzı okudum ve ona fırlayarak, kolunu kestim. Yok oldu; ama bittiğini sanmıyorum. Muhtemelen sadece kaçmıştı. O sırada, diğer ayakashi'leri kesmeye çalıştım ama bir türlü beceremedim. Elimde hiçbir şey yoktu... O sırada, sudan mızraklar; ayakashi'leri parçalayarak sıktı ve yok etti. Bir ayakashi'nin üstündeyken, aşağı baktım. Tomoko... Oh. O sırada, dengemi kaybedip düştüm. Ah! Çok fena yere çakılmıştım. Ayıldığımda, yine hastane odasındaydım. "İyice müdavimi oldun bakıyorum?" dedi doktor. Anzu-sensei, "Silah listesi geldi" dedi. Silah listesi? Ah... Sınıfımızda olan silahlar listesi...
O gün; derse girdik. "Konumuz, nora'lar" dedi sensei. Nora? O da ne? Noragami'deki nora mı? Anzu sensei, devam etti: "Noralar, bir çok efendisi ve bir çok ismi olan shinki'lerdir. Bir kişinin ne kadar shinki'si varsa o kadar güçlü, bir shinki'nin ne kadar efendisi varsa o kadar güçsüz ve başına buyruktur. Bu arada; bugün sınıfımıza yeni biri katılıyor. Çin'den geldi ve şey... Sadece bir noraya tabii oluyor..." Bu saçma değil miydi? İçeri girdi; beyaz, uzun saçlarıyla; gözlerinin biri mavi, öteki yeşildi. "E.. Her şeyden önce, ben bir erkeğim." Ha!? Nasıl olabilir!?
"Adım Lei ama bana geldiğim yerde genelde Noraist derlerdi." Sonra, sağ elini sağ tarafa doğru açıp; "Umaru! Gel!" dedi ve basit bir kamp bıçağı, elinde belirdi. "Nora'lar, onları çağırmanı gerektiren karmaşık ve modern silahlardır." diye artistlik taslayıp yerine geçti.