Çok iyi ve çok sayıda güncel anime var şu aralar. Bu arada yaz dönemi serilerinin %90'ının çevirisi yarım bırakıldı. En sonunda ben bir fansub kurup kafalarına vura vura çevirteceğim, bu nedir... Hemen o yarım bırakılanların ilk aklıma gelen Release the Spyce. Sonra Akanesasu Shoujo var. Öte yandan bir Zettai Shounen var ki anime 2006'da çıktı, 2018'in başında çevrilmeye başlandı. İkinci bölümün çevirisi bir yıl sonra geldi. Bu iş böyle olmaz. Ha, eski serilerden Japonya'da da batıda da oldukça popüler olan Kemono Friends'in de çevirisi yarım bırakıldı.
Ama konumuz güncel animeler: Tabii ki Slime datta ken var, novel'i süper gidiyordu. Daha Milim Nava filan gelecek, işler çok güzel olacak o zaman.
3d Kanojo: Real Girl'ün ikinci sezonu çıktı. Ve tabii ki romantizm animelerinin %99,99'u gibi kanser eden bir biçimde ilerliyor. Romantizmde favorim Kimi ni Todoke'dir ve o bile ikinci sezonda kanser etti, bu Japonlar kanser etmeyen romantizmi beceremiyorlar, belli.
Tate no Yuusha var, novel'i ve mangası bayağı iyi diyorlar. İlk bölüm de gayet güzeldi, bakalım ileride ne olacak.
Ondan sonra Youkoso no Neverland var, onun da ilk bölümü bayağı iyi. Bir de şeyin, neydi adı... Darling in the FranXX'ın çakması gibi gelen bir seri vardı, adını unuttum. Onun ilk bölümü biraz sade, ikinci bölümde karar vereceğim. Ha aklıma gelmişken 3d Kanojo'da Itou ve Ayado'nun durumlarına çok üzülüyorum lan. Ana karakter her zamanki gibi yıkık zaten, değişen bir şey yok.
Asobi Asobase de yarım bırakılmıştı, şimdi düzgün biçimde devam ediyor çevirisi. Tsurune sonbaharda başlamıştı, çok güzel ilerliyor şimdilik. Ben kendim de okçu olduğum için okçuluk temalı bir anime bulunca hiç kaçırmadım. Gerçi kyuudo ve Türk okçuluğu arasında bazı farklar var ama bizdeki kepaze ve kepaze çekme olayı kyuudo'da da varmış. Japonlar zihgir kullanmıyormuş bu arada, onun yerine yugake denen bir eldiven kullanıyorlarmış. Tabii Japon-tarzı ok çekişiyle zihgir anlamsız olurdu. Üç parmak atışı yapan Yunan ve Romalılar zihgir kullanıyor gerçi ne alakaysa. Ha bir de torbagez olayı da kyuudo'da da varmış. Tabii onların eski Japonca, modern Japonca'da pek bir karşılığı olmayan adları da var ama unuttum.
Aslında kyuudo ve Türk okçuluğu arasında üç temel fark var, onlar dışında hem teknikler hem de felsefe yönünden oldukça benziyorlar:
1. Kullanılan ekipman. Kyuudo'da yumi denen (Aslında modern Japoncada her türlü yaya yumi deniyor) uzun (İngiliz uzunyaylarından bile uzun), bambudan yapılma (bazen bambu-dut karışımından) yaylar kullanılıyor. Bu yaya uygun olarak Ya denen uzun, üç tüylü oklar kullanıyorlar. Hakama denen şalvar benzeri bir giysi ve onu tamamlayan keikogi denen göynek benzeri bir giysi giyiyorlar. Bazen üstüne kimono (bizdeki kaftana ve Avrupa'daki robe'a karşılık gelen bir giysi) ve kızlar için bir çeşit göğüs kalkanı (chestplate Buz ve Ateşin Şarkısı'nda göğüs kalkanı olarak çevrilmiş, çok beğendim, kullanıyorum. Çok uygun bir çeviri çünkü, bizim kültürde zırhlar da kaftanlar gibi tam takım olduğu için chestplate diye bir şey bizde pek yok) da kullanılıyor.
2. Atış tekniği. Türkler, Moğol çekişi de denen başparmak çekişi kullanırken Japonlar başparmak çekişi ve kıstıma tutuşu arasında bir şekilde oku çekip atıyorlar. Blogda buna dair yazı var, kıstırma çekişini, Japon tutuşunu, başparmak çekişini ve üçparmak çekişini görebilirsiniz. Aha link: http://erdeminblogu.blogspot.com/2017/07/ok-tutuslar-sral-tam-listesi.html
3. Hedefler. Türk okçuluğunda puta, tabla, kabak gibi çeşitli hedefler kullanılsa da puta ve tabla göğüs hizasındadır. Okçuluk demişken okçuluk ekipmanlarımı komple toplamam ve süslemem bitince o yazı da gelecek. Hayvan gibi yazı gelecek diyemem çünkü bir kamp ve okçuluk ekipmanları şeysi var. O yazıda da bol bol araya bazı bilgiler sıkıştırdım. Neyse, kyuudoda hedefler tabla hedeflerine benzer ama yere konur. Açı filan hemen hemen aynı ama göğüs hizasına değil, yere konur.
Dororo var, çok bekleniyordu ama izleyip izlemeyeceğime sonra karar vereceğim. İlk bölüm pek... Neyse... Egao no Daika, onu da izleyip izlemeyeceğime sonra karar vereceğim.
Tabii Radiant ve SAO Alicization var bir önceki dönemden kalan, onları da izliyorum bakalım. SAO genel olarak birinci sezonun ilk yarısından sonra pek sevilmiyor ama ben hepsini izledim. Tokyo Ghoul'un üçüncü sezonunu izlemedim ama. Boogiepop'un yeniden yapımı mı ne öyle bir şeyi var, ilk bölüm bayağı kafa karıştırıyor ama izlerim ben onu. Kafa karıştıran şeyleri seviyorum. Şimdi de Doukyonin wa Hiza, Tokidoki, Atama no Ue'yi izleyeceğim o da yeni çıkan bir seri. Hadi ben kaçtım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder