Öhöm, öhöm... Öncelikle; KAMU SPOTU. Geçen yıldan beri ülkenin, dünyanın durumu kötüleşerek devam etti... Tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.
İç karartmadan sonra; hikayeye geçiyorum...
Okçuluk kursuna kaydoldum; ama olimpik okçuluk değil, onu hiç sevmiyorum. Geleneksel... Neyse; ha, kaydı da iki alp ile bir ilk-dönem yeniçeri alıyordu; ama foto çekmedim.
İlk dönem yeniçeri, şu şekil giyimli:
Ama başındaki börk daha farklı. Şu şekil bir şey:
Daha benzer resim-foto vs. bulamadım. Neyse; zaten konu o değil...
Bir konferans vardı, kurs hocaları atlı okçuluk grubuymuş; neyse... İki erken dönem yeniçeri ile dört tane filan alp vardı; biri baltalı... Neyse... Adamın eline kılıç oturmuyormuş; balta vermişler. Bu okçuluk gösterisinde at üstünde kılıçla karpuz kesme şeysi varda, onun için. Ama o yeniçerilerin börkü farklıydı; ha bir tane de Selçuklu veya Moğol askeri vardı... Börkler şu şekil:
Ulan kaptırdık gidiyoruz...
Neyse işte, öyle... Terminal arkası gibi bir yerdeymiş talimhane, ama nasıl bir yerde... Yol üstünden gidiyorsun, orayı geçiyorsun, kapalı, saçma bir yere varıyorsun. En az üç kişiyle karşılaştım orada; bura mı, dediler; biliyorum, dedim... Neyse; orada birini gördüm, işte tanıştık falan; GPS'den baktık, bulduk. Zaten orada bir kepaze olduk, neyse...
Ondan sonra bir süre teorik ders aldık; işte yayın tarihi falan, hep bildiğim şeyler zaten... (Bak, bak, egoya bak... Maşallah...) Ondan sonra; talimhaneye geçtik. Talimhane böyle, tekke kuralları geçerli olan bir yer; ayakkabı çıkarılıp giriliyor falan... Arka tarafta çeşitli Türk devletlerinin bayrakları var, işte ön tarafta "puta" denen hedefler ile torbagezde kullanılacak hedef tahtaları var. Torbagez de işte, geleneksel yayların ortasındaki nişangah denen delik olmadığından sağa çekip alakasız yere gider, hissi atışı; yani attın mı gideceği yeri tahmin etmek için, en az üç yayı aynı noktaya atma eğitimi. Ha, şu Türk devletlerini de söyleyeyim: Asya Hunları, Batı Hunları, Akhunlar, Avrupa Hunları, Göktürkler, Avarlar, Hazarlar, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Harzemşahlar, Altın Orda Devleti, Timur Devleti, Babürşah Devleti, Osmanlı. Şu 16 büyük Türk devleti muhabbeti işte; gerçi neye göre, kime göre? Safeviler var mesela; Osmanlı'yla devamlı dalaşan, İran'a hakim Alevi devlet; Şah İsmail de bunlardandır. Bu arada; Alevilik mezhep değil, soydur... Şöyle ki: Alevi; Şii Yörüklere verilen isimdir. Sünni olanlarına da direkt Yörük veya Türkmen denir. Diğer Şiilerden ayrı noktaları da var ama; özünde mezhep değil, etnik gruptur.
Konu nerelere geldi yine, neyse...
İşte; kepaze eğitimi diye bir şey var. Yayı düzgün çekebilmek için, kepazelik şart. Kepaze yayı, normalde ok atamayacağın kadar güçsüz olan; şu şekil bir yaydır:
Biz, şu şekil şeyler kullandık kepazelik için:
Bunlar üç parmakla çekiliyor; yay boşaltılmıyor, çekilip bırakılıyor; yavaş yavaş... Neyse, ulan ben hayatımda kolumu bu kadar çalıştırmadım. Hoca otuz düz, otuz ters yapacağız, dedi; ama yap yap bitmiyor arkadaş... En az 90 tane düz, ters çektik; hoca hala "hadi daha ikinci otuz var..." diyor, kollarım uyuştu... Eskiden bin tane filan kepazelik çekmeyenin eline yay vermezlermiş. Şu yayın ip kısmına da kiriş veya çile deniyor; çile çekmek de oradan geliyor. Gerçek anlamda anladım çile çekmenin anlamını, kökenini... Bir de bunlar lastik; yani yayı değil, kirişi çekiyorsun; ben böyle çile görmedim... Neyse işte, iki hafta kadar bizi kepaze edecekler; sonra da torbagez başlayacak. Ha, unuttum; ikinci otuz da (daha doğrusu ikinci doksan da) bitmeye yakın; hoca "biraz ciddi çekin" dedi, video çekiyor... Ama ben buna kararlıyım, su koyvermek yok!
Ha, bir de konferansta hoca "Böyle geleneksel kıyafetler falan yapacak kıvama geleceksiniz" dedi, ama ben zaten o kıvamdayım... Şu papak mevzusunu biliyorsunuz; evde keyfiye de var.
Keyfiye şu tarz bir şey, poçu da deniyor:
Bu normalde boyna bağlanıyor; ama kızıl börkü sararsan efe börkü oluyor, öyle... Ha, bunun kökeni de şöyleymiş; Anadolu'ya göçen Türkmenler, birbirlerini tanıyabilsin diye icat edilmiş. Aksakallar, ebem kuşağından ilham almış; ondan ebemkuşağı renginde olurmuş. Ak duruluğu, yeşil murad ile İslamı, mor hoşgörü ile sevgiyi, kızıl Türklüğü (Eskiden mavi inancın, kızıl Turanın rengiydi. Artık tam tersi haline gelmiş), sarı bolluk bereketi temsil edermiş. Aksakalların kararı imiş. Normalde ebemkuşağı renginde ya da Araplardan etkilenildiğinde şöyle iki renkli biçimde oluyor:
Bende bir tane ebemkuşağı deseninde; bir tane de mor-turuncu var. Bunu fese falan da sarıyorsun ya da kuşak olarak da kullanabiliyorsun. Ha; konferansta asıl konuşmayı yapan, ekibin de kurucusu bey elbisesi giymişti; o da gözümden kaçmadı...
Normalde, alp elbisesi şu tarz:
Bey elbisesi de şu tarz:
Bunu bulamadım; ama bir adet daha papak fotosu buldum:
Ama foto kopyalanmıyor, neyse...
Ulan, "papak" yerine "papaq" diye arayınca ne güzel bir karşılaştırmalı foto çıktı:
Neyse, bey kıyafeti hala bulamadım... Hah; şu tarz ama boz-kızıl değil, bildiğin siyah:
Bir de parçalar daha bütünlüklü... Balta, bildiğimiz ağaç baltası değil bu arada; teber ya da tabar denir, savaş baltası:
Oduncu baltasına ise "nacak" denir.
İkisine birden toptan balta denir, o şekil işte...
Neyse; iki hafta daha kepaze olacağız, sonra torbagez başlıyor... Ha; ne diyeceğim: Her ne kadar kendime bir yay satın alacak olsam da, yay yapma işinden de vazgeçmedim. O yayı yapacağım arkadaş, bu arada konu yine nerelere geldi... Neyse; hadi ben kaçar, nereye gideceksem...
Hah; Minecraft'ta oba yapıyorum; bir sürü şey yaptım ama bir eksiklik var, hissediyorum... Okçu eğitim alanı, ahır, otağ, tarla, cami, kilise, mezarlık, kurgan yaptım. Kurgan; İslam öncesi türbe oluyor bu arada, genelde hükümdarlar ve onların has alpları için yapılırdı. Hükümdar ve has alpları aynı kurganda bu arada, belirteyim. Bir sinagog yapacaktım ama sıkıntı çıkacaktı, daha doğrusu üşendim. Acaba doğrudan bir Bahai ibadethanesi mi yapsaydım? Bahailik; tüm dinlerin özünün aynı olduğunu düşünen bir görüş bu arada, yedi tane mi dokuz tane mi ne girişi oluyor; içeride başkalarını rahatsız etmeden, sessizce her dinin ibadetini yerine getirebiliyorsunuz. Şu tarz görünüyor, zaten dünyada yedi tane varmış şimdilik; pardon, altı; yedi kıtaya birer tane yapmışlar ama Asya'daki SSCB döneminde kapatılmış. Görünüşü çok da önemli değil; kubbesi olması ve dokuz girişi olması dışında kural yok. Bence Bahailik dinden ziyade felsefi görüştür, monoteist bir inanç; kutsal kitap kabul ettikleri şeyler var ama bunlar daha çok farklı dinlerdeki kutsal kitapların tefsirleri gibi.
Oha, konu yine nereye geldi lan... Kilimhane, tersane, maden yaptım.
Bu arada; göçebelikte tarla ve maden? Göçebelik, "her gün yolda olmak" değildir; göçebeler, belli başlı şartlar haricinde ve beylerinin de canı sıkılmadıkça hep aynı yerde durmuştur. Bu belli başlı şartlar nelerdir: Savaştan kaçma veya katılma, iç sıkıntısı (Bkz. Göç destanı), komşu obaların vs. iyice sapıtması (Avrupa Hunları o yüzden terk etti Asya'yı), kuraklık (ot olmadan nasıl hayvan beslenilsin?), iklim değişimi (sel ve buzlaşma vs.) falan filan... O nedenle; tarım yapılmıştır. Göçebe dönemlerde Xinjiang'da, Moğolistan'da, Batı Çin'de, Doğu Asya'da... şu bitkiler yetiştirilmiştir: Kavun, karpuz, üzüm, bezelye, bakla, kişniş, patlıcan, havuç, soğan, hıyar, turp, biber, kabak, sarımsak, fasulye, elma, şeftali, kayısı, erik, armut, ayva, buğday, darı, burçak, mısır, pirinç, arpa...
Neyse, işte öyle... Ulan obaya ne yapayım; bir fikir verin... Ha; misafirhane de yaptım, işte ele...
İç karartmadan sonra; hikayeye geçiyorum...
Okçuluk kursuna kaydoldum; ama olimpik okçuluk değil, onu hiç sevmiyorum. Geleneksel... Neyse; ha, kaydı da iki alp ile bir ilk-dönem yeniçeri alıyordu; ama foto çekmedim.
İlk dönem yeniçeri, şu şekil giyimli:
Ama başındaki börk daha farklı. Şu şekil bir şey:
Daha benzer resim-foto vs. bulamadım. Neyse; zaten konu o değil...
Bir konferans vardı, kurs hocaları atlı okçuluk grubuymuş; neyse... İki erken dönem yeniçeri ile dört tane filan alp vardı; biri baltalı... Neyse... Adamın eline kılıç oturmuyormuş; balta vermişler. Bu okçuluk gösterisinde at üstünde kılıçla karpuz kesme şeysi varda, onun için. Ama o yeniçerilerin börkü farklıydı; ha bir tane de Selçuklu veya Moğol askeri vardı... Börkler şu şekil:
Yeniçeri |
Ulan kaptırdık gidiyoruz...
Neyse işte, öyle... Terminal arkası gibi bir yerdeymiş talimhane, ama nasıl bir yerde... Yol üstünden gidiyorsun, orayı geçiyorsun, kapalı, saçma bir yere varıyorsun. En az üç kişiyle karşılaştım orada; bura mı, dediler; biliyorum, dedim... Neyse; orada birini gördüm, işte tanıştık falan; GPS'den baktık, bulduk. Zaten orada bir kepaze olduk, neyse...
Ondan sonra bir süre teorik ders aldık; işte yayın tarihi falan, hep bildiğim şeyler zaten... (Bak, bak, egoya bak... Maşallah...) Ondan sonra; talimhaneye geçtik. Talimhane böyle, tekke kuralları geçerli olan bir yer; ayakkabı çıkarılıp giriliyor falan... Arka tarafta çeşitli Türk devletlerinin bayrakları var, işte ön tarafta "puta" denen hedefler ile torbagezde kullanılacak hedef tahtaları var. Torbagez de işte, geleneksel yayların ortasındaki nişangah denen delik olmadığından sağa çekip alakasız yere gider, hissi atışı; yani attın mı gideceği yeri tahmin etmek için, en az üç yayı aynı noktaya atma eğitimi. Ha, şu Türk devletlerini de söyleyeyim: Asya Hunları, Batı Hunları, Akhunlar, Avrupa Hunları, Göktürkler, Avarlar, Hazarlar, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Harzemşahlar, Altın Orda Devleti, Timur Devleti, Babürşah Devleti, Osmanlı. Şu 16 büyük Türk devleti muhabbeti işte; gerçi neye göre, kime göre? Safeviler var mesela; Osmanlı'yla devamlı dalaşan, İran'a hakim Alevi devlet; Şah İsmail de bunlardandır. Bu arada; Alevilik mezhep değil, soydur... Şöyle ki: Alevi; Şii Yörüklere verilen isimdir. Sünni olanlarına da direkt Yörük veya Türkmen denir. Diğer Şiilerden ayrı noktaları da var ama; özünde mezhep değil, etnik gruptur.
Konu nerelere geldi yine, neyse...
İşte; kepaze eğitimi diye bir şey var. Yayı düzgün çekebilmek için, kepazelik şart. Kepaze yayı, normalde ok atamayacağın kadar güçsüz olan; şu şekil bir yaydır:
Biz, şu şekil şeyler kullandık kepazelik için:
Bunlar üç parmakla çekiliyor; yay boşaltılmıyor, çekilip bırakılıyor; yavaş yavaş... Neyse, ulan ben hayatımda kolumu bu kadar çalıştırmadım. Hoca otuz düz, otuz ters yapacağız, dedi; ama yap yap bitmiyor arkadaş... En az 90 tane düz, ters çektik; hoca hala "hadi daha ikinci otuz var..." diyor, kollarım uyuştu... Eskiden bin tane filan kepazelik çekmeyenin eline yay vermezlermiş. Şu yayın ip kısmına da kiriş veya çile deniyor; çile çekmek de oradan geliyor. Gerçek anlamda anladım çile çekmenin anlamını, kökenini... Bir de bunlar lastik; yani yayı değil, kirişi çekiyorsun; ben böyle çile görmedim... Neyse işte, iki hafta kadar bizi kepaze edecekler; sonra da torbagez başlayacak. Ha, unuttum; ikinci otuz da (daha doğrusu ikinci doksan da) bitmeye yakın; hoca "biraz ciddi çekin" dedi, video çekiyor... Ama ben buna kararlıyım, su koyvermek yok!
Ha, bir de konferansta hoca "Böyle geleneksel kıyafetler falan yapacak kıvama geleceksiniz" dedi, ama ben zaten o kıvamdayım... Şu papak mevzusunu biliyorsunuz; evde keyfiye de var.
Keyfiye şu tarz bir şey, poçu da deniyor:
Bu normalde boyna bağlanıyor; ama kızıl börkü sararsan efe börkü oluyor, öyle... Ha, bunun kökeni de şöyleymiş; Anadolu'ya göçen Türkmenler, birbirlerini tanıyabilsin diye icat edilmiş. Aksakallar, ebem kuşağından ilham almış; ondan ebemkuşağı renginde olurmuş. Ak duruluğu, yeşil murad ile İslamı, mor hoşgörü ile sevgiyi, kızıl Türklüğü (Eskiden mavi inancın, kızıl Turanın rengiydi. Artık tam tersi haline gelmiş), sarı bolluk bereketi temsil edermiş. Aksakalların kararı imiş. Normalde ebemkuşağı renginde ya da Araplardan etkilenildiğinde şöyle iki renkli biçimde oluyor:
Bende bir tane ebemkuşağı deseninde; bir tane de mor-turuncu var. Bunu fese falan da sarıyorsun ya da kuşak olarak da kullanabiliyorsun. Ha; konferansta asıl konuşmayı yapan, ekibin de kurucusu bey elbisesi giymişti; o da gözümden kaçmadı...
Normalde, alp elbisesi şu tarz:
Bey elbisesi de şu tarz:
Bunu bulamadım; ama bir adet daha papak fotosu buldum:
Ama foto kopyalanmıyor, neyse...
Ulan, "papak" yerine "papaq" diye arayınca ne güzel bir karşılaştırmalı foto çıktı:
Neyse, bey kıyafeti hala bulamadım... Hah; şu tarz ama boz-kızıl değil, bildiğin siyah:
Bir de parçalar daha bütünlüklü... Balta, bildiğimiz ağaç baltası değil bu arada; teber ya da tabar denir, savaş baltası:
Oduncu baltasına ise "nacak" denir.
İkisine birden toptan balta denir, o şekil işte...
Neyse; iki hafta daha kepaze olacağız, sonra torbagez başlıyor... Ha; ne diyeceğim: Her ne kadar kendime bir yay satın alacak olsam da, yay yapma işinden de vazgeçmedim. O yayı yapacağım arkadaş, bu arada konu yine nerelere geldi... Neyse; hadi ben kaçar, nereye gideceksem...
Hah; Minecraft'ta oba yapıyorum; bir sürü şey yaptım ama bir eksiklik var, hissediyorum... Okçu eğitim alanı, ahır, otağ, tarla, cami, kilise, mezarlık, kurgan yaptım. Kurgan; İslam öncesi türbe oluyor bu arada, genelde hükümdarlar ve onların has alpları için yapılırdı. Hükümdar ve has alpları aynı kurganda bu arada, belirteyim. Bir sinagog yapacaktım ama sıkıntı çıkacaktı, daha doğrusu üşendim. Acaba doğrudan bir Bahai ibadethanesi mi yapsaydım? Bahailik; tüm dinlerin özünün aynı olduğunu düşünen bir görüş bu arada, yedi tane mi dokuz tane mi ne girişi oluyor; içeride başkalarını rahatsız etmeden, sessizce her dinin ibadetini yerine getirebiliyorsunuz. Şu tarz görünüyor, zaten dünyada yedi tane varmış şimdilik; pardon, altı; yedi kıtaya birer tane yapmışlar ama Asya'daki SSCB döneminde kapatılmış. Görünüşü çok da önemli değil; kubbesi olması ve dokuz girişi olması dışında kural yok. Bence Bahailik dinden ziyade felsefi görüştür, monoteist bir inanç; kutsal kitap kabul ettikleri şeyler var ama bunlar daha çok farklı dinlerdeki kutsal kitapların tefsirleri gibi.
Oha, konu yine nereye geldi lan... Kilimhane, tersane, maden yaptım.
Bu arada; göçebelikte tarla ve maden? Göçebelik, "her gün yolda olmak" değildir; göçebeler, belli başlı şartlar haricinde ve beylerinin de canı sıkılmadıkça hep aynı yerde durmuştur. Bu belli başlı şartlar nelerdir: Savaştan kaçma veya katılma, iç sıkıntısı (Bkz. Göç destanı), komşu obaların vs. iyice sapıtması (Avrupa Hunları o yüzden terk etti Asya'yı), kuraklık (ot olmadan nasıl hayvan beslenilsin?), iklim değişimi (sel ve buzlaşma vs.) falan filan... O nedenle; tarım yapılmıştır. Göçebe dönemlerde Xinjiang'da, Moğolistan'da, Batı Çin'de, Doğu Asya'da... şu bitkiler yetiştirilmiştir: Kavun, karpuz, üzüm, bezelye, bakla, kişniş, patlıcan, havuç, soğan, hıyar, turp, biber, kabak, sarımsak, fasulye, elma, şeftali, kayısı, erik, armut, ayva, buğday, darı, burçak, mısır, pirinç, arpa...
Neyse, işte öyle... Ulan obaya ne yapayım; bir fikir verin... Ha; misafirhane de yaptım, işte ele...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder