Öne Çıkan Yayın

Beni Her Yerde Bulun (BU YAZI BAŞA İLİŞTİRİLMİŞTİR)

İletişim için: semender101@gmail.com Şahsi blog: E, burası zaten. ~Gerektikçe güncellenecektir.~

31 Temmuz 2017 Pazartesi

Az Kaldı

Önümde 9 gün var ve hala nasıl geçireceğimi, nasıl geçeceğini, şu 9 günün nasıl biteceğini bilmiyorum. 9 gün sonra ne mi var? Tatatatatam! Dört ya da beş yıldır uğraştığımız ST Kampı. Bu işi kendi başımıza yapamayacağımızı anlayınca Kampbros'a takıldık. (Aslında o konudaki macerayı yazarlarımızdan Kaan'ın ağzından duymanız lazım, zira ben o sırada doğrudan işin içine girmemiştim) Ama sadece bu değil. Gökçeada'ya taşınma işlemleri de 3 günlük kamptan 1-2 gün sonra başlıyor, bir hafta boyunca kalmak haricinde ev bakacağız. Of, ne zahmetli işmiş bu; malzemeleri filan da götür... Ama henüz taşınmayacağım, sadece kış dönemi için kiralanıyor. Şimdilik ev bakıp tatil yapacağız. Neyse, ondan sonra Kütahya'da Germiyanoğlu Okçuluk Yarışması var, inşallah ona katılacağım. Ulan, sabırsızlanıyorum ya... Şu 9 gün ne zaman geçecek? Biraz görsel koyasım geldi, ne görseli koyacağımı da bilmiyorum.

Aman neyse, hadi... Ha bu arada; diğer iki yazar (ki biri tüm Google şifrelerini, öteki muhtemelen yazar olduğunu unuttu) ne yapar bilmiyorum ama benim gözümden üç günü de okuyacaksınız blogda. (Eş zamanlı değil elbet)

30 Temmuz 2017 Pazar

Blog Hakkında Sorular

1) Blog yazmaya nasıl başladın, nasıl karar verdin?

Gerçek anlamda ilk tuttuğum, yazdığım bu bloğu açmadan önce ufak bir blogger maceram olmuştu ama hem o zamanlar hiçbir şey bilmiyordum hem de kullanımı hatırladığım kadarıyla bu kadar kolay değildi. Bu bloğu yazmaya da aniden "Lan, böyle bir şey yapayım" diyerek başladım.

2) Para kazanıyor musun/kazandın mı?

Bazı girişimlerim oldu ama para kazanmadım. Yok, şimdi, yalan olmasın; 30 kuruş kazandım ama onu da 3 TL'den az olduğu için onu da yatırmadılar. Bu girişimlerim arasında başı çekenler bc.vc (30 kuruş) ve defalarca reddedilen, hadi bazıları tamam da bazısının neden reddedildiğini bir türlü anlayamadığım, Blogger'da "reddedilmiş", Adsense'in sitesinde "Onaylanmamış/Beklemede" olarak görünen Allah'ın belası adsense. Ama bu işte ilk önceliğim hiçbir zaman para olmadı; içimi döküyorum, bilgi, duygu ve düşüncelerimi paylaşıyorum... Neyse, işte öyle. (Bir de kardeşim iki yıldır bana video edit programını vermediğinden bir türlü video yükleyemediğim bir Youtube kanalıyla, yazarlarımızda Artun'un üzerine olup şifresini unuttuğundan giremediğimiz bir ortak Youtube kanalımız var ama bu konular hakkında konuşmak istemiyorum.) Ha bir de hiç sallamadığınız, sonra da "Kim uğraşacak" diye vazgeçtiğim (gerçi sipariş olsa belki vazgeçmezdim) biyokompozit yay yapılır işi var. Aklımda son bir şey daha var, o da olmazsa "Eeeh eytera bea" deyip sırf Youtube işinden kazanmaya çalışacağım. (Yalan yok, onda önceliğim para zaten; yoksa blog dururken neden Youtube'la uğraşayım?)

