Konum bitti. Bahsedecek bir şeyim yok. Mecalim ve anlatma isteğim de yok. Umudu öldür, duyguyu öldür. Acı çekmezsin. Hâlâ saçma umutlara sahip olabilmem aslında bir bakıma hayranlık uyandırıcı. Modernite ve modern toplum çöp. Yaşadığımız dünya da pek bir şeye benzemiyor. İnanç aklı korumanın yoludur. Dünya zaten yeterince sıkıcı ve iğrenç, bunu bir de maddesel kalıplara hapsetmek salakça bir iş. Soyutluk önemli. Soyut-somutu "Gerçekdışı-gerçek" diye öğretirseniz "Duygular somuttur." diyen tiplere yol açarsınız. Bizzat tanıdım, oradan biliyorum. Hayvan öldürüp yemekle bitki öldürüp yemek arasında bir fark yok, aslında bu teknik olarak yamyamlığın da yemek yemekten herhangi bir farkı olmadığı anlamına geliyor. Ahşap kullanmakla deri kullanmak arasında da bir fark olmadığı anlamına geliyor aynı zamanda. Gerçi kurtlar gibi yamyamlık yapmayan canlılar da var, tavşanlarda ise NŞA tamamen otçul oldukları halde görülüyor. Ekonomi ve para gereksiz kavramlar, siyaset de öyle. Modern ilişkiler neyin üzerine inşa ediliyor ki? Sevgililik ve evlilik gibi şeylerden bahsediyorum, neyin üzerine inşa edildiği hakkında gördüğümde midemi bulandıran birkaç şey dışında bir fikrim yok. Yani, sonuçta hiç içinde bulunma fırsatım olmadı. Yaşamak midemi bulandırıyor. Umutsuz durumum devam ederse ya İnsta'dan millete yazmaya başlayacak ya da Tinder veya Okcupid falan indireceğim. Hahaha... O kadar cesaretli olsaydım şu an yalnız olmazdım zaten. Veya olurdum, ne görünüşümün ne de kişiliğimin çekici bulunabileceğini hesaba katarsak. Geleceğe dair plan ve hayallerimde hep tek kişi olduğumu fark ettim geçen gün. Hayatında umursaman gereken birinin olmasına dair umut yoksa ama sen yine de anlamsız umutlara, bir mucize fikrine tutunuyorsan bencil olmanın nesi kötü ki? Aslında, bencillik doğanın istediği şeydir: Belli bir düzeyde bencillik içermeyen hiçbir varlığın soyu devam edemez. İnsanlar sürü hayvanıdır yine de yani işin içine toplum ve toplumun çıkarları da giriyor. Aseksüel olsaydım daha rahat edeceğimi düşünüyorum. Aseksüellerin duygusal ilişki ihtiyacı var mı ki? Hiç de bilmiyorum ha, ona bir bakayım. Ne anlatıyorum ben? Geçen sene... 2020'de yani, 2019'da değil, koronanın hayatımı değiştirmediğini düşünüyordum. Eh, değiştirmedi. Kendi rızamla dışarı çıkmayı reddetmeyi özledim. Neden özleyeyim ki böyle bir şeyi? Bütün sorunları bahanelerle kapatıp sonra esas soruna kendim bile ulaşamıyorum. Aslında, temel sorunun ben olduğum anlamına gelmiyor mu bu? Hiç var olmasaydım herkes daha mutlu olurdu, ben dahil. Ölme hakkı insana verilmesi gereken bir hak. Özellikle de benim gibi intihar edemeyecek kadar korkak olanlara. Galiba bu kadar... Hayır, dahası da olduğuna eminim. Sadece mecalim yok. Hayat dediğin şeyin kendisi sıkıcı, koronadan önce de öyleydi. Bu da sıkıcı. Bir sokakta zombi kesebileceğimiz aşamaya gelseydik iyiydi. Ne işle uğraşmak istediğime karar veremiyorum. Hepsinin çok fazla olumsuzluğu ve bunlara kıyasla çok az getirisi var. Herhangi bir şey yapmak isteyip istemediğimden de emin değilim. Uğraşabileceğim birkaç şey vardı ama yasal durumları yok. Hayır, yasadışı değiller; onunla ilgili doğru düzgün yasalar yok, o sebeple de her an her yerden ceza yiyebilirsin, izin alabilir veya alamayabilirsin... Teknoloji işleri biraz zorlaştırıyor. Küresel ısınmanın sorumlusu sanayidir bu arada, daha doğrusu endüstriyel tarımdır. Buğdayı Sümerler, sığırı Antik Mısırlılar, tavuğu Antik Çinliler, koyunu Hunlar, domuzu Romalılar, pirinci Antik Hintler gibi yetiştirmeye devam etseydik böyle bir sorunumuz olmazdı. En azından ortalıkta "Sığır etinin karbon ayak izi" diye dolaşan tipler olmazdı, o da olumlu. Ben ne anlatıyordum ki? Neyse, dahası aklıma gelmiyor. Keşke bu kadarı da gelmeseydi de mutlu mesut yaşasaydım. Zamanında bir siyasetçi "Kerhaneleri kapatalım da millet bizi mi siksin?" demişti, demiş; kim olduğunu hatırlamıyorum. Porno siteler için yöneticilerin bu görüşte olması gerekiyor. "Porno tecavüze yol açar." şeklinde bir argüman var gerçi, peki o zaman neden pornonun yasak olduğu Türkiye, Çin ve Arap ülkeleri vaka sayılarında her geçen sene rekor üstüne rekor kırarken endüstrinin kökeni olan ve bundan milyonlar kazanan Amerika'da, Almanya'da ancak "Hapiste tecavüzcünün kıçına eroin tıkıp meydanda eşek gibi anırttılar." gibi haberle duyuyoruz? Japonya bir istisna, onu geçiyorum. Ben neden hiç başka işim gücüm yokmuş -ki yok- veya tek derdim buymuş -ki bin tane çok daha önemli ama görmezden gelmeyi ya da öylece dertlenmeyi seçtiğim derdim var- bu konudan bahsediyorum şu an? Şu anki hayatımı böyle böyle çöp ettim işte. Yok, hayır; ciddi ciddi bir mucize falan olmazsa kurtarılamam ben. Böyle kaldık, başarısız oldum işte. İnsan olarak, kul olarak, çocuk olarak. Aslında kul, etimolojik açıdan baktığımızda zaten insan demek. Kişi de yine insan demek, neyse. Ebeveyn olarak da başarısız olmayı tatmak isterdim bak bir, içimde kaldı. Ömür boyu başarısızlık plaketi. Bana ondan vermeleri lazım. Ha, öğrenci olarak da başarısız oldum; "öğrenci olarak başarılı olmak"tan anladığınız az çok iyi denebilecek notlarla sınıfı geçip mezun olabilmekse onda başarılı oldum gerçi. Ama o öyle bir şey değildir, böyle bir düşünce de çöp. Neden hâlâ yeryüzü üstüne kaynakları tüketiyorum? İntihar edemeyecek kadar korkak olduğumdan, doğru. Sevgili istiyorum... Veya kedi. Belki ikisi birden? Eh, kalbimdeki boşluk artık doldurabilecek seviyeyi geçti. Ömrümü adamak isteyebileceğim ve onun da bunu kabul edeceği birini bulsam bile veya harem animesi ana karakterine dönsem bile -ki birçok liseli eşek başkarakterden daha iyi olduğumu iddia edebilirim rahatlıkla- dolmayacak zannımca. Öldükten sonra birçok talebim olacak, bir de bir yerlerden hakkımı almaya çalışacağım. Eh, vermem gerekenler de var. Sonuç ne olacak ki? Neyin sonucu? Sıfır-sıfır. "Ben zorunlu olarak insan doğdum, tesadüfen Fransız oldum." diyen bir filozof vardı, kim olduğunu hatırlamıyorum. Ama bu insanı üstün gören çiğ bir bakış açısı, aynı mantıkla domuz olarak doğabilir, meşe ağacı olarak pelitten fırlayabilir ya da kaya olarak oluşabilirdin. Hani insan zorunlu, Fransız tesadüf ayrıştırmacı (ayrımcı değil, ayrımcı farklı bir şey) bir bakış açısı; insan zorunluysa Fransız da zorunludur, Fransız tesadüfse insan da tesadüftür. Gerçi benim daha birleştirici bir bakış açım var, modern toplumda geçer akçe ayrıştırmacı bakış açısı olsa da. Ağaç, çiçek, domuz, at, balık, yılan, sinek, kedi, köpek, buğday ve insan benim nezdimde aynı. Ayrıca nasıl ki ülkende işgalci istememe hakkın varsa evinde sinek ve hamamböceği istememe hakkın da var, işgalcilere silahla (Sineklik, terlik vs.) müdahale etme hakkın da tabii.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder