Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

2 Temmuz 2024 Salı

Gündem Hakkında Konuşmayacağım Demiştim ama... Ufak Bir Şeyden Bahsedip Geçeceğim

(Bu yazı, aslında "Şelale Projesi" yazısının 02.07.2024 kısmının bir bölümü, dayanamayıp ayrıca da yayımlıyorum)

Kayseri'de başlayan olayların da ne yöne gideceği meçhul. Çünkü bizim milletin tarihî kuyruk acıları olan düşmanlarımızın hâlâ anlayamadığı çok acayip bir özelliği var, bizim millet çok sabırlı. Öyle böyle değil, zaten o yüzden uluslararası arenada bu hükümetten önce bile şamar oğlanı gibiydik -bir nevi "vur ensesine, al ekmeğini" kontenjanı- ama sabrı bir kez taşınca ne yapabileceğini kestirmenin imkanı yok. Saman alevi gibi parlayıp sönebilir de anandan emdiğin sütü burnundan getirene kadar işin peşini bırakmayabilir de. Ayrıca düşman da ayırmaz: "karşı tarafın" savunucularına/destekçilerine de saldırmadan önce bir dakika bile düşünmez. Bu konudaki tek dileğim Türk halkının ve devletinin bu işten yararlı çıkması ("Türk devleti" deyince başımıza sömürge valisi diye konmuş hükümeti anlayan da siktirsin gitsin Türkçe öğrensin), gerçi "Suriyeli soykırımı" ile suçlanmadan paçayı kurtarabilsek bile kâr ya neyse. Ha tabii en iyisi evlinin evine köylünün köyüne (bu durumda Suriyelinin Suriye'ye, Afgan'ın Afganistan'a vs.*) dönüp şu başımızdaki hainlerden bir an önce kurtulup ekonominin de hiç değilse insanların pahalı/ucuz algısı geri gelecek kadar düzelmesi ama işte bunlar çok kısa sürede olması pek mümkün olmayan, her biri illaki bir çeşit süreç gerektiren şeyler. Hayır yani öyle bir devirde yaşıyoruz ki akvaryumla ilgili yazıda gündemden bahsetmek zorunda kalıyorum. Reva mı lan bu? İşte, bizim milletin şu sabrının taştığında hedef gözetmediğini ve ne yapacağının kestirilemediğini bir anlayıp bizi kendi hâlimize bıraksalar kimseye ilişmeden, en fazla kendi içimizde biraz didişerek yaşayıp gideceğiz ama hiç olur mu? Batılı efendilerimizin (!) Roma'nın ve Britanya İmparatorluğu'nun, Arap hazretlerimizin (!) halifeliğin, Perslerin ve bilumum İranilerin Keyhüsrev'in (namıdiğer Büyük Kiros'un), Yahudilerin Kudüs'ün, Rusların kışkırttığı -ve kendileri de kışkırmaya yer aradıklarından bunda hiç de zorlanmadığı- Ermeni çetelerinin ve daha kim bilir hangi milletin bilmem hangi haltın intikamını aldığını hissetmesi gerekiyor. Nasılsa Türk bıçak kemiğe dayanıp haklı tepkisini vermek zorunda kalınca Türkleri katliamcı, barbar, soykırımcı falan ilan edip geçmek kolay anasını satayım, hiç belgeye, kanıta falan da gerek yok zaten, beyan ettiği etnisitesinin doğru olup olmadığı bile meçhul biri "Türkler bize şöyle böyle yaptı, çok acı çektik." desin yeterli. Ha ama Arap Yarımadası'nda ve Levant'ta Türklere, Balkanlarda hem Türklere hem Boşnaklara hem Pomaklara (Pomaklar Türk mü, Slav/Bulgar mı, yoksa tamamen başka bir şey mi tartışmasına girmeye hiç niyetim yok), Kafkaslarda hem Türklere hem Çerkezlere, Kuzey Mezopotamya'da ve Kuzeydoğu Anadolu'da hem Türklere hem Kürtlere yapılan şeyler mi? "Aile arasında (!) olur böyle şeyler canım, Türkler çok abartıyor. Bak hiç kardeşin (!) ağlıyor mu?"

*Bu Afgan sığınmacıları da hiç anlayamadım yalnız. Lan ben buradan doğuya geçmeye çalışsam İran sınırında sorgusuz sualsiz kurşuna dizilirim, bunlar İran sınırında "Sizinle işimiz yok, Türkiye'ye gideceğiz." deyince İran geçmelerine izin mi veriyor yani? Bizde sınır mınır kalmadı anladık da İran'dan nasıl geçiyorlar lan?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder