Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

31 Mart 2018 Cumartesi

Yazmayı Özledim

Sadece blog anlamında değil. Roman ve şiir de yazıyordum, daha doğrusu yazmaya çalışıyordum eskiden; ama son zamanlarda hem aklıma yazacak bir şey gelmiyor, hem yazmaya fırsatım olmuyor, ezkaza bir şeyler yazarsam da beğenmeyip siliyorum. O yüzden bu yazma işlerine emekli olunca devam etme kararı aldım. Aşçılığın emekliliği mi olur lan, demeyin; işte kendi restoranımı açıp bütün işleri çalışanlara yıkınca emekli olmuş olacağım. Tabii bunun için okul hariç en az beş yıl gerekiyor, o da en iyimser tahminle. Neyse... İşte o yüzden, bu yazma işlerine şimdilik ara verdim.

Son zamanlarda yeniden çokça düşünmeye başladım. "Ne olacak?" diye, "Hepsi bu mu?" diye, "Dünyada hiçbir iz bırakabilecek miyim?" diye, "Bir şeyler değişecek mi ki?" diye... Hepsi olumsuz görünebilir; ama hayata tutunmak için bu tür düşüncelere ihtiyacım var.

Bu arada leopar gekom Mikku'nun adını Fırat olarak değiştirdim. Kendisinin Türkiye'de yaşayan Fırat keleri adlı bir akrabası var da; o yüzden. Latince adı da şu: Eublepharis angramainyu. Çok yakın türler kendileri aslında, genelde biyolojide yakın türler için "kuzen" ifadesi kullanılır ama bunlar kuzen bile değil, direkt kardeş.

Düşünceler diyorduk... Hayat hakkında düşünüyordum. Evet, tatsızlıklarla ve olumsuzluklarla dolu; hatta %90'ı bunlardan oluşuyor. Yine de o %10 için katlanmaya değer. Sorunlar, sorunlar... Herkesin farklı sorunları var. Kimisi ölümle burun buruna yaşar mesela...

Mutsuz muyum? Hayır, yukarıdaki düşüncelere rağmen aslında gayet mutluyum. Belki de tek ihtiyacım olan biraz düşünmekti, son zamanlarda (yani şu düşünceler başıma üşüşmeden hemen önce) pek düşünmediğimi fark etmiştim zaten. Planlar, projeler, istekler... Neden hepsi bizle ilgili olmak zorunda? Cidden; neden insan herhangi bir şey istemeden, herhangi bir şey planlamadan yaşayamıyor ki? Mutlak mutluluk ve hatta özgürlük ancak bu şekilde bulunabilir. Bunun insan doğasına ve psikolojisine aykırı bir durum olduğu gerçeğini aradan çıkarırsak tabi.

Son zamanlarda FRP dünyaları oluşturmaya çalışıp duruyorum ve inanın bana, bütün bir romanı yazmaktan daha zor. İkisini de denemiş ve ikisinde de çuvallamış biri olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Aslında, romanlarda çuvallamadım... Sadece sonunu bağlayamadığımdan hepsi yarım kaldı, o kadar.

Bu yazı karamsar ve hatta iç karartıcı gibi görünebilir, öyle de zaten... Ama her şeye rağmen mutlu ve huzurlu bir şekilde yazıyorum bu yazıyı. Bütün yazdıklarıma rağmen keyif alarak. Keyif demişken; roman ve şiir işinden son zamanlarda keyif de alamamaya başlamıştım zaten, bu mola bana iyi gelecek. Tabii o kadar sabredemeyebilirim; belki üniversiteden sonra, belki daha erken yazmaya dönebilirim ama yine de bir mola şart.

Delilere en yakın kişilerin, en başarılı kişiler olduğunu fark ettim. Deliliğe yeterince yakınım; ama başarı? Şimdiye dek kayda değer bir başarı elde edemedim... Çabalamak gerçekten yorucu ve hatta acıtıyor. Yine de dediğim gibi mutlu ve huzurluyum.

O zaman, başka bir gün yeniden kafama estiğinde görüşürüz.

14 Mart 2018 Çarşamba

Türk Devletlerinde Sürdürme Sistemi ve 16 Büyük Türk Devleti Hakkında Ufak Düzeltmeler

Daha önce, 16 Türk devleti işinde 1. sayılan Hunların, Türkiye Türkleri ile doğrudan ilişkisi olmadığını söylemiştim. Bu doğru; ama bir sıkıntı var: Türk devletleri, çoğunlukla kendinden önceki devletin yerine geçmeye, onun yerini doldurmaya çalışır. Yani, Türk devlet geleneğinde aslında bir süreklilik vardır.

O zaman, baştan alıyoruz. Büyük Türk devletleri ve ardıllarını yazıp; Türkiye Cumhuriyeti'ne ulaşınca kaç tane olduğunu sayacağım. Öncelikle, Hunlardan değil; İskitlerden başlıyor.

1) İskitler: Sakaların, Batıda kalan kolu olan Eskit veya Eski'ler tarafından kurulmuştur. Ardılı Hunlardır.

2) Asya Hun Devleti: Kıpçak halklarından Kunlar tarafından kurulmuştur. Öncülü İskitler, ardılları Doğu Hun Devleti, Batı Hun Devleti, Akhunlar ve Göktürklerdir. Batı Hun Devletinin ardılları Güney Hun Devleti ve 16 Türk Devleti listesinde Batı Hunları diye geçen Kuzey Hun Devletidir. Kuzey Hun Devletinin ardılı da Avrupa Hunlarıdır.

3) Göktürkler: Oğuz halklarından Köktörük veya Öküktürk aşiretinin Eçine ve Ashide aileleri tarafından kurulmuştur. Asya Hunlarının mirasçısıdır; öncülleri Asya Hunları, Asya Avar Devleti, Akhunlar, Kuzey Wei Tabgaç Devleti ve Sibirler'dir. Ardılları Batı Göktürk Devleti, Doğu Göktürk Devleti, Avrupa Avarları (16 Türk devleti listesinde Avar Kağanlığı diye geçen), Hazar Kağanlığı, İkinci Doğu Göktürk Devleti, Büyük Bulgar Hanlığı ve Uygur Kağanlığı'dır.

4)

A. Uygur Kağanlığı: Uygurlar tarafından kurulmuştur. Öncülü İkinci Doğu Göktürk Devleti'dir. Ardılları Karluklar, Kansu Uygur Hanlığı, Karahoca Uygur Hanlığı ve Karahanlılar'dır.

B. Hazar Kağanlığı: Sibir halklarından Kazarlar tarafından kurulmuştur. Öncülü Batı Göktürk Kağanlığıdır. Ardılı Gazneliler'dir.

5)

A. Karahanlılar: Uygur halklarından Karakanlar tarafından kurulmuştur. Öncülü Uygur Kağanlığı, ardılları Doğu Karahanlılar, Batı Karahanlılar ve Büyük Selçuklu Devleti'dir.

B. Gazneliler: Oğuzlar tarafından kurulmuştur. Öncülleri Oğuz Yabguluğu ve Hazar Kağanlığı, ardılları Delhi Sultanlığı, Memlükler, Safeviler ve Büyük Selçuklu Devleti'dir.

6) Büyük Selçuklu Devleti: Oğuzların Kınık boyunun Salçukoğlu ailesi tarafından kurulmuştur. Öncülleri Karahanlılar ve Gazneliler, ardılları Anadolu Selçukluları, Kirman Selçukluları, Harezmşahlar, Böriler, Zengiler, İldenizliler, Erbil Beyliği, Salgurlular, Mengüçlüler, Çaka Beyliği, Dilmaçoğulları, Danişmendliler, Saltuklular, İnaloğulları, Ahlatşahlar, Artuklular, Çobanoğulları ve Tanrıbermiş Beyliği, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Kazak Hanlığı'dır.

7) Anadolu Selçuklu Devleti: Selçukoğlu ailesinden Kutalmışoğulları tarafından kurulmuştur. Öncülleri Mengüçlüler, Çaka Beyliği, Dilmaçoğulları, Danişmendliler, Saltuklular, İnaloğulları, Ahlatşahlar, Artuklular, Çobanoğulları ve Tanrıbermiş Beyliği ve Büyük Selçuklu Devleti'dir. Ardılları Karamanoğulları, İnançoğulları, Pervaneoğulları, Eşrefoğulları, Menteşeoğulları, Dobruca Beyliği, Alaiye Beyliği, Karesioğulları, Candaroğulları, Kayı uçbeyliği, Germiyanoğulları, Hamitoğulları, Saruhanoğulları, Tacettinoğulları, Aydınoğulları, Tekeoğulları, Ramazanoğulları, Eretna Beyliği, Dulkadiroğulları, Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti'dir. Kayı uçbeyliğinin ardılı da Osmanlılardır.

8) Osmanlılar: Kayı boyunun Karakeçili aşiretinden Osmanoğulları tarafından kurulmuştur. Öncülleri Altın Orda, Memlükler, Timurlular, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Kırım Hanlığı, Basarab Hanedanı ve Anadolu Selçuklu Devleti'dir. Ardıllarından Türk olan sadece iki devlet vardır: Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC.

Günümüzdeki diğer bağımsız Türk devletlerinin öncülleri ise şöyle:

Azerbaycan: Kaçar Hanedanı ki o da Safevilerin ardılıdır.
Kazakistan: Kazak Hanlığı
Kırgızistan: Kazak Hanlığı
Özbekistan: Timurlular
Türkmenistan: Karakoyunlular, Safeviler, Kazak Hanlığı, Büyük Selçuklu Devleti, Altın Orda.

O zaman, toparlarsak:
1-İskitler
2-Asya Hun Devleti
3-Göktürkler
4-Uygur Kağanlığı
5-Hazar Kağanlığı
6-Karahanlılar
7-Gazneliler
8-Büyük Selçuklular
9-Anadolu Selçukluları
10-Osmanlılar.

Bu ardıllar içine dahil olan, Türkiye Türkleri ile doğrudan ilişkisi bulunmayan ama gerçekten büyük ve güçlü devletleri de dahil edersek:

1-İskitler
2-Asya Hun Devleti
3-Avrupa Hun Devleti
4-Göktürkler
5-Uygur Kağanlığı
6-Hazar Kağanlığı
7-Karahanlılar
8-Gazneliler
9-Memlükler
10-Safeviler
11-Büyük Selçuklu Devleti
12-Kazak Hanlığı
13-Anadolu Selçuklu Devleti
14-Timurlular
15-Osmanlılar

Hem 16 değil 15 tane hem de liste farklı. Bu arada; Altın Orda Devleti, Çağatay Hanlığı, Kazan Hanlığı, Kırım Hanlığı ve Babürşahlar da büyük devletlerdir; ancak Cengizlilerin ardılıdırlar. Aslında Altın Orda devleti Cengizlilerin, diğerleri de Altın Orda devletinin ardılıdır. Ayrıca, Timurlular da Altın Orda devletinin ardılıdır; hatta Kazak Hanlığının öncüllerinden biri de Altın Orda Devleti'dir.

11 Mart 2018 Pazar

Bir Zamanlar Anadolu'nun Her Yerinde Yaşarken Artık Sadece Bölgesel veya Evcil Olarak Bulunan 14 Hayvan

1) Sülün (Phasianus colchicus)
Phasianus colchicus ile ilgili görsel sonucu
Tavuklar ve tavus kuşlarıyla akraba bir kuştur. Güzel bir görüntüsü vardır; inanılmaz kene yer. Bir zamanlar Anadolu'nun her yerinde ve Balkanlar ile Ortadoğu'nun genelinde bulunurken yaşam alanlarının daralması, aşırı avcılık (hem tüyü hem eti için eski çağlardan beri avlanılmıştır) ve birçok farklı sebepten artık sadece bölgesel olarak bulunur. Günümüzde hala Güney Marmara, Antalya, Bartın, Sinop, Samsun, Uşak ve Osmaniye'de bulunmaktadır.

2) Anadolu sincabı (Sciurus anomalus)
sciurus anomalus ile ilgili görsel sonucu
İnce kuyruklu, sırtı boz bir sincaptır. Bir zamanlar Balkanlar, Anadolu, İran ve Kafkasya'nın tamamında bulunurken şehirleşme gibi birçok sebepten artık sadece bölgesel yaşar. Günümüzde hala bulunduğu yerler haritada gösterilmiştir. Günümüzde de Doğu Anadolu, Trakya, Hatay, Kilis ve Antep haricinde Türkiye'nin her yerinde yaşamaktadır.

3) Kurt (Canis lupus)
canis lupus ile ilgili görsel sonucu
Bir zamanlar tüm Avrasya'ya yayılmışken çeşitli sebeplerle aşırı avlanmalarından bazı bölgelerden göç etmiş, bazı bölgelerde soyları tükenmiştir. Günümüzde hala Akdeniz Antalya bölümü, Doğu Karadeniz, Erzurum-Kars bölümü, Yukarı Sakarya, İç Anadolu Konya bölümü, Yukarı Kızılırmak ve Orta Karadeniz'de bulunmaktadır.

4) Çakal (Canis aureus)
canis aureus ile ilgili görsel sonucu
Bir zamanlar Balkanlar, Ortadoğu ve Orta Asya'nın geneline yayılmışken aşırı avcılık başta olmak üzere çeşitli nedenlerle göç etmiş veya bölgesel olarak soyu tükenmiştir. Günümüzde hala Trakya, kıyı şehirler, Yukarı Sakarya, Kayseri, Hatay, Kilis, Antep, Urfa, Elazığ, Kars ve Iğdır'da bulunmaktadır.

5) Tilki (Vulpes vulpes)
vulpes vulpes ile ilgili görsel sonucu
Bir zamanlar Avrasya'nın geneline yayılmışken aşırı avlanma nedeniyle göç etmiş veya bölgesel olarak soyu tükenmiştir. Günümüzde hala bulunduğu bölgeler düzensiz olarak Ege, İç Anadolu, Doğu Karadeniz, Trakya ve Güneydoğu Anadolu ile Kastamonu'dur.

6) Deve (Camelus dromedarius)
camelus dromedarius ile ilgili görsel sonucu
Deve, listedeki diğer hayvanlardan farklı. Hiçbir zaman tüm Anadolu'da yaşamadı. Doğal olarak Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Doğu Akdeniz'de yaşardı. Daha sonra insanlar tarafından bütün Anadolu'ya yayıldı. Günümüzdeyse Toroslar ve civarı ile Ege'de, kaçmış evcil develerin soyundan gelenler yaşamaktadır. Ayrıca Burdur'da da kendiliğinden bir popülasyon oluşmuştur.

7) Ayı (Ursus arctos)
ursus arctos ile ilgili görsel sonucu
Bir zamanlar bütün Avrasya, Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika'da bulunurken şehirleşme ve aşırı avcılık nedeniyle bazı yerlerden göç etmiş veya soyu yerel olarak tükenmiştir. Günümüzde, hala Anadolu'nun çoğu yerinde bulunsa da Ege, İç Anadolu, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu'nun bazı bölgelerinde soyu tükenmiştir.

8) Susamuru (Lutra lutra)
lutra lutra ile ilgili görsel sonucu
Bir zamanlar Anadolu ve yakın çevresindeki neredeyse tüm sulak alanlarda bulunmasına rağmen; günümüzde sadece Trakya, Güney Marmara, Batı Karadeniz, Yukarı Sakarya, Manisa, Muğla, Osmaniye, Elazığ, Tunceli ve Artvin'de kalmıştır.

9) Yaban kedisi (Felis silvestris)
felis silvestris ile ilgili görsel sonucu
Evcil kedinin yabanisidir. Bir zamanlar Avrasya ve Afrika'nın çoğu yerinde bulunurken yaşam alanlarının tahrip edilmesi, yedikleri hayvanların göç etmesi, evcil kedilerle melezlenmeleri ve rekabetleri nedeniyle soyları bölgesel olarak tükenmiştir. Günümüzde hala Kırklareli, İzmir, Balıkesir, Bursa, Bilecik, Eskişehir, Konya, Kocaeli, Sakarya, Düzce ve Bolu'da bulunmaktadır.

10) Vaşak (Lynx lynx)
lynx lynx ile ilgili görsel sonucu
İri bir vahşi kedidir. Bir zamanlar İspanya'dan Pasifik'e, Sibirya'dan Irak ve Filistin'e dek bulunurken aşırı avlanma, şehirleşme gibi nedenlerle bölgesel olarak soyu tükenmiştir. Ayrıca var olan çeşitlerinden bir kaç tanesi de tamamen tükenmiştir. Günümüzde hala İç Anadolu, Akdeniz ve Doğu Karadeniz'de bulunmaktadır.

11) Karakulak (Caracal caracal)
caracal caracal ile ilgili görsel sonucu
Karakulak da tıpkı deve gibi, biraz farklı bir hikayeye sahip. Karakulaklar aslında Asya ve Afrika'da bölgesel olarak bulunurken; av hayvanı olarak kullanılmaları sayesinde bütün Anadolu ve Ortadoğu'ya yayılmıştır. Günümüzde Akdeniz, İzmir, Van ve Bitlis'te bulunmaktadır.

12) Pars/Leopar (Panthera pardus)
panthera pardus saxicolor ile ilgili görsel sonucu
Bir zamanlar Asya, Kafkasya, Ortadoğu, İran ve Afrika'da yaygın yaşamaktayken aşırı avcılık ve yaşam alanlarının yok edilmesi neticesinde soyu, bölgesel olarak tükenmiştir. Günümüzde Anadolu'da kalıp kalmadığı bilinmese de Toroslar, Ege ve Kuzeybatı Anadolu'da hala küçük gruplarının olduğu sanılmaktadır.

13) Geyik (Cervus elaphus)
cervus elaphus ile ilgili görsel sonucu
Bir zamanlar bütün Avrasya, Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika'da bulunmasına rağmen aşırı avcılık, şehirleşme gibi durumlarla soyu bölgesel olarak tükenmiştir. Günümüzde hala Kuzey ve Batı bölgelerle Antalya, Hatay, Hakkari ve Kars'ta bulunmaktadır.

14) Yabankeçisi (Capra aegagrus)
capra aegagrus ile ilgili görsel sonucu
Bir zamanlar Avrasya'nın çoğu yerinde yaşarken şehirleşme, aşırı avcılık, evcil keçilerle melezlenme ve rekabet gibi sebeplerle soyu bölgesel olarak tükenmiştir. Günümüzde hala Akdeniz, Yukarı Kızılırmak, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu Hakkari Bölümü'nde bulunmaktadır.

2 Mart 2018 Cuma

Devlet-i Aziz Serisi Yayınlanıp Tamamlandı

Evet; Devlet-i Aziz, Akpapak Erdem Paşa, Umaroğulları, Huhhotlu Baktıran Yazıtları ve Kambek Yazıtları'ndan oluşan Devlet-i Aziz yazı serim tamamlandı.

Devlet-i Aziz serisi; Devlet-i Aziz adlı, paralel bir düzlemde geçen bir devleti konu alıyor. Peki, neden? Can sıkıntısından, neden olacak? Yani gerçek olarak algılamayın onları, onu diyorum. Tarihlere baksanız fark edersiniz gerçi de neyse.

Kambek Yazıtları

KAMBEK YAZITLARI HAKKINDA BİLGİ

Kambek yazıtları, Umaroğullarının beyi Noyan Ulkayın Bey oğlu Sırıtır Şambek Bey'in kardeşi Kambek Alacı Bey tarafından yaptırılmıştır. Yemen'de bulunur. Yapıldığı dönemde "Umar bengitaşlar" denmiş, çok sonra Kambek yazıtları şeklinde anılmaya başlanmıştır. Kambek Yazıtları; Moğol alfabesiyle, Moğol alfabesinin yetmediği yerde Fars alfabesiyle yazılmıştır. Her birine "Taşbölü" denen üç kısımdan oluşur. "Geçtaşı" denen ilk bölüm, gerçek bilgiden ziyade hikayeler, anlatılar, kitaplar, belgelerden derlemedir. Umaroğullarının o günlere nasıl geldiği ve önemli, çok saygı duyulan beylerin hikayeleri ile ilginç hikayeli beyler anlatılır. "İmdaşı" denen ikinci bölüm, Umaroğulları'nın o sıradaki durumunu ve Kambek'in kim olduğunu anlatır. "Altaşı" denen son bölümde Umaroğulları için temenni ve dualarda bulunulur, sonraki nesillere öğütler verilir. Taşbölü'lerin hepsinde, bugün "Paragraf" diyebileceğimiz; "İçbölü" denen kısa yerler bulunur. Bazı İçbölü'lerin sonunda, "Bu anlatının sonunda dönem illeri şudur:" denilerek haritalar verilmiştir. (Bu yazı, Orhun alfabesiyle yazılmıştır)

KAMBEK YAZITLARI TAM METNİ
"GEÇTAŞI"
"1. İÇBÖLÜ"
Atam Umar geldi, obadan ayrıldı; akça otağını kuru yerde kurdu. Moloğulları'ndan Havva'dan iki oğlu oldu. Büyük oğlu Ahmet'in üç kızı oldu. Küçük oğlu atam Arçap'ın iki oğlu oldu. Ahmet kızı Düma Hatun, Dumağ'ın anası oldu. Ahmet kızı Abrı Hatun, Abır'ın anası oldu. Ahmet kızı Sesli Hatun, Asda'nın anası oldu. Atam Arçap oğlu atam İldiyen Eldime'nin atası, atam Arçap oğlu Motun Batur Okzıma'nın atası oldu. Atam İldiyen'in oğlu atam Nacakçı Mahmut bey oldu. Zaman geçti; soy soylandı, boy boylandı; Umaroğulları oba oldu. Eldime ile Okzıma'nın ağası erkeklerden, öteki üç sülalenin abası kadınlardan seçilir oldu. Beye akça, ağayla abaya boz, akaya kara, vezire kızıl, imama yeşil, şifacıya, cinciye mavi otağ verilir oldu. Umaroğulları soylarını Oğuz'a yazar oldu. Kara kara keçileri sever, soyunu unutmaz oldu. Gel zaman git zaman vakit geçti, atam Ayıoğlu Mustafa bey oldu. Ayıoğlu Mustafa'yı bilir misiniz? Atam Karıncayiyen Mahmut'un oğlu idi. Doğunca obaya kafir saldırmış, bunu kaybetmiş idi. Karıncayiyen Mahmut bey çok ağladı, dövündü. Börtü böcekle yoğurttan başka şey yemez, dere suyundan başka şey içmez oldu. Ayıoğlu Mustafa'yı ormanda ayılar buldu, yetiştirdi. Bir gün avdan dönen beylerle karşılaştı. Beyler baktılar, bu Umaroğulları gibi giyinir. Beyler baktılar, bu ayı gibi davranır. Beylerden Oksuz Bey derler bir bey var idi, yay tutmayı bilmez idi. Der:

Bre ağalar ben bunla güreşeyim,
Eğer yenersem obaya getireyim.
Yenemezsem bunu ayılar büyütmüştür,
Beni yerler.

Besmele çekti, gitti Ayıoğlu'nun karşısına dikildi. Ayıoğlu der:

Bre tanıdık kokarsın,
Bre sen insansın.
Ben ayıyım,
Sen niye ben gibi kokarsın?

Yine der:

İnsanlar Tanrı bilmez,
İnsanlar hazıra düşkün,
Biz ayılar öyle değiliz,
Sen niye tanıdıksın?

Oksuz Bey der:

Bre sen ayı değil insansın,
Soyunu inkar mı edersin?
Bre ayılar güreşte iyidir,
Sen benle güreş.
Yenersen ayı olduğuna inanayım,
Avınız olup teslim olayım.
Ben yenersem insan olduğuna inan,
Benle obaya gel.
Beyimizin bebekken kaçırılan bir oğlu vardıi
Ona benzersin.
Senin elinden nehir suyundan başka içki içerse,
Senin elinden börtü böcekten başka et yerse,
Bil ki sen beyimizin oğlu Mustafa'sın.

Yine der:

Bre burada besmele çektim, görmedin mi?
Namaz bile kılmazsın, bize imansız dersin.
Ayıların ne dediğini sanki anlarsın.
Bak bizle insan gibi konuşuyorsun.
Bak biz gibi giyiniyorsun.
Bre sen nasıl ayısın?

Ayıoğlu der:

Tamam güreş edelim.
İnsan olduğuma inanayım.
Oldu güreş edelim.
Mümin olduğuna inanayım.
Peki güreş edelim.
Yenersem seni yiyeyim,
Sen yenersen beni obana götür.
Ayıoğlu Mustafa de,
Ben yenersem geri kalanınız obaya dönsün,
Ayıoğlu Ayı desin.

Bundan sonra Oksuz Bey yerinden ok gibi fırladı, Ayıoğlu'nun boynunu tuttu, yere çaldı. Ayıoğlu'nun sırtı yere gelmedi, kalktı, Oksuz Bey'i dürttü, düşürdü. Oksuz Bey'in sırtı yere gelmedi kalktı, Ayıoğlu'nu belinden tuttu, yere çaldı. Ayıoğlu'yla bir kendi de düştü, kalktı, Ayıoğlu kalkamadı.

Ayıoğlu der:

Bre belimden tutup yere çaldın,
Kaç kafire galebe çaldın?
Bre boynumdan tutup yere çaldın,
Kaç düşmandan yengi aldın?

Oksuz Bey der:

Yirmi kafire tek başıma,
Yüz elli kale kafire obayla vurdum.
On sekiz düşmana tek başıma,
Yedi düvel düşmana obayla yengi çaldım.

Ayıoğlu der:

Meğer ben insanmışım.
Tamam, obaya gelirim.
Beyinizin oğlu muyum, bilmem.
Yalnız deri kaftan isterim,
Aman ha ayı derisi olmasın.
Ayılar benim manevi babamdır,
Ayılar benim süt anamdır.
İnsan sütü yerine ayı sütü içtim,
Ata bineceğime ayıya bindim,
Özümü inkar ettim.
Affet ya Rab!

Ayıoğlu ile beyler obaya geldiler; Ayıoğlu, Karıncayiyen Mahmut Bey'e kımız uzattı, Karıncayiyen içti. Ayıoğlu, Karıncayiyen Mahmut Bey'e kebap verdi, Karıncayiyen yedi. Karıncayiyen Mahmut şevke geldi, buz gibi erimiş kardan abdest aldı, kalktı şükür namazı kıldı.

Der:

Meğer oğlum hayattaymış,
Boş yere dövünmüşüm.
Meğer oğlum yaşarmış,
Elçimin sözüne uymamışım.
Ben bu günahla nasıl yaşarım?

Ayıoğlu der:

Aman baba aman,
Tanrı'nın birliğine yoktur güman. (Şüphe)

Ayıoğlu ile Karıncayiyen sarıldılar, bir (birlikte) ağlaştılar. Karıncayiyen ziyafet verdi, kırk gün kırk gece davullar çaldı, yemekler yendi, şaraplar (tatlı, şekerli içecekler) içildi. Vakit geldi, Ayıoğlu Mustafa bey oldu. Beylik alıp tam bir sefa pezevengi oldu. Kendi rahata, hazıra alıştı; obayı da alıştırdı. Hayvanlar telef oldu, millet silah kullanmayı unuttu, tarlalarda ürün bitmez oldu. Vakit geçti, yirmi bey değişti, durum değişmedi.
"2. İÇBÖLÜ"
En son atam Çelikçi Recep bey oldu, durum aynı kaldı. Çelikçi Recep Bey'in iki oğlu oldu. Küçük oğul Oktay rahatına düşkün oldu, gitti, kale beyi oldu. Êl-Han oldu. Büyük oğul atam Akpapak Erdem, devletin paşası oldu; durumu değiştirmeye çalıştı. Bey olmadan değiştiremeyeceğini anladı, babasıyla mücadeleye girdi. Kendine ak koyun postundan bir papak yaptı, "Kardeşim Karapapaklar vardır, ben de Akpapak'ım" dedi, adı kaldı. Yanına on alp aldı, hayvancılık ile tarımı tekrar tahsis etti. Ata toprağı Pazarcık'ı, Bozüyük'ü övdü; obayı oraya göçtürttü. O dönemler tek kişilik, ufak bir çadır yapamayana beylik vermezler; "Sekiz direği doğrultamayan sekiz yüz çadırlık obayı nasıl doğrultsun? Üç alpa hükmedemeyen üç bin kişiye nasıl hükmetsin?" derlerdi. Akpapak yanına üç alpını, kardeşini ve anası Arife Hatun'u aldı; dedesi Sonradan Umar Bey'in gösterdiği gibi çadırı kurdu. O zamanlar obanın kendi sancağı yoktu, ataları Kayıların sancağını kullanırlardı. Sancağı çadıra astı, kendine yirmi sekiz ok yaptırdı. Toyda beyliği almadan evvel vardı, halka söyledi.

Akpapak der:

Dünya, para esizdir
Daim olan sessizdir
Erdem işi nefistir
Dağlar bağrı ağlaşır

İyi kötü daimdir
Tanrı işi naimdir
Alper kişi kaimdir
Gökler üstü yaylaşır

Oğuz soyu faiktir
Boy sayısı yirmi'k'tir.
Bey buyruğ yay oktır
Yerler neyi dağlaşır

Akpapak Erdem der ki:
Atam Oğuz, babamdır
Anam Gök-Kal Hatın'dır
Kedi köpek dalaşır

Beylik aldıktan sonra geldi, yine der:

Eğer ki beyliği çıkar yaparsam, (kendi çıkarıma kullanırsam) kara başım önüme düşsün, (kafam kesilsin) ak saçım dökülsün, (başım çürüsün) adım kalmasın, (unutulayım) kütüğüm devrilsin. (Soyum kurusun) Bu yeminde; yerdeki yılan, sözdeki yalan şahidim olsun!

Atam Akpapak medreseye gitti, orada Tekfur Yağız Emir'le vuruştu, yenişemedi. Yemin etti, kelleni alacağım dedi, gitti. Yıllar sonra devletle baskına gitti, andını yuttu, Yağız Emir'in kellesini aldı; destekçilerine gönderdi.

Yugçü derler kafir bir Yugur obası var idi. Akpapak onlarla karşı geldi. Akpapak ve Umaroğulları ile Yugzü obasının beyi ve ordusu karşılaşmıştı. Yugzü beyi Salkazın der:

Bre sultan mısın?
Değilsen n'edersin?
Bre korkmaz mısın?
Öyleyse ne savaşırsın?
Bre neye güvenirsin?
Yoksa ne gelirsin?

Yine der:

Ellerin kurusun,
Dilin çürüsün,
İçmeye su bulama!
Ben Salkazın,
Sen Akpapak;
Bu iş burada bitecek!

Akpapak der:

Sultan değilim, beyim.
Paşası olduğum devlet adına savaşırım.
Korkmam, Tanrım vardır.
Savaşırım, fetih gerektir.
Halkım vardır, ona güvenirim.

Yine der:

Kötü sözdür sahibine gider,
İyi sözdür sahibini över.
Ellerin kurusun demem, elini keserim.
Dilin çürüsün demem, dilini keserim.
Susuz kal demem, başını keserim.

Bu sözden sonra ordular birbirine bir girdi ki! Akpapak'ın beş alpından her biri tek başına on kafir devirdi, vezirlerin hepsi yirmi kafir devirdi. Abalar, ağalar, akalar, beylerin her biri yüzer kafir devirdi. Yugzü'ler korktu, çeribaşları der:

Bre bu oba ne büyüktür,
Bre o oba ne küçüktür.
Bunlar canavardır, kıyanttır!

O böyle derken Akpapak kellesini aldı, yüz bir kafir öldürmüş oldu. Akpapak n üç haricindeki tek sayıları sevmez, huylanırdı. Gitti, Salkazın'ın kellesini aldı, yüz iki kafir gebertmiş oldu, rahatladı. Yugzüler korktu, ölmeyen en yüksek rütbeli kişi der:

Bre biz neye çattık?
Aman paşa aman,
Tanrının birliğine yoktur güman! (Şüphe)

Akpapak der:

Bre inanmadığınız Tanrı'ya ne yalvarırsınız?
Daha evvel tekfur hakkında yemin ettim,
O da sizin gibi kafirdi.
Kelleni alacağım dedim,
Aldım.
Amma sana yemin etmedim, beyinizin kellesini aldım, rahatladım.
Şimdi senin canını hırıldatıp alırsam yüz üç leşim olacak,
Gidin, izin veririm. Gidin de buraların hakiminin Devlet-i Aziz olduğunu bilin.

Yugzü'ler pılısını pırtısını topladı, Umaroğulları'na ölü sayısınca altın verdi, hayvanlarının onda birini hep Umaroğulları'na verdi, tarlalarının tohumlarını hep Umaroğulları'na verdi, çekti gitti.

Bir gün yine atam Akpapak'ın elleri kaşındı, veziri vardı, obaya haber verdi. Toy geldi, savaşa karşı çıktı. Akpapak tamam dedi, yerine oturdu.

Atam Akpapak yönetiminde tarlalar büyüdü, hayvanlar güzelleşti, silahlar, aletler çevrede ateş pahasına satılır oldu.

Bir gün Akpapak'ın Rus çarlığından misafirleri oldu; çevredeki dost düşman paşa ve beyleri çağırdı; koca otağ kurdurup yirmi kazan aynı yemekten pişirtti. Kişi sayısının on katı tabak koydurdu; beylere, halka çanak yağması yaptırdı. Düşmanlarına gözdağı verdi, müttefikleri ile halkını mesut etti. Tabakların her biri gümüştendi, elmasla, zümrütle süslü idi. Dostlarına, halkına en kaliteli şarapları, kımızları, yemekleri verdi. Düşmanlarına kararmış yemekleri, olmamış şarapları, ekşimiş inek sütünü verdi. Kalktı, yirmi otağ kurdurdu; en kaliteli, ipek kumaşlardan, bulunması zor odunlardan yaptırdı; içine sandıklarca takı, altın döşetti. Bu otağları yağmalattı, dostlarını, halkını mutlu; düşmanlarını müteessir etti. Gitti dostlara kebaplar, düşmanlara ağaç kabukları koydu. Düşmanlar sinirli sinirli dağıldı, dostlar gitti, Akpapak mesut oldu.
"3. İÇBÖLÜ"
Bir gün Akpapak dolaşmaya çıktı, eşkıyalar bunu gördü; gitti, oranın tekfuruna haber verdi. Tekfur tapınakçılarına dedi, haçlılar geldi, on atlı Akpapak'ı sıkıştırdılar, Akpapak yedisini öldürdü, eşkıyalar arkadan dolandı, kalleşçe Akpapak'ı alıp elini ayağını bağladı, haçlıların kalesine götürdü. Domuz damına attı, yemek namına kuru ekmek verildi. Akpapak üç defa kaçtı, haçlılar arkadan vurup geri koydu. Bir gün Akpapak'ı gösteriye çıkardılar, eline bir kör bıçak verdiler, önüne yaban domuzu koydular. Akpapak durdu, "Yetişin ya!" diye çığırdı, domuza saldırdı. Domuzu boynundan tutup devirdi, ters çevirdi; kalktı seyircilerin yanına geldi, oturdu. Meğer Akpapak'ın kardeşi Êl-Han Oktay Bey'in haçlı kalesinde casusu var idi, vardı Êl-Han'a yetiştirdi. Êl-Han vardı, obaya haber saldı. Yanına alplar aldı, haçlı kalesine yetişti. Görelim bakalım kimler yetişti: Êl-Han Oktay Bey'in kalede yardımcı, obada haberci, yaban elde koruması kırk altı yiğit alpı dört nala yetişti. Vezirler, akalar hep yetişti. Akpapak'ın Sakarya'da elli kaleyi haçlının başına geçirmesine yardım eden on üç yiğit alpı, yedi has alpı dört nala yetişti. Ağalar, abalar ve bunların yüzlerce alpları hep yetişti. Akpapak'ın babası atam Çelikçi Recep Bey ile üç has alpı, beş koruması, sekiz inançlısı dört nala yetişti. Karapapazlar, Çekençerler, Geçençerler hep yetişti. Bunlar vardı, kaleye saldırdı, kapıyı açtırdı. Haçlı çil yavrusu gibi kaçıştı. Alplar, beyler geldi, hiç birini sağ bırakmadı, en son tekfur ile on iki adamı geldi, "Aman alplar aman, Tanrı'nın birliğine yoktur güman. (Şüphe)" dedi, onu vergiyle serbest eylediler, Akpapak'ı çözdüler. Kaleyi hep yağmaladılar, ahırlardaki domuzları ormana saldılar. Tekfur bunlara yüz at, yüz koyun, yüz keçi, yüz sığır, elli dönümlük arsa verdi; beyler, alplar hep otağlarını, yurtlarını kurdular; kırk gün kırk gece ziyafet eylediler. Civar dost beyleri, paşaları hep çağırdılar. Ballı şarap içtiler, süt kaynattılar. Attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirdiler, içine pilav doldurdular, hep yediler. Biryanlar, çorbalar hep yendi, içildi. Kalenin kilerini açtılar; Karapapazlara domuz etini, sütünü, yağını verdiler; kendileri ekmekleri, kuş etlerini yedi; şarapları, inek sütünü, tahılları hep yediler. Kalenin yağmalamadıkları kısmını beylere, paşalara gösterdiler; onlara yağmalattılar. Sultanın casusu vardı, Devlet-i Aziz hükümdarına haber verdi. Sultan sevindi, "Aferin" dedi. Kendi maiyetini topladı, ziyafet verdirdi. Dost, düşman hükümdarları hep çağırdı. Akpapak'a on küfe altın, on küfe pastırma ve sucuk, on küfe taze, kolay işlenir odun, on küfe kap kacak, on küfe geyik derisi, on küfe hindi, kartal tüyü, on küfe Şam çeliğinden temren, on küfe has Şam çeliği, on küfe nere balığı (Mersinbalığı), on küfe turna balığı, on küfe de kağıt gönderdi. Akpapak sevindi, sultana teşekkürlerini beş alpıyla iletti, kaledeki nadide parçalardan beş tanesini sultana gönderdi.
"4. İÇBÖLÜ"
Hacışerifoğullarından Kargıcı Mahmut derler bir alp var idi. Alp er Uğur'un inançlısı, yiğidi idi. Alp er Uğur vardı, buna görev verdi. Git, Akpapak'ı pusuya düşür, Tekfur Abdullaz'ın kalesine hapseyle, dedi. Kargıcı Mahmut gitti, Tekfur ile görüştü. Tekfur yanına on iki haçlı verdi, bunlar Akpapak'ın yolunda pusu kurdu. Meğer atam Akpapak Tekfur ile görüşe gelirdi. On iki azgın haçlı şarapçı ile Kargıcı Mahmut Akpapak'ı sopayla dürttü, attan düştü. Vardılar, elini ayağını bağladılar. Tekfura teslim ettiler. Kargıcı Mahmut'un yüreğine kuşku düştü, vardı, araştırdı, soruşturdu. Milletin onu hep iyi tanıdığını gördü. Vardı, sultana gitti. Sultan buna kızdı, kovdu. Sultanın yanında Sofoğullarından, Arslanalp Yalancı Durmuş derler bir yiğit var idi. Er meydanında yaptığı hilenin haddi hesabı olmazdı; ancak başka zaman çok dürüsttü. Aslanlarla güreş eder, yenerdi. O gitti vardı, paşalara, obalara haber verdi. Akpapak'ın düşmanları sevindi, ziyafet kurdu. Akpapak'ın dostları üzüldü, dövündü. Kargıcı Mahmut vardı, tekfurun kalesinin yakınında otağ kurdu. Kızıl başlı (Alevi) dervişleri, ozanları çağırdı, söyleşti. Yeşil giyimli (Sünni) dervişleri, ozanları çağırdı, söyleşti. Mavi giyimli (Şamanist) dervişleri, ozanları çağırdı, söyleşti. Kara giyimli (Hristiyan) dervişleri, ozanları çağırdı, söyleşti. Vardı, obadan yanına on beş alp buldu. Umaroğulları'na vardı, haberleşti, beyleri, alpları hep aldı. Sofoğulları'na vardı, Arslanalp Yalancı Durmuş ile kırk korumasını aldı. Sultana vardı, yanına dört yüz yiğit aldı. Vardı, tekfurun kalesini kuşattı. Hep yağmaladı, tekfur ile adamlarını, cellatlarını öldürdü, aman dileyenleri saldı. Akpapak'ı kurtardı, atam Akpapak vardı, ziyafet verdi. Tekfur ile on iki has adamının kellelerini Alp er Uğur Bey'e gönderdi. Kaleden yağmaladıkları ballı, baharatlı şarapları içtiler; kaleden yağmaladıkları tohumları ektiler. Sultan sevindi, bu yiğide küfe küfe altın, çelik, yemek gönderdi. Kargıcı Mahmut atam Akpapak'ın ok attığı yerde otağ kurdu, Kargıcıoğulları'nın atası oldu. Atam Akpapak gitti, casus diye Melik Hasan-ı Ahmar'ın kalesine vardı. Orada kendini sevdirdi, cariyelerle oynaştı, sıkılınca vardı, meliğin başını aldı, kaçtı. Geçtiği yolda yaz kış tüten su vardı, onla gusül aldı, obaya vardı. Atam Akpapak evlendi, kırk gün kırk gece düğün oldu. Attan, deveden kımızlar su gibi aktı. Ok attı, düştüğü yerde gelin evini kurdurdu. Bundan sonra atam Akpapak duruldu mu sanırsınız? Ne durulması be, daha beter oldu! Atam Akpapak vardı, yanında hiç alpı yokken iki kafirin, üç tekfurun, bir meliğin kalesini aldı. Kafirler ile tekfurların kalelerini yağmaladı, yağmalattı; meliğin kalesine dost paşalardan birini yerleştirdi, malları Büyük Arap Devleti'ne gönderdi. İzmit'te mavi takkelilerin (Yahudilerin) kalesi vardı, Metzuda derlerdi. Akpapak yanına hanımını, alplarını, kardeşini, kardeşi ve hanımının alplarını, herkesin vezirlerini, akaları, ağaları, abaları hep aldı; Sofoğulları'nın beyine, Özenli Abdullah Paşa ile Çakır Artun Paşa'ya haber saldı, kalktı, Metzuda'ya vardı. Kale beyi ile yedi inançlısını geberttiler, gerisinin aman dileyenini saldılar. Sultan sevindi; bunlara yirmi yedi atlı yiğit verdi. Karapapazlardan elli ikisi taşkınlık etti, yenileri istemedi. Atam Akpapak, Karapapaz Yahya Aka'ya kaş göz etti, elli iki kara giyimli (Hristiyan) atam Akpapak'ın inançlısı uzun İngiliz yaylarını çekti, elli iki taşkını vurdu. Her biri gitti, bir yere ok attı. Elli iki yerde ziyafet otağı kuruldu. Bin tanrılı (Hindu, Şinto vs.) dervişler geldi, söyleşti. Oturan inançlı (Budist) dervişler geldi, söyleşti. Kızıl başlı (Alevi), yeşil sarıklı (Sünni), kara giyimli (Hristiyan), mavi börklü (Şamanist) dervişler, ozanlar, beyler, paşalar hep geldi, söyleşti. Kara giyimli (Hristiyan) tekfurlar, başında aklı noksan inançsız (Ateist) tekfurlar hep geldi. Altın, gümüş taslarda şarap, kımız, çay, çorba içildi. Altın, gümüş kazanlarda tiride, daneye (pilava) kaşık atıldı. Aşıklar aşık attı, erler güreş etti, biniciler bindi, okçular ok çekti, on üç gün gösteri edildi. On ikinci gün kara giyimliler (Hristiysanlar) maiyetini topladı, ayrıldı. Tarçınlı, çaylı, ballı, üzümlü, böğürtlenli, çilekli, aluçlu (şeftalili), gezenli (havuçlu), kavunlu, karpuzlu, kayısılı, elmalı, erikli, armutlu, üzümlü şerbetler su gibi aktı. Bütüge (patlıcan) reçeli, turmuz (hıyar) turşusu hep kaşıklandı. İnce kıyım turma (Turp) dağıtıldı, çanak yağması yapıldı, dostlar eve mesut döndüler. Çanak yağmasında biri otağdan koca bir elması, bir başkası da otağdaki kadınlardan birinin altın kolyesini yürüttü, arandı, bulundu, elleri kırıldı; mallar sahiplerine verildi.

Hırsız der:

Bre bu yağma değildi?
Bre ne hırsızlığı idi?

Onu bulanlardan Akçaderili Memed Ali derler bir alp var idi. Beyden, sultandan sözünü sakınmaz; kimseye tabii olmaz idi.

Akçaderili Memed Ali der:

Bre bu çanak yağmasıdır
Otağ yağması değil.

O böyle edince hırsızın gözleri doldu, Akçaderili Memed Ali'nin ayaklarına kapandı, aman buyurdu.

Hırsız der:

Aman yiğit aman,
Tanrı'nın birliğine yoktur güman. (Şüphe)

Akçaderili Memed Ali der:

Bre zaten ellerini kırdık,
Beyimiz buyurdu,
Cepçinin elini kesin.
Ulu Tanrı yüce kitabında buyurdu,
Hırsızın elini kesin.
Hem bey buyruğunu hem Tanrı buyruğunu getirdik.
İmdi sen ne diye aman dilersin?
Daha ileriye gitmemizi mi istersin?
Kalk ayağımdan, düzgün iş yap.
Karımıza, kızımıza sarkma.
Obadan kırk gün kırk bir gece uzak dur.
Sonra istersen tarlalarımızı yurt eyle.
Lakin o vakit sana kımıl zararlısı gibi davranacağımızı bil,
Sözümü işit.
Ulu Tanrının emirlerine uy,
Hırsızlık yapma.
Sultandan sırf o diye sakınma.
Ancak Allah'tan kork,
İmdi var git yoluna,
Kırk gün çıkma karşıma.

Bu söz yanındaki kale beylerinden Atsız Nihal Paşa'ya hoş gelmedi, vardı, atam Akpapak ile haberleşti. Bu söz atam Akpapak'a hoş geldi, Akçaderili'yi çağırdı, ona yurt, otağ, kırk alp verdi. Akçaderili vazgeçti, beylik senin olsun dedi, deli gibi (coşkun) yaşama devam etti. Atam Akpapak ardından baktı, gıpta etti, işine döndü.
"5. İÇBÖLÜ"
Engürü'de (Ankara'da) Yiğitbacı Sude Hatun derler bir hanım var idi, cesurlukta, er meydanında kırk yiğide denk idi. Kalede bunu on adam kıstırdı, Yiğitbacı aradan sıvıştı, kaçtı; dostu Devlet-i Aziz sultanının sarayına sığındı. Sıkıştıranlar aradılar, atam Akpapak'la, Özenli Kaan Paşa ile, Çakır Artun Paşa ile yan yana çarpıştığını buldu. Aradı, Akpapak'a pusu kurdu. Akpapak giderken etrafını bu on atlı ile ayarttıkları her birinden iki kişi, toplam otuz atlı sardı. Atam akpapak'la soruştular, atam dedi "Bilmem." Mütecavizler tatmin olmadı, yeniden sordu. Akpapak dedi, "Ulan size yalan borcum mu var? Vallahi de billahi de bilmem." Mütecavizler sevindi, başları "Paşa iyi and içti" dedi. Öbürleri başıyla onayladı. Yine de tatmin olmadı, bir daha sordu. Akpapak dellendi, atını şahlandırdı, on mütecavizin tatlı canını hırıldatarak aldı. Geri kalan yirminin onunu gebertti, beşini esir aldı, aman dileyen beşini hadım edip saldı. Vardı, esirleri sultana gönderdi, durumu haber etti, dedi: "Yiğitbacı bunlarla ne yaparsa yapsın."
"6. İÇBÖLÜ"
Balıkesir'de Dumankaleli Kübra Hatun derler kadın bir kale beyi var idi. Dumankale, kalesinin adı idi. Akpapak geçmişte bunu görüp vurulmuş idi. O sarhoşlukla Yavuzoğlu İbram Paşa'ya esir düşmüş idi. İmdi şaşırdınız, değil mi? Devletin paşası nasıl devletin paşasına esir düşer diye... Behey, kardeşin kardeşi kırdığına; esizin (hainin) kendi obasının suyunu kuruttuğuna, ayının adam büyüttüğüne şaşırmıyorsun da, buna mı şaşırıyorsun! Meğer atam Akpapak ile Yavuzoğlu İbram Paşa arasında eskiden gelme anlaşmazlık var idi. Her fırsatta birbirlerinin gırtlağına çökerler, yine de ziyafetlerde, yağmalarda beraber bulunurlar idi. Yavuzoğlu İbram paşa yirmi sekiz meliğim kalesini almış, seksen tekfura diz çöktürmüş, yine de kah insanlardan, kah hayvanlardan, kah cinlerden dört yüz otuz tümen (milyon) ordusuyla bir küçücük Umaroğulları obasına, onu geçtim bir adama galebe çalamamış idi. Akpapak bir besmele çekti, kalenin altında akan ufak sudan abdest aldı, iki rekat namaz kıldı, vardı, muhafızları öldürüp kaleden kaçtı. Yavuzoğlu İbram Paşa sorun etmedi, Akpapak'ı kaleden kaçtığı için verdiği ziyafette aynı safta yer aldı. Tam kırk ay atam Akpapak o çileyi atlatamadı, kalbinden söküp atamadı. Kırk ay sonra düzeldi, yine de yan yana gelmemeye özen gösterdi. Bir kırk ay daha sonra karşısına bir hatun çıktı, vuruldu, evlendi. Kaç oğlu, kaç kızı oldu, muamma. Bundan sonra atam Akpapak kırk çeri (asker) ocağına haber saldı, Umaroğulları'nın yiğitlerini, alplarını, çerilerini hep topladı. Kendi başa geçti, gitti, Yavuzoğlu İbram Paşa'nın kalesini bastı. Yavuzoğlu İbram Paşa'nın koca ordusundan bir aman dileyen yüz kişi, bir de Umaroğulları'nın el koymadığı hayvanlar ile Yavuzoğlu İbram Paşa'nın inançlısı gizlileri (cinleri) kaldı. Yavuzoğlu İbram Paşa esir alındı, obaya getirildi. Meydana bileklerinden kelepçelendi, her gün sirke ve kuru ekmekle beslendi. Her yemek öncesi, sonrası birer kırbaç vuruldu. Vaziyet on üç gün devam etti, Akpapak esiri bıraktırdı, mükellef sofra kurdurup buyur etti. Yediler, içtiler; çevreden paşalar hep yetiştiler. En son herkes kalesine döndü, Akpapak vardı, sultanla haberleşmeye gitti. Meğer o gün sultan davet vermiş idi, Akpapak dedi: "Dalmak yakışmaz." Yanında Akçaderili'yi getirmişti, o vardı, içeri daldı, elçileri, kralları çiğneyip sultanın karşısına oturdu, masadakilerden yemeye, içmeye başladı. Sultan gördü, Akpapak'ı çağırdı. Meğer o davette Moğol, Koreli, Japon, Macar ve Romalılar varmış. Akpapak bunlarla kendi dillerinde haberleşti. Moğol, Macar ve Romalılar ile ittifak kuruldu; Macarlarla Romalılar Yunanlar'ı Batıdan, Moğollar da Arap ve Rusları Doğu'dan sıkıştıracaktı. Onlar gitti, sultanın yüreğine sıkıntı çöktü. Akpapak sordu, sultan dedi. Meğer sultan bunların fetihleri, Devlet-i Aziz topraklarına kadar genişlerse ne olur diye sıkıntılı idi. Akpapak güven verdi, "o vakit def ederiz." dedi, gitti, yandaki ozanın defini aldı, salladı, güldü.
"7. İÇBÖLÜ"
Karapapaz Yahya Aka gezintideyken tapınakçılar yakaladı, engizisyona çıkardı. Engizisyon suçladı, meğer Akpapak'ın orada casusu var idi, vardı atam Akpapak'a haber eyledi, Akpapak tahtadan derme bir haç yaptı, engizisyona vardı. Avrupa tarzı kılıcını çekti, Karapapaz Yahya Aka'yı şovalye eyledi. Bunu gören şovalyeler şevke geldi, engizisyonu dağıttı, Akpapak ile Karapapaz kaçtı.
"8. İÇBÖLÜ"
Bir gün atam Akpapak sütten çıkmış ak atına binmiş, dağlarda gezinir, kekik toplardı. Birden etrafını yedi gök börklü keşiş (Şaman) sardı. Akpapak'ı dürttüler, "Dininden dön, cübbeni çıkar (inancını reddet)" dediler. Akpapak reddetti, bunları hep atlarından düşürdü, başlarını kesti.
Bu anlatının sonunda dönem illeri şudur:

"9. İÇBÖLÜ"
Atam Akpapak öldü, Umaroğulları en Batı'ya, en Güney'e ve en Doğu'ya gittiler. Buradaki beyler bilinmez, yazı tutulmamış, hikaye olmamıştır. Belki de kendileri istemişlerdir. En son fetheyleyip hepsi doğuya gittiler.
Bu anlatının sonunda dönem illeri şudur:

"10. İÇBÖLÜ"
Aradan belki beş, belki on beş bey geçti. Atam Karabörü Elden bey oldu. Yok, yok, doğumundan başlayalım. Atam doğdu, adını Elden koydular. Neden mi? Neden olacak be, anası ona başka yerde hamile kaldı, o başka yerde doğdu da ondan. O vakit Umaroğulları Nahçıvan'da idi. Oraya da Kars'tan göçmüşler idi. Anası Kars'ta hamile kalmış, o Nahçıvan'da doğmuştu. Ondan adı Elden oldu. Vakit geçti, atam Elden koca omuzlu bir yiğit oldu. Kendine yoldaş olup kara bir köpek seçti, adını Karabörü (Siyah kurt) koydu. Zaman geçti, atam Elden Bey nice avdan, gazadan zaferle döner oldu. Yanında hep Karabörü vardı. Karabörü adı köpekten geçti, yiğide kondu. Atam Elden Bey atam Karabörü oldu. Vakit geçti, toy oldu, atam Karabörü bey oldu. O vakit Güney'den Persler, Kuzey'den Urus (Ruslar) saldırırdı. Atam Karabörü kalktı, tek başına Güney savaşına daldı, tek başına koca müfrezeyi gebertti. Sultan sevindi, Umaroğullarına adam sayısının iki katınca Şam çeliği zincir giyim (zırh), adam sayısının üç katınca gümüş cenk-börk (miğfer), sekiz katınca Macar yayı gönderdi. Atam Karabörü sevindi, ziyafet verdi, çanak yağması ilan etti. Beyler, paşalar, hükümdarlar hep geldi; şarap, kımız, soda, sulaş (çorba) içti; dane (pilav), yahni, güveç yedi. Pastırmalar, sucuklar, gözlemeler hep pişti, yendi. Atam Karabörü sevindi, yanına yirmi sekiz has alpı ile vezirlerini aldı, yanına ağaları, abaları, akaları aldı; ta Bakı'ya (Bakü'ye) kadar aldı. Sonra döndü, obaya vardı. Bir gün yine canı sıkıldı; sultanın yanında Antakya'ya, Bayırbucak'a sefere gitti. Oraları hep aldı, döndü. Vakit geçti, Nevroz oldu. Od yakıldı, üstünden atlandı, gül ağacına dilek bağlandı, dualar edildi, yirmi bir yerde sofra otağı kuruldu; hep yağma oldu. Atam Karabörü hızını alamadı, yanında yüz seksen alp ve sultanın üç yüz has çerisiyle (askeriyle) vardı, Halep meliğinin Cerablus'taki üç kalesinin kilidini çaldı, hep yağmaladı. Aşağı (Güneye) indi, Halep'teki Melik Hessen bin Husayin'in tüm kalelerini aldı, bu kalelerin hepsinde Devlet-i Aziz sultanı ile adamları, Moğol hanı ile adamları; paşalar, dost beyler hep yağmada bulundu. Vakit geçti, atam Karabörü öldü.
Bu anlatının sonunda dönem illeri şudur:

"İMDAŞI"
"1. İÇBÖLÜ"
Aradan yirmi bey geçti, atam Akpapak'ın yaktığı, atam Karabörü'nün takipçisi olduğu ışık sönmedi, daha harlandı. Babam Devlet-i Aziz'in paşası olmak yerine, müttefik Moğolları'n noyan'ı oldu, adı Noyan oldu. Babam yanında alplar, obalarla Sirya'nın (Suriye'nin) üstünden girip altından çıktı, Yemen'e kadar vardı. Sonra ben oldum, vakit geçti ağabeyim bey oldu; bize de  noyan'lık düştü. Vakit geçti, ağabeyim döndü, tanrısının adı başkalaştı. (Din değiştirdi) Toy toplandı, ağabeyimden beyliği aldılar, bana verdiler. İyi kötü işler yaptık, Batum'u, Kırım'ı aldık; Batı'da Tuna'ya vardık. Bunlarda ağabeyim, kardaşım (kardeşim), on üç has alpım ve vezirlerimin payı, obamın, toyumun hükmü, törem, atam Akpapak'ın yaktığı ışığın payı büyüktür. Aslan payı benim değil, onlarındır. Yalnız ben de tek başıma sultanın müfrezesini komuta edip Girit'i aldım, n'aber?
"2. İÇBÖLÜ"
Devlet-i Aziz'de hep hükmümüz geçer oldu, saygı duyuldu. Zaman geçti, amma Ayıoğlu'nun sefasını Akpapak'ın değiştirmesi değişmedi. Ağalar, abalar, akalar hiç ihanet etmedi.
Bu anlatının sonunda dönem illeri şudur:

"ALTAŞI"
"1. İÇBÖLÜ"
Ey bunları okuyacak sonrakiler! Atam Akpapak'ın yolundan sapmayın, Ayıoğlu gibi olmayın. Tanrı'nın kutlu yolundan ayrılmayın. İnşallah Allah'ın zaferi üzerinize olsun, obanız domuz baskınından sağ çıksın, yemeğiniz, ziyafetiniz daim olsun...

Huhhotlu Baktıran Yazıtları

Huhhotlu Baktıran Bey tarafından, Çin seddinin yakınlarında yazdırılmış yazıtlardır. Kambek yazıtlarındaki düzenli yapı bu yazıtlarda görülmez. Yapıldığı dönemde "Çinli yazıtlar" olarak anılmıştır. Kore alfabesiyle yazılmıştır.

TAM METİN

Atam Kambek geldi deyiş dedi, yazıt yazdı, gerisi bilinmedi. Atam Kambek'in Yemenli Ahmed Bey derler bir torunu oldu. Atam Kambek vefat etti, bu bey oldu. Otağını doğduğu Yemen'de kurdurdu. Denizden kanal açtı; iğde, zeytin yetiştirir oldu. Vakit geldi, göç zamanı çattı. Oba çölden illallah etti. Atam Yemenli Ahmed Bey toyu topladı, kararı dinledi. Aşkaabat'a göçtü. Yol üzerinde yirmi kale fetheyledi. Vardı, otağını Aşkaabat'ta kurdurdu. Alpları arasında Alaycı Salman derler bir hain var idi. Meğer Moğol'un casusu idi. Vardı, gök börklü dervişler (şamanlar) dergahına gitti, haber eyledi. Obaya vardı, atam Yemenli ile ava çıktı. Atam Yemenli'yi vurdu, atam Yemenli ölmeden evvel yemin eyledi: "Gökte uçan kuşa and olsun, kanımdan biri senin tatlı canını hırıldatıp alacak, alca kanını yere sürecek, ulu Tanrı'ya haini kurban edecek, o kamları bedbaht edecek." Meğer Yemenli Ahmed'in oğlu atam Kızıl börklü Gün-yıldız vardı, bunların peşine adam takmıştı. Obaya gelir gelmez atam Günıldız, haini darağacında sallandırdı. Kolunu bacağını bin parçaya böldü, aç kurtlara attı. Tepesi attı, alpları ile obadaki çerileri (askerleri) topladı; vardı, Duşanbe'ye dek tüm kaleleri yağmaladı. Döndü otağa vardı; sultanı, paşaları, civar beyleri hep davet etti. Attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirdi; tavuk, sülün hep bıryan (kebap) oldu. Kozayrag (Şarap), kımız, şarayrag (bira), ırakı (rakı) su gibi aktı; tatlı, ekşi, acı nice şerbetler içildi. Çanak yağması oldu, beyler hep mesut oldu. Köpek balığı, bekire (Mersinbalığı) sofraya kondu. Ceylan, tavşan, keklik avlandı; beyler, paşalar hep mesut oldu. Ziyafet bitti, millet gitti. Aradan on bey geçti, Devlet-i Aziz ta doğuya, ta batıya gitti. O dönem beyi Kızılbilek Aryundıl Bey idi. Oba o sıra Bişkek'e vardı, mücadele kalmadı. Obada Çin'in casusu vardı; vardı uç beyine haber saldı. Çin'in uç beyi Guo Wang Tong Si Motun  idi; dost Çin kuvvetleri ile yüz yirmi Tunguz, yüz yirmi Tacik, yüz yirmi Moğol, yüz yirmi Uygur, iki bin Çinli'den oluşan ordusunu topladı; şenlik vakti obaya saldırdı. Millet hep kaçıştı, yalnız atam Kızılbilek ile kırk yiğit alpı kaldı. Guo Wang durdu, der:

Bre ne idraksiz Türkmüşsün
Soydaşım dediğin kişilerle vardım,
Domuz yiyen ordumla vardım,
İki bin dört yüz seksen kişiyle vardım,
Kırk kişi ile mi karşı gelece'n bana?

Atam Kızılbilek der:

Ulan ne idraksin kralmışsın
Kendi halkım ile kölelerimi sürmüşsün,
Yaban domuzu avlayamayan adamlarla gelmiş'in,
Tüm ülkene kafa tutan atamı unuttun mu?

Yine der:

Unuttuysanız Çisi (Kürşad) adlı çeriyi,
Hatırlatırız yağmur kokan geceyi,
Akan nice kanı gelir tekrar tıkarız,
Çenenizi kol gücüyle kaparız!

Guo Wang tırstı, atını az geri çekti. Arkasına döndü, disiplinsiz Turan'ı gördü. Öbür yanına baktı, korkmuş Çin'i gördü. Sağına soluna baktı, Guo Wang Shun ile Guo Wang Chai Lee Bo-Ke'yi gördü. Baş salladı, o ikisiyle öne atıldı, atam Kızılbilek'e hamle etti. Arkadan bir yiğit üçünü de ufacık kamayla attan indirdi, atam Kızılbilek üçünün kellesini aldı. Çinliler dışındakiler döndü, umursamadan evlerine vardı. Kırk yiğit ile atam öne atıldı, orduyu tarumar etti, üç Çin kralının kellesini ibret-i alem olsun diye sokaklarda dolaştıra dolaştıra Çin imparatoru Huang Di Hanzui'ye gönderdi. Onun oğlu bey oldu, yalnız atasına yapılanı unutmadı. Güney'e vardı, Tayvan'ı göreceği kıyıya dek aldı. Geri vardı, Hindistan'ı kıskaca aldı. Aradan beş bey geçti, atam Kansız Alyılan bey oldu. Yok, yok; kansız adı kancıklığından değil, hastalığından idi. Bir gün toy toplandı, atam Kansız karta (harita) üstünde anlattı:

"Batı'da Utnap'ın (Umaroğulları'nınca yazılan kaynaklarda Hz. Nuh'un adının geçtiği dört farklı biçimden biri. Umaroğulları kurulmadan önce, Umar Han obasına İslam'ı anlatan kitaplar çevirirdi. Bu kitaplarda; Nuh, Ağlayan diye çevrilmiştir. Akpapak Erdem Paşa tarafından çoğu kez Nuh adı yerine Utnap ve Zusudra kullanılmıştır. Bazı kaynaklarda çevrilmeden bırakılmıştır.) dinini bozan Persler, Doğu'da kafir Çinliler, Güney'de bin Tanrılı Hintler, Kuzey'de İsa'nın dinini bozan İslavlar... Dört yanımız kafirle, kancıkla, it kopukla sarılıdır... Sultan seferde Batı'dadır... Halk bizden isyandadır. (Bizden çekinir, bizi kendinden görmez) İmdi beyler, ağalar, paşalar, siz deyiverin hele... Biz ne edelim?"

Onlardan Sırtlancı Cemil derler bir er var idi. Çekençerlerde adı geçen, toya kabul olmuş bir yiğit idi. Sırtlan sürüsünü hançerle yenivermiş, atama saygısızlık olmasın deyü Alper Tunga ismini reddetmiş idi. Ulu Hakan Afrasiyab kadar cesur, Batılı kral İskender kadar zeki, atam Akpapak kadar sinsi, Nebi Selman (Süleyman peygamber) kadar ilimli idi. Son kısmı abartı idi. Bu vardı, der:

Beyim, Kuzeydoğu'ya varalım.
Sibir Rus yurdunu hep alalım.
Tacik'e, Tunguz'a, Moğol'a
Türk'e hep sırt dayayalım.

Atam Kansız der:

Bre iyi dersin,
Bre hoş dersin,
Güzel dersin.
Dersin lakin
Guo iti
Vuracaktır.

Ne ben Motun'um (Mete Han'ım),
Ne sen çavuşsun,
İslav iti de duracak mıdır?

Sırtlancı der:

Beyim, evvel onlara tuzak gerek.

Atam der:

Bre o nasıl olsa gerek?

Sırtlancı der:

Beyim üç küçük ordu kurula,
Biri Çin'e, biri Hind'e, öteki Rus'a saldıra,
Ançıp (Ama) hemen geri çekile,
Bu itleri dağ bayır dolaştıra,
Biz de o sıra yara.
Hem beyim, bakarsın ulubek Akpapak'ın hayranı olduğu toprakları fethede?

Atam der:

Bre Çinli dağ bayır dolaşamaz, o tamam..
Amma Hint dolaşır, Rus üstümüze soydaşımızı salar.

Sırtlancı der:

Beyim; bir yerde soyumuzu,
Öbüründe imanımızı koyacağız.
Müminleri dinle, ötekileri Türk'le avlayacağız.

Atam der:

Bre halifelik ilanı mı gerek dersin?

Sırtlancı der:

Aman beyim aman,
Tanrı'nın birliğine yoktur güman,
Sen ne yaptın inan...

Öyle değil öyle,
Müslüman Müslüman'a saldırmaz
Dedik mi bu iş tamam.

Atam der:

Bre o vakit niye Habeş'e, Hicaz'a fetih ettiniz derlerse ne halt yiyeceğiz?

Sırtlancı der:

O sultanın işiydi, bizim haberimiz yok, deriz...

Atam der:

Bre tamam cenkte hile mübahtır;
Lakin bu düpediz yalancılıktır.

Sonra tartıştılar, Sırtlancı'nın fikrini uyguladılar. Gitti sataştılar, ta Kamçatka'ya ulaştılar. Orada atam Kansız öldü, yerine büyük oğlu Irkutlu Kaya bey oldu. Gemi yapalım, güneş adalarını (Japonya'yı) alalım dediler; beceremediler. Ondan öte (fazla) gemi battı, yüzden öte (fazla) adam öldü. Sonunda toy toplandı, Irkutlu'yu alaşağı etti. Yalnız atam Yugralı Batur, bey olacak kadar büyük görülmüyordu. En son toydakilere kızdı, yanına hiç alp almadan o soğukta çadırını kurdu, vardı, çakıyla ayı avladı. En son gemi hakkında yol yordam gösterdi, hiç biri batmayan yüz tekne; on da koca gemi yapıldı. O vakit atam Yugralı bey oldu, adı Gemici oldu. Onlar buradayken; obanın asıl halkı ve muhafızlar, ora sıcak olduğundan Huhhot'ta konaklardı. Amma bu konumuzla ilgisizdir. Beyler, ağalar hep gemilere bindi; varıp Hokkaido'ya gidildi, ora fetheylendi. Sonra atam Yugralı vardı, obaya döndü. Üç oğlu, üç kızı oldu. Bunlar arasında o daha yaşarken beylik kavgası çıktı. Babam Buğutulu (Baotu'lu) Kunalp kardeşleriyle dedem Yugralı'yı öldürdü, ancak amcasının oğlu bey oldu. Kızdı, bunu da öldürdü. Bey olup toya, obaya saçma emirler vermeye başladı; lakin bir yandan da zafer üstüne zafer kazandı. Ben Huhhot'ta doğmuş idim, o obayı Seul'a taşıdı. Belli bir yaşa geldim, ak sakallardan Takkeli Cafer derler bir ebe (bilge, yaşlı) var idi; bana geldi, dedi: "Ah Baktıran, gönül senin bey olmanı ister. İster de, baban seni de boğazlarsa diye korkarız" Gittim, babamın karşısına çıktım. Er mi yaman, bey mi yaman, dedim. Babamı yendim; babam vardı, toya haber saldı: "Ey ahali, toyun izni, ulu Tanrı'nın güzel isimli Allah'ın kutu, nebilerle rasulların, dervişlerle hocaların duası ile; oğlum Baktıran'a beyliği veriyorum." Sonra kırk gün kırk gece yiyip içme, çanak yağması oldu; ta Bergen'den çıkıp gelenler oldu. Attan aygır, koyundan koç, deveden buhur (çift hörgüçlü erkek deve) hep kurban oldu. Pirinçten ak şaraplar içildi. Kalan yemekler, içkiler hep ile, halka dağıtıldı. Sonra paşalarla fetihler oldu, hep murada erildi. Ben vardım atalarımın korkusuna bina edilmiş bu duvarların tam karşısına bu yazıtları diktim. Diktim ki, ileride soyu güzel, beyi yiğit, saçı kara, gözü ala Umaroğulları buradan geçerse titreyip kendilerine dönsünler, atalarını tanısınlar deyü.

Umaroğulları

Umaroğulları, Karakeçili aşiretine bağlı bir obadır. Umar Han tarafından, Pazarcık'ta kurulduğu için; Umaroğulları oraya "Ata toprağı" ya da "Köy" derler. Umaroğulları soylarını önce Umar Han, sonra Kayı Alp, üstte Gün Han, tepede ise Oğuz Han'a dayandırırlar.

Umaroğulları, "Beş ata" dedikleri kişilere, obanın beş soyunu dayandırırlar.

Umaroğulları'nın en yetenekli ve bilindik beyleri Akpapak Erdem Paşa, Karabörü Elden Bey ve Yemenli Ahmed Bey'dir. Akpapak Erdem Paşa'nın uzun incelemesi için.

Umaroğullarının mezarlıkları, incelenmeye değer bir konudur. Umaroğulları; sıradan kişiler için "topı kurgan", önemli kişiler, alimler, yöneticiler, şairler, tanındık kişiler için ise "biri kurgan" dedikleri mezarlar yapmışlardır. Temelinde her ikisi de türbedir, topı kurgan; genellikle sekizgen biçimli bir binadır ve tepesinde koni biçimli bir kubbe vardır. İçi boş bırakılır ve insanlar toplu olarak gömülür. Umaroğulları, ölülerini mumyalayarak saklamış ve toplu olarak gömmüştür. Topı kurgan, genelde yüz ölü birikince yapılır. İnsanların gömüldüğü yerle sınır olan yere "Üleşik" denir. "Üleşik"lerde, her kişinin mezar taşları; yazılı kısmı duvara dönük biçimde durur. Bu mezar taşları; kişinin dinine, genel giyimine vs. göre farklılık gösterir. Çoğunlukla taştan ya da kille kaplanıp yakılmış tahtadan yapılır. Hristiyanların mezar taşları haç, ankh ya da balık şeklinde olup haç ve ankh şeklinde olanlarında, yazı için "kağıt" denen ayrı bir bölüm vardır. Tengrici, şamanist ve animistlerin mezar taşlarındaki yazılar, karanlıkta parlayan mavi bir mürekkeple yazılır. Müslümanların mezar taşları genelde "baş" denen üst kısmında bir sarıkla betimlenir; oysa Umaroğulları'nda Müslümanlar bile nadiren sarık giymiş, genelde börk kullanmıştır. Bazen de kişinin Müslüman olduğunu belirtmek için mezar taşı "yerleşik" denen özel bir biçimde yapılır veya yeşile boyanırdı. Yerleşik mezar taşları, yerde bir parke gibidir ve dört adet tuğla ayağın üstünde, yerden biraz yukarıda durur. Genelde dümdüz olsalar da bazen rahle üstünde kitap, yerde duran sarık ya da Elif biçiminde oldukları da görülür. Biri kurgan ise, kişiye veya aileye özel türbelerdir. Kişinin istediği doğrultusunda, genelde hayattayken yapılır ve ölünce içine kişinin hayat hikayesi, öğretici, abartısız, hafif cümlelerle geçiştirilerek yazılır. Bunlar genellikle bir bahçeye sahiptir. Bazı biri kurganlarda, kişinin ölünce başkasına miras bırakmadığı eşyalar da yer alır. Bunlar toprak kap gibi çok basit şeylerden, özel yapım silahlara kadar her şey olabilir.

Umaroğulları, Akpapak Erdem Paşa sonrasında hem Akpapak Erdem Paşa'nın deneyerek bulduğu, hem de kendileri denedikleri tarım biçimlerini kullanmışlardır. Umaroğulları Yemen'de iken burada tarım konusunda çok yol almışlardır. Denizden açtıkları sulama kanallarıyla hem Kızıldeniz'in çeşitliliğini karasal yerlere getirmiş, hem de iğde ve zeytin yetiştirmişlerdir. Dereler, vahalardan sulama kanalları açıp Anadolu ve Kafkasya'dan toprak getirerek tüm bitkileri yetiştirmişlerdir. Küflenmiş ekmeklerden, kurumuş ve çürümüş karayosunlarından özel torflar hazırlayıp çayır mantarı, kestane mantarı, melki, tuzlu melki, puf mantarı, shiitake, yosun, kara nilüferi, bambu yetiştirmişlerdir.

Umaroğulları'na ait üç yazıt, beş kitap, on altı derlenmiş hikaye/efsane/anlatı/masal, yirmi sekiz de dilden dile dolaşıp Türkçe derlemesi olmayan anlatı/efsane/masal/hikaye vardır. Bu üç yazıt; Umar Han yazıtları, Kambek yazıtları ve Huhhotlu Baktıran Yazıtları'dır. Umar Han yazıtları, bizzat Umar Han tarafından yazılmış yazıtlardır ve Bilecik'in Küçükelmalı köyünde bulunurlar. Basitçe Umar Han'ı ve o dönemin siyasetini anlatan yazıtlarda, Kambek yazıtlarındaki süslü dil ve düzen görünmez.

Umaroğulları, Akpapak Erdem Paşa bey olduktan sonra Devlet-i Aziz içindeki nüfuzlarını artırmışlardır. Neredeyse hep Doğu'ya gitmişlerdir.

UMARCA

Umaroğullarının konuştuğu Türkçe, Umarca diye de adlandırılır. Günümüz Türkiye Türkçesi'ne çok benzer bir dildir. Umarca içinden şu diller çıkmıştır:

Umar Moğolcası: Kıpçak Umarcası da denir. Moğolca ve Kıpçak dillerinden çok etkilenilmiştir. Moğol Hanlığına hizmet dönemlerinde resmi dil olmuş; sonrasında terk edilmiş ve sadece küçük gruplar tarafından konuşulmaya devam edilmiştir.

Çin Umarcası: Çin'deki ve çevresindeki halkla daha rahat anlaşmak amacıyla, Çince'den bolca etkilenmiş Umar Moğolcası'dır.

Tabgaçardı Türkçesi: Korece, Rusça ve Japonca'dan bolca etkilenmiş Çin Umarcasıdır.

Batı Umarcası: Latin Umarcası, Umar Macarcası da denir. Macar imparatorluğuna hizmet döneminde resmi dil olmuş; daha sonra terk edilmiştir. Cermen dilleri, Macarca ve Latince'den çok etkilenmiştir.

GÜNÜMÜZDE

Umaroğulları, günümüzde en yaygın olarak şu ülkelerde bulunurlar:

Orta Avrupa'daki Umarfiai sülalesi. Kendi aralarında Türkçe (Türkiye Türkçesi, Batı Umarcası), günlük hayatta Fransızca, Almanca, Macarca, Çekçe konuşurlar.
Balkanlar ve Batı Anadolu'daki Umarogli ve Umaroğlu sülaleleri. Kendi aralarında Türkçe (Türkiye Türkçesi, Umarca), günlük hayatta Türkçe (Türkiye Türkçesi, Gagavuzca, Kırım Tatarcası), Pomakça ve Yunanca konuşurlar.
Doğu Anadolu, Kafkasya ve Kuzeybatı İran'daki Aqipapaq-Akipapah sülaleleri. Kendi aralarında Türkçe (Umarca), günlük hayatta Türkçe (Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Horasan Türkçesi, Kaşgayca, Kırım Tatarcası), Rusça, Gürcüce ve Farsça konuşurlar.
Orta Asya, Afganistan, Pakistan, Moğolistan ve Xinjiang'daki Umaraq (Çince: Umalagi) sülalesi. Kendi aralarında Türkçe (Türkmence, Umar Moğolcası, Çin Umarcası), günlük hayatta Türkçe (Kazakça, Kırgızca, Türkmence, Özbekçe, Tatarca, Uygurca), Moğolca, Çince, Arapça, Tacikçe ve Hintçe konuşurlar.
Hindistan, Güney Çin ve Güneydoğu Asya'daki Akibabaki sülalesi. Kendi aralarında Türkçe (Türkmence, Çin Umarcası) ve Moğolca, günlük hayatta Hintçe, Çince ve Tacikçe konuşurlar.
Japonya'daki Tokyo, Hokkaido ve Fukushima'ya; Güney Kore'de Seul'a yayılmış olan Shiroboshi sülalesi. Kendi aralarında Türkçe (Tabgaçardı Türkçesi), günlük hayatta Japonca ve Korece konuşurlar.
Ortadoğu'da (Irak, Suriye, Güneybatı İran, Mısır, Yemen) yaygın olup kendi aralarında Türkçe (Umarca), günlük hayatta Arapça konuşan Beizaserbesh sülalesi, katliama kurban gitmiş ve kalanlar çevre ülkelere göçüp orada yaygın olan sülalenin soy adını almıştır. Yine Rusya, Ukrayna ve Baltıklarda yaygın olan Umarev sülalesi de sürgün edilip gittiği ülkelerdeki ailelerin soyadını almıştır.

Buna ek olarak soyadı başka olan Umaroğlu kökenli insanlar da vardır. Bunlar çoğunlukla yerleşik hayata geçmiş veya komutan, sınır muhafızı vs. görevleri yapmış insanlardır.

UMAROĞULLARI'NDA BEY SEÇİMİ VE TOY

Umaroğullarında; diğer pek çok obanın aksine yeni bir bey seçilmesi için illa önceki beyin ölmesi ya da toy tarafından düşürülmesi gerekmiyordu. Toy, istediği zaman beyliği yeni birine verebiliyordu. Ancak şartlar vardı.

Umaroğulları'nda; toyda şu kişiler bulunurdu:

Bey ve ailesi
Beş sülalenin yöneticileri
Askeri birliklerin yöneticileri
Bey ve beş sülalenin yöneticilerinin baş vezirleri

Umaroğulları'na yeni bir bey seçildiği vakit, eski bey Umar Han'dan kalma hançeri, kılıcı, Kayı sancağını, Kuran-ı Kerim'i, tuğ-u hümayun'u, altından yapılma bir yay ve tamamen gümüşten mamul üç adet oku verir, şöyle dua ederlerdi: "Hedefin, okunun saplandığı yerdir. Menzilin, okunun düştüğü en son yerdir. İlmin, bilgin; Allah'ın adının anıldığı her yerdir. Kanın, soyun; Türk elindeki her yerdir. Yurdun, kurdun uluduğu dağlar; içkin, keçinin su içtiği dereler, örtün gök, börkün güneş, miğferin aydır. Ey ulular ulusu, sürüler kurdu, ademlerin hikmeti; ananın cefası, babanın sefası, Kudüs ve Mekke'nin bekçisi, Urga'dan Belekoma'ya dek göçerlerin şahı, bey soyundan yeni bey. Ey atan Oğuz'un varisi, obanın valisi, otağının bekçisi. Allah, hilafetini daim etsin. Türk kanıyla ıslanmış her yeri sana versin. Allah'ın adının anıldığı her vakit, senin doğumun olsun. Her bir müminin vahşice katledilmesi, senin ölümün olsun. Beyliğin kızılca kıyametine (ölümüne) dek mazbut olsun!" Daha sonra obadaki herkes "amin" der, yeni bey de kendince dua edip yemin içerdi. Bundan sonra dönemin alimleri, hocaları gelir "Bundan böyle kara teke bize, akça oğlak sanadır; kara koyun bize, akça kuzu sanadır; tek hörgüçlü huysuz deve bize, tülü deve sanadır; bindirmeyen huysuz beygir bize, kurbanlığa razı gelen asil yılkı sanadır." diye beyliğini kutlar, öğüt verirlerdi. Akpapak Erdem Paşa'dan sonra; "beylik alametleri"ne Akpapak'ın yaptığı börk ve Akpapak döneminde kullanılmaya başlanan Umaroğlu sancağı da eklenmiştir.



Umaroğullarının her beyinin kendine özgü bir "Beylik pusatı" vardı. Bu gelenek, Erkin Karatutuş döneminde başlasa da daha önceden de bir çok beyin eşi benzeri olmayan silahlar yaptırdığını biliyoruz. Umar Hanlığı döneminde Beylik pusatlarını listeleyen bir kitap (Silah-ı Umaroğlu Ramz-ı Hükümran) yazılmıştır. 3. Devlet-i Aziz'e hizmet döneminde Ankara Göçebe ve Aziz Müzesi'nde (o dönemdeki adı: Angora Göçer ü Aziz Betiği) bu silahlar toplanmaya başlamıştır. Her ne kadar "eşsiz" oldukları söylense de genelde bu silahlar 2 tane yapılır ve biri mezara götürülürken (Biri kurgan) diğeri (ki genelde öteki taklit olup savaşta kullanılmazdı) obaya miras bırakılırdı. Elbette, beylik pusatları bir çok kez çalınmış, hatta yok edilmiştir. Ancak müzeye beylik pusatlarının getirilmesi sırasında gemilerle ağlarla açık denizlerde bile bu silahların arandığını biliyoruz. Bir kısmı, onu sahiplenen halktan savaşla alınmak ya da çalınmak durumunda kalınmıştır. Bazıları mezarlardan çıkarılmıştır.

UMAROĞULLARI'NIN KURULUŞU

Umar Han, Türkmen Ömer; ya da tam adıyla "Kayı boyunun Karakeçili oymağının Kulabluğ obasından Kızılca Abınç Bey oğlu Umar" (Arap kaynaklarında: Terk-i İman Ömer bin Avnc), geneli Henoteist-Paganist; geri kalanı da tengrici olan Kulabluğ obasınn olduğu yerden geçen dervişlerden, hocalardan etkilenerek İslam'ı kabul etmiştir. Ailesi tarafından dışlanınca yine İslam'ı kabul etmiş olan Şerif (Buradan önce Hacca gittiği için Hacı Şerif olarak anılır; Hacışerifoğulları'nın kurucusudur) ile bitlikte kaçıp Bilecik-Pazaryeri'nde kendi başına bir çadır kurmuş; avcı ve toplayıcılık ile, sonra da ticaret ile geçinmiştir. Daha sonra Karakeçili oymağının geneli Müslümanlığı kabul etmiş bir obasından olan Gökçe Hatun ile tanışıp evlenmiştir. Kısa zamanda; Umar Han çevresine pek çok dost toplayıp kurduğu obayı güçlendirmiştir. Umar Han, önce şehirde rastgele dolanıp ormanda avladığı hayvanları satmış; bu şekilde kendisine bir çadır kurmuştur. Sonra tekfura vergi ödeyen bir av tezgahı kurmuştur. Kemanger Tunç İbrahim'in yanında ok-yay yapımı, Demirci Halil Ağa'nın yanında kılıç, temren, bıçak, törpü, teber yapımı; Derici Atvuran İsmet'in yanında lamellar zırh, kolçak, deri elbise, ayı postundan zırh ve zincir zırh yapımını öğrenmiştir. Umar Han, tekfurun emri altında bazı savaşlarda yer almış; daha sonra Devlet-i Aziz toprakları oraya kadar uzayınca taraf değiştirmiştir. Umar Han öldükten kısa bir süre sonra, Devlet-i Aziz de bir çok toprağını kaybedip kuruluş bölgesine çekilmiştir. Umar Han öldüğünde Bağadur Motun Şanbek on yaşında, beylik ise Karyutmuş Arslan Bey'e yeni geçmiş durumdadır.

UMAROĞULLARI BEYLERİ SIRALI TAM LİSTESİ

Devlet-i Aziz'e hizmet dönemi:
Umar Han
Umar Han oğlu Arçap
Arçap oğlu İldiyen
İldiyen oğlu Nacakçı Mahmud
İltutmuş Kaplan Bey
Karyutmuş Arslan Bey
Bağadur Motun Şanbek
Kırmızı Hasan ya da Akça Selim
Ebu Mahmud
Karıncayiyen Mahmud Bey
Ayıoğlu Mustafa
Uman Bey
Erkin Karatutuş
Okbiçen Hatun
Okbiçen soyu Bayat boyu Bayan Hatun
Bayan Hatun oğlu Kama Bey
Kama oğlu Bıçakdöver
Kaybek
Cazgır Bey
Kartalcı Afşar Bey
Bayundur Eden
Salkur Beğ
Iğdırlı İğdir Bey
Kamacı Halil
Toktamış Doymamış Selman Han
Beyoğlu Kazan
Görmüş Bayan Hatun
Toktamış Doymamış oğlu Kızıl Kedi Beğ
Hacı Ömer
Çelikçi Recep Bey
Akpapak Erdem Paşa
Adı bilinmeyen Batı, Doğu ve Güney beyleri
Var olup olmadığı bilinmeyen geçiş dönemi beyi
Var olup olmadığı bilinmeyen geçiş dönemi beyi
Var olup olmadığı bilinmeyen geçiş dönemi beyi
Var olup olmadığı bilinmeyen geçiş dönemi beyi
Var olup olmadığı bilinmeyen geçiş dönemi beyi
Var olup olmadığı bilinmeyen geçiş dönemi beyi
Var olup olmadığı bilinmeyen geçiş dönemi beyi
Köpekçi Agah Efendi
Selmen Giray
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Êl-Han Oktay Bey soyundan Kale Bey
Kale bey oğlu Sungur Timur
Akpapak soyundan Temüçin Nikhun
Akpapak soyundan Gündoğdu Hatun
Karabörü Elden Bey
Adı bilinmeyen bey
Karabörü oğlu Selim Selmen
Adı bilinmeyen bey
Gündoğdu Hatun oğlu Nevruz Bey
Karabörü kızı Selcen
Nevruz Bey kızı Kerime Sultan
Selcen oğlu Karabek
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Otçu Hasan
Muşlu Kasan
Huştan Bey
Seyfettin Atsız
Avare Hatun
Pusat Bey
Urgalı
Kandöken Bey
İltutmuş Kandökmüş
Urungu Şadalp (Urgalı, Kandöken ve İltutmuş'un soyunu kurutarak geçici olarak beylik yapan kılıç eğitimcisi ve başkomutan. Kendisi, ayrıca Huştan Bey'in torunu olduğu için beylik hakkına sahipti)
Kamil Kader (Urungu'yu öldürerek başa geçen, Pusat Bey'in torunu)
Seyfettin
Alca Rükneddin
Mikail
Azra (ya da Azrail) Hatun
Moğol Hanlığına hizmet dönemi:

Noyan Ulkayın Bey
Sırıtır Şambek Bey
Kambek Alacı Bey
Adı bilinmeyen bey
Umar Bey
Umar'ın oğlu Timur
Adı bilinmeyen bey
Pers imparatorluğu ve Büyük Arap Devleti'ne hizmet dönemi:

Şah Törük (Tebriz) & Adem Emir Gazi Reis (Musul)
Şah Turan (Tebriz) & İdris Emir Gazi Reis (Musul)
Şah Oğuz (Tebriz) & Nuh Emir Gazi Reis (Musul)
Şah Kayı (Tebriz) & Salih Emir Gazi Reis (Kerkük)
Şah Kara (Musul) & İbrahim Emir Gazi Reis (Kerkük)
İsmail Emir Gazi Reis (Musul)
İshak Emir Gazi Reis
Yusuf Şah Emir Gazi Reis
Emir Eyüp Bey
Emir Musa Han
Emir Harun Han
Emir Davut Han
Emir Süleyman Han
Emir Yunus Bey
Emir İlyas Bey
Emir Zekeriya Bey
Emir Yahya Bey
Emir İsa Bey
Emir Muhammed Bey
2. Devlet-i Aziz'e hizmet dönemi:

Sencerkuran Bekir Han
Emir Muhammed oğlu Ömer Şah
Sencerkuran oğlu Osman Han
Ömer Şah oğlu Hacı Ali
Osman Han oğlu Hasan
Noyan Hasanhüseyin
Kalebek Hüseyin
Ömer Şah oğlu Zeynel
Zeynel kızı Fatıma Hatun
Fatıma kızı Aişe Hatun
Ömer Şah kızı Ayça Hanım
Ayça Hanım oğlu Kızıl Cafer
Adı bilinmeyen bey
Yemenli Ahmed Bey
Kızıl börklü Gün-yıldız
Adı bilinmeyen bey
Şeyh Fethi (Dervişleri ayaklandırarak başa geçen tarikat şeyhi. Elli ikilik Emir Tinşah tarafından öldürülmüştür)
Kırklık Selim Tinşah (Elli ikilik Emir Tinşah'ın oğlu)
On beşlik Kerim Tinşah
Alayaalmış Kirman Bey
Ertörük Karaca Bey
Arturan Hasbihalci Hasan
Tatar Recep Bey
Kocagöz Ramazan
Aksırtlı Kaplan Şaban
Adı bilinmeyen bey
Kızılbilek Aryundıl Bey
Adı bilinmeyen bey
Ayıvuran Türmeniş Bey
Ulçabek
Keş Selman Bey
Adı bilinmeyen bey
Kansız Alyılan Bey
Irkutlu Kaya Bey
Haracı Esen Şad (Gemici Yugralı bey olana kadar, Irkutlu'nun vekili olan baş-veziri)
Gemici Yugralı Batur
Adı bilinmeyen bey
Buğutulu Kunalp
Huhhotlu Baktıran Bey
Adı bilinmeyen bey
Tuğrul Kollu Karaca Bey
Yurtsuz Şah
Anatolia Hatun
Özgür Şah
Berrak Hanım
Zeynep Bayan
Cemre Hatun
Pelin Han
Zındık Bey
Ak Tayyar Bey
Dünya Bey
Muzaffer Bey
Piç Han
Efsun Hatun
Çakıl Hakan
Bihter Beğin
Ulaş Bey
Devrim Bey
Göçek Bey
Buğu Hatun
Büyü Bey
Adı bilinmeyen bey
Deniz Bey
Deniz Hatun
Kaçan Selim
Derin Hatun
Mai Hatun
Gök Bey
Tarikatkuran Nasreddin Bey
Dinsizin Hakkından Gelen İmansız Kerim Bey
Kılınç Bey
Fırat Bey
Dicle Bey
Karakuş Alp (Fırat, Dicle ve Kılınç beylerin soyunu kurutarak; Kılınç Bey'in uzaktaki yeğeni Orhun bey gelene kadar beylik yapmış alptır)
Orhun Bey
Bengü Hanım
Taş Bey
Nazlı Hatun
Keskin Bey
Arslan Bey
Kaplan Bey
Temüçin Bey
Şan Bey
Tümen Bey
Bahadır Bey
Atılgan Bey
Mümin Bey
Kurt Bey
Kutluk Bey
Bilig Bey
Kültekin Bey
Tekin Yolluk Bey
Boyla Tarkan
Kemanger Tonyukuk Hasşad (Boyla Tarkan'ın başveziri ve vekili)
Bilge Hatun
Tutuş Bey
Saltuk Bey
Buğra Bey
Kazancı Mahmud Paşa
Tuğrul Bey
Kongrul Bey
Kılınç Bey
Anuş Bey
Soysuz Kavurduktan
Sencer Bey
Batı Bey
Doğu Bey
Çakatay Bey
Baybars Bey
Utman Bey
Temür Bey
Kamil Mustafa Bey
Güzel Han
İştar Hatun
Umar Hanlığı Dönemi (Umaroğullarınca kurulmuş bir devlet ve Devlet-i Aziz'in özerk bölgesiydi)
İlteriş Cenktuğ Han
Burkhan Han
Arslan Alp Han
Tengri Han
Muhammed Han
Kaplan Alp Han
Temüçin Bey
Şan Kağan
Duman Han
Bahadır Han
Atlıhan
İliğ Han
Kurt Han
Kutluca Kağan
Bilgi Han
Külhanbey
Dirse Han
Kadir Han
Satuk Boğaç Han
Tolun Han
Tekin Han
Mahmut Han
Salçuk Han
Apa Tutuş Bağa Tarkan Han Efendi
Anlaş Han
Kutbhan
Celaleddin Han
Gıyaseddin Han
Hıdır Han
Batıkan
Çalış Han
Bay Pars Han
Tuğrul Han
Basar Han
Demir Han
İlyas Han
Osman Han
Bayram Han
Adil Han
Muhammed Han
Hacı Kağan
İsmail Han
Kutup Han
Babür Han
Nadir Han
Mustafa Han
Yunan İmparatorluğu ve Devlet-i Aziz'e hizmet dönemi:
Tekfur Poseidon (Serez) & Denizci Nuh (Gümülcine)
Tekfur Hera Hatun (Serez) & Tavus Bey (Gümülcine)
Tekfur Demeter Hatun (Serez) & Demet Hatun (Gümülcine) & Mümin Bey (Gümülcine)
Tekfur Afrodit (Serez) & Çolpan Hatun (Gümülcine)
Tekfur Atina (Serez) & Bekar Hatun (Gümülcine)
Tekfur Ares (Serez) & Savaş Bey (Gümülcine)
Tekfur Apollo (Serez) & Defne Hatun (Gümülcine)
Tekfur Artemis (Serez) & Avcı Bayçomard Bey (Gümülcine)
Tekfur Hephaistos (Serez) & Dağtutuş Bey (Gümülcine)
Tekfur Hermes (Serez) & Erdenay Bey (Gümülcine)
Tekfur Diona (Serez) & Tunga Bey (Gümülcibe)
Tekfur Hades (Serez) & Erlik Bey (Gümülcine) & Malik Bey (Gümülcine)
Tekfur Vesta (Serez) & Kongrul Bey (Gümülcine)
Yunan İmparatorluğuna hizmet dönemi:
Tekfur Melek Bey (Serez)
İsyancı Tekür Kayra Bey
Devletsiz dönem:
Göçeden Halil
Tengri Bey & Mahmut Bey
Kuyaş Bey
Maygıl Bey
Elbis Bey & Cin Bey
Geyik Bey
Ülgen Bey & Salih Bey
Kızağan Bey & Kızık Bey
Mergen Bey & Zeki Bey
Katay Bey & Ertimur Bey
Umay Hatun & Hatice Hatun
İyi Muhammed Emir Gazi Türk Şah Kayığ Kınalı Bey
Erturan oğlu Aktörük Bey
Aktörük oğlu Okçu Bey
Okçu oğlu Boz Uz Bey
Boz Uz oğlu Gün Bey
Günoğlu Kaybek
Günoğlu Bayad
Günoğlu Akça Bey
Günoğlu Karaca Bey
Boz Uz oğlu Ay Bey
Ayoğlu Yazır Bey
Ayoğlu Tüğer Bey
Ayoğlu Tutırka Bey
Ayoğlu Yapar Han
Boz Uz oğlu Yıldız Bey
Yıldız oğlu Ab-ı Şer Bey
Yıldız oğlu Kızık Bey
Yıldız oğlu Dillibek
Yıldız oğlu Karkın Bey
Okçu oğlu Üçüz Bey
Üçüz oğlu Gökbek
Gökbek oğlu Bayeden Bey
Gökbek oğlu Peçenek Bey
Gökbek oğlu Çavulcu Bey
Gökbek oğlu Çepni Bey
Üçüz oğlu Dağ Bey
Dağoğlu Salgır Bey
Dağoğlu Eymür Bey
Dağoğlu Aryund Bey
Dağoğlu Yürek Bey
Üçüz oğlu Deniz Bey
Denizoğlu İğdir Bey
Denizoğlu Büğdüz Bey
Denizoğlu Iva Bey
Denizoğlu Kınık Bey
Aktörük oğlu Kıbcak Bey
Kıbcak oğlu Burç Bey
Kıbcak oğlu Kurt Bey
Kıbcak oğlu Kongur Bey
Kıbcak oğlu Ulaş Bey
Kıbcak oğlu Kulab Bey
Kıbcak oğlu Çortan Bey
Kıbcak oğlu Kara Bey
Kıbcak oğlu Kutan Bey
3. Devlet-i Aziz'e hizmet dönemi:

İyi Muhammed Emir Gazi Türk Şah Kayığ Kınalı Bey oğlu Koryutmuş Bey
Adı bilinmeyen bey
Kambek soyundan Kayıp Han
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Koç Selman Bey
Şol Kağan
İl Kağan
Kuşçu Ala Bey
Arap Kekik Bey
Kafkas Hasan Hüseyin Bey
Seyit Bey
Mahmud Ali Bey
Adı bilinmeyen bey
Kambek soyundan Kamacı Halil (Kaşmir) & Şambek soyundan Tümen Tao Han (Khalanga)
Bahadır Bey (Kaşmir)
Hakkı Başşad (Bahadır Bey'in ani ölümünün ardından vekili olarak görev yapan başveziridir)
Kürşad Kara Şad (Hakkı Başşad'ın şehit düşmesinin ardından, Çocuk Hakan büyüyene kadar görev yapan Hakkı Başşad'ın yaveri, Bahadır Bey'in veziri)
Çocuk Hakan
2. Moğol imparatorluğuna hizmet dönemi:

Atılan Bey (Kaşmir) & Buda Bey (Khalanga)
Noyan Kül Bilge Tonyukuk Kam (Tirmiz) & İslam oğlu Mümin Bey (Bedehşan)
Noyan Erçisi (Tirmiz) & Noyan Satuk Buğra (Bedehşan)
Noyan Mahmud (Bedehşan)
Noyan Turul Bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Macar imparatorluğuna hizmet dönemi:

Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Katona Çağrı Bey
Katona Kutbeddin Bey
Katona Vlad Bey
Katona Atsız Bey
Katona Cengiz Bey
Katona Berke Bey
Katona Demir Bey
Baylıkyapmış Keş Sülo (Bir Arap-Fars kabilesiyle savaşırken, Umaroğulları'nın halifesi olarak gösterilen tarikat şeyhidir)
Katona Demir Bey (tekrar)
Rus Çarlığı'nın Bulgar Knezliğine hizmet dönemi:

Kara Knez
Tengri Knez (Kutlu Viçe) & Mehmet Knez (Sofya)
Kayra Knez (Kutlu Viçe) & Osman Bey (Sofya)
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
İnanç Knez
Demir Knez
Adı bilinmeyen bey
Modern dönem:
dünya haritası ile ilgili görsel sonucu
Adı bilinmeyen bey
Şeyh Babür
Şeyh Osman
Ali Umaroğlu
Hakan Umaroğlu & Atılgan Umarfiai & Mahmud Umarogli & Nejdet Aqipapaq & Umalagi Tulugu (Türk Umaraq) & Babür Akibabaki & Shiroboshi Turan & Mehmed Emin Beizaserbesh
Ahmet Umaroğlu & Kara Umarfiai & Umalagi Gulushadi (Kürşad Umaraq) & Shiroboshi Toruko (Türk Şiroboşi)
Selim Umaroğlu & Umalagi Kelimi (Kerim Umaraq)
Kutalmış Umaroğlu
Adı bilinmeyen bey
Muzaffer Umaroğlu
Emir Umaroğlu
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Adı bilinmeyen bey
Şerif Umaroğlu
Ömer Umaroğlu
Recep Umaroğlu
Arife Umaroğlu
Erdem Umaroğlu
Oğuzhan Umaroğlu