Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

1 Ağustos 2023 Salı

Durum Raporu: Kanal D'nin Yediği Diziler, Akvaryumun Doğasındaki Maymun İştahlılık ve Anime

Aklıma "Kanal D'nin yediği diziler" diye bir liste yapmak geldi. Neden? Çünkü Arka Sokaklar'ın hâlâ devam ettiği kanalda bu diziler "reytingsizlik" gerekçesiyle (veya başka gerekçelerle) kaldırıldı. "E, izlenmemiş işte? Kanal D'nin suçu ne?" Çünkü bu geri zekalılar bu dizilerin bazısının başladığını bile kimseye haber vermediler (örnek: Üsküdar'a Giderken), bazısını yayın zamanıyla kafalarına göre oynayıp (üstelik bunu olabilecek en ters şekillerde, örneğin normalde öğlen yayınlanan diziyi gece yarısına koyarak falan, yapıp ve tabii ki yine kimseye haber vermeyip) batırdılar, hele biri var ki dünyanın en geri zekalı "TV dizisini internet dizisine çevirme süreci"ni doğal olarak atlatamayıp öldü (Hangi diziden bahsediyorum? Tabii ki "Ulan İstanbul".), o süreci atlatabilen dizi olamazdı zaten, ona dizi değil anca "hamam böceği" denilebilirdi ve bir de bu tür sorunlar olmadığı hâlde saçma sapan değişikliklerle içinden geçirilerek batırılan var (Şekil 1-A: Geniş Aile)... Bu listenin geneli komedi ağırlıklı olduğu için Kanal D'nin komedi düşmanı olduğunu düşünmeye başladım; ülkenin en sağlam -ve dizilerin hâlâ aklını, az da olsa, kullanabilen senaristlerce yazıldığı zamanlara ait- dram dizilerinden birkaçının da bu kanalda yayınlandığını düşününce bunu "Kanal D neden komedi düşmanı?" sorusunun cevabı olarak belliyorum.

Bak, daha önce akvaryum hobisini ısrarla sürdürme (Sürdürmeye çalışma diyelim... Gerçi bir yerleşik hayata geçsem ilk yapacağım şey doğru düzgün, "yan sump"lı bir bitkili akvaryum kurmak olacak.) sebebim hakkında birkaç bir şey yazmıştım (aha burada). Bunun ikincil, daha doğrusu akvaryum hobisinin zaten tanımında maymun iştahlılığının olmasıyla ilgili bir durum da akvaryumun "değişim"e açık olması olabilir. Şimdi diyelim ki ahşap boyuyorsunuz, dış sebeplerden doğaçlama yapmak zorunda kalmadıkça ahşabı aşağı yukarı planladığınız gibi boyayıp bitirir, sonra da onarımlar -ve belki ufak tefek eklemeler- dışında yaptığınız şey olduğu yerde durur, yeni bir şeye başlarsınız. Akvaristlerde de "yeni akvaryum" krizleri fenadır ama akvaryumun bitmiş işi yenileyebilmeniz gibi, başka neredeyse hiçbir hobide olmayan bir avantajı var. Örneğin başlangıçta hayvan içermeyen (tabii kendi kendilerine gelen mikrofauna ile salyangozlar hariç), sırf bitkiden oluşan bir akvaryum kurdunuz. Sonrasında, canınız lepistes ve karides akvaryumu kurmak istediğinde sadece o akvaryuma lepistes ve karides koymanız yeterli. Tetra mı beslemek istediniz? Karidesleri ver, tetra koy (çoğu türde karidesleri çıkarmaya bile gerek yok). Bu şekilde yapboz gibi "sadece bitki akvaryumu" olarak başladığınız bir şeyi içinde Afrika kalın kuyruklu keleri (Hemitheconyx caudicinctus) ve beta beslediğiniz bir paludaryuma çevirebilirsiniz, sonra onu daha farklı şeylere de dönüştürebilirsiniz. Bazı türler veya konseptler için geçişler ya direkt akvaryumu bozmayı ya da direkt yeni akvaryum kurmayı gerektiriyor doğru, akvaristlerin genelde o şekilde yapmalarını gerektirecek "yeni heveslere" meylettiği de doğru ama burada olasılıklardan bahsediyorum. Bu arada neden onca tür, örneğin leopar gekolar veya bukalemunlar vs. dururken kalın kuyruklu keler örneğini verdim? 1. Tropik canlılar (Doğal yaşam alanları, çöl hayvanı olan leopar gekoların aksine, yağmur ormanları. Evet, Afrika'da yağmur ormanı var, Kongo tetralar da oradan geliyor mesela.), 2. yasallar (Şu anın Türkiye'sinde yasal olan pek az sürüngen var, gerçi sayıları giderek artıyor, çalışmalar umut verici ama bu çalışmalar daha ziyade "şirket" çalışmaları olduğundan her an sürüngenlerin yasallığı tekrar sallantıya düşebilir. Hah neyse, leopar gekolar, herhangi bir bukalemun türü vs. yasal değilken H. caudicintus yasal, bu yüzden.)

Jidou Hanbaiki ni Umarekawatta Ore wa Meikyuu wo Samayou (yani otomat olarak isekai olan adam) çok eğlenceli lan. Ben bildiğin düşük profilli, sonra adını görünce izleyip izlemediğimi bile hatırlayamayacağım "düşük" serilerden birini bekliyordum ama Mushoku'dan iyi isekai (bu arada ironi yapmıyorum, gerçekten öyle). Ha öyle olsaydı da izleyecektim tabii, isekai SoL komedi bağımlısıyım oğlum ben, bir bana bir isekai'ı yarım bıraktırabilecek -veya hiç izletmeyecek- çok az şey var. Onun dışında Seija Musou: Salaryman, Isekai de Ikinokoru Tame ni Ayumu Michi var. Bu bildiğin az önce bahsettiğim düşük isekailardan. Tabii ki bu izleyip hunharca gülmeme engel değil. Ha bir de dandikliğine uygun olarak "aynı yüz sendromu"ndan muzdarip. Çekici olması gereken tavşan kızın yüzüyle bizim başkarakterin yüzü bile aynı olunca karakteri sunulduğu şekilde "çekici" olarak görmek için inançsızlığın istekli askıya alınmasını bozacak kadar çabalamak gerekiyor, o zaman da birkaç parlak noktası olsa da (ayrıca şuna bakın: Saman adamın bir noktası var) zaten dandik olan anime iyice can sıkıyor. Bir şeyin can sıkması sıkıcı olduğu anlamına gelmez bu arada. Evet, kulağa tuhaf geliyor ama sivrisinek örneğinden düşünün: Can sıkarlar ama sıkıcı değillerdir, lan kan içen bir şey sıkıcı olsa vampir miti hâlâ her türlü şekle sokulup durulur muydu? Bu da aynı. Zaten söz konusu karakterin düz insan değil de tavşan kız olması (Bu arada tam anlamıyla farklı bir ırktan ziyade tam anlamıyla azıcık yaratıksı gibi duruyor, o yüzden bu evrende insanlardan tamamen ayrı, tam bir bir yarı-insan ırkı olduğu belirtilene kadar öyle olduğunu varsayacağım.) sırf bu aynı yüz sendromunun etkilerini azaltabilmek için bence, başka hiçbir sebep yok (Yani... Herkes tavşan kızların seksi ve kedi kızların çekici olduğunu bilir.). Suki na Ko ga Megane wo Wasureta da işte Kubo-san veya Komi-san gibi animelere benzeyen bir anime. Hem sevip hem de bir mucize olmadıkça yalnız öleceğim gerçeğini yüzüme vurdukları için katlanamadığım ama sevme kısmım daha ağır bastığından genelde izlediğim sakin, rahat, öyle saçma sapan götten uydurma rakiplerle alakasız drama yapılmayan (Kimi ni Todoke'nin 2. sezonundan bu türü seven herkes nefret eder, çoğu ilk sezonun hayranı olduğu hâlde. Çünkü güzelim hikayeyi kansere çevirdiler.), işin içine harem marem sokulmayan (Komi-san burada garip bir durumda duruyor aslında... Götten rakip uydurulmadığı söylenilemez; ama bunun nasıl yapılacağı konusunda örnek olarak kullanılabilir.) SoL romantik komedilerden. Esas kız kadar görme bozukluğu olan birinin gözlüğünü unutma değil tam aksine gözündeyken gözlüğünü arama alışkanlığı olur, uyanır uyanmaz ilk yaptıkları şey gözlüklerini arayıp takmaktır ve gözleri o kadar bozuksa bunu içgüdüsel olarak yapacakları kadar uzun süredir gözlük takıyorlar demektir (Kendimden biliyorum. Gözümde gözlük olduğunu fark etmeden banyoya girmişliğim var.) ama komedi ve orijinal karakter tasarımı adına bu durumun yıkılıp tam tersi şekilde sunulmasıyla herhangi bir sorunum yok. Aslında öyle olmasa bu sadece esas kızın gözlüklü olduğu -ve muhtemelen bir iki sahne dışında bunun, haklı olarak, üstünde bile durulmayan- sıradan bir romantik komedi olur ve muhtemelen Tada-kun wa Koi wo Shinai'ın (yani bu türü seven herkesin sonuna kadar izlediği ama seven tek bir kişiyi zar zor bulabileceğiniz rezalet ötesi klişe çorbasının, "Nasıl romantik komedi yapılmaz?" dersinde örnek olarak kullanmalık o lanet animenin) düştüğü çukura düşer. Bu arada üçüncü bölümde gerçek bir "gözlük sakarlığı" kullanıp (başındaki gözlüğü aramak) başkaraktere de bunu belirttirdiler kjnedlsm. Yalnız 3. bölümdeki ve 4. bölüm fragmanındaki "yanlış anlaşılma" sahneleri azıcık sinirimi bozdu. Arada bir neyse de bu durum devamlılık sağlarsa sikerler, umurumda bile olmaz direkt bırakırım animeyi. Bu ne lan, Çocuklar Duymasın mısınız siz? Shiro Seijo to Kuro Bokushi çok iyi lan. "Gabriel Dropout romantik komedi olsaydı nasıl olurdu?" sorusunun cevabı gibi. Bunu animenin "tadı" anlamıyla söylüyorum tabii, yoksa karakterlerin de konunun da ortamın da Gabriel Dropout ile alakası yok. Aslında son zamanlarda gördüğüm en orijinal karakter tasarımlarına (hem kişilik hem de görünüş olarak en orijinal karakter tasarımlarına), temaya ve ortama* sahip. Gabriel Dropout'a en benzeyen yanı "etrafta melekler falan dolanırken nasıl herhangi bir fantastik olay göstermekten kaçınırız?" sorusuna verilen cevapmış gibi durmaları ama iki anime arasındaki cevabın "tadı" iki animenin insana hissettirdikleri arasında en farklı olan şey. Bu arada Kilise'nin "iyi" olduğunu gördüğüm ilk anime de bu, kalanların hepsinde ya dümdüz kötü ya da ahlaki açıdan fazlasıyla belirsizdi. "Fantastik Kilise"lerin bile çoğu aynı, onlar arasında bile iyi olan çok az ama dümdüz klasik Hristiyanlıktan bahsediyorsak bu, izlediğim ilk -ve muhtemelen var olan tek- örnek. İronik bir biçimde iyi olmaya en yakın olan Kannagi'deki Kilise'ydi ama ona da direkt "iyi" denemezdi, en fazla "iyimsi nötr" olarak tanımlanabilirdi. 4-nin wa Sorezore Uso wo Tsuku acayip eğlenceliymiş lan. Joshikousei no Mudazukai ve Lucky Star birleştirilip üstüne Saiki Kusuo sosu atılmış gibi ama daha iyisi.