24 Temmuz 2017 Pazartesi

Ok Tutuşları Sıralı Tam Listesi

1) KISTIRMA TUTUŞU (PINCH DRAW)
Bilinen en eski tutuştur. Okun, baş parmak ve diğerleri arasına sıkıştırılmasıyla yapılır. Bu tutuşu kullanan halklar: Araplar (Türklerle tanıştıktan sonra başparmak çekişi kullanmaya başladılar), Koreliler, Afrika kabileleri, Kızılderililer, Slavlar, Yunanlar, Vikingler, Çinliler, Hintliler (Türklerle tanıştıktan sonra başparmak çekişi kullanmaya başladılar)... Bunun bir diğer versiyonu, daha sonra ortaya çıkmış olan baş ve işaret parmakla oku, diğer parmaklarlaysa yay kirişini tutmaktır. Koreli ve Yunanlar böyle tutar. Japonların tutuşunu da bu kategoriye alabiliriz ama aslında ona doğrudan Japon tutuşu (Japanese bow draw) denir. İşaret ve orta parmak birleştirilip ok, başparmakla bunlar arasından tutulur; diğer iki parmakla da yay kirişi tutulur. Bu tutuş sağdan da soldan da kullanılır ama Japon, Koreli ve Araplar sağdan yapmayı tercih etmiştir.
2) AKDENİZ TUTUŞU (MEDITTERNAEN DRAW)
Avrupalıların daha geniş açıyla ok atmak için icat ettikleri tutuştur. Üç parmak, yay kirişi üstüne konur ve okun altında iki, üstünde üç parmak kalır. Bunu kullanan halklar: İngilizler ve neredeyse tüm erken dönem Avrupa halkları.

3) FLAMAN TUTUŞU (FLEMISH DRAW)

Akdeniz tutuşunun, üç yerine iki parmak kullanılanıdır. Cermenler ve Romalılar tarafından kullanılır.

4) BAŞPARMAK TUTUŞU (THUMB DRAW)
Türkler, Persler, Hintliler, Araplar, Moğollar, Macarlar tarafından kullanılır. Başparmak bir mandal halini alır. Ayrıca yaygın olmasa da bu tutuş Çinliler, Koreliler, Yunanlar ve Romalılar tarafından da kullanılmıştır ama sadece bazı okçular inisiyatif alarak kullanmıştır. Nadiren kullanan halklar arasında en çok kullananlar Çinliler, Göktürk döneminden itibaren de onlarla birlikte Korelilerdir. Öyle ki Çin'in bazı bölgelerinde yaygın tutuş bu olmuştur.

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Eyer Çeşitleri

Öhöm öhöm... Öncelikle, zaten uzun zamandır istediğim ve ok atmayı öğrendikten sonraki hedefim olan binicilik derslerine, yine okçuluk hocam önderliğinde başladım. Ben de bu sebeple, bu yazıyı yazmayı uygun buldum.

1) İLKEL EYER
primitive saddle ile ilgili görsel sonucu
Atın üstüne atılan basit bir post, kilim, yorgan vs.den ibarettir. Bilinen ilk eyer çeşididir ama aynı zamanda ata binmeyi ve kontrol etmeyi epey zorlaştırır. Diğer iki eyer çeşidi, geleneksel olarak bu eyerin üstüne konarak kullanılır.

2) Batı tarzı eyer ya da Olimpik eyer
eyer ile ilgili görsel sonucu
İlk gelişmiş eyer çeşididir. Kendi içinde İngiliz eyeri, Amerikan eyeri ve Avustralya eyeri olarak ayrılır.

3) Kafkas eyeri
osmanlı eyeri ile ilgili görsel sonucu
Buna genelde "Çerkes eyeri" veya "Türk eyeri" dense de, Kafkasya'daki neredeyse tüm halklar, neredeyse tüm Türk halkları, Moğollar, Çinliler, Japonlar ve Persler tarafından kullanıldığı için "Kafkas eyeri" tabirini tercih ediyorum. Eyerin son şeklidir. Genelde deri, kumaş ya da kürkle kaplıdır; ön ve arka çıkıntıları çok yüksek olup dik durmayı ve ata hükmetmeyi kolaylaştıracak biçimde incedir. Günümüzde, olimpik eyerlerle hemen hemen aynı boyda olan versiyonları kullanılsa da eski örnekler olimpik eyerden çok daha ufaktır. Bazen metal de kullanılır.

Bu arada bu da ben:
Kullanılan eyer koyun postu kaplı bir Kafkas eyeri.

21 Temmuz 2017 Cuma

Doğada Hayatta Kalma: Zaman içinde ok ve yayı geliştirme

Ok ve yay her ne kadar uzak mesafe için doğada kendiniz yapabileceğiniz neredeyse tek silah olsa da, onları yapmak o kadar kolay değil. Özellikle de belli bir türe takılıp kalır ve her şeyi usulünce yapmaya çalışırsanız.

Önce, yarı-esnek ve kalın olmayan ama çok ince de sayılamayacak bir dala çentikler açıp ısırgan, ağaç fidanı, sarmaşık ya da benzeri bir şeyden yapılmış ipi sardığınızda, oldukça kötü ve işlevsiz de olsa bir yayınız olacaktır.

Düz ve ince dalların ucuna kemik, taş ya da pişirilip sertleştirilmiş toprak takarak da ilk okları yapabilirsiniz.

Şimdi gelelim yayı geliştirmeye: Kirişi için kurutulmuş bağırsak kullanın. Yayın iç kısmınaysa kemik yapıştırın ve etrafını deri ya da onun gibi bir şeyle sarın. Bu, daha uzak mesafelere atış yapmanızı sağlayacak ama yayın kırılmasını da kolaylaştıracak; o yüzden dikkatli olun ve yayı, kirişi bağlı halde bırakmayın.
Kirişin olması gereken şekli (kırmızı) ve kemiğin yerleştirileceği yeri (mavi) göstermek için paint terk bir görsel hazırladım. Kemik tek parça olmak zorunda değil bu arada; hatta 2 parça, tek parçadan daha iyi olur ama kemiği bölmeyi fazla abartırsanız da yayın hem gücü düşer, hem de kırılması kolaylaşır. Kirişin üstündeki yeşil kısma daha sonra geleceğim.
Ha, bu arada deriyi yeterince sıkı bağlarsanız kemiği tutacaktır ama kemiği de, deriyi de yapıştırmanız daha iyi olur. Doğada, iyi ve sağlam tutkallar olarak kullanabileceğiniz iki şey var: Reçineyle karıştırılmış odun kömürü ve balığa ait olan, eritilmiş hava kesesi. Balık tutkalı olarak en iyileri mersinbalığı (avlanması yasak), sazan, turna balığı ve yayın balığından olur. En kolay bulup yakalayabileceğiniz sazan ama onun hava kesesi diğerlerine göre daha küçük ve hava kesesini bulup çıkarmak nispeten zor.
Bu bahsettiğim iyi tutkal yapılan balıkların, Türkiye sularında daha önce görülmüş bazı türleri
Oklara gelince; daha keşfedilmemiş bir maden bulmadıkça ya da bir şekilde elinize metal geçmezse, uçları metalden yapmanız pek ihtimal dahilinde değil; bu yüzden çamurla güçlendirilmiş kemik ya da içi oyulmuş taş öneriyorum. Okların arkasındaki çentik, okun kirişe oturmasını sağlayacaktır. Bunu kemikle güçlendirebilir ya da ayrı bir şekilde kemikten yapabilirsiniz. Ayrıca okun daha uzağa gitmesi için tüy eklemelisiniz. Okların uzunluğu, yüksekliği ve sayısı, sizin atıcılık tarzınız, yayınız ve okunuzla alakalı; ben iri kuş tüylerini ikiye kesip iki tüylü yapmayı, zamanla daha iyi temizlenip şekil verilmiş tüylerle tüy sayısını üçe çıkarmanızı öneriyorum.

Kirişin yeşil kısmına gelince: İp ya da başka bir bağırsağı dolayarak yapıştırın. Böylece kiriş daha iyi olur ve ok, kirişe daha iyi oturur.

BENİM ÖNERİLERİM

Yay için ağaç olarak: Akçaağaç, karaağaç, kayın, yabani kiraz

Ok için ağaç olarak: Odun saplı kamış türleri, çam

Bağırsak: Yaban koyunu, dağ keçisi; ama ikisini de avlamak yasak olduğu için bağırsağını çıkarabileceğiniz ne avlarsanız.. Burada önemli olan, bunu nispeten büyük bir hayvandan elde etmeniz gerekiyor.

Kemik: Yaban koyunu; ama avlamak yasak olduğu için iki farklı önerim var. Birincisi, ne avlarsanız; ama burada da bağırsaktaki kural geçerli. İri kuşlar (hindi, tavuk, sülün vs.) da olabilir ama. İkinci önerim ise eğer bulabiliyorsanız manda, sığır ya da geyik boynuzu. Yalnız geyik boynuzunu bir kaç parça halinde ya da çok ince keserek kullanmalısınız.

Deri: Yılkı (yabani/yabanileşmiş at) veya yılan. (Yılkı kemiğini kemik diye kullanabilirsiniz ama yılan kemiğini ancak birkaç kat kullanırsanız onun seviyesine erişir. Gücü çok fazla olmayan ama yine de işlevsel bir yay isterseniz yılan kemiği iyi olur gerçi)

Tüy: Kartal, şahin, hindi, sülün ve bunlar gibi tüyü belli bir boyun üstünde olan tüm kuşlar. Burada önemli olan şu: Eğer bunların sıkça geçtiği ve konduğu yerlere giderseniz, avlanmanıza gerek kalmadan tek bir ok için yeterli tüyü elde edebilirsiniz. Ha, o bulabildiğiniz tek tüyü ilk denemenizde büyük ihtimal ziyan edeceksiniz; o nedenle avlanmak daha mantıklı. Ama yırtıcı kuşları avlamanız çok da iyi bir fikir değil. Sülünü de avlamak yasak bu arada.

2 Temmuz 2017 Pazar

Bir süredir yoktum

Peki neden? Nedeni gayet açık: Yazacak şey bulamıyorum. Yayınlanmayı bekleyen, neredeyse tamamladığım 4 yazı var ama onlar için bazı fotolara ihtiyacım var ve henüz onları çekemedim.

Başka ne olabilir? Bir de... Hm, yok bunu söylemeyeceğim.

Neyse, bu kadar. Hadi gül'g'.