*Tamam, sonuncuyu biraz abarttım. Sonuçta dümdüz "Belirsiz ama sanki modern çağdan hemen önce gibi bir tarihteki İngiliz kırsalı" dekoru var ama bu dekoru animelerde çok sık gördüğümüzü söyleyemezsiniz. Aslında aklıma ikisi dümdüz modern, biri de dümdüz Ortaçağ olan üç tanesi (Kin'iro Mosaic, Mahoutsukai no Yome, Nanatsu no Taizai) dışında İngiliz kırsalı dekoruna sahip anime gelmiyor bile.

𐰼𐰓𐰢:𐰇:𐰴𐰖𐰀𐰠𐰃 𐰼𐰓𐰢:𐰈:𐰵𐰗𐰁𐰠𐰄 ᠡᠷᠲ‍ᠡᠮ ᠥ᠃ ᠬᠠᠶᠠᠯᠢ أردم عُ. خيالى Erdem Ö. Hayalî

Delinin teki. Israrla umut etmeye çalışıyor. Gölgesini kovalamakla meşgul. Erdem Ö. Hayalî mahlasıyla kitap* yazdı, şimdi de yayınevlerinin yamyamlıkları ve doğrudan yayıncılık servislerinin onlardan da beter olması nedeniyle umarsızca bir çıkış yolu arıyor. Tüm kitaplarını yazdığı mahlası artık bloğunda da (Evet, “blog” kelimesinin G’si yumuşar. Blokun K’si ise yumuşamaz.) kullanıyor.

*Ejderin Mührü (ALMAYIN! Benim yazdığım kitap değil bu, editörün kafasına göre yaptığı değişiklikler ve hatalarıyla dolu bir saçmalık sadece. Bu kitabın imlası, düzenlenmeden önce daha düzgündü lan? Ortadan bölünmüş cümle yoktu en azından. “Düzelteceğiz” demiştim ama artık o kadar da umutlu değilim, neden olmadığıma dair blogda “doğrudan yayıncılık” diye aratarak bilgi edinebilirsiniz. Halihazırda aldıysanız da düzeltme işini yaptıktan sonra -tabii onu da yapabilirsek- bir şeyler ayarlayacağım.)

𐰲𐰓𐰼𐰭:𐰢𐰜𐰼𐰇 ᠡᠵᠲ‍ᠡᠷᠢᠩ ᠮᠥᠭ᠍‍ᠷᠥ اژدريڭ مهرى

INFP 6w5 sp/sx 694 (6w5-9w8-4w3)* EII-Ne RLUEI EFVL melankolik-flegmatik Kaotik nötral

*Üçlü tip teorisinde kanatlar yok biliyorum ama teori devamlı değişip yenileniyor zaten.

☉♓︎   ☽♌︎   Asc♊︎   ☿♈︎♀♒︎♂♈︎♃♓︎♄♈︎♅♒︎♆♒︎♇♐︎⚷♏︎⚸♎︎☊♍︎🜊♏︎

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder